bugün

yeni bir david fincher-brad pitt ortaklığı. cate blanchett ile birlikte üstelik.

filmde 50 yaşında olduğu halde birden gençleşmeye ve 30 yaşındaki bir kadınla aşk yaşamaya başlayan Benjamin* in ilginç hikayesini anlatacakmış david hoca.

buyrun elli yasındaki benjamin...

görsel
2009 itibariyle gösterime girecek olan filmdir.
basrollerini brad pitt ve cate blancett'in paylastigi 2008 yapimi david fincher filmi. Film, insani en cok korkutan olgulardan biri uzerine kurulmus, yaslilik. Ama hikayeyi masalsi yapan, Benjamin Button'in pek de alisik oldugumuz sekilde yaslanmamasi.

--spoiler--

80 kusur yasinda dunyaya gelen Benjamin, cirkin bir canavar oldugu dusuncesiyle babasi tarafindan terk edilir. Onu bulan Quennin, ufak bir huzur evi isletmektedir ve buldugu seyin bir mucize olduguna emindir, sadece insanlarin gormek isteyecekleri tarzda bir mucize degildir, hepsi bu.

Huzur evinde yaslilardan biri gibi buyumeye baslayan Benjamin'i ozel kilan, aslinda hayati tersinden yasamasi yani giderek genclesmesidir.

Henuz 10 yasina gelmemisken ( Yani fiziksel olarak 70 lerindeyken ) huzur evindekilerden birinin 5 yasindaki torunu Daisy ile tanisir ve ilk goruste bu mavi gozlu kizil sacli minik kiza asik olur. Hayati boyunca da oyle kalir.

Benjamin oldugunde, bir kundakta bebektir ve yasli Daisy'nin kollarindadir.

--spoiler--

http://www.benjaminbutton.com/
son yıllarda izlediğim en orjinal yapım diyebilirim.elin oğlu ne filmler yapıyor arkadaş.aşka dair yeni bir şeyler görmek istiyorsanız kaçırmayın derim.brad pitt i burn after reading den sonra tam bir drama oyuncusu olarak görüyoruz.kendileri bu sefer oscarı kucaklayacak gibi.
son yıllarda izlediğim onlarca film içinde beni en çok etkileyen, senaryosu, müzikleri, oyunculuğu ile tam bir başyapıt. 2009'un tüm oscarlarını alması, tarihteki unutulmayan filmlerden olması dileğiyle.

special thanks to;

David Fincher

Cate Blanchett

brad pitt

vallahi gavur ellerde seyredenlerden hep kötü eleştiri alan, hatta okuduğum bir eleştiriye göre forrest gump'a benzemekle itham edilen film; nasıl oluyor ben de anlamadım, artık seyredince görücez.
bugüne dek izlediğim filmler içinde beni en etkileyenlerden biri olduğu görüşünü savunacağım brad pitt filmi.. gerçekten de yaklaşık iki buçuk - üç saat kadar güzel bir şölen beklemekte izleyenleri.. müzikler, kurgu, oyunculuk harika.. sanırım david fincher bu sene oscar ödülünü evine götürecektir..
keske izlemeseydim diyebilecegim kadar mukemmel bir film.

(bkz: uzuluyor lan insan)
david fincher ve brad pitt. daha ne olsun? filmi.
fight club ve se7en filmlerinde de birlikteydiler bu isimler, insan ister istemez heyecanlanıyor.

6 şubattan itibaren ortalığı alt üst etmesi kaçınılmaz.
david fincher dan bir doğa harikası daha.

filmi izledikten sonra kafanızda bazı kareler belirecek ve "ben bunu nerden hatırlıyorum" diye düşüneceksiniz. filmi anlatacak sözleri toparlayamıyorum yada bulamıyorum dersek daha doğru olur sanırım.
son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri.Film bana Can yücel'in şiirlerinden biri olan 'hayatı tersten yaşamak'ı hatırlattı. O kadar örtüşüyor ki filmin verdiği mesajla şiirin teması..

Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir..
Şüphesiz ki yaşamı tersten yasamak daha güzel,
Hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mi ?
Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta
sandık içersinde, Herkes karsınızda
saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor
ve tüm haklar helal edilmiş
vaziyette.tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı,
Olgun ve ağırbaşlı olarak.
Herkes etrafınızda, büyük bir
itibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi
Hazır.arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size
maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı
alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev....
Altmışlı yaslara kadar hersek garanti, huzur
içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe düzeliyor,
kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. Bir gün
çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün
size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın
kol saati veriyor patronunuz.. Ve genel müdürlük
veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir
insan olarak ise başlıyorsunuz. Herkes karsınızda
el pençe divan...vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler
de başlıyor. Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor,
fevkalade.....aman ne güzel günler başlıyor...
Derken bir gün patron size artık üniversiteye
gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada babanız ortaya
çıkmış, "fazla çalıştın" diyor "artık eve dön, isi
bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun..." keyfe
bakar misiniz ?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden,
su gölden bir dönem başlıyor. Partiler, diskotekler,
kızların sayısı artıyor. Derken Anne ve babanız sizi
götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok
artık....
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, "evde otur,
keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" Diyorlar..
Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı
bile Temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor
ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
Derken anneniz bir gün size süt verme
kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde
hazır. Bir gün karanlık ilik ve sıcak bir ortama
giriyorsunuz. Beslenmek için ağzınızı açmaya
dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor,
sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir
ortamda yasıyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir
hücre halini alıyorsunuz.
Ve günün birinde müthiş bir
Olayla hayatiniz bitiyor...
david fincher'ın herhangi bir dalda oscar heykelciği kaldırması beklenen filmi.

filmin tek kötü yanı izleyeni yorması... evet film çok uzun, bir yerden sonra hikayeden kopuyor insan. olaylar birbirine bile karışıyor.

şahsen beğenmedim bu süre konusunu bir kenara koyarsak film çok güzel bir hikaye anlatıyor. filmin mizahı çok hoş. her dönemden bir olay sunuyor ayrıca izleyenlere.

ancak filmin konusu okuduğumda ve sonrasında filmi izlediğimde sevdiğim bir yönetmen olan tim burton ister sitemez aklıma düştü. sanırım david fincher'dan daha iyi bir iş çıkarabilirdi. bilen bilir tim burton'ın çoğu filmi masalsıdır. bu güzel masalı david fincher oldukça iyi çekmiş belki burton'ın ellerinde daha iyi olabilirdi.

neyse filmi anlatmak istemiyorum, sinema ile uğraşanlar için ders niteliğinde bir film. izleyenlerin ise -süre konusunu bir kenara bırakırlarsa- çok keyif alacakları kesin.

son söz : filmi kesinlikle izleyin diyorum.

not : evet bekleyemedim sinemalara gelmesini, dayanamadım izledim !
muhteşem hikayesi ve senaryosuyla insanı derinden etkileyen bir film. aşkın bambaşka bir hali, insanın bambaşka bir hali. izlerken gözlerinizi alabildiğine açıp izliyorsunuz ve ayrıca son derece samimi.

fakat brad pitt yapılabilecek en kötü tercih! ki kendisi 'oo çok iyi oynadım bu rolü, tam akademinin sevdiği cins rollerden; yaşlandım, gençleştim, makyajlar, tekerleklı sandalyeler, koltuk değenekleriyle yürüdüm' diye düşünebilir fakat yanılacaktır bence böyle düşünüyorsa. çünkü ilk olarak o 'yaşlı adamın' ruh halini üzüntü ve şaşkınlığını yansıtmayı becerememiş, koltuk değenekleriyle yürüyüşü keşke biraz çalışsaydı bir sahnede yürüdüğü şekil öbürünü tutmuyor. vesiare vesiare... bence bu rolü Leonardo dicaprio çok iyi becerirdi.

diğer yandan cate blanchett herzamanki gibi muhteşem! tüm o danslar tüm o yaşlanma korkuları tüm o 'sana aşığım ama bu bohem hayatta çok tatlı' hallerini yansıtışı!!! bence söylenebilecek birşey yok!
dün gece yurtta 10 - 15 kişi oturup gece 1de başlayarak 3.40a kadar seyrettiğimiz flim. gerçekten sağlamdır, konusu ilginçtir, ç0k çok az sıksa da sabredip sonuna kadar izlenesi filimdir.
sürükleyici bi masal. çoğu eleştiriler forrest gump benzerliği yönünde olsa da, gayet sürükleyici bir film.
şahsen drama-fantasy seven birisi olarak iki buçuk saat boyunca hiç kasılmadım. ayrıca cate blanchett taş gibi hatundur. selam ederim sözlük aracılığıyla kendisine.
bazı filmler vardır sonunu seyircinin anlayışına bırakır işte o filmlerden biri. hatta şöyle demeliyim yeganesi. filmin sonunda öyle bir nüans varki eğer onu farkedebilen var ise hayatında seyrettiği en güzel filmdir diyebilirim. misal benim seyrettiğim en güzel film. şimdi burda anlatmak abes kaçacak ama david fincher sinema tarihinde verilebilecek en büyük mesajı vermiş insanlara.
muhteşem bir senaryoyu bok etmiş filmdir. david fincher röntgen filmi çekse izlerdim. ama bu düşüncemi tekrar gözden geçirmem lazım.
dehşet ötesi bir film. mutlaka izlenmelidir.
robin williams ' ın erken yaşlanma hastalığının zıttına yapılmış bir film öyküsü. nasıl denilse iyi mi kötü mü orta mı desek karar verilemez bir durumla karşı karşıya kaldığım bir filmdir. güzel çünkü konu iyi senaryo iyi oyuncular iyi anlatım iyi. ama böyle bir hastalığın olması mümkün olmadığından bu konunun saçmalığını son sahnelerde açık ifade etmekte. yine de hoş ama mantıksız olması yüzünden beni çöküntüye uğratmıştır. robin williams ın filmi beni ne kadar derinden yaralamıştır ve etkisinden kurtulamamışımdır çünkü böyle bir hastalık var ve böyle bir hastalığa sahip olanları kendi diliyle anlatmıştır. yine de bu film de izlenebilir güzel bir eser.
gecenin 2sinde oturdum bu filmin basina. tek dilegim beni sabaha kadar ayakta tutmaya değecek bir film olmasıydı. kadroya bakınca ümit veriyordu zaten ama yine de ne olur ne olmazdı temkinli olmak lazım. neyse başlandı ve bitirildi film. güzel de olmuş ama sorun ben de mi filmde mi bilemedim sürekli başka şeyleri çağrıştırdı bana film. forrest gumpa gittim bol bol. benjaminin balıkçılık yapması savaşa katılması filmin onun ağzından anlatılması forrest gump ile ortak noktalarıydı. hele çocuğunun olacağını duyduğunda 'ya benim gibi olursa' diye sorması forrestın çocuğu olduğunda ilk sorduğu soru olan 'zeki mi yoksa benim gibi mi'yi anımsattı ve yine efkarlandırdı bir cigara yaktırdı. bir de can yüceli hatırlattı bol bol bana film. satırları akıp gitti sürekli beynimden o malum şiirin. film de akıp gitti bu sırada brad pitt giderek alıştığımız bildiğimiz halini almaya başladı. derken toy bir delikanlı oldu. daha da küçüldü küçük bir çocuk oldu. ve en sonunda sevdiği kadını kucağında son bir kez bakarak gözlerini yumdu hayata. belki de bir çok kimseye nasip olmayacak şeyi yaşadı bu sıra dışı hayatının sonunda. sevdiğinin kollarında onun gözlerine bakarak uykuya dalarcasına ölüverdi..
güzel filmdi sabahlamaya değdi. ve söylenecek son söz: büyüksün can baba.
başka bir yönetmenin elinde * bayık bir aşk hikayesi ve büyük bir hayal kırıklığı olabilecekken kendini zorla izleten güzel film.
p.s. forrest gump çağrışımı beni de yokladı ayrıca şu arada bir görünen kuş sayesinde.
Film henüz vizyona girmeden milletin nasıl "izledik güzeldi" dediğini anlayamadığım film.Ama harika olacağı kesin olan film.
Korsan dvd leri piyasada dolaşan ama kesinlikle ve kesinlikle sinemada defalarca izlenilmesi gereken bir şaheser, başyapıt, sinema tarihinin kilometre taşlarından bir tanesi. deli dehşet bir senaryo, inanılmaz başarılı bir kurgu, ağzınızın suyunu akıtacak kadar güzel oyunculuklar...

Yok çok uzunmuş da, yok çok bayıkmış da, yok çok kötüymüşde... Bu kadar muhteşem, bu kadar çok detayı ve büyüyü içinde barındıran, böylesine dolu dolu kurgulanmış bir filmin 80 dakika olmasını bekleyemezdiniz herhalde. insan algılama kapasitesini aştığı doğru. işte bu yüzden yetersiz beyinlerinizin filmi tam kavrayabilmesi için birkaç kez izlemeniz şart. Kötü diyenleri hiç umursamıyorum zaten. onlar arka tarafa geçsin, ayrıca dalarım...

Forrest Gump izlerini taşıdığı doğru. David finch biraz kopya çekmiş demeyelim de etkilenmiş diyelim. Bu kadar güzel bir işin de hakkını yemeyelim. Oscar heykelcikleri için şimdiden salonlarında bir yer hazırlamışlardır bence hem david abi, hem de brad. Kesinlikle köküne kadar haketmişler. Ayrıca bu cate blanchett nasıl bir kadındır ya, her yaşda güzel, Nasıl o kadar genç görünüyor anlayamadım. Şu anda 40 yaşındaymış kendisi. Üstelik 2 tane de oscar sahibi. Birini bir erkeği canlandırarak almış olması da büsbütün gariplik.

Filme gelecek olursak tekrar tıkanıp kalıyor insan. Anlatacak kadar güzel kelime bulamıyor... Konu zaten belli. Asıl güzel terafı müziklerle de desteklenmiş akıcı anlatım. The green mile gibi sade ve masalsı. forrest gump gibi güzel ve dolu bir hayat hikayesi...

adettendir ben de beni etkileyen bir spoiler yapayım...

--spoiler--
"seni sevmek hayatımdaki herşeye bedeldi. şimdi işemem gerek"

bir de şu var: "olduğumdan biraz yaşlı gösteriyorum"
--spoiler--
david fincher abinin zaman, kader, kaçırılan fırsatlar ve yaşlanmak ile ilgili güzel mesajlar verdiği, ayakları yere basan, sürükleyici, güzel filmi.( tabi ki o da yaşlandı ve tabi ki de artık ergen geyik muhabbetlerinin ötesine geçebilecek filmler yapmak istiyor. anlayışla karşılıyor ve bu güzel filmi önünde saygıyla eğiliyorum. )

--spoiler--
özellikle esas kızın geçirdiği trafik kazasının ihtimal hesapları dahilinde anlatıldığı yerler allak bullak edici.
--spoiler--
bittiğinde ekrana dakikalarca mal gibi baktıran, altta geçen sürenin 2 saat 43 dakka olduğunu görünce nasıl yani ifadesi ekleten suratına sonra da uykuya götüren masaldır. naifliği huzur vericidir. söylenecek çok da söz yoktur aslında. seyretmek yeterlidir çünkü.