bugün

öğrenciyken içki parası bulmak için dağları delerdik.
lisede basketbol seçmeleri öncesi, babama bir türlü nike aldıramadım amk. siktiriboktan kinetix ile idare ettiydim de takıma alınamadım**.
2 tl yol parası olmadığı için Batıkent'den tuzluçayır'a yürümek gibi fakirlik anılarıdır.
Kırtasiyeden notları alacaz ben ve arkadaş. Cepte 5 kuruş para yok. zaten sabahta okula yürüyerek gittik. Mecbur dönüşümüzde yürüyerek olacak.

olm ahmet açlıktan vazgeçtim nasıl ders çalışacaz. Kimseden de borç istenmez.

Abi söyleyelim yüksel abiye bu seferlik versin notları. aylık yatınca vericez deriz napalım.

Velhasıl konuştum şeker gibi adam yüksel abi ile verdi sağolsun. Problem değil gençler siz çalışın derslerinizi halledin gerisi hallolur.

eyvallah abi sağolasınlarla düştük yollara..

bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor anasını satim. Ahmet dedim gel asulara geçelim. belki birşeyler yaparlar bize karnımızda doyar. Yağmur da diner, öyle geçeriz eve.
asu'da ev arkadaşı da allah var hem güzel hem de zengin hem de iyi kızlardı. boyu 1.70+ beyaz tenli, kestane saçlı, en az 80 göğüs sıfır bel neyse amk o kadar baktılar bize niyeti bozmayalım.

Her neyse girdik asulara yemeğimizi yedik. montları kuruttuk konuşuyoruz..

Gülerek sırıtarak 'kız sen hiç aç kaldın mı, böyle parasız' dedim. (bir kaç defa hesabında 4 milyar gördüm. bankamatikten çekerken babası aylık değil dönemlik yatırıyormuş.)

evet ya bir kere başıma geldi çok kötü birşey gerçekten (oh lan çok parası da olsa öğrencilik bu abi herkes aç kalır diye geçiriyorum içimden )

nasıl oldu ne yaptın ?

Sabah evden çıkarken cüzdanımı evde unutmuşum. Okulda da dilek yok. 2 saat 5 parasız döndüm ortalıkta. Allahtan sonradan dilek geldi de ondan borç aldım.

Tabi sonra döküldük tekrar yollara ahmetle ikimizden de çıt yok. Yağmur da devam ediyor.

kızın bu hikayesi tabi çok etkiledi bizi, gözlerim doldu ağladım yani.
Üniversiteden mezun olacağım. Malum tören yapılacak ve herkesin ana babası gibi bizimkiler de çocuklarının mezuniyet töreninde yanlarında olmak istiyor. iki gün sonra geleceklerini söylediklerinde beni bir telaş sarmıştı. Spor ayakkabım o kadar eskiydi ki annemler görse hemen veryansın edip gidip ellerinde az buçuk kalan paralarını benim spor ayakkabım için harcayacaklardı. Ben de kpss kitabı için ayırdığım parayla şöyle ucuz yollu bir ayakkabı alayım dedim. Çarşıyı alt üst ettim ve sonunda yirmi liraya bir ayakkabı buldum. Eski ayakkabıları da çöp kovasının yanına bıraktım ki belki birisi ihtiyaç duyar da alır diye. Neyse ayakkabıyı aldım ama gelirken toprak yoldan geliyoruz ayakkabı kirlendi. Eve gelince daha önce hiç yapmadığım bir şeyi bok varmış gibi yaptım ve kirlenen ayakkabıyı makineye attım temizlensin diye. Aradan vakit geçti bir baktım ki ayakkabı yok ortada. Haşat olmuş resmen. O an sanki arkamda hüzünlü bir fon müziği.. Kendi mallığıma mı ağlayayım yoksa giden paraya mı,yarın ne giyeceğime mi?. O an çöp kovasının yanına bıraktığım eski ayakkabıyı almak bile geldi aklıma ama artık çok geçti. Biz de mecbur eskimiş iskarpinleri geçirdik ayağımıza.. Ayağımızı sıkan o ayakkabılar ile saatlerce durduk..
yoktur efendim. henüz anı kategorisine girmedi yani.
Üniversitedeyim. ilk yıllarımda. Tabi okumuş olduğum bölüm epey para istiyor. Kitap, malzeme vs.. Burs falan da yok ilk sene. Aileden de pek birşey gelmiyor. Durum malum. iki öğrenci okuyor evde, baba emekli falan. Neyse, Devlet yurdunda kalıyorum. Final zamanı. Geceleri ders çalışırken öküz gibi acıkıyor öğrenci. Gidilir giysi dolabına falan bakılır. Var mı 3-5 kırıntı.. Evet var. Taş gibi bir ekmeğin sivri kısmından bir parça. Gidilir pencere önüne bakılır. Bir kavanoz var. Ama içinde annenin yapmış olduğu zeytinlerden eser yok. Bitmiş! Lakin, acıkılmıştır ve ders çalışmak için sağlam bünyeye ihtiyaç vardır. Kavanozun dibinde halis mulis zeytinyağı ve limon suyu kırıntısı... Kuru ekmek buna batırılır ve yenir. Oohh miss! Valla şimdi bile ağzım sulandı.. Ee napacayıdık. Burs yok. Para desen hani nerede? Zaten final zamanı. Uyuyacak saniyen bile yok.. Hey gidi günler bee. Sonraki zamanlarda deli gibi burs aldım.rahata erdim falan ama o enfes zeytinyağının tadı hala damağımda...
5 kuruş parasız kaldığım şuandır. ayın 6sında 70 lira telefon faturam(evet fark etmeden limitimi aştım çok koyuyor) gelecek. 500 lira kredi kartı borcum var. 166 lira trafik cezası yedim ve bunların hepsini karşılamam için 6 kasımda ziraat bankasından 280 lira alacağım ve bunun yanında kış geliyor. ısıtma, gelecek eşyalarımın kargo ücretleri, faturalar falan... dönemsel olarak yapabileceğim bi iş, kısa sürede hızlı para kazanmama yarayacak bi yöntemi olan herkesten tavsiye bekliyorum. bugün poğça alıp 2 öğünde yedim arkadaş insaf...
geçen gün annem aradı. "yetiş oğlum yetiş, kardeşin paraya boğdu kendini." demez mi. tabi benim de cebimde tek metelik para yok. ben de sevinmeye başladım, zengin olduk hayaliyle.işte hemen eve doğru koşmaya başladım. hem de ayaklarım götüme çarparak. düşünün yani. neyse eve nasıl yetiştiğimi hatırlamıyorum. bir de ne göreyim, 50 kuruşluk bozuk para kardeşimin boğazına takılmış, nefessizlikten ölecek pezevenk, bizim parasızlıktan nefesimiz kokarken. herneyse kurtardım 50 kuruşu. pardon yani kardeşimi. ardından aldım o 50 kuruşu kardeşimin götüne soktum. lazım olur kendisine ilerde. yoksa ne yapayım ki parayı ben. değil mi ama. kahrolsun böyle fakirlik. kahrolsun 50 kuruş.
galatasaray maçına gidebilmek için kitaplarımı satmıştım. allah bir daha o günleri göstermesin.
Dün akşam kardeşimi aradım yüklü miktarda borç istedim "tamam evlat hallederiz " dedi adam öğrenci amk
Arkadaşlar kızılaya giderken cebimde metelik olmadığı için sahte arama yaptığım andır.
üniversite birinci sınıftayken sabah uyandım ve dışarı çıktım. final fotoğraflarının örneklerini hocaya göstermek üzere bastırmam gerekiyordu. hesabıma göre 15 lira kadar tutacaktı. cebimde son yirmi liram ile çıktım dışarı. bizim mahallede bir pideci var akbil dolduran. gittim yanına abi dedim şuna 3 lira atıver. bana da şurdan bir kıymalı pide. adam 5 liranın altında akbil yüklemiyoruz dedi. iyi dedim canın sağ olsun. 5 liralık akbili yüklettim ve son on beş liramla okula gittim. fotoğrafları bastırdım. ancak adama kaliteli kağıt demeyi unuttuğum için tahminimden çok çok az bir fiyat tuttu. 5 lira civarı sanırım. dedim vardır bunda bi hayır. yürü yemekhaneye.

(bkz: kyk ya bir gün kala)
ekmeği havya ile ısıtıp yedik.
fakirlikten kalabalık minibüse kaçak binip para üstü istemiştim üzerine.
dün yine yol parasını borç almıştım. evet, hala fakirim.
Kiz arkadasimla Girdigim hicbir restoranttan bulasik yikamadan cikmadim.
izbana binmek için kentkartımı bastım 1.95tl çıktı ekranda, 0.5kuruşum yok diye izbana binemedim.
Minibüs param yoktu akşamın 8inde dershaneden eve yürüyerek gittim, yağmurdan sırılsıklam oldum yeminle feriştahım tikilmişti.
Kampala'dan dönerken cebimde 3 bin tl kalmıştı. hiç o kadar utanmamıştım.
evin giriş kapısına yaklaşınca bir adam fark edilir ilk başta ne olduğu anlaşılmaz, merdivenlerden de üst kattaki dedikoducu teyze inmektedir. o sırada kapının önündeki adama havalı bir biçimde sorulur;

+sizi xxx'deki teknosadan mı gönderdiler samsung lcd tv için?

-hayır ben elektriğinizi kesmeye geldim ödenmemiş faturalarınız var.

işte fakirlik ve rezillik anısına güzel bir örnek. o an hem fakirliğime isyan ettim hem de rezilliğime.
minibüse bindiğimde cebimde sadece 100tl olması.
bir gün biz fakirdik hem de çok.
sonra kapitalizmin kölesi olduk, hp diz üstü bilgisayarlarımızda sözlüğe entari girerken,
dışarıda bok donduran bir soğuk olduğunu ve çocukların sokaklarda yattığını aklımıza bile getirmiyoruz sıcak çayımızı yudumlarken.
ne çayın marksı bu arada?
lipton mu?
10 kuruş daha ucuz diye bim'e gitmiştim bir sefer.
bir gün cok fakirim. bir dakika! Bugün de çok fakirim. e yarın çok fakir olacağım. o zaman! benim her anım ve her an'ım fakirlik anısı. hangisini anlatsam.*
güncel Önemli Başlıklar