romancıya göre, özellikle kendini Stalin karşıtı ve antikomünist olarak tanımlayan birinin anlattığına göre tarih yorumlanmaz.

sanki bugün anlattığın olay yokmuş gibi, sosyalizmde vardı iddia ile eleştirmek de ayrı tartışma konusu.

t: sömürünün olmadığı, din dil ırk ve cinsiyet ayrımı olmayan eşitliktir.
''doktor ile işçi aynı parayı alıyor'' doktor işçi değil midir zaten?

hastahanede çalışan bir işçidir doktor.
durum şudur; bir patron çocuğu para ile okula gitmeden doktor diploması dahi alabilirken, bir işçi çocuğu lise çağından itibaren çalışmaya zorlanır.
çünkü para lazımdır, doğrusu okuyacak para yetiştirmek dahi zordur.

şimdi herkes için eğitim hakkı yokken, yani birisi üniversitede okuyabilecek, ailesi tarafından desteklenebilecek iken, diğeri okul masrafını karşılayacak bir aileye dahi sahip değildir.

sizin eşitlik dediğiniz bu mudur?

kapitalist perspektif ile sosyalizmi yorumlamak ancak bu olabilir.

oysa sosyalist rejime ait bir insanın para güdüsü olmaz, yahu işsiz kalır mıyım, aç kalır mıyım, çocuğum gelecekte ne olacak acaba derdi olmaz.

çalışayım kiradan çıkayım, araba çekeyim derdi olmaz.

çünkü devlet işsizlik sorununu çözmüştür, yemek, su, elektrik gibi ihtiyacını ücretsiz karşılamıştır.
devlet çocuğunun eğitimini ücretsiz olarak iş garantisi ile devralmıştır.
devlet sana ücretsiz bir ev ve ulaşım için ücretsiz hizmetler yapmıştır.

yani sen doktor isen, artık o mesleği ev, araba kaygısı ile yapmaz, hastalık iyileştirme için yaparsın.

yani sen doktor isen, yahu şu adamdan nasıl beş kat fazla para kazanmam demezsin, bu ülkede aç açıkta kalan insan, çocuğuna bakamayan veli yok diyerek sevinirsin.

tabii siz kapitalist sistemin köleleri, fazla maaş için doktorluk okuduğu, hastaları müşteri gibi gördüğünüz için bunu anlamanız başta zordur.

fakat sosyalist rejimde herkes eğitim alır, zorunludur bu.

isteyen doktor, isteyen kasiyer olur, çalıştığı süreye göre maaş alır.

sosyalizmin eksik noktaları vardır, biz Marksistler sosyalizmi, insanları komünizme hazırlaması için bir araç olarak görürüz.
bu yüzden sosyalizm pratikte tam olarak uygulanmadığı için veya insanlar kapitalizmin baskısı ile ezildiği için birtakım sorunlar ortaya çıkarabilir, bu çözülür.

fakat kapitalizm kendi başına bir sorundur, kapitalizmin çözümü yoktur.

burada ayrım nettir, çünkü kapitalizm ile sosyalizm arasında bir şey yoktur, ya sosyalizm ya kapitalizm, yani bizim deyimimizle: ya sosyalizm, ya barbarlık!
sosyalizm, bireylerin girişim özgürlüğünü yok eden diktatörlük ideolojisidir. eşitlik diye sunduğu zehir, sizin mülkiyet hakkınızı ve serbest ticaret özgürlüğünüzü gasp eder. evet sosyalizm gaspçı diktatörlüktür.

kapitalizm sizin ticaret özgürlüğünüze, girişim özgürlüğünüze, mülkiyetinize karışmaz, tepeden inme el koymaz. serbest piyasa, bireyin potansiyelini yakalaması hatta aşması için gerekli olan alt yapıdır.
Konu orwell'dan açılmışken aklima geldi, Hemingway'in başyapıtı Çanlar kimin için çalıyor'da en azından benim için efsane olan bir bölüm var; gerillalardan biri yardım istemek için sosyalist-anarşist kontrolündeki bir alana gelir ve daha girişinde lakayıt askerler ve inanılmaz bir dışkı kokusuyla karşılaşır. Hatta kahraman -bunlar mı savaşı kazanacak diye içinden gecirir.

Evet kıssadan hisse; sosyalizm ne eşitlik, ne demokrasi, ne kültur/sanat (ki sanat burjuva uydurugudur onlara göre) ne insanlik vadeder insanlara. Sosyalizm koca bir lağım çukurudur.
sosyalizm bireylerin girişim özgürlüğünü değil, sizin girişim özgürlüğü olarak adlandırdığınız sömürü özgürlüğünü yok eden, bastıran bir diktatörlük ideolojisidir.
eşitlik diye sunduğu ise, sizin mülkiyet hakkınızın başkasını etkilemeyecek duruma indirgemesi, serbest ticaret özgürlüğü denilen rant ve haksız kazanç ile köşeyi dönme özgürlüğünüzü gasp eder.

evet, sosyalizm işçilerin alınterini çalıp yattığı yerden milyonlarca dolar para kazanan patronlar için gaspçı bir diktatörlüktür.

kapitalizm ise, sizin ticaret özgürlüğünüze karışmaz, fakat ticaret özgürlüğünü oluşturan şartlara da karışmaz.
yani kapitalist ekonomi der ki; eğer bir ülkede x ücretinde satılan bir ekmek varsa, bir özel şirket piyasadaki tüm ekmekleri x fiyatından alıp 20x fiyatına satabilir, bu ticaret özgürlüğüdür.
açlıktan binlerce insan ölse dahi, bir patronun piyasadaki tüm ekmekleri x birim paradan satın alıp 20x birim paraya satması ticaret özgürlüğü, girişim özgürlüğü der.

mülkiyetinizi karışmaz kapitalizm, yani bir patron çocuğu 5 yaşında milyar dolarlık servete sahip iken, bir işçi çocuğu 5 yaşında sokaklarda sürünüyorsa, bu onun için sorun değildir.

mesela afrika'da insanlar susuzluktan ölürken, elindeki suyu stoklayıp satan büyük su firmalarının mallarına tepeden inme el koyup afrikada'daki insanları en azından susuzluktan kurtarmaz.
hatta bunu yapana karşı çıkar, ''bu ticaret özgürlüğü adam isterse suyu satar isterse satmaz'' diye savunur.

serbest piyasa bireyin potansiyelini yakalaması için bir altyapıdır doğru, ama hangi bireyin?

kapitalist ve liberal savunucuları bireyleri eşit olarak varsayar, oysa bir patron çocuğu ile bir işçi çocuğu ve amerika'daki bir işçi çocuğu ile afrika'daki bir işçi çocuğu hiçbir zaman eşit olamaz.

yani patron çocuğu milyarlarca dolarlar ile istediği girişimi yapabilir, bu ticaret özgürlüğü der, fakat işçi çocuğu babasından kalan binlerce dolarlık borcu ödemek zorundadır, onun bırakın girişim yapmak için parası, asgari ücretle geçinebilecek durumu yoktur.

tabii bu kapitalist ekonomistler için problem değildir, çünkü onlar zaten kapitalizmin sadece patronların çıkarına işlediğini, işçilerin çıkarlarını gözetmeden ve hatta her geçen saniye onların haklarından gaspederek ilerlediğini de bilir.

sosyalizm der ki; bir patron çocuğu yattığı yerden bir işçi çocuğunun ömründe kazanacağı paranın yüzlerce katını bir yılda harcayamaz, bu özgürlük değil sömürüdür.

sosyalizm der ki; bir patron yattığı yerden günde onlarca saat çalışan binlerce işçinin yıllık kazancınını bir ayda kazanamaz, bu özgürlük değil sömürüdür.

sosyalizm der ki; dünyada herkese yetecek kadar su varken, elinde suyu stoklayıp toplayan, ve bunu parayla insanlara satan, parası yetmeyeni susuzluktan öldüren sistem özgürlüğü değil esareti getirir, sömürüyü doğurur.

sosyalizm der ki; her insan asgari şartlarda eşit miktarda çalışmalı ve insani gerekçeleri devlet tarafından karşılanmakla birlikte ekstra bir emek ücreti almalıdır.
fazla çalışan insana da fazla para verilmeli -fazla emeğin karşılığı olarak- ve zengin olacak olan insan, yani zengin olmak isteyen insan bunu babasından kalan bilmem x holdingi ile değil emeğiyle, alınteriyle, çalışarak kazanmalıdır.

onbeş yaşında milyarder olan patron çocuğu ile beş yaşında açlıktan, hastalıktan ölen işçi çocuğunun yerini gözünde eşit tutan, bunu özgürlük olarak niteleyen aptal, vicdansız ve vurdumduymaz sistem sosyalizmi eşitlik olarak göremez elbette.

oysa sizin tozpembe hayatınız gibi değildir hayat, ben ki yedi yaşlarımda sokakta su satan, haftasonları pazarda, yaz tatillerinde sanayide çalışmış bir birey olarak bugün kimin ne için mücadele ettiğini, özgürlüğün ne olduğunu, sömürünün ne denli ve ne açısından olduğunu çok iyi anlıyor, ve umudumu yalnızca devrimci mücadelede, ve yakın olarak kurtuluşumu sosyalizmde görüyorum.

eğer siz patron çocuğu olarak büyümüş iseniz, kulak asmayın dediklerime.
dönün arkanızı, açlıktan ölen, hastalıktan körelen, inleyen halkın seslerine kulaklarınızı tıkayın ve milyarlarca liralık paranızın esareti altında bizim haklarımızı tekrardan kazanmak için geniş çaplı mücadeleyi büyüteceğimiz günü bekleyin, bu açıdan vicdansız ve tutarlısınızdır.

''emeğin özgürlüğü, emeğin hakkı verilmeyene, kazanılmayana dek vaadedilen özgürlük bir palavra, ve size özgürlük vaadedenler özgürlüğü sizden çalan, sizi zincirleyip kendi düşlerinde köle haline getirenlerdir.''

görsel
ayrıca şunu da belirteyim ki evet; sosyalizm işçiler için eşitlik, asalaklar için eşitsizliktir.
çünkü o asalak patronlar eşitlik diye bahsettiği şeyin aslında eşitsizlik olduğunun farkında değildirler, çünkü para onların perspektifini satın almıştır.
bu yüzden onlar için eşitlik bizim için eşitsizlik ise, bizim için eşitlik de onlar için eşitsizlik olmayacaktır.

demokrasiye gelince..
demokrasi nedir?
burjuva demokrasisi nedir?

demokrasinin ne olduğunu anlamak istiyorsanız gidin sokaktan birkaç kişi çevirip sohbet edin, o adamların oyu sizin ile eşit, alın size demokrasi.
demokrasi nedir?
demokrasi dediğiniz sistem, bugün şikayet ettiğiniz hükümetin sizin başınızda ezici bir diktatörlük kurulmasına meşru zemin hazırlayan sistemdir.

burjuva demokrasisi, burjuvazinin çıkarlarına hizmet eden seçim aygıtı ile devletin patron devleti olma yolundaki en büyük adımıdır.
bu yüzden oy ile hiçbir şey değişmez, bu yüzden sizin oy verdikleriniz bir yönetici değil kukla olmak için iktidara aday.
aksini yaparsa ne olur biliyor musunuz?
evet, evet uğruna milyonlarca insanı öldürerek getirilen demokrasi ve barış, eğer patronların çıkarına aykırı birisi halk tarafından desteklenir ve iktidara taşınırsa, salvador allende gibi, terzi fikret (sönmez) gibi bir darbe, ya da zor kullanma yolu ile indirilmesidir.

bakın bugün kapitalist ülkelerde doğrudan sermayenin, yani burjuvazinin bir diktatörlüğü vardır.
ve evet biz, devrimden sona kazanımları korumak için bir sosyalist diktatörlük kuracağız, halk düşmanlarına geçit vermeyeceğiz.

burjuvazinin proletarya'Ya uyguladığı diktatörlük bugün liberaller tarafından oldukça özgürlükçü bir ortam olarak değerlendirildiği kadar, proletarya'nın haklı olarak burjuvaziye karşı uyguladığı diktatörlük neden özgürlükçü bir ortam olarak değerlendirilmemektedir?

yani bugün sosyalist bir sistemde, elbette hiçkimse eşitsizliğin, haksızlığın, sömürünün sistemi olan kapitalizmi savunamayacaktır, bundan daha normal bir şey yoktur çünkü her devrim muhalifleri üzerinde baskı kurar, tıpkı burjuva devrimleri gibi.

örneğin bugün kapitalist rejimlerde yoğun bir antikomünist propaganda vardır, komünistler her türlü şiddete açık ve devlet tarafından karşı çıkılan bir gruptur.
bunun adı düşünce özgürlüğü ya da demokrasi ortamı iken, sosyalist demokraside; halka yalan söyleyenlerin fikrini beyan edememesi düşünce özgürlüğünün ihlali midir?
iki tarafdan biri daha az çalışıyor olmalı. ki doktor o kadar sene okuyup bilgi birikimi yaparken : işçi ile aynı maaşı alması imkansız.
allah evden köyden ırak etsin hesabı sosyalizimdir.
sosyalist ülkelerde halkla yönetici arasında uçurum yoktur, zira kapitalist ülkelerde olduğu gibi halkın yerine patronun adamı değil, halkın en içten filizlenen tohumudur.

görsel

öncelikle küresel sermaye gücü kapitalist bir dünyanın en büyük gücüdür, çok önemli bir konuya değinmişsin sayın yazar teşekkür ediyorum.
fakat şunu unutmamalıyız, sosyalist rejimler kapitalizmin içinden doğan değil kapitalizmin yerine gelen ekonomik sistemler üzerinde canlanır.
göl kenarında yaşayan bir toplumu susuzluk ile tehdit edemezsiniz.

yani eğer kapitalist bir rejim varsa ülkede, kapitalist sistemin üstün gücü olan sermaye o ülkede çok güçlüdür ve yönetimi belirleyendir.
bu yüzden venezuela, türkiye gibi kapitalist ve gelişmekte olan ülkelerde sermaye çekildiği zaman çok büyük krizlere neden oluyor.

fakat küba, sscb, kdhc gibi ülkelerde sosyalist bir ekonomik sistem olduğundan dolayı sermaye oraya giremiyor, dolayısı ile sermaye baskısı ve sermaye ile yönetimi değiştirme imkanı bulunmuyor kimsenin.

eğer bahsettiğiniz gibi ''bırakın takılsın zavallılar'' durumu olsaydı, truman doktrini, marshall yardımları yapılmaz, sscb dağıldıktan ve dünyadaki komünist hareket çok büyük bir baskı altına alındıktan sonra bile antikomünizm için kurulan nato halen açık tutulmaz, küba gibi bir ülke bile abd tarafından ambargo altında olmazdı.

yani özetle, bugün kapitalist ülkelerin hepsi komünist, sosyalist rejimlerden çekindikleri için hem ulusal, hem uluslararası boyutta bunu engellemek için elinden geleni yapıyor.

kapitalist bir ülkeyi sermaye gücü ile yönlendirebilirsiniz fakat sosyalist rejimlerde sermayenin ülkeye girişi yasak olduğundan ötürü oraya askeriye hariç müdahale edemezsiniz.

bu yüzden dünyadaki kuzey kore, küba gibi ülkeler halen abd, ingiltere gibi devlete rağmen ayakta kalabiliyor.
hangi doktor ne şartta okuyor da hangi işçi ne şartta işçi oluyor?

şüphesiz ki bugün doktor olma hedefi güdenlerin ezici çoğunluğu bunu maaşı için yapıyor, öyle bir sistem düşünün ki sağlığı dahi paraya mahkum ediyor, bunun adı kapitalizmdir.

doktor olan adamın belirli bir bütçeye ve imkana sahip olması gerekir, çok istisnalar dışında bir işçi çocuğu doktor gibi bir mesleği okuyamaz, ne asgari ücret alan babası, ne de üç kuruş yardım eden devlet ona bu imkanı verebilir.

sizin işçi dediğiniz adamların çoğu ilkokulu bile bırakmak zorunda kalmıştır, onbeş yaşından itibaren çalışmaya başlamış benim babam..

siz tozpembe hayatınızı yaşayabilirsiniz fakat bunun üzerinden insanları eleştirmek doğru bir sonuca ulaşmanızı sağlamaz.

sosyalizmde doktorlar ve işçiler aynı maaşı almaz, çalışma saatine göre aldığı maaş değişir fakat zaten sosyalist rejimde insanlar para derdine düşmez.

çünkü devlet sana neredeyse ücretsiz ev, tamamen ücretsiz sağlık, eğitim, elektrik, su, doğalgaz vs. sağlıyor ve senin şuanki dertlerin yok.

aman çocuğum işsiz kalır mı, yarın kirayı nasıl öderim, çok televizyon açmayalım fatura gelmesin, acaba dolar kaç oldu gibi dertlere uzak yaşarsın.

çalışma saati 8 saat olan herkes aynı parayı alır, fakat bu aynı para şuanki koşulda yaklaşık rakam vermek gerekirse 1500 değil 4000 civarı olacaktır, elektrik kira vs. zaten yok oradan hesaplayıverin.

ha yok kardeşim sen 15 saat çalışmak isteyen manyaksın, çalış kardeşim al 7500 birim paranı.

bunu yapan kaç kişi vardı? neredeyse hiç.
çünkü insanlar çocuğunun geleceğini dahi düşünmekten kendini düşünmeye fırsat bulamaz bu sistemde.
oysa sosyalizmde 8 saat çalışırsın, 8 saat uyusan, kalır sana 8 saat kendin için.
neden bir insan ölünce yok olacak bir şey için ömrünü feda etsin ki?
bilirsiniz sosyalizmde miras hakkı yoktur.

çünkü miras, zengin birinin çocuğu ile fakir çocuğunun eşit olamamasını, yani geniş çapta sosyal bir adaletsizliğe neden olur.

''ya kardeşim adam çalışmış, çocuğuna niye vermesin?''

diyebilirsiniz.
adam çalışmış çünkü, çocuğu değil.
bir çocuğa hiç çalışmadan milyon dolarlar vermek normal midir?

sosyalizm Lükse karşıdır, yani siz iki ev alamazsınız.
devlet size ev verir, yılda bir ay tatile gidersiniz, fakat ben yazlık alayım vs. olamaz, çünkü sizin aldığınız bir ev, başkasının sokakta kalması demektir.

eşitsizlik dediğiniz buysa, yahu ben gerçekten eşitsizlik istiyorum!
sosyalizm de eşitsizliği doğurur kapitalizm de. soyalizm adalete karşı çıkar. kapitalizm ise gelir adaletine karşı çıkar bu durumda sosyalizm de herkes eşit durumda olduğu için kimse çalışmaz kapilizmde ise paranın çok büyük kısmı zenginlerin elinde toplandığı için halkın geneli olan fakirlerin kazancı çok fazla düşer. bu da paraya duyulan ihtiyacı çok fazla artır. ve insanlık bu durumdan sonra sadece para için çalışır ve parayı bütün herşeyinin en ön noktasına koyar tıpkı şu an ki yaşananlar gibi. en iyi sistem sosyalizm ve kapitalizmin karması olan sosyokapitalizm.
''sosyalizmde kimse çalışmaz''

bu tezi nereden tutsak elimizde kalır ama yine de cevaplayalım.

sosyalizm üretim ekonomisi üzerinde ayakta kalabilen sistemdir.
sosyalizmde çalışmamayı bırakın, işsizlik yasaktır, evet.

yok öyle yan yatıp kiradan gelen parayla geçineyim, diğerleri sürünsün.
herkes eşit miktarda (en az) ve eşit şartlarda çalışır, çalışmayan hiçkimse yoktur. (yaşlı vs. hariç tabii ki)

sosyalizm üretime öyle dayalıdır ki sscb, kurulduktan sonra %800 ile dünyanın en hızlı kalkınan ülkesi olmuş, açlıktan insanların öldüğü, hastalıktan kırıldığı borçlu çarlık rusyasını 20 yılda abd'ye rakip, birçok konuda abd'nin önünde yapmıştır.

sosyalizmde insanlar kapitalizmden daha fazla çalışır verim olarak, örneğin türkiye'de 8 saat çalışan çok az insan vardır.
oysa sscb anayasal olarak ilk kez işçilere 8 saat çalışma hakkı vermiştir.

kapitalizmde birinin cebi için çalışır, sömürülürsün.
sosyalizmde ise devlete çalışır, ülkeni sömürülmeden geliştirirsin, karşılığında devlet senin ve ailenin sorumluluğunu üstlenir.