bugün

Seyfi Teoman'ın yazıp yönettiği uzun metrajlı filmdir. Bulut film yapımıdır. Hikaye Silifke'de geçmektedir. evin küçük oğulu karnesini alır. hocası tüm sınıfa tatil çalışma kitabı hediye eder. pısırık ve silik küçük çocuktan kitabını çalarlar. evin büyük oğlu askeri okul öğrencisidir. fakat subay olmak istemiyordur. bunu ailesiyle paylaşır. baba bu durumu kabul etmez. büyük oğul amcasından yardım ister. amca da babayı ikna edemez. anne babanın kendisini aldattığından şüphelenmektedir. bu sırada baba araç sürerken ciddi bir sağlık sorunu yaşar. aracını yol kenarına çekip yığılır. hastaneye kaldırılan baba amelyata alınır . aile için sancılı bir süre başlar. film bu sancılı süreci evin ufak oğulunun penceresinden anlatmaktadır.
ilkokul 1. sınıfta tatil kitabı diye verilen kitap, noktası virgülüne deftere geçirilen kitaptır. orta parmaktaki nasır o günlerden kalmıştır.
nuri bilge ceylan reha erdem in gittiği yoldan gider seyfi teoman. neyi anlattığından ziyade nasıl anlattığına bakar. sabit kamera kullanımı, gereksiz konuşmalardan arındırılmış olması, baba hariç iyi oyunculukları ile ziyadesiyle başarılı bir filmdir. harika resimler verir bize yönetmen . film bittiğinde daha doğrusu tatil bittiğinde aliyi okuluna bırakıp gidiyor yönetmen. alinin önce abisi sonra amcası en sonunda da babası olması ihtimalini çok gerçek bi şekilde önümüzde hissettirerek.
8 kasım 2009 saat 21.00 de trt 2' de izlenebilecek güzel bir filmdir.
gecenin bir vaktinde trt 2 kanalında rast geldiğim, taşeli yöresi şiveleriyle bezenmiş, hafiften iç burkan türk sineması filmidir.
sezzo adlı yazarın 35 tane aldığı,yazın çözmelik olan test kitaplarıdır.
sinsi sinsi birşeyler öğretmeye çalışan kitaplardı bunlar. hani şu "eğlendirirken öğreten" dedikleri cinsten. bulmaca bilmece ayağına bize inceden dört işlem yaptırmaya çalışıyordu. böyle de hain bir kitaptı.

oysa biz kitapların bize birşeyler söylemesinden çok sıkılmıştık. yaz gelmişti. mahallemiz cıvıl cıvıl ve rengarenkti. günler inadına uzun, meyve tabağındaki kirazlar kıpkırmızıydı. yakan top, uzun eşek ve istop bütün kış bizi beklemekten yorgun düşmüşler, sokakta sabırsızlanıyorlardı. bütün kış çok üşümüş, karanlık sabahlarda okulun yolunu tutmuş ve soğukta titreyerek andımızı okumuştuk. tırnaklarımızın kısa kalması ve saçlarımızın bitlenmemesi için gayret etmiştik. haketmiştik biz tatili ve yazı. güneşin tenimizi ısıtmasını ve denizin tuzunu fazlasıyla haketmiştik. ne istediniz lan bizden! niye yanımıza tadımızı kaçıran bir kitap koydunuz ha? kışın her dediğinizi yapmadık mı eşşoğlueşşekler... afedersiniz.

işte bu yüzden tatilde milli eğitim bakanlığıyla ilgili herhangi bir obje görmek istemiyorduk. açık söyleyeyim biz kıyasıya haylazlık yapmak ve mümkünse bütün gün boş boş oturmak istiyorduk. yasadışı işler yapmak, otoriteye isyan etmek, sözgelimi komşunun şeftali ağacına dalmak istiyorduk. ha bir de bisikletle çok uzaklara gidip annemizi meraktan deliye çevirmek istiyorduk. yok yere mahalle savaşları çıkarmak birilerinin kafasını yarmak istiyorduk. senenin iki-üç ayı çizgi film seyretmek, akşama kadar "it gibi" sokakta oyun oynamak ve akşam yemeğini yedikten sonra da bir köşede sızmak... işte hayatın anlamı buydu. boş zamanlarımızı "faydalı şeylerle" değerlendirmek gibi ideallerimiz hiç olmadı bizim. faydasız ve gereksiz işleri deli gibi özlemiştik çünkü.

ama tatil kitabı bir ajan gibi sızmıştı içimize. bizim lüzumsuz hallerimizi merkeze rapor eden bir casus... tatil kitabını bizi göremeyeceği bir yere kaldırıp yaz sonuna kadar ortamdan uzak tutmak en iyisiydi. evet evet karşılaşırsak bir tatsızlık çıkabilirdi.
tatil kitabı eylül ayına kadar gardropun üstünde tozlanmalıydı. ve öyle de oldu. pişman değilim.
bir kasabada 4 farklı yaş grubuna ait 4 erkeğin hayatlarını anlatan film. anlatmak istediği şeyi çok güzel anlatmıştır ama anlatmak istediği şeyin insanı çeken bir tarafı yok.
d&r 2 saat film vcd si aramama rağmen ne olduysa bana bu film de karar kıldım . ancak o gün bir şeyler oldu izleyemedim , öyle rafa kalktı sonra bu aralar izleyesim de geldi tam izleyecekken aynı gün trt de yayınlandığını gördüğüm . açtığım sahne ise abi kardeşin maç izlemesiydi. kamera 1-2 sn tv yi görüntüye aldı. topun başında da fabian ernst vardı .sonra hemen kapattım . vcd yi izleyeceğim artık.
seyfi teoman 'ın ilk filmi.
filmin ilk yarım saatini devirirken veysel'in arkadaşıyla karşılaşıp okey oynamak için bir mekana gidişi var. bu sahne kanımca filmin en manidar sahnesi. çünkü diyalogsuz haliyle dahi veysel'in iç dünyasına ışık tutmakta çok başarılı. çocuğuyla ilgilenen kadınla veysel'in kesişmeleri ve kadının eşinin gelmesinden sonra veysel'in yaşadığı hayal kırıklığı hatta veysel'in bakışının keskin ve özlem dolu dili bir anda veysel adına hayal kurdurtmakta o kadar başarılı ki. bir anda insan şu 2005 sonrası sivrilen minimalist bağımsız türk sinemasını tek sahneyle özetliyor, bağrına basıyor, seviyor vs...
övgünün büyüğünü hak eden bu sahne dışında babanın berbat oyunculuğu ve camiye nasip olan, baba için haddinden değerli 100 dolar dikkat çekiyor. maddiyatın ön plana geçirilişini son derece sade ele almakla kalmıyor tatil kitabı iki gencin umutlarını da, geleceğini de kasmadan sorguluyor. ufaklığın kendi halinde dünyası, veysel'in umutsuzluklarıyla sınıfı geçiyor film.
kasaptaki gencin taşradan kopup gitme isteği, taşra hayatının durağanlığı ve sıkışmışlığıyla akıllara nuri bilge ceylan sinemasını çokca getirse de genel olarak hatrı sayılır bir ilk film.
10 üzerinden 7!
edit: film boyunca şu babanın oyunculuğuna takılmadan edemedim. zorla mı oynatıldı acep?
güncel Önemli Başlıklar