bugün

Hepimizin başından ilginç olaylar geçer. Bunları sözlükteki diğer yazarlarlada paylaşmak güzel olabilir.ilginç dediğim (bkz: komik), (bkz: korkunç), (bkz: acı) herşey olabilir...
yazar: karin

zavallı karin'in bir (kız) arkadaşı evlenmiştir, evlenmekle kalmayıp çocuk bile yapmıştır. bir dönem boyunca çevredekilerin tepkisi sürekli "aa çocuğun ağzı yüzü karin'in küçüklüğüne çok benziyor" olmuştur. karin de bu bebeği çok sevmiştir.. neden sonra bu arkadaş karin'e bir süre trip atmaya başlamıştır. karin tüm bu olan bitenlere anlam verememektedir. ama bir yandan arkadaşına sormak da istememektedir..

daha sonra kulağına "çocuğu kendinden çok sana benziyor diye trip atıyor" söylentileri gelmiştir. karin,bunu o kız arkadaşına sorunca durumun doğrulunu farkeder. ve içinden çok kötü şeyler söyler..

neyse ki hayattır bu, her türlü aptallık affedilir. ve sonra hayat her zamanki boktan, rutin seyrine devam eder.
uzun çok uzun zaman önce sokakta bisiklet sürerken tam gaz bir mahalleden geçtiğim anda dikkatimin dağılmasıyla birlikte bir caminin sokaktan 2 metre kadar aşağıda kalan bahçesine uçacakken direksiyon kendiliğinden kırıldı ve ben düşmedim. senelerdir bu olayı unutmam mesela. bak şimdi duyar gibiyim bazılarından ne var bunda diye ama bisikletle o yükseklikten düşseydim kafam gözüm dağılırdı kesin.****
(#7028715)
otobüste yanımdaki kadının hapşırması üzerine boş bulunup "çok yaşa" demek ve bunun üzerine kadından "sende gör dememi bekliyorsun dimi pis sapık!" yanıtını almak...
bu olay ateist bir sözlük yazarının başından geçmiş olup, yine aynı ateist sözlük yazarının klavyesinden anlatılmaktadır. efendim gece saat 3-4 suları. sorumsuz yazarımız çanakkale kordondan evine doğru zerhoş bir şekilde ilerlemektedir. ertesi gün sabah 8.30 da dersi olan sorumsuz yazarımız hızlı adımlarla evine doğru yol alırken farkederki yanından geçtiği dükkanların tabelası ilginç bir şekilde sallanmaktadır. efendim bizim gevşek ateist ya, cool takılıp "olmaz abi öyle şey" triplerine girer ince ince. fakat 3-4 tane sokak köpeği kendisinin peşine takılıp, ne havlayıp ne kuyruk sallayarak evine kadar 10 cm mesafeden takip edince ince ince tırsmaya başlar bizimki. köpeklerin bakışları o kadar sakin ve o kadar donuktur ki, sanki köpek bedeninde insan gözleri vardır. o 4 sokak köpeği enteresan bir şekilde aynıdır. yani bildiğin aynı köpekten 4 tane vardır. bizimki tam gelir evinin önüne, apartman kapısını açıp son bir kez arkasındaki sokak köpeklerine bakar... köpekler 8 olmuştur ve hepsi aynıdır. bizimki direkt alt komşuları hacı amcanın kapısını çalar. tövbe edip müslüman olacakmış gibi olur hacı amcayla edilen 2 saatlik sohbetin ardından. neyseki sabah uyandığında hala "ya alkolden abi, kesin mantıklı bi açıklaması vardır" diyerek kurtarır.
bahtsızlık konusunda sınırları zorlayan birisi olarak daha 4-5 saat önce yaşadığım bir olayı anlatmak isterim.

liseden sıra arkadaşım muş da öğretmenlik yapıyor. sevgilisi de halkalı da öğretmen. bu arkadaşlar zaten evlenecekler fakat eş durumu olayından yararlanmak için bir erken nikah olayına girdiler. tabii ki gitmek lazım. ne olursa olsun nikah bu.

saat 3 teki nikah için saat 2 gibi ytü davutpaşa kampüsünden yola çıktım. sefaköy de kardelen "nikah" sarayına gidecektim. küçük çekmece belediyesinin hemen arkası. ama tabi benim bu durumdan haberim yok. iner inmez geç kalma telaşı ile atladım taksiye. dedim "abi kardelen düğün sarayı". dikkatli ol bak "düğün" dedim nikah değil.

indim kardelenin önünde. ne bir hareketlilik ne bir olay. bomboş bir salon.

tabii ki kardelen isminde hem nikah hem de düğün salonu olmak zorunda ve ben de mutlaka yanlış olanına gitmek zorundayım. aksi düşünülemez. dedim abi siz kıyın ben yetişiyorum. hemen bi taksi daha. tam yaklaştık mekana abinin telefonu çaldı. bu abi durakta uyurken durağın aylığını bir arkadaşı ayakkabısının içine koymuş bir de anahtar koymuş. abinin arkadaşı telefonda parayı alıp almadığını soruyor. şöför abi de görmedim diyor ama oraya koyduysan ordadır. mekana geldik ben inicem abi bir bakayım gerçekten burda mı diye çıkarttı ayakkabıyı. cillop gibi 200 tl banknot çıktı ayakkabıdan. paraların nerelerde nasıl dolandığına dair defikir çerçevem genişledi tabi.

10 dakika sonra gerçek salondaydım. evet'ler denmiş fotoğraf faslına geçilmişti. geç de olsa güç olmamış ve dostumun bu mutlu gününde onu yalnız bırakmamıştım.
-yani aslında böyle entrikalar bana gelmez, sana da gelmemeli. eğer bir kurum veya kuruluş, insanlara hizmet için varsa aralarındaki hiyerarşi sikime kadar kanka. öyle yani.
+haklısın aga da işin içinde kız arkadaşım olunca gözüm bişey görmedi şimdi, ne yapayım ? zaten göt kadar bir şehir burası.
-haklısın kanka haklısın. ama sen ben gibi adamlar böyle gaza gelirse nereye gider ki bu üniversite ortamı ? kim nasıl yarar sağlayabilir ki faliyetlerden. sikmişim entrikasını, kim kimle tokmaklaşmışını, otunu, bokunu.
+doğru söylüyosun.
-tabii doğru söylüyorum. ne olmuş yani senin sevgilinle en yakın arkadaşın çıktılarsa ? öğrenci klübünün üyelerinin sikinde mi ?
+ama şimdi şöyle bişey var..
-sus it sus! konuşma! siktir git şimdi burdan.
+ama kanka..
-siktir git lan!

'siktir git lan' demiştim fakülte başkanına. fakülte başkanı da onun çok taş sevgilisi de sikimde değildi. siktirip gittiler. bende dark tranquillity açıp kafa salladım son biramda. sonra yattım. fakat paranormal activity'nin etkisinden hâlâ çıkamamıştım. rüyamda sikim sokum irkilmeler yaşadım. gecenin 4'ünde dışarı attım kendimi. midemde çılgınlar gibi bir açlık hissi, hafif çileyen bir yağmur, açık sandviççi yollarını aşınlıyorum. yolda bir abla çıkıyor karşıma.

-iş görcen mi ?
+ney?
-iş. iş görcen mi ?
+haaa o mesele.. yok abla sağolasın.
-gel genç gel. ne yakışıklıymışsın sen...
+ablacım..heheh, cidden yakışıklı mıyım ?
-kurban olsun kızlar senin kara kaşına... gel benlen.
+ehehe.. yok abla yok sağol.
-gel buraya len yemicez gel buraya. kaç paran var ?
+valla abla bi' sandviç param var onla da açık büfe arıyorum yani hiç zamanı değil.
-olsun. gel.

"anan yaşındayım, söz dinle; hatrım kalır, onçün lütfen sik beni"

bu ahir ömrümde duyduğum en ilginç cümle idi.
konserin sonunda 5 kişiye dans etmek.
arkadaşımla dürümcüye gitmiştik. o bir tavuk dürüm bense adana söyledim. şef siparişlerimizi almıştı fakat komiler arasındaki anlaşmazlık yüzünden dürüm siparişleri yapan ustaya ulaşmamıştı.

aradan 10 küsür dakika geçti şefe;
-bizim dürümler nerde kaldı?" diye sorduk. o da klişeden faydalanarak "hazır oluyor" dedi. yanımızdan ayrıldıktan sonra komiye;
-nerde kaldı bunların siparişi" diye çaktırmadan sormaya çalıştı.komi ise;
-ben diğer arkadaşa verdim o getirecekti dedi. diğer komi de hayır bana vermedin deyince aralarında tartışmaya başladılar. işi içerde yumruklaşmaya dökmemek için gel dışarı dediler birbirlerine ve dışarı çıktılar.

aradan 15-20 dakika geçtiğinde ise şef siparişleri getirmişti,yalnız bir hata vardı. arkadaş tavuk dürüm söylemişti ve yerine adana dürüm gelmişti. arkadaş sordu;
-ben tavuk söyledim ama bu adana. şef ise büyük bir ustalıkla;
-ben sana adana yaptım dedi. bu nasıl bir açıklamaysa artık bizi hayrete düşürdü ve tamam dedik yinede,sorun çıkmasın.

komiler ise biz mekandan ayrıldığımızda patronla birlikte içeri giriyorlardı.
bugun metrobüsde yaşlı bir teyzemize yer vermek istedim.
bizzat kalkıp teyzecim buyrun oturun siz dedim ve karşılığında aynen şu şekilde bir cevap aldım.
*yok.

yahu bari saolasın yavrucum sen otur ben şuracıkda inicem deseydin yada ne bileyim yok evladım diyeydin..

yok..bildiğin yok dedi kadın ya.
Tam olarak başımdan geçmese de ilginç; köşede arkadaşımı beklerken ayağımın üzerinden 34 GT 441 numaralı Renault Megane marka araba geçti..Süspansiyonları çok iyi olmasa araba ayağımdan tekrar yere indiğinde dağılabilirdi; o da bi kenara, araba ayağımdan geçerken ağzımdan çıkan söz ile arabanın plakası aynıydı.. (!)
ben bi gün leblebi yiyodum. hani dışı çikolatalı olan da var ya. son iki tane kaldı tabakta. biri siyah, biri beyazdı. sonra ikisi de siyah oldu. ama birinin siyah birinin beyaz olduğuna adım kadar emindim. dumura uğradım bi 5-10 saniye, sonra amaaaan, boşver dedim, geçti.
bugün 8 tane bardak birden kırdım hala şaşkınım sözlük. *
"lan"kelimesini o kadar çok kullanıyordum ki arkadaşlarım "lan"kelimesini bana yasaklamişlardı.artık"lan"demek yoktu.dediğim zaman onları yemeğe götürecektim.ağız alişkanliğimdı bırakamıyordum "lan"ın sonlarına birşeyler ekleyerek durumu toplamaya o kelimeyi kullanmamiş gibi görünmeye çalişıyordum.mesela: "lan"sayın abiciğim gibi.en sonunda rahat bırakın "lan" beni dedim resti çektim.tabi yemeğe falan da götürmedim.bu da başimdan geçen ilginç bi olaydı "lan"......
geçenlerde finallerim bitti eve dönüyorum istanbula. neyse indim durağa geçtim otobüs bekliyorum durakta da o kadar çok it kopuğu sarhoşu serserisi var ki ellerimde valizler omzumda bilgisayarım. yani allah korusun biri gelip ters bişey yapmaya kalksa ben hareket edemem.nasıl tırsıyorum ama anlatamam. içimden başladım duaları okumaya.o sırada arkamı döndüm birazcık yaşlı bi amca gelmiş durağa, böyle nur yüzlü melek gibi biri. ona baktım ve birazcık sakinleştim nedenini anlayamadan. neyse otobuste şansıma gelmiyo nerdeyse yirmi dakika geçti. Amca da hiçbi gelen otobuse binmiyor ve sürekli ağzı kıpırdıyodu, dua okuyomuş gibi geldi bana. o yaştaki adamın şarkı mırıldanıcak hali yok ya. öyle dönüp dönüp ona bakmaktan kendimi alamıyorum ama. neyse ki otobüs geldi benim otobuse binmek istediğimi anlayan amca gelip bana yardım etti o kadar eşyayı tek başıma çıkartamazdım, bindim adama parayı uzattım ve dönüp teşekkür etmek için amcaya bakındım ama amca yoktu bunlar 5 sn. içinde gerçekleşti. dönüp durağa da baktım yoktu arkadan da otobus gelmemişti hiç. şok oldum bi an da otobusçü de bana garip garip baktı nereye kayboldu diyince de ''kim'' dedi. ve o gece rüyamda o amcayı gördüm bana uzaktan gülümseyerek el sallıyodu kendimi bir kere daha o kadar güven de hissettim ki..
istediğim sigarayla çikolatayı bulmak için saatlerce semtimde gezdim sözlük. ve eve geldiğimde eşofmanımın arkasında başından beri bir delik olduğunu fark ettim.
sabahın sekizinden, on ikisine kadar biyoloji dersim vardı sözlük. yeni toparlanıyorum.
yanlış otobüse bindiğini son durağa gelince anlamak.
bana bugün saat sordular afedersiniz.ne zamandır durmayan saatim durmuş yanlış söylemişim.tabi eve geldiğimde farkına vardım.hayır adam diyecek ulan hibineye bak bize kaç dedi saat kaç olmuş.çok tuhafıma gitti yani.normalde saat soran olmaz saatin de pili bitmez ikisi aynı güne denk geldi.belki de bugün yaşadım diye bana tuhaf gelmiştir.paylaşayım dedim başlığı görmüşken.
her zaman ki gibi cumartesi gezmelerinden sonra eve doğru yol alınır, apartmana girilir, asansöre binilir. gözüm blok not a yazılmış bir kağıt parçasını görür ve okur;

- 1 adet aile saadeti 10 tl *
- 1 koli yumurta 20 tl
- 3 adet süt 6 tl... böyle 1-2 kalem bok pisür yazılı işte...

ilkini okudum, ilkini bir daha okudum yok artık dedim ve bir daha okudum sonra nedir ulan bu dedim kendi kendime, yeni bir prezervatif markası mı çıktı da haberimiz yok. isme bak amına koyayım aile saadeti ne de güzel prezervatif markası olur dedim kendi kendime.

akıllısı beni bulmaz delisi götümden ayrılmaz misali iyi bir bok bulmaz beni dedim ve yallah el bin kelam diyerek eve girdim. *
olay facebook'ta başıma geldi.

şöyle ki: mehmet ergül diye birisi bana msj yollamış...

---msj spoiler---

slm benim adımda sizin ki gibi mehmet ergül. googleda adımı arattım ama hep ilk başta sizin adınız çıkıyor. facebookdaki adınız ya da soyadınızda değişiklik yapınız lütfen. bu benim için çok önemli.

---msj spoiler---

henüz cevap vermedim, vermeyi de pek düşünmüyorum. internet ortamında bu kadar değişik bir istekle karşılaşmamıştım. ağlasam mı, gülsem mi bilemedim...
bir gün kaza geçirdim. kaz öldü.o günden sonra hayvanları sevmeye karar verdim.
başta gerçek olup olmadığına tam olarak inanamadım öncelikle onu söyleyeyim.
haftasonu için eve gitmek üzere terminale gittim. benim otobüs geldi. bindim falan. sonra otobüs hareket etti. arkadaki kadınlar kendi aralarında konuşmaya başladılar. bir olay vardı belli. meğer benim arkamdaki koltukta oturan yolcu o terminalde ihtiyaç için inmiş, çantası da otobüste. biz onu unutmuşuz, orada kalmış. şimdi buraya kadar her şey normal, ilginç bir şey yok. işte olay burada başladı. o unuttuğumuz yolcu salih güneymiş. bildiğimiz salih güney. sonraki konuşmalardan anladığım kadarıyla muavin salih güneye gıcık olmuş. öyle artist artist su falan istemiş. tabi ben muavin amcanın anlattıklarını söylüyorum. o iyi bilirmiş böylelerini, toplum insanı değilmiş bunlar. sonra salih güney yazaneden telefon ettirdi. muavin amcanın tüm otobüste öyle bir havası var ki artık kimse tutamaz onu. telefonda "o artistliğini gitsin sahnelerde yapsın" dedi. diğer yolcularda pek ilgili olayla. hemen adamın dedikodusu başladı. kafası iyiymiş galiba. muavin onun cezasını çeksin bakalım dedi. daha neler dediler de ben hepsini anlatamicam.
şimdi salih güney'in bir ön koltuğunda gitmek mi daha ilginç olurdu yoksa bu olay mı daha ilginç karar veremedim.
ben o anda orada yokmuşum ama benim başımdan geçmiş bir olay sonuçta.

ailem düşünmüş, taşınmış evde "bakkala gidecek bir çocuk eksikliği" olduğu kararına varmış ve benim dünya'ya gelmemi sağlamışlar.

bence gayet ilginç.