bugün

osmanlı devletinin yıkılış sürecinde, kurtuluş reçeteleri arayan osmanlı aydının içerisinde bulunduğu vahim tablodur.

özellikle batıdan ihtal kavramları, osmanlıya uygulamak aydınların en aptalca davranışları olmuştur. düşmanın taktiklerini kullanmakla, düşmanı taklit etmek arasında fark vardır. osmanlı aydını maalesef bu farkı görememiş ve bir devletin batışını önleyememiştir.
Son dönem Osmanlı Aydını 18. asırdan itibaren Osmanlı'ya egemen olmuş bağnazlık, rüşvet, otorite sorunu gibi konuların 20. asıra yansımalarındna maalesef muzdariptir. içlerinde her türlü farklı görüşe mensup isimde vardır. Bilindiği üzere Osmanlıcı, batıcı, Türkçü gibi ancak şu bir gerçektir ki kendinden daha üstün devletleri geride bırakmak için öncelikle onu taklit etmek gerektir ancak bu taklit kökten olmayabilir. Örnek vermek gerekirse Abdullah Cevdet köktencidir. Ancak Celal Nuri ileri köktenci değildir ikiside batıcıdır ancak arada fark vardır. Aslında Osmanlı imparatorluğu bu kadar zor duruma 2 asır içerisinde getirilmemiş olsa muhtemelen kurtarılacaktır ancak son dönem Osmanlı Aydını hakikaten çaresizdir zira Osmanlı artık büyük dönüşümler yaşamadan kurtarılamayacaktır. Cumhuriyet Kurtuluş savaşıyla büyük kahramanlıklara rağmen küçük bir toprak parçasını kurtarabilmiştir. Bunun sonrasında büyük dönüşümler yaşanmış ancak bu dönüşümler bir yönden batıcı iken diğer yönden Türkçü'dür. Kısa sürede başarılıda olmuş sayılabilir tabi bunda 1. Cihan harbinin ve savaşlar döneminin büyük oranda bitmesininde etkisi vardır yoksa işi çok daha zor olurdu. Osmanlı kalkınamadı zira savaşlar dönemi devam ediyordu ve 1. cihan harbi kapıdaydı tarafsızda kalamazdı.
Viyana'dan beridir -300 yıl ki dile kolay- tabana kuvvet kaçan selefler varken haleflerin yapabileceği pek bir şey yoktu. Osmanlı'da aydın değil münevver vardı, kendini aydın belleyenler pozitivizm ışığında batı'nın düşünce anlamında gayr-ı meşru çocuklarını sahiplenen salak ailelere benzer. 30 yaşında katil zanlısını evlat edinmenin ne gibi bir haklı sebebi var bilemeyiz...

islam ve kuran'dan ümidi kesen bir ülke elbette sevdikleriyle beraber olacaktır fakat batılı olmayı istemekle batılı olmak arasında ince bir fark vardır, batılı olmayı istemek buna başvurmak ilginç ruh hali ister. biz batılı olmaya talip olduk desek yeridir. değişmek kendini reddetmektir, mustafa kemal ve saz arkadaşları zurnanın son deliğidir keza pusula onun öncesinde de kuzeyi bulamıyordu, m.kemal'in tek farkı kuzey şurasıdır demesi oldu.

m. kemal, karzai, kadirov, talabani, şah rıza ve niceleri batılı olmak isteyen masal kahramanlarıdır. batı2ya karşı batılı olma hayali ne yazık ki bir sonuç vermemiştir. Japonya falan derseniz kafalarına yedikleri 2 bomba yeter, aydınlanma modernite vs vs zırvasına da bir yunan şöyle der:

ulan batının kökü bizde de neden 500 yıl bir valiyle yönetildik?