bugün

Net bir şekilde; kültürlerimizden en saçması olan, cenaze sonrası taziyeye gelenlere taziye sahiplerince yemek verilmesi olayıdır.

Adamın yakını vefat etmiş, acısı var, bide taziyeye gelen onlarca kişiye yemek veriyor.

işte sömürülme budur. Adam acısından çok bu kadar kişiye nasıl yemek vericem diye düşünüyor. Nasıl para gidiyor bu yemeğe biliyor musunuz. Hem taziyen var, hemde bir dünya paran gidiyor, borca giren bile var.

Hatta yemekte bir eksik olduğunda dedikodu yapılıyor. Mesela, "yemeğin yanında bir ayran bile yoktu, su ile yedik" gibi aşağılık mahalle baskıları. Hele taziyede yemek vermezsen herkes seni kınıyor.

Dinimizde taziyeye gelenlere yemek verilecek diye birşey de yok. Ama öyle bir toplum olmuşuz ki, millet dini değerlerden çok, toplum baskısına önem veriyor.

Ve hatta taziyeye sırf yemek yemek için giden şerefsizler de az değil. Herif selayı duyuyor, "aha cenaze var, taziyeye gidelim de bir yemek yiyelim" diyor.

Önceden taziyeler cenaze sahibinin evinde ve bahçesinde yapılırdı. Onca yorgunluktan sonra bir de evin kirlenmesi de cabası. Allah'tan belediyelerin taziye çadırı hizmeti başladı da bu yükten kurtuldu millet.

Asıl olması gereken, taziyeye gelenlerin cenaze sahiplerine yemek vermesi. Bir an önce de bu kültür değişmeli. Pandemi de varken fırsat bu fırsat. Başlarım toplum baskısına.
Asalakları doyurma eylemidir.

Taziyede cenaze sahiplerini tek bir aile sananlar da varmış, maşallah. Öyle veya böyle yemeği cenazeye en yakın olanlardan biri veriyor.

Burda eleştirilen şey; taziyede yemek verilmesi. Verilmesin arkadaş, karnı acıkan gitsin kendine yemek yaptırsın yesin. Tazeye demek, yemek yemek demek olmuş artık milletin gözünde.
Feodal toplumun ilkel bir geleneğidir.

Çünkü feodal toplumlarda halk fakirdir. Köy ağası ise sermaye, toprak ve üretim araçları sahibidir. Halk toprak ağasının ucuz iş gücüdür. Toprak ağası ucuz iş gücü olan halkın karnını doyurarak onu motive eder. Karın doyurmak en ilkel pekiştireçtir çünkü.
Ölen kişiye dua ederler belki diye yapılır, hayır olsun diye yani. Ama bana kalırsa zehir zıkkım yesinler.
Normalde taziyeye gelenlerin yemek getirmesi lazım.
Islam dininde eskiden beri uygulaman gelenektir. Bi zarari olduğunu düşünmüyorum ama bazıları bildiğin yemek için cenazeye geliyor gibi.
Vereceksin simit çay, o zaman görecekler beleş yemeği.
Saçmadır evet, ama canım insanlarımın saf kalbinden kaynaklı sürdürülen bir gelenektir. Eve gelen kimse aç gönderilmez deyişi o kadar yerleşmiş ki, acıları ne kadar büyük olsa da büyük bir vicdanla bunu yıllarca sürdürmüşler. Halbuki bırak, acını yaşa be ninecim, ne diye kendini paralıyorsun başkaları için.
Benim babamın cenazesinde mezarlıkta cantık yerken köpüren adamlar biliyorum. Mal herifler. Mesele benim babamın ölümü değil ben kendi payıma mezarlıkta bir şey yiyemem,yemem yani. Öyle dini inancı olan biri de değilim ama ne bileyim başka alemde olurum orda. Ölenlerin ölümüne saygı gibi bir şey. Her neyse bir yazarın dediği gibi, gerçek yaşama sevincini görmek istiyorsanız mezarlıklara gidin, orada gezinen insanların yüzlerine bakın.
Uydurma bir adettir.
Yorucu bir gelenek.

Lakin burası Norveç değil, üç beş komşuyla gömmüyoruz sevdiklerimizi, şehir dışından, yurt dışından akın akın konuklar gelir bu ülkede. Eve sığılmaz da, konu komşu evlerini açar gelen insanlara.
Öyle 1_2 saatte de bitmez ritüellerimiz, uzundur, ağırdır...
Haliyle akşama kadar hatta günlerce evde kalan insanlar doyurulur.
Ama keşke bu sorumluluk cenaze sahiplerinden alınıp, tamamıyla eş, dost komşuya verilse.
Ev sahipleri acılarını yaşayıp, yaslarını tutabilmelilerdir, çayı, yemeği düşünmeden...
Yemekle bitse keşke bide üstüne çay var ameke.