bugün

vardır efenim böyle bir insan. aa bu benim lan. hatta o kadar ki şah damarımdan daha yakın olduğuna dair fikirlerim vardır. garip değil mi? çok güzel bir şeydir. bir gün bir yerde çaresiz yapayalnız karanlıkta kalırsan emin ol sende varlığına inanacaksın. şimdi sıcacık evin tok karnına unu idrak edemezsin.
ibneliği normal gibi göstermeye çalışan insandan daha fazla insandır.
şu yalan dünyada inanacağı, sığınacağı, güvenebileceği ve kendisine şah damarından daha yakın olan bir varlığa sahip olan insandır.
müslümanlık için konuşursak , allah'ın yarattığı herşey de allah tan bir parça vardır insan da buna dahildir.hatta şöyle bir söz vardır azizim yaratılanı sev yaratandan ötürü yani her canlıda yaratılan herşey de allah tan bir yansıma vardır o yüzden inanan insanın allahın her yerde olduğunu söylemesi gayet normaldir...
(bkz: tehlikenin farkında mısınız)
doğru bir önermedir.
aksini düşünenler için;
Kuran-ı kerim'de belirli açıklama yapılmıştır. merak eden araştırır bulur boşuna laf etmeye değmez.
bunu inkar eden kusura bakmayın ama peygamberin hadislerini, kuran-ı kerim'i görmezden gelir.

Bende senin her tarafta salak olduğunu düşünüyorum. dersem ne olacak?
(bkz: ezan okunuyor küfretmeyeyim dedim)
--spoiler--
şahsen ben böylelerinin değil düşünmek, düşünmeyi gerçekleştirecek araca dahi sahip olmadıkları kanaatindeyim efenim.
--spoiler--
zeka, hiç kimsenin değer biçebileceği türden basit bir kavram değildir.

kaldı ki, tanrı'nın her yerde olduğuna inanıp inanmamak kişinin inancına kalmıştır. * *.

(bkz: inanç özgürlüğü)
inanmak için trilyonlarca sebebi görmeyip inanmamak için yarım yamalak bir sebebi kabul görüp ateist olmak.
yaradanın, zamanın, mekanın, olanın ve olmayanın tek sahibi olduğunu bilen insandır.
bunu bilmeyen ya da inanmayan insan bilmelidirki boşuna yaşamaktadır. boşuna bir beyne sahiptir. o kafasının üstünde taşıdığı beyin, sırf bunu idrak etsin diye varolmuştur. en saf ve en değerli bilgi yaradana ulaştıran bilgidir. insanoğlu beynine, yaradanına ulaşabilsin diye sahiptir.
beynini faydalı kullandığını düşünen insancıklara sormak lazımdır. ikibin yıldan fazladır. milyarlarca insanın beyninin birikimi olan, günümüz bilimi neden kainatın yaratıldığı günden beri boşlukta akıp giden ışığın hızını dahi hesaplamaktan öteye gidememiştir. madem yaradanın yarattığı ışık bu denli görkemli bir hızla hareket etmektedir, nerden bilirsin en hızlı olan ışıktır.
yaradanımın eseri olan, evrenin sonsuzluğunu görür ama idrak edemessin, bilirmisin adına evren deyip geçtiğin nizamın içinde, yeryüzünde bulunan tüm kum tanelerinden fazla güneş vardır.
sonsuzluğun sahibinin, mekanı ve zamanı olmuyacağını anlamaz, yarattıklarına akıl sır erdiremeyen, zavallı varlığın.
sanırsın ki herşeyin sahibiyim. gün gelecek parmağındaki bir tek sinire dahi hakim olamayacaksın. vücudundaki her hücre seni utandırarak yaradanına koşacak, geriye sadece pişmanlıkların ve sonsuz ızdırabın kalacak.
bu müslümanların, amerika ile yatağa girdikten sonra neo-evangelist rahipler aracılığıyla yeni buldukları, buddy ciysıs krayst, tanrımızı sevelim, herkesi seveim ayaklarının en sonuncusu.
ya varsa? inanan bir şey kaybetmiyor. inanmıyan da bir şey kaybetmiyor (tabiki bu hayatta). ozaman inan işini garantiye al. tanım yapalım ayıp olmasın. görüşlerine saygı duyulması gerekilen insandır. tabi inanmayan insanın da görüşlerine saygı duyulması gerekir. biz uyaralım da bizden künah gitsin.
(bkz: arkadaşım yanlış yoldasın)
biz faniler yarım aklımızla onu anlayamayız! inanların zekasından şüphe ederim diyorsun! tamam biz inanıyoruz sen inanmıyorsun işte senin zekan bu!

ee bee gerizekalı inanmak için onca neden varken inanmamak için neden kendine bahane yaratıyorsun?

(bkz: başlık sıcmak)
Sen ister inan ister inanma ama bana şu soruların cevabını ver;

insan bedeni bu kadar mükemmel nasıl çalışır?

Bütün bu canlılar nasıl oluştu?

Bir erkek menisi ve bir kadın yumurtasından insan nasıl oluşur?

Yediğimiz onca yiyecek nasıl meydana geldi?

Ve daha bir sürü soru var.Bu soruların tek cevabı ise ALLAH'tır.

Sen ister inan ister inanma hakikati değiştiremessin.
tanrı her yerdeyse bu evren içersinde her yerde olduğu anlamına gelir. çünkü zaman kavramı evrenin varlığıyla başlamıştır ve zamansız bir boyutta bir varlık bulunamaz. tanrı evrenin içinde yer aldığına göre, evren tanrıyı kapsamaktadır, içine almaktadır. bu da evrenin tanrıdan büyük olduğu anlamına gelir. tanrı herşeyden büyüktür önermesi ortadan kalkar. dolayısıyla tanrısallıkta ortadan kalkar. bu da bizi tanrı yok'a götürür. olmayan bir şeyin heryerde olması gibi bi sonuç çıkar. mantıken böyle bir önerme mümkün değildir. ama kendi bilincinle o bilinçten vazgeçiyosan, illa ki düşünmeyecem diyosan yapıcak bişey yok.
AKILLI iNSANDIR.
NEDEN DiYECEKSiNiZ. BASiT:
KAiNATIN BiZE GÖRE BÜYÜKLÜĞÜ, HESAP EDiLEMiYECEK ÖLÇÜLERDE, ÇÜNKÜ BiZ ONUN iÇiNDEKi, BiR KUM TANESiNiN(SAMANYOLU GALAKSiSi), iÇiNDEKi BiR ATOMUN(DÜNYA), iÇiNDEKi BiR ATOM ALTI PARÇACIĞIN, iSiMLENDiRiLMEMiŞ PARÇACIĞI OLARAK FARZEDiLEBiLECEK BOYUTLARDA KALIYORUZ VE BULUNDUĞUMUZ ALT KONUMDAN, SINIRLI DiMAĞIMIZLA BAKTIĞIMIZDA, KAiNATIN MEKANiZMASINI iFADE EDEN, ZAMAN VE MEKAN KAVRAMI, ALGILANAMAYACAK BOYUTLARA ULAŞIYOR.
ŞiMDi BiRDE ŞU AÇIDAN BAKIN, ELiNiZDE BÜYÜK BiR KAVANOZ VAR, VE iÇiNE BiR ŞEYLER KOYARAK, BiR TANE KARINCAYI iÇiNE ATTINIZ VE iZLEMEYE BAŞLADINIZ. KARINCANIN DURUMUNU TASAVVUR ETMEYE ÇALIŞIN, HATTA KAVANOZU BiR EV BÜYÜKLÜĞÜNDE BAŞKA BiR KAVANOZUN iÇiNDE, BiR SÜRÜ KAVANOZDAN BiR TANESi OLARAK DÜŞÜNÜN VE SiZDE EN BÜYÜK KAVANOZUN DIŞINDA, OLANI BiTENi TAKiP EDiYORSUNUZ. SiZiN KONUMUNUZDAN, KARINCANIN, ZAMANI VE MEKANI NE KADAR BASiTLEŞiYOR DEĞiLMi.
SiZ BUNU YARADANIN, YARATTIĞI BiR CANLIYA, YARADANIN YARATTIĞI BiR CANLI OLARAK YAPABiLiYORSUNUZDA, SiZi VE HERŞEYi YARATTIĞI DÜŞÜNÜLEN BiR MUTLAK VE TEK VARLIĞIN, YAPAMAYACAĞINI NASIL SÖYLEYEBiLiYORSUNUZ.
ZAMAN VE MEKAN iZAFi KAVRAMLARDIR. HATTA MUTLAK DEĞiL, ŞARTLI KAVRAMLARDIR.
allah´in her yerde olmasi konusu caglardir tartisilir. insanin maddeyle muhatap olmasi konusuyla derinden ilgilidir bu konu. insan, bes duyusuyla maddeyi algilar. bu bes duyu, sinirlerin elektrik sinyallerini iletmesiyle olur. biz bir elmayi gözümüzle görür, elimize aldigimizda sertligini hisseder, isirdigimizda tadini dilimizle algilariz, sonra da onu yutunca sinirlerimiz bize o elmayi yedigimizi bildirir.

ama bu prozdürün hicbir yerinde bizim elmayla direk bir muhatapligimiz olmamistir. biz sadece sinirlerimizin bize söyledigi seyleri algilariz. bu konuyla bircok felsefeci de ilgilenmektedir. insan-madde konusu cok karmasik bir konudur. bir insan bes duyusunu da kaybedecek olursa, maddeyle olan bütün baglantisi da sona ermis olur. bu durum bize maddenin ne kadar gercek oldugu sorusunu sordurur. bugün cd calarlarimiz bize orkestra orada olmadan bir senfoniyi calabilmektedir. iyi bir dolby surround sistemi olan bir adam, cep telefonuyla birisini arayip o an konserde oldugunu söyleyerek hattin diger ucundakini kandirabilir.

insan sinirlerinin bittigi noktadan sonra her ne varsa onunla kesinlikle muhatap degildir. bugün üc boyutlu sinemalar da insan kendisini okyanusun derinlerinde bir yerde köpekbaliklarinin kavgasini izliyormus hissine oldukca gercekci bir sekilde kapilmaktadir. insanin islaklik ve koku hissini hissetmesi de saglanabilse o sinemada gördüklerinin gercek olmadigi hissine sadece "sinemada oldugu önbilgisine sahip oldugu icin" kapilmayacaktir. yoksa o insanin duyularina binaen bakildiginda, o insanin orada olmadigini ispatlayacak hicbir veri yoktur. sadece "sinema da olmadigi" önbilgisi, o insani okyanusun ortasinda oldugu yanilsamasindan korumaktadir.

iste kaf suresi 50.ayetteki "allah´in insana sah damarindan daha yakin oldugu" konusu, islam alimlerince bu noktadan itibaren ele alinir. günümüz teknolojisi koca bir orkestranin ürettigi sinyalleri bir disk´in üzerinde koruma altina alabilmekte, ve orkestra olmadigi halde o orkestrayi varmis gibi duymamizi saglayabilmektedir. demek ki sinyallerin kaynaginin ne oldugu cok önemlidir. bizim bütün duyularimiz "sinyalleri" algilamaktadir, algiladigimiz sinyallere binaen de biz bir seyi "var" kabul ederiz. bu sey kendimizi hissetmemiz konusunda da ayni prensiplerle calisir.

allah´in insana sah damarindan daha yakin olmasi demek, sah damari insanin icinde olduguna göre, allah´in insanin icinde oldugu anlamina gelir. ya da sah damarinin falan bir yanilsama oldugu anlamina da gelebilir. belki sadece allah ve ruh vardir, ve diger hersey de kaynagi allah olan bir üc boyutlu bir sinema dan ibarettir. ölünce de film bitmektedir.

dünya hayati icerisinde de buna uygun örnekler mevcuttur. mesela rüya, buna iyi bir örnek olur, daha iyi bir örnek hipnoz dur. insan hipnoz esnasinda kendi cocukluguna gidip o anki olaylari aynen gercekmis gibi yasayabilmektedir. halbuki bu tamamen bir yanilsamadir, sahis o anda bir psikologun muayenehanesinde bir kanepe de yatmaktadir.

bu konu cok derin ve felsefi bir konudur, da üstünde fazla düsünmemek hayati ciddiye alip dogru düzgün bir hayat yasamak ta istenenler arasindadir. ama ben bes duyuma göre birisinin bogazini kesip sah damarina baktigim zaman orada allah falan görmüyorum. inanmayan olaya bu planda bakar. ama benim bütün gördüklerim de sinyalden ibaretse, ve bu sinyalleri gönderen varlik bilincli bir varliksa, o zaman bana istemedigi sinyalleri göndermiyor olabilir. benim bilgisayarim, spftware ini installation yapmadan elimde tuttugum camcorder i tanimiyorsa, ve o an icin camcorder bilgisayar icin mevcut degilse, ama installation yapildigi zaman o tanima gerceklestiriliyorsa, demek ki gönderilen sinyali alacak software in mevcut olmamasi halinde ben bir seyi pekala da göremiyor olabilirim. ama onu benim göremememem o seyin yok oldugu anlamina ne kadar gelir...orada yanilsama nerede baslayip nerede biter?...bu sorularin yanitlariyla felsefe ilimi kafayi yemektedir.

ancak gercek sudur ki, madde dedigimiz seyle bizim muhattabiyetimiz, son derece tartismalidir. duyularimiz o kadar da güvenilir seyler degildirler. duyularmiz göreceli olarak algilarlar herseyi, öyle olmasa, bir elimizi sicak öbür elimizi de soguk suda beklettikten sonra ikisini de ilik suya sokunca, ilik su sicak sudaki elimize soguk, soguk sudaki elimize de sicakmis gibi gelmezdi.

evet, sonucta ya sadece allah ve ruh vardir deriz, ya da algiladigimiz bütün sinyalleri gercek kabul edip, allah yoktur deriz. bu, bir cesit secim alternatifidir. eger allah varsa, kuran´daki nahl 79 ayeti de , kaf 50 ayeti de daha iyi anlasilacaktir. nahl suresi 79 ayet : su havada ucan kuslari görüyor musun? onlari orada allah´tan baskasi tutmuyor" demektedir. mesela bu ayet az evvel verdigim 3 boyutlu sinema örnegiyle cok güzel örtüsür.
aksinin olduğunu düşünemeyecek kadar akıllı olan insan topluluklarıdır.

(bkz: allah cc e saygısızlık yapmakta sınır tanımayanlar)
insan bedeni mükemmel değildir yavrucaklarım, tek hücreli bir canlıyla olan milyonlarca yıllık mücadelen de (grip) ilaç-doktor cart curt olmasa her seferinde kaybeden bir canlısın.

göz dediğin, grafiker varsa anlar; 3 boyutlu bir görüntüyü alıp iki boyutlu bir yüzeye kopyalayıp sonra onu elektrik sinyalleri ile binary düzene yakın bir düzende 3 boyutlu imageini yeniden oluşturmaya çalışan, bu sıra da da doğal olarak muhteşem kayıplar yaşayan bir sistem. al bakalım 3d görüntünün fotoğrafını çekip bilgisayarına kaydet sonra döndür bakalım 3d olacak mı?

ayrıca insan bedeni sıçar. bildiğin sıçar. bok sıçar. bunu yapmak için de götü vardır. mükemmel çalışmaz. sürekli tekler. vücut ağırlığının yarısından fazla bir yükü kaldırmaya çalış bakalım kaç gün yatacaksın. böyle trilyon tane evrim dizayn hatası vardır. o sebeple artık vazgeçin şu mükemmel çalışan insan vücudu yalanından. bütün canlıların nasıl oluştuğuna senin de benim de kanıtlayamadığımız teorilerimiz var. canlılığın nasılı bilimle nedeni dinle ve felsefe ile açıklanmaya çalışıyor.

bir erkek menisi ve kadın yumurtasından nasıl insan oluştuğunu internette yapacağın basit bir arama ile görsel olarak da görebilirsin. arada tanrı iradesi ile oluşan bir duvar var da oraya çarpan sperm arkasından bebek olarak çıkmıyor. her aşaması da belli olan birşey bu.

evrim yok demeye getirdikçe de garipleşiyorsun. ilk örnekte yer alan grip virusunu ele al.

her sene gidip aşı oluyorsun. o aşılarda mutasyon geçrimiş olan geçmiş senelerin grip virusu oluyor. ama bu yeni mutasyon her sene istisnasız insanlığın belini büküyor, faydalı bir mutasyon demek ki virus için, o virus her sene farklı bir şekilde evrim geçirip seni farklı vuruyor sende el kadar tek hücre için mükemmel sistemini korumaya almaya çalışıp, insanlarla öpüşmekten vazgeçiyorsun ama gene de binlerce senin tabirinle mükemmel vücut ölüyor.

seneye gene gidip aşı oluyorsun yeni evrim geçirmiş viruse karşı diye.

sonra da utanmadan evrim yok diyorsun.

şimdi "kader işte allahım yazmış ölsünler diye" yaz bunun altına sonra da seneye gidip aşı yaptırma, grip olunca da hap içme doktora gitme, yüce allahın yazdıysa ölüm sana neden korkup manipule ediyorsun, seni seviyorsa zaten seni yaşatır. olmadı gerçek ödül diğer tarafta zaten, burada sandoz tablet içeceğine orada kendileri daha olgunlaşmamış turunç memeli bakire kızların elinden şarap içip sikişeceksin nasılsa.
müslümandır.
Radyodan gelen ses aynı frekansta baska yerdende geliyor, ee aynı adam aynı anda farklı yerlerde olamaz, ozaman o adam yoktur, radyoda yoktur.
Hadi siktirip gidelim burdan.

edit: Bu entryim anlaşılmamış. Şöyle ki, Radyo yayınını heryerden dinleyebiliyor ve aynı zamanda konuşan adamın var olduğuna da inanıyorsak, "Allah"'ın varolduğuna ve heryerde olduğuna neden inanmayalım ?
aklıma imamı azam ebu hanifeden bir hadise getiren başlıktır.

imamı Azam Ebu Hanifenin çocukluk yıllarında idi. Allah diye bir yaratıcının olmadığını, her şeyi tabiatın yarattığını iddia eden ve gittiği yerlerde bilginlerle görüşerek tartışmalar yapan bir dinsiz, döne dolaşa Kufe şehrine geldi.
Sapık fikirlerini anlatmaya başlayan bu dinsizin, Kufe bilginleriyle görüşüp münazara yapma isteğine gülen Müslümanlar; “ Bizim küçük bir bilginimiz var, eğer onunla karşılaşıp yenersen, büyük bilginlerimiz seninle görüşebilir ” diye cevap verdiler. O bunu kabul etti. Sonunda görüşme yerini ve saatini kararlaştırarak dağıldılar.
Kufeliler salonu tıklım tıklım doldurmuşlardı. Aradan yarım saat geçtiği halde, küçük bilgin hala gelmemişti. Saatler ilerledikçe dinsiz bilgin gururlanıyor ve: “ Benden korktu tabii” diyerek gülüyordu.
Tam bu sırada küçük bilgin Ebu Hanifenin içeri girdiği görüldü.
Dinsiz bilgin:
- Niçin geç kaldın küçük? Yoksa çok mu korktun? diye sordu. O da:
- Hayır korkmadım Evimiz nehrin öte yakasında. Bu tarafa geçmek istediğimde köprünün yıkılmış olduğunu gördüm. Geçemeyeceğimi anlayınca, oradaki ağaçlara, hemen bir sandal olup, beni geçirmelerini emrettim. Onlarda sandal olup beni geçirdiler, bu yüzden geç kaldım, özür dilerim, dedi.
Bu cevap karşısında kahkahalarla gülmeye başlayan dinsiz bilgin:
- Hey akılsız çocuk! Hiç ağaç kendi kendine sandal olur mu? deyince, birden bire ciddileşen Ebu Hanife:
- Asıl aklı olmayan sensin! Bir sandalın bile kendi kendine yapıldığını kabul etmiyorsun da, şu uçsuz bucaksız alemin kendi kendine var olduğunu nasıl iddia ediyorsun? diye karşılık verdi.
Bu güzel buluş karşısında şaşırıp kalan inançsız bilgin:
- Beni gafil avladın küçük! Pekala şu varlığını iddia ettiğin Allahı göster de inanalım, dedi.
Ebu Hanife eline bir bardak süt alarak, dinsiz bilgine sordu:
- Yağ ve peynir neden yapılır?
- Tabii sütten yapılır.
- Öyleyse, şu sütün içinde bulunan yağ ve peyniri göster bakalım!
Dinsiz bilgin iyice şaşırmıştı.
- Elbette bu sütün içinde yağ ve peynir vardır, fakat görünmez dedi.
Dinsizi en zayıf yerinden yakalayan Ebu Hanife yerinden doğrularak:
Şu sütün içinde yağve peynir olduğunu kabul ettiğin halde onları gösteremiyorsun da, Yüce Allahı “ işte Allah” diye göstermemi benden nasıl istiyorsun? dedi.
Bu inandırıcı cevaplara rağmen hala Allahın varlığına inanmayan adam:
- Son soruma da cevap verirsen, üstünlüğünü kabul edeceğim. Madem ki “ Allah vardır” diyorsun, şu anda o ne yapmaktadır? diye sordu. Bir an dşünen küçük bilgin:
- Bulunduğun kürsüden aşağı in, sorunun cevabını orada vereceğimdiyerek dinsizin indiği kürsüye çıktı ve :
- Şu anda Allah, senin gibi bir dinsizi bu kürsüden aşağı indirerek, benim gibi küçük bir kulunu çıkardı, deyince, dinsiz bilginin konuşacak dermanı kalmamıştı. Binlerce insanın karşısında “ Kelime-i Şahadeti” getirerek müslüman oldu.
biz insana şah damarından yakınız (Allah c.c) sözünün bilincinde olan insandır.
allah'a ve kur'an'a inanan insandır.

(bkz: buyrun benim)
(bkz: sen takıl kafana göre öteki tarafta görüşürüz)
--spoiler--
bu sayfada ki yazilarin hepsini okudum ve mahmut, sen haksizsin ibne. seni kiniyorum, ve sana laflar hazirladim
--spoiler--
senin "bilgisayarin, softwareini installation yapmadan elinde tuttugun camcorder i tanimiyorsa", senin bilgisayarın "sadece" install edilmeden o camcorderı tanımıyordur ve genelde bunun allah ile hiçbir ilgisi yoktur. bunun senin bilgisayarının işletim sisteminin dizayn tercihi ile alakası vardır ve ille de her taktığımı görsün dersen microkernel değil monolythic kernelli bir os önerilebilir. ve o os değişiminde ne kadar güzel bir şeydir ki, tanrı da değişmiyor.

herneyse müslüman ergonomisi ve örneklemeden anlatamama ama örneklerken de çok çok saçmalama kısmından devam edelim.

"insanoğlu sinirlerini kaybederse, hiçbir şey algılayamaz algıyamadığına göre de demek ki madde yoktur." önerme bu sanırım. da insanoğlu durup dururken sinirlerini kaybetmez, tüm duyularını yoketmez. etse bile bu 6-7 milyar insanda olsa olsa bin-2bin insanda görülebilecek bir durumdur. yani sinirlerimiz olmasa maddesel bir temasımız evet olmazdı, olmazdı ama sinirleri olmayan hiç çalışmayan hiçbir duyusu olmayan kaç insan gördünüz ki?

hayır onu da geçelim laf salatası ve ergonomi ile karıştırılmış içerik ve dışlama ama basitçe, duyularımız ile farkında olduğumuz şeyler aslında yoktur diyorsunuz. allah duyular ile de farkındalık yaratmayan bir şey. duyularla bile madde tanımlanamıyor ise allahı nerede tanımlıyorsunuz o çok ilginç.

hadi diyelim ki, tüm duyularını kaybetti bir insan, nun için madde yok diyorsunuz. karnına boydan boya 1,5 m. bir kılıç sokarsanız size "benim duyularım yok demek ki bu kılıç yok. ölmem ki ölmem ki" mi diyecek. 1991 de yüzüklerin efendisini ingilizcesinden okuduğumdan beri çıkmış olan tüm frp kitaplarını okudum yıllarca rpg ve crpg oyunlar oynadım. ama bu kadar fantastiğini hç duymamıştım. hayırlara vesile olsun. amin.
güncel Önemli Başlıklar