bugün

cezalandırmak için birini başka bir yerde yaşamaya zorlama, yaşanılan şehirden ya da ülkeden uzaklaştırma durumu.
sözleri aysel gürel'e ait zülfü livaneli şarkısı.

gökyüzünde yeryüzünde
gün doğdu mu her gün ilk gün
her gün aydınlıktır
yoksa ümit her yer loş karanlıktır

yar gurbette can yürekte
bir kafeste ne amansız
sonsuz ayrılıktır geçmez zaman
her gece hep aynıdır

fırtınada ak ayazda
sürgün her yerde hep yalnızdır
gül açsa da kuş uçsa da görmez
dargındır
her durakta her uykuda

sürgün her nefeste yalnızdır
her şafakta her yudumda
hasret sancıdır

yol alsa da, ses duysa da,
dağ aşsa da her yan en son,
her an son adımdır tek başına yalnızlık
bir yankıdır
kişinin bulunduğu yerden başka bir yere gönderilmesi ile gerçekleştirilen ceza.
(bkz: gurbet)
(bkz: memleket)
bitkilerde yaprağın dibinden çıkan, üzerinden vejetatif ve generatif organı veya ikisini birden taşıyanbitki kısmı... her yıl yeni sürgün verir bu bitkiler.
rafet el romanın şarkısı;

Ben yar kendimi bildim bileli bir sana aşık sana deli,
Seninle açtım bu gözleri seninle kaparım ancak...

Yar kendimi bildim bileli bir sana aşık sana deli,
Seninle açtım bu gözleri seninle kaparım ancak...

Dur durak bilmez bu gönül,
Koşar peşinden bir ömür,
Son demindeyken hayatın,
Neden bu sürgün.
Bilirim seni sevdim zamansız,
Sen sabırsız ben bir arsız,
Hiç utanmadık inan seninle sevişirken...

Gel yalan yokki içinde
Sen tanımadın mı onca sene,
Düşlerimden kalktılar,
Sana uyandım sadece....

Ben yar kendimi bildim bileli bir sana aşık sana deli,
Seninle açtım bu gözleri seninle kaparım ancak...
aysel gürel'in ne kadar geniş bir yelpazayle ve dünya görüşüyle söz yazabildiğini gösteren sezen aksu'nun yorumuyla da zenginlik kazanan en güzeli livaneli bestelerinden biridir.
bir diğer zülfü livaneli şarkısı, şiir ise alman oyun yazarı bertolt brecht'e ait...

bir çivi çakma duvara
iskemleye savur ceketi
üç günün telaşı niye
yarın gidersin buradan

bırak sulama fidanı
neye yarar bir ağaç daha
o daha boy atmadan
neşeyle gidersin buradan

indir kasketini insanlar geçerken

neye yarar yabanın dili
seni sılaya çağıran haber ana dilinde

tavandan dökülen sıvalar gibi
çürür zulmün engeli
sınırda dikili duran hakka karşı
Bütün pencereleri açtım
en karanlık yerinde gecenin
birdenbire bir kar ırmağı
havai fişekler gözlerimde
eski yangınları anımsadım

Kayan yıldızlara bakarak
yaşama dair niyet tutarlardı
aynalarla konuşurlardı
utanırlardı görüntülerinden

Yokuşları çıkıyoruz yıllardır
sessiz kalabalıklar halinde
ay aydınlığı gecelerde iz sürüp
kendimizle buluşuyoruz yine
yaşanan arabesk bir film sanki
ellerimizde kar çiçekleriyle
razı gibiyiz sürgünlüğümüze

Kendi düzlüğümüzde başlıyor yangın
vuruluyor güvercinler
düşüyorlar ortasına suyun
su bölünüyor ateşlere
erguvan renginde bir akşam
hayrat çeşmeler aranıyorum
kar yağıyor alnıma
kirli ayak seslerine
bütün pencereleri kapatıyorum. * *
ali asker albümü ve aynı adlı şarkısı...

" sürgün bir agacin kökünün ve yapraklarinin kendi yasam alanina dolan hava ve toprakla baglantisinin kopmasina benzer
sürgün aniden sona eren bir sevgiye benzer
sürgün dehset verici bir ölüme benzer
cünkü ölüm bilincle yasanmaktadir "

bitmez deme bitecek sürgün
bitmez deme bitecek sürgün
kor gibi yanar yanar yüreklte
kor gibi yanar yanar yürekler

bu hasret anaya bu hasret vatana
bu hasret kardese bu hasret yoldasa

bitmez deme...

silayadan alinir kara haberler
birbir vuruluyor bizim neferler
gurbetten alinir kara haberler
birbir toplaniyor kirmizi güller

yakiyorlar insalari zindanlarda
kursunluyor canlari oy daglarda
asiyorlar o canlari meydanlarda

bitmez deme..
bitecek zulüm
diyarbakir mamak metris zindanlarinda
saygon zindanlarindan hic farki yok ki

bitmez deme..

gazeteler yalan yalan yaziyor
radyo telvzyon zulülmü övüyor
tüm dünya halklari bilir gercegi
türkiye türkiye..
ishalin halk arasındaki adı.
sadece bakınız:
(bkz: sürgün gibi masallarda)*
(bkz: giden mi sürgün kalan mı)*
bokuyla gülle oynayan erk sahiplerinin, s.ke sürülmeyecek akıllarıyla verdikleri fermandır. dertleri, sistemin şifresini çözüp, teşhir etmenizdir. işlerine gelmez. ihtiyaca istinaden gibi gubidik gerekçeler sunarak, kurulu düzeninizi tarumar ederler, üstüne de tasshak geçer gibi yeni görevinizde başarılar dilerler ki, öfkeniz katmerlenir. sezen-zülfü' nün sürgün parçasına sığınırsınız, iyi gelir.
yuvanin aslinda pek de uzakta olmadigini her iki uc adimda bir yuzune tokat gibi carpan gunluk hayatin, seni ozlem duydugun seyle ( yuvanla) surekli ona ulasacak gibi oldugun fakat hic ulasamadigin bir temas halinde tuttugu sikindirik durum.. hicbir vakit dibe vurmana (oysa dibe vurup guc alip sicrayabilirdin) musade etmeyen, ipi surekli sikip gevseten boktan golge oynaticisinin perdesi.. ebesinin@mi.com!

ben bu sarkiyi bana yazdim: indir beni ihtiyar zaman!
ruhlar ve bedenler
ayrı ayrı; ölümlerde...
bitmedi;
bir de sürgünlerde.
mükemmel bir rafet el roman şarkısı. değişik ritimlerin bulunduğu güzel bir aşk şarkısı.
sezai karakoc`un cok guzel bir siiridir.

(bkz: #1483139)
Biri iz sürüyor ithaka yollarında,
unutmuş kralını yıllarca önce
Troya;ya giden;
biri yeni ele geçirdiği toprakları düşünüyor,
yeni sabanın, oğlunu, ve belki de mutlu.
Yerkürnin sınırları içinde ben, Ulisses,
Hadesin derinliklerine indim
ve yılanların aşk düğümünü çözen
Tebaili Tiresiasın hayaletini gördüm,
bir de, ovada aslanların gölgelerini öldüren
ve Olimposta oturan Hareklesin hayaletini.
Biri yürüyor bugün Bolivar ve Şilide,
belki de mutlu, belki değil.
Ben o olmak isterdim.
Jorge Luis Borges
Özlem özdil'in bir şarkısı.

hislerimi dizelere yazan, kalemler ağlasın bana gibi içli sözleri bulunur.
Bir ölüyüm ben, dolaşıp duran
artık hiçbir yerde kaydım yok
bilinmiyorum mülki amirin görev yerinde
sayı fazlasıyım altın kentlerde
ve yeşeren taşra yörelerinde

Vazgeçilmişim çoktan
ve hiçbir şeyle anımsanmamışım

Yalnızca rüzgârla ve zamanla ve sele

ben insanlar arasında yaşayamayan

Ben Almanca diliyle
çevremde kendime mesken
edindiğim bu bulutla
bütün dillerde sürüklenmekteyim.

Nasıl da kararıyor bulut
yağmurun tonları da koyulaşmakta
çok azı yağıyor

O zaman bulut ölüyü daha aydınlık bölgelere taşıyor

Ingeborg Bachmann
gitmekle gönderilmek arasındaki farktır...
sürgün yemekle vurgun yemek herdaim aynı... bazen Sürgün yanlarımızdan vurgun yemek hoşa gider belki. Her gece ölü bir kıza mektuplar yazmak gibidir. Fırtına yüklü gemileri kanınızda yüzdürürsünüz ve "artık adımı unutmaya başladım. ne mutlu..." dersiniz sessiz bir dilsizlikle. sürgünler, Gözleri bağlı bir dilsizi vururlar her gece...

Mayınlı bir sevda masalında gezerler ve her mayına basışlarında "boooom!" sanırlar. oysa mayınlar basınca değil, ayağını kaldırınca patlar. sürgünlük bu işte bilmezler. Gülerken de ölürken de güzeldir yine de...

korkun! bir sürgünü ancak korkuları büyütür... sürgünlüğün Kanlı şakağından söküp aldığımız yitik anlamı zulamızda Tutuyoruz besbelli. Bir bıçak gibi Kullanacağız günü geldiğinde...

"yanımdayken de gurbetimdin. sürgün olmuşsun çok mu"larınızın olmayacağı bir günsür'ün...
yerleşik düşünceye aykırı sert muhalif görüşler taşıyan bir devlet ya da edebiyat adamının ikamet ettiği şehirden kilometrelerce uzağa gönderilmesi. cevat şakir kabaağaçlı bodrum' a sürgüne gönderilmiş, sonuçta pes etmeyerek bodrum' un yeşilini ve mavisini en iyi anlatan edebiyatçı olmuştur.
(bkz: halikarnas balıkçısı)
sonsuz ayrılıktır geçmez zaman
her gece hep aynıdır..
Genel olarak bir yaprağın koltuğundan çıkan üzerinde vejetatif, generatif veya hatta her iki organı birden taşıyan bitki kısımlarıdır. Yeni süren filiz.
bir nihat behram şiiridir.

Uyandırın anamı
Söyleyin gidiyorum
Yolumu gözlemesin
Dönemem belki geri

Arkadaşlarım duysun
Kardeşim bunu bilsin
Söyleyin gidiyorum
Dönemem belki geri

Babama haber salın
Çiçekler onda kalsın
Sulasın günaşırı
Dönemem belki geri

Korulara söyleyin
Dağlara asmalara
Baygın çocukluğumun
Çınladığı kırlara

Söyleyin gidiyorum
Dönemem belki geri
Gelsinler anılarım
Uğurlasınlar beni

Sadece sevdiğime
Söylemeyin duymasın
O kadar körpe ki kalbi
Bilmiyor yitirmeyi

Söylemeyin bu akşam
Sevdiğim ağlamasın
gökçeada barajı gibi askeri barajlarla azınlıkların sürüldüğü örnekleri olan zorla göç ettirmedir.