bugün

(bkz: şark ıslahat planı)
öyle bir politika uygulansaydı bugün böyle bir entry girilmemiş olurdu.
hadi dağılın şimdi.
daha önce söylediğim gibi;şark ıslahat planı çerçevesinde bir asimilasyon politikası uygulanmıştır vakt-i zamanında. bu, bizzat atatürk'ün onayladığı bir projedir. asimilasyon politikasını görmezlikten gelmek aptallıktır.
(bkz: orospu çocuklarını hayata asimile etme politikası)
bu tezi savunan kürtçülerin, milliyetçilikten şikayet etmeye hakkı yok; daha ilginci karşı çıkan türk milliyetçisi(!) arkadaşlar.

devletlerin yönetim biçimini yorumlarken, içinde bulunulan döneme, koşullara, o dönemdeki mevcut olan diğer yönetim biçimlerine bakılarak yorum yapılmalıdır.

şehir devletleri, beylikler, ulus devletler, federasyonlar.. bunlara hep bu mantıkla yaklaşılmalıdır. elbette ki istisnalar olacaktır ama genel itibariyle tavır, anlattığım şekilde olmalıdır.

mustafa kemalin, türkiye devletini ulus devlet olarak belirlemesi, yine cumhuriyet rejiminin benimsenmesi de aynı mantıkla seçilmiş bir durumdur.

ulus devletin, aidiyetindekileri sana göre asimile etmesi ya da bir başkasına göre uluslaştırması kadar normal bir şey yoktur. zaten hedeflenen de budur.

ismet inönünün, mustafa kemal tarafından görevlendirilerek bir rapor hazırlaması istenmiştir. inönünün hazırladığı raporda aynen şu ifadeler geçmektedir: (kaynak vermezsem götçü olurum * saygı öztürkün kasadaki dosyalar kitabı) "kürtler türkleşmek için çok hevesliler.".

ancak gelinen noktada, uluslaşma projesi başarıyla tamamlanamamıştır.

"bunu asimile etmek ne kadar çağdışı yeaa" ya da "olum biz türküz, asimile etseydik sizin ananız bacınız kalmazdı" tipi sığlıkla yorumlamak yerine gerçekçi şekilde yorumlamak gerekir diye düşünüyorum.

evet, şimdi saldırın beyler eksi butonuna.

edit: başlık sahibi haksız olarak provokasyonla suçlanmıştı; düzeltildi.
başarısızlığa uğrayıp Kürtlerin Bebek katledip, orada burada bomba patlatıp, uyuşturucuya, Tecavüzlere, hırsızılıklara bulaşmasına neden olmuştur.

Keşke başarılı olsaydı da insanlığı öğrenselerdi.
kürtlerin hakkını savunduysan pkk'lısın.eğer türklerin aleyhine birşey yazsaydın büyük türk milliyetçisiydin.hele bir de sığmayacağı için türkiye cumhuriyeti yerine tc yazdıysan ölmelisindir.ne güzel iş.
o kadar eskilere gidilmeye gerek yok cumhuriyet 1923'de kurulduğuna göre * (bkz: dersim katliamı)ndan başlanmalıdır.onbinlerce kişi sırf kürt olduğu için kadın çocuk denmeden öldürülmüştür.kalanlar ise sürgüne gönderilmiştir.herşeye rağmen kürt halkı yılmamıştır.asimile olmamıştır.kaybetmemiştir aslını..
bir türk olarak kınadığım uygulamadır. o kadar ki artık birinci lig maçları trt şeş aracılığıyla kürtçe verilmektedir.

yani bir türk, ulusal kanalında türkçe maç izleyemez hale gelmiştir.
eskiden pozitif ayrımcılık vardı. şimdi onu geliştirdik pozitif asimilasyon yapıyoruz, değerimizi bilin lan...
(bkz: türkleştirme)

evet, böyle bir politika uzun yıllar uygulanmıştır. inkar etmek gerçekleri değiştirmez. daha kötüsü, bugünkü sıkıntıların temelinde de bu yanlış politika vardır..

umarım hala uygulanmaya çalışılmıyordur..
demekki geçmişte de orosğu çocukluğu yapıyorlarmış demekten başka bir şey gelmiyor içimden. eziliyorsan siktir ol git lan siktir ol git anasını sattığımın evladı. senin deden onun bunun arkasından kuyu kazarken benim şanlı atalarım alemlere medeniyeti öğretiyordu, islamı dünyaya hakim kılıyordu o zaman nerdeydin kim bilir hangi kafir milletin götünü yalıyordun*.
(bkz: kürtleri çağdaşlaştırma politikası)
ne asimilesi ya..sanki farklı iki ülkeden bahsediyoz.birlikte yaşamak asimile olmak mı oluyo eğer farklı ülke isteyen varsa gümrük kapıları orda. kimse zorla tutmuyo topluca göç edebilirsiniz.
şu dünyada hiçbir ırka aidiyet hissetmiyorum ve bir ırka mensup olmamanın ırkçı politikaların gölgesinde eritilmeye çalışılan kültürlere, ırksal niteliklere karşı çıkmamakla özdeşleşmediğini de bilirim.

faşizme gönülden bağlı her devlet, tek tip insan yaratmak ister. bunu milliyetçilik kavramı ile politikalaştırır ve alt politikalarla bu tek tip bireyi yaratmaya çalışır. çünkü milliyetçilik devlet ve egemen kültürün evliliğinin sonucudur. devlet kavramına yüklenmiş sonsuz güç ile asırlara yayılmış başat kültürü sürekli övmek ve bu unsurları olgusal olarak halk nezdinde kutsallaştırmak öncelikli politikadır. tek tip insan olmadığı vakit özellikle faşizmin kolayca tarafında yer alabildiği ulus-devlet algısı çatırtılara sürükleniyor. bu çatırtılar ekseninde kimi kanlı uygulamalar tarihsel süreç içinde gerçekleştiriliyor ve egemen tarih diskuru yaratılmak istenen algıyı, katliamları kabul etmeyerek ve onları devlet ve millet çıkarlarını korumak adına gerçekleştirdiği kimi masum politikalar olarak sunmaktadır.

tarihteki ilk asimilasyon politikası asur imparatorluğu tarafından gerçekleştirilmiştir. asuriler, halkların bir kısmını sürgün etmekle kalmıyor, onları egemen kültür içinde eriterek bir nevi etnik ve sınıfsal çelişkilerden arındırıp tek tip insan yaratmayı hedefliyorlardı. bunun daha da ileri götürülmüşünü büyük iskender gerçekleştirmiştir. büyük iskender iran seferi sırasında botan bölgesi'nde 20 bin askerini burada yaşayan genç kızlarla zifafa sokmuştur.

asimilasyon yahut farklı kültürleri topyekün yok etme derdine düşmüş devletler farklı politikalar bulmakta zorlanmamışlardır. farklı etnik gruplar hakkında düzinelerce raporlar hazırlayıp bu raporları devletin çeşitli aktörleriyle tartışıp sonrasında gizli onaylar ile politika haline getirmişlerdir. örneğin dersim ile ilgili hazırlanan raporları sıralayayım:

1. dersim valisi arif paşa'nın raporu(1841)
2.müşir şakir ve zeki paşalar ile serasker rıza paşa'nın raporu(1896)
3.mutasarıf arif bey'in raporu(28 ekim 1903-1906)
4. dersim mutasarıfı celal bey'in raporu(1903-1906)
5. müfettiş hamdi bey'in raporu(1926)
6. diyarbakır valisi cemal bardakçı'nın raporu
7. umum müfettişi ibrahim tali'nin raporu(1928)
8. genelkurmay başkanı fevzi çakmak'ın raporu
9. halis paşa'nın raporu(1930)
10. içişleri bakanı şükrü kaya'nın raporu(1931)

bütün bu raporların ortak noktası politikalar değişse de aynıdır: sürgün ve/veya türkleştirmek

örneğin 1896 yılında hazırlanan raporda bugün de dersim'de en büyük problem haline gelen barajlar meselesi gündeme "blok havuzlar" olarak getiriliyor. bu blok havuzlar özellikle aşiretlerin yerleştiği yerlere yapılarak aşiretlerin burdan göç etmesi amaçlanıyor. göç edenleri ise uygun bir biçimde yerleştirerek biraradalıkları engelleniyor. daha sonra fevzi çakmak'ın hazırladığı rapor ise meselenin asıl boyutunu gösteriyor:

"dersim evvela koloni(sömürge) gibi nazarı itibara alınmalı. türk camiası içinde kürtlük eritilmeli, ondan sonra da tedricen öz türk hukukuna mazhar kılınmalıdır."

devletin kendini bu farklı etnik gruplara nasıl da keybetli ve güçlü gösterdiğini katliam başlangıcında dersim'e atılan şu bildiriden okuyalım:

"her tarafınızı sarmış bulunuyoruz. dediklerimizi yapmazsanız cumhuriyetin kahredici orduları tarafından kahredileceksiniz. cumhuriyet hükümetinin bu son şefkat merhametini bildiren bu bildirisini 24 saat çoluk ve çocuğunuzla beraber okuyun - düşünün ve çabuk karar verin. yoksa hiç istemediğimiz halde sizi mahvedecek kuvvetler harekete geçeceklerdir. devlete itaat gerekir." (kaynak: türkiye cumhuriyetinde ayaklanmalar)

aslında dersim bilinen mevzu. çok fazla kaşınmamış ama kaşınması gereken bir diğer mevzu 33 kurşun katliamı mevzusu. mevzuyu burada güzelce anlatmış avni özgürel, okuyunuz:

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=116496

sonrasında ne olmuş? mustafa muğlalı hapse atılmış, diğer bir deyişle üzerine isnad edilen suçlardan 1949 yılında idamına karar verilmiş ancak yargıtay tarafından ceza indirilerek 20 yıl hüküm giymiş ve muğlalı 2 yıl sonra hapiste ölmüştür. peki bunun asimilasyonla ne alakası var? savunmasında "kürtlere ilişkin davranışları normal kurallar altında çözmek imkansızdır" diyen mustafa muğlalı'nın adı van'ın özalp ilçesi'ndeki jandarma sınır taburuna verildi. devlet, katliamın yapıldığı yere, katliamı yaptığı için ceza alan paşasının adını veriyor. devleti şefkat lutfeden bir yapı olarak algılayan bu sözlüğün güzel milliyetçi yoldaşlarıma 33 köylünün akrabası olsalardı bu durum karşısında ne yapacaklarını sormak istiyorum. dahası 1980-1984 yılları arasında diyarbakır cezaevi'nde kürtlere sistematik işkence uygulayan esat oktay yıldıran'ın heykeli neden fatih'te bir parkta duruyor sizce?

devlet sürekli olarak diyor ki, "biz pkk'yi 5 kez bitirdik ama hep yeniden üretti kendisini." bundan daha kallavi sözler de duyduk ama ordugahlarımız mezun olunca ordudan, hemen kariyer derdine düşüp strateji uzmanı kesiliveriyorlar. televizyon programlarında arz-ı endam eyliyorlar. haliyle yurdum insanı bu strateji uzmanlarını demokratik bir takım önerilerde bulunur sanrısıyla izliyor. ancak zihniyet üniformadan azade olduktan sonra da değişmiyor. tek çözüm öldürmek, daha çok türklük vurgusu yapmak, kürtler ve türkler arasındaki her türlü gerginlikten sonra yüksek seviyeden "milletçe birlik ve beraberliğe en ihtiyaç duyduğumuz şu günler" demeçleri rütbeli rütbesiz savruluyor. kimse canan saldık'ı, ceylan önkol'u, serap eser'i ve uğur kaymaz'ı umursamıyor. hatta uğur kaymaz'ı öldürenleri beraat ettiriyor. sonra tutturuyorsunuz, "türklere verilen hakların aynısı kürtlere de veriliyor" diye. bu memlekette türk olmayanların hangi hakları olduğunu cumhuriyet döneminde adalet bakanlığı yapan mahmud esad bozkurt bakanlığı sırasında halka meydanlardan söylüyor:

"saf türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır. türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı: dost ve düşman ve hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler."(19 eylül 1930, milliyet gazetesi)

devletin 1993-1994 yılları arasındaki köy boşaltma rakamları şöyle:

toplam 905 köy, 2523 mezra toplamda 3428 yerleşim birimi boşaltılıyor. devlet, pkk'nin kendini yeniden üretmesi olarak tabirlediği mevzunun bel kemiğinin bu rakamlarda saklı olduğundan habersiz. köyleri boşaltıp yakmak aynı zamanda devletin kendisini yöreden ve yöre halkından tecrit etmesi anlamına da geliyordu. bu çok önemli bir ayrıntı.

hala pembe gözlüklerle karşıt savaş çığlıkları atmak yerine yıldırım türker'in dediğiyle nokta koyuyorum:

"öncelikle devletin kendi savunma refleksini bilemekten önce özür dilemeyi öğrenmesi şarttır.
bana düşen, bunu hatırlatmaktır. ezilenin hırçınlığı karşısında milli bir tahammülsüzlük yangınını körüklemek hiçbir özgürlükçü, demokrat, barış sever insanın tavrı olamaz."
kürtler'in yıllardır "övünme" kaynağı olarak kullandıkları "olmayan" politikadır.

adı geçen tc, kürtleri ne gibi bir asimilasyona tabi tutmuştur? asimilasyon; benzetme, harmanlama mantığı güden bir politikadır.asırlardan beri devlet olmuş, tarihi ve soyu, kollarına boylarına kadar var olan ve bilinen bir halk olan türkler neden birilerini kendisine benzetmeye çalışsın? veya benzetmeyi başardığında benzettiklerini binlerce yıllık tarihinin hangi sayfasına dahil etsin?

asimilasyona tabi tutulduğu iddia olunan grubun vasıflarını düşündüğümüzde ise; dil, tarih, kültür, edebiyat, alfabe..vs alanlarda zaten varlığı olmayan bir halktır ve asimilasyona tabi tutularak ne gibi bir kayba uğratılacağı ayrıca merak konusudur.

pratikte ise kürtler, onları asimilasyona tabi tuttuğu iddia edilen türklere benzemeyi hep marifet sanmışlardır. dili daha güzel kullanmak, alışveriş yapmak, kız vermek(almak maalesef az oluyo) onlar için hep maarifet sayılmıştır. güneydou vilayetlerinde bir dükkana girdiğinizde türkseniz(muhtemelen memursunuzdur) yeryüzünün hiçbir kesiminde göremeyeceğiniz saygıyı ve iltifatı görürsünüz. ama kürtseniz sıradan bir alışveriş yapıp çıkarsınız. asimilasyona uğradığını iddia ederek övünme kısmı bu mantıktan gelmektedir.
doğu anadolu bölgesi'de yaşayan ve kürtler arasında asimile olan tatar ve türkmen boylarını hiç duymamış salak demeci.

hamidiye alayları'na "kürtlere saldırdılar" diyecek kadar gerçeklerden nasıl uzaklaşılır? nasıl alternatif/yalan bir tarih yazılır? haaa, bunu yapan "kürtler 5000 yıldır mezopotamya'da" da dedi.

bölgede kesmedik alevî, türkmen bırakmadınız. ermeniler sizin yüzünüzden bize düşman*. utanmadan, sıkılmadan dediğinize bak.

diyarbakır'da 50 yıl önce nüfusun ağırlığı türkler'den oluşuyordu. bugün? kuzey ırak'tan getirilen teröristlerden.

sırf 12 eylül cuntası'nın yediği bir bok yüzüden sürekli "tc"ye bok atmak da ayrı bir şey. metris'te mamak'ta olanları bilmeyin, duymayın siz. diyarbakır cezaevi'nde işkence...

(bkz: siktir git)
(bkz: tek yol sürgün)
cumhuriyetin ilk yıllarında yalnızca kürtlere değil türkiyede ki her kesime uygulanan devrim politikalarıdır. fakat ordaki türk terimi orta asyadan gelenleri kapsamamaktadır. çok daha farklı öğeler içerir. ismen türk olmasına rağmen anadoluda ki her müslüman topluluk avrupalılaştırılmaya çalışılır. türk kelimesi orta asyalı türkmenler yörüklerin kültürünü değil avrupa normlarını onlara dayatmaktadır. yoksa cumhuriyetin devrim yıllarında türkmenler cadırlarda yaşar diye herkese cadır kültürü öğretilmedi. mhp zaten bu duruma refleks olara doğmuştur. cumhuriyet rejimi ile birlikte milliyet değişimi değil mediniyet sıçraması yapmışızdır. kürtlere karşı bir asimilasyondan söz etmek çok doğru olmaz, bu devrim kurallarından herkes eşit şekilde nasibini aldı demek daha doğru olur.
(bkz: çok da sikimizdeydi)
(bkz: so what)
(bkz: kürt)
bunu söyleyenler, adnan menderes denen hain yüzünden yarıda kalan toprak devriminin bir asimilasyon aracı olduğunu da iddia ederler.

kürtler de bu ülkedeki herkes gibi insanca yaşasın; yaşamı ağa-şeyh'in iki dudağı arasında olmasın diye sen toprak vermeye çalış. adın "asimilatör"e, "soykırımcı"ya çıksın.
tartışma konusu olmaktan ziyade belirli kürt vatandaşlarımıza provokasyon konusu olagelmektedir. tepki göreceğini bile bile bu vatandaşlarımız umumi internet ortamlarında 3 metre "biz ezildik" yazıları yazmaktadır. bu yazıların formatları her yerde aynıdır. yazıların içerikleri ve başlıkları da gelecek potansiyel tepkiyi artırmak amacıyla kişilerin hassas damarlarına dokunur niteliktedir.

insanların düşüncelerini, fikirlerini açıklama özgürlüğü bulunmaktadır. bu fikirler eyleme dönüşmediği sürece de suç değildir. ancak bu belirli zümrenin fikrini açıklama özgürlüğünü sürekli, sürekli, sürekli provokatif cümleler ve başlıklar altında kullandıkları da bir gerçektir. bu durum da bu kişilerin entelektüel kredibilitelerini sürekli düşürmektedir.

üretilen yazıların ve fikirlerin kredibilitesi bu kadar düşük olduğunda, ve sadece sunuş şekilleri ile göze batar hale geldiklerinde ise geriye tek bir gerçek ve yapılacak tek bir şey kalmıştır.

(bkz: don t feed the troll)
"kürtler dağ türk'üdür" sloganıyla kol kola gider. kart kurt filan diyorsunuz ya devlet kurumlarıyla, o işte.
(bkz: ha siktir)

(bkz: türk üm demekten korkar oldum sayenizde)
(bkz: nasıl asimilasyonsa artık)
Başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
kürtlerin asimile olduğunu zannedip bölgeyi toz duman etmesidir.
(bkz: t c sana girsin)
ne devlet işleyişinden ne de sistem bilgisinden zerre anlamayan, Türkiye Cumhuriyetine hakaret eden bir salaktır böyle düşünenler.
asimilasyon nedir lan? önce asimilasyonu tanımla sonra bir adam ol sana bu ülkenin verdiği haklara saygın olsun.
şeriat, aşiret, töre cinayeti gibi kürt kültürünün berbat örnekleri göz önüne alındığı zaman daha hızlı ilerlemesi gereken politikadır. o sebeple mühendisler asimilatör yapsınlar bence, böyle adamı soktun mu asimile olsun.