bugün

1941 yılında, istanbul boğazı açıklarında yaklaşık 765 yolcusuyla beraber batırılan geminin adıdır struma. gemidekiler almanya'dan kaçıp filistin'e gitmek isteyen ve bir çoğu zengin olan yahudilerdi. almanya ,gemiye boğazdan geçmesi için izin verilmemesini ister türk hükümetinden. türkiyede ,almanya'nın yaptığı yoğun baskıya dayanamayarak gemiye izin vermez. gemiye yaklaşık 70 gün karantina uygulanır. gemidekilerin yiyecekleri bir süre sonra bitince ölümler başlar.. 70 gün sonunda geminin geldiği yere gönderilmesi kararı verilir hükümet tarafından.
ve gemi geldiği yere, yani köstence limanına doğru yola çıkar. gemidekilerin bir çoğu ölmüştür zaten. geri kalanlar ise şile açıklarında geminin batırılmasıyla öldürülür. gemiyi batıranın rusya olduğu söylenir hala. o gemiden sadece ,vehbi koç un araya girmesiyle, 4 kişi indirilir. inen kişiler, mobil oil şirketinin üst düzey bir yöneticisi ve ailesidir.
gemiden indirilen mobil oil yöneticisinin adı david stoliar dır.
1941'de Romanya'daki Nazi soykırımından kaçan 769 Yahudi sığınmacıyla istanbul'a gelen, Türk yetkilileri tarafından karaya çıkma izni verilmeyince istanbul açıklarında 70 gün bekleyen ve bir patlama sonucu batan gemi.
gemiye paraları yetmediği için sadece çocuklarını bindiren aileler de olmuştur. ayrıca geminin seferden önce yapılan afişlerinde ve reklamlarında lüks kamaralardan, her türlü konforun düşünüldüğünden bahsediliyordu. yolcular gemiye binince kandırıldıklarını anlamışlardı, ancak yine de kutsal toprak özlemi ile bir umut bindiler ve sonsuzluğa doğru yola çıktılar...
Tuvalet yetersizliğinden güverteye işeyip büyük tuvaletlerini yapan insanların olduğu gemi. Deniz suyu ile temizliyorlarmış.
gemi ahalisinin filistin e gitmesini almanya nın desteklemesinin sebebi, buna fena halde karşı olan araplarla ingilizlerin aralarının bozulması ihtimaliydi. ingilizlerin de bu tayfayı dışlaması aynı sebeptendir.

bu insanlar her şekilde sahipsizdir, ama türkiye nin tavrı da açıkçası bir genç olarak beni utandırmaktadır gerçekten. carol mektubunda şöyle yazmış,

"biz insan değil miyiz? hayvan mıyız? yarın bir gün sizin kaderiniz de bizim insiyatifimize kalırsa ne yapacaksınız? tanrınıza bunun hesabını nasıl vereceksiniz? bizim tanrımız, sizin tanrınıza bunu anlatmayacak mı?"
--spoiler--
"biz insan değil miyiz? hayvan mıyız? yarın bir gün sizin kaderiniz de bizim insiyatifimize kalırsa ne yapacaksınız? tanrınıza bunun hesabını nasıl vereceksiniz? bizim tanrımız, sizin tanrınıza bunu anlatmayacak mı?"
#6243157 (kadikoy de bir surrealist, 10.10.2009 22:32)
--spoiler--

demiştik, şimdi sen pkk yı nasıl görüyorsan o da hamas ı öyle mi görüyo?
flotilla nın struma dan çok farkı var mı? hatta daha da rahat çünkü içi filistinlilerle dolu değil. zamanında onlara yapılan orospu çocukluğunun intikamı ise onlara göre ne diyeceksiniz?

vurdular mı vurdular, ama onların değildi oralar. e ama sattılar be güzelim. osmanlının dış borçlara karşı göze almadığı şerefi saydığı kutsal toprakları yahudilere sattılar.

beş ülke birleşip bir israil i alamadılar. şimdi de topraklarını istiyorlar bunun için savaşıyorlar ama senetleri başkasında.

anlayışsız milyonlar ile daha çok strumalar vurulur, flotilla lar baskın yer.. eş zamanlı terörist saldırı olur ve kimse kınayamaz.

bilir ama söyleyemez benim yalnız ve geri vites ülkem. ırak tan abd direktifi ile çıktığı gibi yine siktirir gider..

ordu millet, pasif ordu sürü millet, hadi go go go..
--spoiler--
gazze’ye yardım götüren mavi marmara gemisi’ndeki hadiseyle ilgili iki haftadır çok şey yazıldı çizildi. kimi, israil’in topyekûn ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi, kimi israil’deki aşırı sağcı iktidarın olaylara sebebiyet verdiğini ifade etti; kimileri ise geminin israil makamlarından izin alması gerektiğinin üzerinde durdu. ama tarihte yaşanmış bir trajedi vardı ki kimse bunu dile getirmedi. geçmiş bilinmeden şimdinin yorumu hakkaniyetle yapılmaz.

hatırlara dahi gelmeyen bu olay struma gemisi faciasıydı. tam 770 talihsiz insan hitler’in zulmünden filistin’e kaçıyordu. aralarında çocuk, kadın ve yaşlıların olduğu bu insanlar dünyanın gözü önünde katledildiler. insanlığın yüz karası bu durum dünya insanlığının tekrar tekrar hatırlaması gereken durumdur.

tarihler 14 aralık 1941’i gösterirken struma gemisi, marmara açıklarında türkiye karasularında arızalandı. gemidekiler arızanın giderilmesini ümitle beklediler. nazi almanya’sı da öbür taraftan gemidekilerle ilgili olumsuz propaganda yürütüyordu. hatta hitleri ziyaret eden dönemin kudüs müftüsü hacı emin hüseyin’in bu ziyareti acaba hitler’in katliamlarına zemin teşkil ettiğini söyleyebilir miyiz? benim zulmüm meşrudur türünden bir manzara yaratan bu acı tablo ileriki yıllarda zulüm kamplarıyla ne yazık ki yüz binlerce, milyonlarca masum insanın hayatına mal olacaktı.

naziler, bir ara bu 770 yahudi insanını türk makamlarından istediler. türkiye yolcuları bir gerekçeyle hitler’e teslim etmedi. ancak, türk makamları prosedürde kaçak görünen bu gemidekileri karaya alsa, yardımcı olsa suçlu konuma düşüp almanya ile savaş tehlikesine girebilirdi.

struma gemisi’ndeki tedirgin bekleyiş sürerken dünyanın hâlâ kılı kıpırdamıyordu. bu zavallı insanlar ne karaya çıkartılıyor ne de gemi motoru tamir edilip gönderiliyordu. yolcuların hepsi sağlıklıydı. fakat günlerce denizin ortasında aç susuz beklemekten ve tuvalet ihtiyaçlarını güverteye yapmaktan dizanteri hastalığına yakalandılar.

istanbul’daki yahudi cemaati lideri rıfat karako ve simon brod’un gemiye çıkmasına izin verildi. yahudi cemaatinin iki lideri gemiye çıkınca gemidekiler ağlamaya başladılar. bu iki insanın etrafına doluştular, kimisi ise onları öpmek istedi. rıfat karako ve simon brod da gördükleri manzara karşısında gözyaşlarını tutamadılar.

türk dışişleri bakanlığı ankara’daki ingiliz büyükelçisine, bu insanların filistin’e ulaştırılması noktasında ilgilenmelerini söyledi. ancak, ingiltere büyükelçisi knatcbull huggesen bunun mümkün olamayacağını bildirdi. avrupa hâlâ suskundu. aynı şekilde arap ülkeleri de.

türkiye, ingiltere’nin red cevabı karşısında harekete geçme kararı aldı. 65 gün boyunca yolcular iyice kırıldılar. gemi kokudan geçilmiyordu. türk makamları 70 günün sonunda sarayburnu’ndaki karantinalı gemiye römorkör yaklaştırıp çekme kararı aldı. arızalı motor tamir edilmek üzere söküldü. gemi karadeniz’e doğru çekildi. bunun üzerine yolcular büyük bir çarşafa şöyle yazdılar:

“yaşasın türkiye cumhuriyeti!... kurtarın bizi!... ”

tarihler 24 şubat 1942’yi gösteriyor. saat sabahın 9’u...

struma, hüzünlü görüntüsüyle karadeniz açıklarında bekliyor. kapkara, paslı, metalik geminin üzerinde çöküntü halinde, bükülmüş insan gölgeleri göze çarpıyor.

ressam salvador dali’ye, hüznün resmini çiz dense, işte çaresiz hüzün. küçücük çocuklar, yaşlı insanlar… kara gölgelere dönüşmüşler. koca dünya üç aydır ağlaşan aç susuz insanlara çare olamıyor… bir caninin elinden kurtulmaya çalışan insanlar dünyanın acımasızlığına terk ediliyor.

bu arada kudüs müftüsü hacı emin hüseyin hitler’le görüşmesini sürdürüyor… resmi iyi okumak lazım. dünya insanlığı ‘benim zulmüm meşrudur’ anlayışından kurtulmadığı sürece tanrı’ya hesap verecektir.

struma gemisi sabah saatlerinde dehşet bir gürültüyle patlıyor. insanların bedeni cesede dönüşüyor. ceset parçaları koca denizi bir anda kırmızıya boğuyor. gemi darmadağın oluyor. dünya rahatlıyor. çünkü artık kendilerinden yardım isteyecek kimsecikler yok. 766 insan denizin soğuk derinliklerinde gözden kayboluyor. bu arada insanlık vicdanı da…

mavi marmara gemisi’ndeki olayları yorumlarken resme iyi bakalım. ben bu yazıyı yazarken israil’de on binlerce cesur israilli mavi marmara gemisi’ne yapılan saldırıyı barış öncüsü ishak rabin meydanı’nda protesto ediyordu… struma gemisi’ndeki çaresiz bekleyişe insanlık tarafından hiçbir protesto olmamıştı. resmi iyi okumak gerekmiyor mu?

mavi marmara gemisi’nde bulunan gazeteci bir arkadaşım anlattı... israil yetkilisi “bu işin sonu ne olacak, şimdi şu olanlar iyi mi oldu, ne düşünüyorsunuz bu konuda” deyince, gemideki aktivistlerden biri israil yetkilisine, “israil haritadan silinmediği sürece bu devam eder, hepiniz ortadoğu’dan sürülmelisiniz” diye bağırmış.

ahmet altan bu durumu şöyle ifade ediyor:

“ben senin kökünü kurutacağım, seni bu topraklardan sileceğim” dersen bu savaş bitmez, bitmediği gibi kendini sürekli tehlikede hisseden israil’de korku büyür ve o korkuyla insanlar ‘budalaların şiddetine’ sığınmak zorunda kalırlar. kendilerini yok etmek isteyen düşmanlarla kuşatıldığına, varlığını savunabilmek için sürekli şiddete başvurmak gerektiğine inanan israilliler, barışı, dostluğu, anlaşmayı savunan diğer israillilere kızıyorlar, onları suçluyorlar.

eğer ‘insani’ değerlere, insan hayatına sahip çıkıyorsak, israilli insanların var olma ve yaşama hakkına da sahip çıkmalıyız.”

ömer faruk reca
--spoiler--
yıllar sonra rusların batırdığı ortaya çıkan gemi.
türkiyenin utançlarından biri daha. işler yahuilere gelince değişiyormuş deme ki.
muhakeme yeteneğinden yoksun cahillerin iddia ettiğinin aksine türkiye cumhuriyeti'nin utancı değil, olsa olsa çaresizliğinin örneğidir. 2. dünya savaşını tarafsızlıkla atlatmaya çalışan gücü yok, haini çok* ülkemin karasularında yaşanan talihsiz bir olaydır.

dönemin hükumeti yine aynı dönemde sscb'den kaçan özbeöz soydaşlarını*'da sscb baskılarına dayanamayıp sınırdışı etmek zorunda kalmıştır. sınırıdışı edilen yüzlerce soydaşımız ermenistan - türkiye sınırını oluşturan aras nehri üzerindeki boraltan köprüsü'nün üzerindeyken sscb tarafından türk askerinin gözyaşları arasında kurşuna dizilmiştir.

(bkz: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak)
türklern işine gelince insan işine gelince çıkarcı olduklarını övünçle söyleyebildiği gemi. almanlardan korkup masum yahudileri diri diri öldürten türkiye amerikaya ses çıkartamayıp ıraklılarada gözlerini kapamıştır. ee işler oy olunca şeriat olunca hamasta olsa el beşir de olsa ahmedinejad ta olsa tam destek. "yaşasın islam birliği ve islami terör".
romanya, almanya, türkiye, rusya el ele verdi ve 780 yahudi yolcunun ölümüne yol açtı bu gemide. almanya daha sonradan suçunu kabul etti ve bu konuda bir çok dizi yaptı. bu diziler türkiye de bir iki kez gösterildi trt tarafından sonra kaldırıldı. ne biçim ülkeyiz arkadaş, almanlar bile gösteriyor yaptıkları boku, biz ise kaldırıyoruz yayından. ayrıca gemi batığı hala şile de bulunur. bundan 2 sene önce dalgıçlar gemiye indiler.

o dönemde gemide bulunan yahudiler için bir çok türk bir araya geldi ve onları kurtarmaya çalıştılar fakat bu devlet tarafından engellendi.
insanlığın yüzleşmesi gereken bir kendisi geçmiş etkisi geçmemiş yara!
ve kesinlikle itiraf etmeliyim ki onca insanın elbirliği ile öldürülmesi/doğrudan yahut dolaylı olarak buna sebebiyet verilmesi yahut göz ardı edilmesi sebepli ölmeleri aklımın hala almadığı ve kesinlikle insan oluşla yanyana getiremediğim bir durum!
Zülfü Livaneli' nin Serenad kitabında bahsi geçen gemi.
Türkiye,Ingiltere,Almanya,Romanya ve Rusya' nın, her birinin, onca çocuğun katili olduğu; Şile mevziinde 73- 80m derinlikte batığı bulunabilecek; 769 adet insana 24 Subat 1942 tarihinde mezar olmuş bir gemi Struma.
Teğmen Dejnenko, gemiye sinyal yollandığını ancak cevap gelmediğini, SC 213 numaralı Sovyet denizaltısının gemiyi torpillediğini belirtti. Frankfurt Savcılığı' nın görevlendirdiği bir Alman araştırmacı Dr. Jurgen Rohwer olaydan yıllar sonra- 60lı yıllarda- bu gerçeği ortaya çıkardı.
Stalin' in Karadeniz' deki her kimliği belirsiz gemiyi batırma talimatı vardı çünkü.
20 Nisan 1942 tarihinde dönemin başbakanı olan Dr. Refik Saydam ise şöyle söyledi:
" Biz bu hususta elimizden gelen her şeyi yaptık, maddi manevi en ufak mesuliyetimiz yoktur. Türkiye başkaları tarafından arzu edilmeyen insanlar için vatan hizmeti göremez. Bizim tuttuğumuz yol budur. Kendilerini bu sebepten Istanbul' da alıkoyamadık. Cok yazık ki, bir kazaya kurban gittiler. "
Sualtı Araştırmaları Derneği( SAD) bu deniz mezarlığını dört kişilik bir grupla, TDT ve BAG' nin desteğiyle 16 Temmuz 2000 tarihinde, ziyaret ederek geminin 46 metre boya ve 6 metre ene sahip olduğunu kaydetmiş.
Gemide tek bir tuvalet olduğu, insanların tuvalet ihtiyaçlarını güvertede giderdiği ve gemide bu yüzden dizanterinin baş gösterdiği de gemideki insanların hangi koşullarda yaşadıkları hakkında sağlam bir örnek niteliğinde.
Kim ne derse desin, Türkiye ne kadar çaresizce tarafsız kalmaya çalışmış da olsa, Struma insanlık tarihinin en büyük ayıplarındandır. Devletler arası politik çekişmeler, savaşlar, isyanlar, sürgünler...
Ne yaşanırsa yaşansın hırpalanıp zarar gören hep insandır.
Struma, bilinmeli ve anlatılmalı!
Zülfü Livaneli isabetli bir konu seçmiş, kendisini gönülden tebrik ederim.
bir insanlık ayıbıdır. ancak suçlanabilecek tek bir kişi veya kurum yoktur. birçoğu vardır. ayrıca savaştan uzak durmak isteyen taze cumhuriyet türkiye'nin yapabileceği pek de bir şey yoktu diye düşünüyorum. ama yine de "bir şeyin haklı olduğunu bildiğin halde, o şeyden yana çıkmazsan, korkaksındır."
strumayı kurtarmayan türkiye vijdan azabını savaşı kazanan mütteffik güçlerin birleşmiş milletler inin kurduğu israil devletini ilk tanıyan ülkelerden biri olarak mı giderdi acaba. geçmişmidir vijdanlarında ki yara?
provakatif olarak çarptırılmış olay.

gemiden indirmek istesen almanlar veryansın ediyor. filistine yollasan ingilizler yaygaraya başlıyor.
provakatörlerde çıkmış diyor ki; ''korktunuz mu? ingilizle almanla savaşsaydınız!''

niye arkadaş? niye savaşalım?

niye yunanistan ve italya'nın gemiyi kendi kıyılarına çekmek istemediğini söylemiyorsunuz?

karadenize gemi çekilip, oralıdığında romanya ve rusya'nın nasıl tavrını niye dillendirmiyorsunuz?
oysa ki rusya'ya teklif gittiğini ve reddedildiği biliniyor.

yahudiler bu yıllar evvel önce olan olayı dillendirirken, tek güdüm olarak türkiye'yi görüyor.
ama kendilerine yardım etmek isteyen ve okadar tehdide rağmen yine de geri göndermeyen türklerdi.
ispanya'dan bezayıd zamanında gelen yahudileri aldıkta ne oldu? kimse şimdi bunu anıyor mu?

yahudilerin işi varsa-yoksa kötülemek.
iyilikleri gözmez, emekleri bilmez, yardımları anlamaz va ancak kötüler.

daha düne kadar iyi gibi gözüken yahudiler birden türk düşmanı kesildi.
hemen struma'yı, nazileri örnekleyip iğnelemeye çalıştı.
bazı arkadaşlar yuhidelere tam hak verecekken, bunlar pislik yapmaya başladığı için haklı olarak iğrendi.

konuya dönecek olursak struma bir türk ayıbı değildir.
öyle lanse edilmeye çalışılır.
amaç fitnelik olunca; alplerde otlanırken ölen keçiyi bile türklere yamarlar.
struma almanya,romanya,rusya ,ingiltere ve türkiye ayıbıdır.rusların o zamanda karadenizdeki kimliği belirsiz gemileri torpilleme kararı vardı.türkiyeye almanyanın baskısı,ingilizlerinde struma yı filistinde istememesi nedeniyle, bu trajedi gelişmiştir.
struma gemisi 769 insanıyla beraber tarih olmuştur.savaştan ,zalimlerden kaçan insanlara dünya kayıtsız kalmıştır.sadece belirtiğim ülkelerin ayıbıyla birlikte bir dünya ayıbıdır.
utandıran bir ayıbın adıdır struma .

sarayburnu açıkların 770 civarında yolcusu ile bekletilen gemidir struma , insanlığın öldüğü bir gemi struma , almanyadan yola çıktı dünya savaşı sırasında geneli soykırımdan yahudilerin oluşturduğu 770 kişiye mezar olan struma .

misafirperverliğimizle öğündüğümüz bu topraklarda bize yakışmayan bir şekilde ölmesine izin verdiğimiz aman dileyenleri bi çare bıraktığımız içimi fena şekilde burkmuştur .

bir adaya yerleştirilebilirdi o insanlar olay çözülünceye kadar , yada en azından telsiz anteni tamir edilip karadenize bırakılsaydı gemi o insanların bir yaşama şansı olabilirdi .

not : strumanın telsizi arızalı olduğu için rus denizaltısından yapılan çağrıya karşılık verilmediği için ruslar tarafından düşman gemisi olarak adledilmiş ve bombalanarak batırılmıştır .
Facia'nın 70. yıl dönümü nedeniyle Sarayburnu açıklarında yapılan bir törenle anılan olaydır. Törene Zülfü Livaneli, Türk Musevi cemaati başkanı Sami Herman ve ishak Alaton katılmıştır. Bu facianın emrinin Ankara tarafından verildiğini söyleyen ishak Alaton Türkiye'nin bu konu yüzünden özür dilemesi gerektiğini dile getirdi.

Türkiye'nin bu konuda büyük bir suçu olduğunu düşünmüyorum. Zira pusluca'nın söylediği gibi o dönemde 2. Dünya Savaşı tüm hızıyla sürmekteydi. Genç cumhuriyetin ise herhangi bir konu yüzünden taraf olup savaşa girmeye durumu yoktu, zayıftı ve çaresizdi. Ama bu yine de bu olay yüzünden ölen insanlar için bir özür dilemeye ya da onları anmaya engel değil. Haksızlığın karşısında sessiz kalmak da bir nevi taraf olmaktır. Almanya Başbakanı Merkel nasıl Almanya'da ırkçı manyaklar tarafından öldürülen soydaşlarımız için özür dilediyse ve onların öldürülmelerinde onun da bir suçu yoksa, Türkiye de bu konuda en azından üzüntülerini dile getirebilir. Bize sığınan insanlara kapılarımızı açmamış ve kendi karasularımız içinde öldürülmelerine seyirci kalmışız. Bu özür olayını çok fazla abartıyor bizim siyasiler. Hem dilemeyi hem de kendisinden dilenmesi konusunda... Almanya'da öldürülen soydaşlarımız için Merkel özür diliyor, saygı duruşunda bulunuluyor, bayraklar yarıya indiriliyor. Biz gurur meselesi haline getiriyoruz. Hiç gerek yok...
o gün struma'daki 770 yahudi türkiye'ye kabul edilseydi, bugün 3500-4000 civarında zengin yahudi vatandaşa sahip olacaktık, bunlardan 70 senedir vergi alıyor olacaktık, bir insanlık suçuna ortak olmayacaktık.
herneyse yahu. neyi konuşuyoruz, türkiye cumhuriyeti 1938'de bitti zaten...
Kanımın donduğu hadisedir.Zülfü livaneli'nin Serenad isimli kitabını okurken inanmadım,araştırdım. 769 insanın ölmesi büyük insanlık ayıbıdır. Ve şu an hala günümüzde fazla bilinmemektedir. Belki ben de o kitabı okumasaydım haberim olmayacaktı böyle bir katliamdan.
benim bu konuda yıllardır anlamadığım şu: neden bu kadar güçlü olan yahudi lobisi bu olay hakkında bizim başımızın etini yemiyor? olayın gerçek olduğu ve devletimizin bu konuda bir hata belki de katliam yaptığı açık gibi. tamamen yanlış bir politik karar alınmış. almanya baskı yapmıştı, yoksa bizi de darmadağın edecekti falan onlar ayrıca tartışılabilir . ancak "769 insanı da türkiye kabul etseydi o zayıf ekonomimizle o 769 kişiye nasıl bakacaktık" gibi saçma sapan ve nasıl bir ruh halinin ürünü olduğunu anlayamadığım düşünceler tamamen vicdandan ve akıldan uzaktır. milliyetçilik ile hayvanlık arasındaki ince çizgiyi nasıl aşamaz insanlar anlayamıyorum.
Struma gemisi için kim özür dilesin !

iLGiNÇ bir işadamı olan, sosyal demokrat olduğunu iddia eden ishak Alaton'a yönelik, adı bizde saklı bir Mülkiyeli okurumuzdan eleştiri mektubu aldık.

TKi'nin kapatılmasını istemesinden somon yetiştiriciliğine, TESEV'in Soros çizgisine çeken anlatımlarını, çevresine yaptığı iftira örneklerini bir yana bırakıyoruz. Okurumuz, Alaton'un, Struma gemisi faciasına kafayı takıp " Hain bürokratlar yaptı, CHP yaptı ! Devlet onlardan özür dilesin ! " demesine sözü getiriyor. Çarpıcı bilgiler veriyor.

Okuyoruz :

Neymiş bu Struma olayı? Romanya'nın Nazi yanlısı hükümeti bir tezgâhla Struma adlı köhne bir gemiye 769 Musevi'yi doldurup " Sizi Filistin'e yolluyoruz " yalanı ile Karadeniz'e çıkmasına, yani batmasına göz yumuyor. Gemi istanbul'a geliyor. Sene 1941 Naziler Yunan sınırında, Balkanlar'da herkes Nazi işgalinde, gemi ve içindekileri ingiliz hükümeti Filistin'e kabul etmezken, Amerikan hükümeti konuya ilgisizken, Vatikan'daki Papa'nın sesi çıkmıyorken, Türkiye içinde bulunduğu diplomatik ve askeri baskının çıkmazında geminin tekrar Romanya'ya dönmesi için Struma'yı kendi sularından çıkarıyor. Karadeniz'in uluslararası sularında gemi bir Rus denizaltısı tarafından batırılıyor.

ishak Alaton ne diyor? " Türkiye özür dilesin! "

Rusya, Romanya, ingiltere, Amerika özür dilesin demiyor! Ne diyor?

" Türkiye özür dilesin! "

ingiltere 1940 Mayıs'ında içlerinde 50.000 Yahudi sığınmacı da bulunan bütün Alman ve italyan yabancılara sürgün uygulamıştı. Bunlardan 8 bini Kanada ve Avustralya'ya gönderilmişti. Yolda bu sürgünlerin içinde olduğu Arandon Star gemisi torpillenerek battı.

Bir tek Yahudi - ingiliz işadamı da " bugün dahi " kalkıp da majestelerinin hükümeti özür dilesin demedi, demiyor.

MiLLi KORUMA KANUNU

ishak Alaton babası ile gemidekilere ekmek taşıdığını söylüyor. Ne güzel! insanlıklarını yapmışlar. Benim babamla birlikte böyle bir şansım olmadı.

Zira benim babam, ishak Alaton'un o çok uğraştığı Ereğli ve Zonguldak havzasındaki kömür işletmelerine, Varlık Vergisi Kanunu'ndan da ağır hükümler içeren " Milli Koruma Kanunu " emri ile zorla toplanıp çalıştırılmak üzere sokulan bölgenin köylülerinden biriydi ! Diğerleri ise yurdun dört bir tarafında olduğu gibi toplanan 4.5 milyon asker arasındaydı. işgücü açığı vardı. Babam dahil bir gün bile maden işçiliği yapmamış 25 bin kişiyi soktular o madenlere 1941 ile 1945 arasında. Varlık Vergisi sürgünlerinden Aşkale'de 21 kişi öldü. O madenlerde, yerin metrelerce altında 14 bin 300 kişi yaralandı, 419 kişi de öldü.

Biri de babamdı.

Meslekleri madencilik değildi, köylü ve çiftçiydiler ...

Ordu, ülkedekiler, ishak Alaton ve milyonlar ısınsın diye kömür çıkarıyordu öldüğünde!

TÜRKiYE'YE HAKSIZLIK

Bir insan, 2. Dünya Savaşı koşullarının onca baskı ve yokluğuna rağmen tek bir Yahudi vatandaşını " soykırım "a teslim etmeyen, yurtdışında olanları da elçilikleri vasıtası ile koruyan bir ülkeye, bir millete nasıl bu kadar kör ve acımasız bakabilir ?

Struma olayında zerre kusuru olmayan bu ülkede, 2. Dünya Savaşı'nda 6.5 milyon Yahudi Avrupa'nın her yerinde soykırıma uğrarken, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya üzerinden gelip bu ülke üzerinden Filistin'e 35 bin Yahudi göç etti.

Bir insan, bu Yahudilerin birinin bile kılına zarar gelmediğini biliyor iken bu bu kadar iftira nasıl atılır ?

Alaton illa birilerine " özür diletme " arzusunda ise işe 1920'de Selanik'i Yunanlaştırma uğruna binlerce Türk ve Yahudi'yi katleden Yunanistan ile başlasın.

Balkanlar'da yok edilen, soykırıma uğratılan 2 milyon Türk'ün katilleri ile başlasın!

Mavi Marmara'da 9 masum sivilin katlinden sorumlu israil ordusu ile başlasın! Ama bence ishak Alaton işe en önce kendisi ile başlasın! Bu ülke ve millete yaptığı haksızlık ve iftira için özür dilesin! Ben, kendim ve babam adına, eğer bir hakkım varsa, ishak Alaton özür dileyene kadar ona bunu helal etmiyorum!
(Halit Kakınç'ın yeni çıkan " Struma " ( Destek ) kitabı, Alaton'a dönük bu eleştirilerle okunmalıdır. )

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21442084.asp

edit : ayrıca :

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21477329.asp
güncel Önemli Başlıklar