bugün

hava şartlarının kötüleşmesiyle beraber yardımınıza ihtiyac duyan kediciklerdir. herkesin artık yemeklerini çöp kenarına koymasıyla aç kalmaktan kurtulabilirler. o da olmadı bi kaba süt koyup birazcık ekmek dograyıp besleyebilirsiniz bu hayvancıkları.
Karasını gördüğümüz zaman saçımızı çektiğimiz, popomuzu kaşıdığımız yani uğursuz saydığmız fakat beyazını gördüğümüzde ''Ay ne şeker şeysin sen öyle'' tepkisini veridiğimiz hayvanlardır.
sokakta yaşayan kedilrdir. benim de sahiplendiğim bir sokak kedisi vardı fakat büyüyünce beni terkedip gitmiştir. (bkz: tipsizi sevgiyle anıyorum)* * * hiç mi özlemiyor bu kedi beni? (bkz: insafsız)
Bu sıcak havalarda, bizden birer kap su bekleyen güzel hayvanlardır. insanlık namına herkesin, evinin kapısının önüne birer kap su bırakmasını rica ediyorum.

ilginize teşekkürler, pallas.
türkiyedeki barınakların vahim durumunu da hesaba katarsak.
sokaklarımda kediler köpekler gezsin dolaşsın oynasınlar, sokaklar bomboş kalmasın onlarla renklensin. sokakta daha rahat onlar.
edit: tabi elinizden geldiğince onlara da yiyecek yardımında bulunursanız daha rahatlar.
Birini evime aldim 3 ay once. On numara yaratiklar.
kimseye güveni olmayan kedilerdir.
maaşımın neredeyse yarısı onlara gider. ne gözüm kalır ne gönlüm. kovulana kadar devam.
temmuz ayında askerden döndüm.. o zamandan beri iş arıyorum.. "sabret bulursun.." cümleleri zamanla "hmm, daha yok mu bi şey ya?" cümlelerine evrildi.. durum boktan yani kısacası.. bu boktan durumun etkisini azaltmak için ne yapılabilir diye düşünürken tanıştım sokak kedileriyle aslında.. hayatım kafka, murakami okumak, iskandinav filmleri izlemekten ibaret olduğu için yeni şeyler aramaya ittim bünyemi ve sokak kedileriyle ilişkimiz başladı..

kasım ya da aralık ayıydı sanırım, izmir'de havalar dehşet soğuk.. bi tane sokak kedisi, o soğuklardan korunmak için bizim evin camına gelmiş, oturmuş.. camın olduğu yerde doğalgaz peteği var.. sanırım az da olsa sıcaklık geliyor ve ısınmaya çalışıyor.. içim cız etti o anda.. dolaptan peynir aldım, dışarı çıkıp verdim buna.. soluksuz yedi.. böylece -ismi çiğdem- bu güzel hanımefendiyle münasebetimiz başlamış oldu..

o günden sonra mütemadiyen kapıya gelmeye başladı.. sanırım evvelinde ev kedisiydi çünkü insana çok alışkın. korkmak, kaçmak kesinlikle yok.. düzenli bir şekilde peynir verme ve yeme seanslarımız devam ediyordu bu arada.. derken benim için çok önem arz eden birine anlattım durumu.. kendisi kedileri çok sever.. "onur, migros'ta mamalar var, fiyatı da uygun, alayım sen verirsin kediye.." dedi.. peynir seansımız mama seansına dönüştü böylece.. ama nüfus günden güne artmakta.. başka başka kediler gelip peynir istiyor, camın önüne çıkıp ısınmaya çalışıyorlar falan.. derken derken sokak kedileriyle bir şekilde bir bağ kurmayı başardım..

kış ayları tabi havalar hala soğuk gidiyor, dedim bu böyle olmayacak.. donuyor hayvanlar.. twitter'da falan kediler için yuva yapan insanlar görüyordum.. yüksek mühendis değilim belki ama iki tane yuvayı da yapabilirim herhalde diye düşündüm, mahalledeki süpermarketten 3 tane koli, büyük boy çöp poşeti, koli bandı aldım ve işe koyuldum.. 1 saatte nüfusu artan sokak kedilerim için 3 tane yuva yapmıştım bile..

çok uzatıp kafa şişirmek de istemiyorum.. o buz gibi soğuk günlerden bugünlere 5 yuva, 8-9 kedi, mama ve su kapları eşliğinde mutlu mesut geldik.. ama bu yaramazlarla ufak bir sorunumuz var; yaptığım yuvalara girmiyorlar.. onlar için o kadar uğraş, didin, ama onlar mis gibi yuva varken gidip araba altında falan uyusunlar.. boşuna kediler canları ne isterse onu yapar, kendinizi yormayın dememişler..

şimdi her sabah kapıyı açtığımda en az 4 tanesini kapının önünde buluyorum, geceleri yatmadan evvel mamalarını mama kaplarına koyuyorum, sularını tazeliyorum.. içlerinden biri hamile, onunla birlikte ben de yavruları bekliyorum.. işsiz olduğum için param da yok, annemden, babamdan arada çalıp çırpıp çocuklarıma mama alıyorum.. hayatım artık kafka, murakami, dostoyevski, iskandinav sineması ve sokak kedileri ekseninde dönüyor.. arkadaş kavramım yok, işsizim, yalnızım, mutsuzum ama sokak kedilerim var.. hiçbir şeyin olmamasından yeğdir..

belki merak eden olur, kedilerimin isimleri;

çiğdem
anne
pırtık
küçük joe
uche
høgh
toraman
paspas
yumuk
Geçen sene bizim batıkent deki evin bahçesine bir tanesi girmişti.
Orda çok vardır kediler ama hiç bahçeme girenine rastlamamıştım.
Yaklaştım yanına. Okşadım biraz sevdim onu. Ayaklarıma sürtündü hemen. içeri girip süt su bişeyler getirecektim ona elime gözüm değdi.

Elim simsiyah olmuştu...
Şoka girmiştim..
Öyle acıdım ki ona anlatamam..

insanın içi parçalanıyor resmen..
Birileri sahip çıksa keşke şu kediciklere..
görsel

Az önce bu şekilde yakaladığım ve şirinlikleriyle insanı mest eden kedilerdir.
Bunların bazısı çok tatlı olur, sevilmek hoşuna gider. Bazısı da çok şerefsiz olur, severken bir anda eli ısırır, tırmalar. Ama yinede hepsi benim canlarım. Yerim sizi ben yaa.
insanoğlunun icat ettiği kast sistemine diğer tüm canlılar gibi tabi olmak zorunda kalmış; sokak kedisi, ev kedisi, kasap kedisi gibi sınıflara ayrılmış dünyanın en güzel canlısının en vakurudur sokak kedisi.

Ekmeğini taştan çıkarır, kimseye güveni olmaz, yavrularının çoğunu soğuktan veya açlıktan kaybeder, tekmelenir, kovulur hatta öldürülür. Ama inadına soyunu ve güzelliğini devam ettirir. Kirlidir ama çok da güzeldir.

Sanırım onları en güzel orhan veli kanık anlatmıştır:

Uyuşamayız seninle yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi ben sokak kedisi.
Senin yiyeceğin kalaylı kapta,
Benimki aslan ağzında.
Sen aşk rüyaları görürsün, ben kemik.
Ama seninki de kolay değil kardeşim,
Kolay değil hani;
Böyle kuyruk sallamak tanrının günü.

Ciğercinin kedisinin sokak kedisine verdiği cevap mahiyetindeki şiir ise bildiğiniz kara mizahtır ama o şiirin bu konuyla ilgisi yok.
http://jpress.journalism....s/files/2014/11/AAAAA.jpg
Henüz daha yavruyken ölmek üzere olan sokak kedisini evime alıp büyüttüm. Gönül isterki bütün sokak hayvanlarını eve alıp besliyim ama maalesef imkansız.onların bize ihtiyacı var bunu unutmayalım.herkes evinin önüne su ve ekmek koysa zor olan hayatları biraz olsun kolaylaşır.dikkatli olmaLıyız bu konuda. Onlar allah'ın bizlere emanetleridir.
görsel
(#27208154)

şurdaki güzel yazıdan sonra ben de bişeyler yazayım dedim.

10 yaşlarındayken köyde.bir kedim vardı. beslerdim onu, öperdim, severdim. Siyah olduğu için insanlar dalga geçerdi benle. Güzel bi kedi bulamadın mı diye. Çirkin kedi mi var allasen? 10 yaşındaki çocuğa söylenir mi böyle sözler. Neyse ki ben sevmeye devam ettim. O yaşta soğutabilirlerdi belki de beni ama olmadı.

Bir gün kayboldu bu kedi. Aradım günlerce. Gördüğüm her siyah kediyi ona benzettim ama değildi biliyordum.

o kadar üzüldüm ki o günlerden sonra hiç bi kediyle yakınlığım olmadı. Severdim ama o kadar. Sokaktaki canları düşünmezdim. o akşam et yenmişse evde kemiklerini kedilere vermek aklıma bile gelmezdi.

yaklaşık 2 sene önce tekrar köye gittim. Evin bahçesinde bir anne ve 4 yavrusu vardı. 1.5 ayım köyde sırf onlarla geçti. çok sevdim, gizli gizli besledim doğal köy yoğurtlarıyla. *

Sonra istanbula dönünce sokak kedilerine olan ilgi artmaya başladı. O 4 yavru tekrar eşeledi kedi sevgimi. yemek artıklarını atmadım çöpe, kapıya koydum. Su koydum kapıya, ama sabah çöpçüler kutuyu atmış oluyordu genelde.

evde kedi beslemek istedim, annem istemedi. Ama böylesi daha iyi sanırım. Bahçemiz var çünkü, genelde bahçede olur kedilerim. Daha özgürler.

O kadar kediden sadece 1 tanesi kendini sevdiriyor. Çok vahşileştirmiş insanlar o canları. Çok korkutmuş. Lütfen sokak kedilerini ürkütmeyin.

Dişi kedim. Dünyalar güzeli bir anne. Yemyeşil gözleriyle beni hayran bırakıyor. Bugün yarın doğum yapacak. Merakla bekliyorum.

Sürekli bahçemdeler. Bazen yağmur, kar olur. Evin girişine alırım. Mamasını veririm. Yer oturur. Bazrn haylazlık eder odaya girer, hep aynı yere, koltuğun arkasına saklanır. Annem kızar, çıkarırım ordan. Sonra gelir odanın ortasında halıya yayılır. Annem abim ben... onun hareketlerini izleyip güleriz. sonra annem çıkarır dışarı, bahçede takılmaya devam eder.

3 kere yuva yaptım, üçünde de girmedi içine. Batanniye koydum yok. girer, mamasını yer, çıkar.

Şu an bahçede iki tane kadrolu kedi var. Diğerleri kafasına göre takılıyor. hepsine açık kapım. Onlar bana koskoca dünyanın veremediği mutluluğu veren minik yavrular. Herşeyim oldular. Allah eksikliklerini göstermesin.
anlamadığım bazı kavramlar.
sokak kedisi?
sokaklar kedi mi doğurur sanki?
ya da zaten sokak kedilerin değil mi?
mevsimler varsa ve bir de üşüyen hayvanlar; neden mevsimler var ya da tam tersi hayvanlar?
yani bir hayvanın, kendi başına yaşayamayacağı kadar zor şartları varsa bu evrenin neden yaratıldılar?

5 yıl öncesine kadar kuş dahil hiçbir hayvanı sevebileceğimi düşünmemiştim. (Kuş dahil derken; en basit en çok sevilen hayvan demek istiyorum.)

2.5 sene 2 köpekle birlikte aynı evde yaşadık. sene 95-96 sanırım.
kendimi parçaladım o köpekler evden gitsin diye. korkudan bahçeye bile çıkamazdım. ben sokakta hayvan göreceğim diye ayağımı toprağa basmadığım zamanlar yaşadım çünkü.

sonra ne oldu ne bitti bilmiyorum, birden doluştular hayatıma.

şu an evimin direği kedim samim; sürekli geçiçi yuvalık yaptığım karamel, sahra, cockie v diğerleri. kar yağınca sokağa çıkıp köşe bucak aradığım dede. (yaşlı, koca suratlı ve ciğerlerini üşütmesi sebebiyle sonrasında masrafları ömür boyu karşılanmak üzere sahiplendirdim.) çitflikte yaşayan ve kocaman bir yaşam alanı olan dedem ve anneannemin başını belaya koyup, sakat, topal, ameliyatlı 7 köpeği silivriye tek tek götürüşüm. her seferinde dede valla bu son deyişim.

samim kedime lösemi teşhisi konduktan sonra klinikte yaşadıklarım.(tedavi edildi. devam ediyor, iyi)

hayat çok garip.
bir kere sevmekle başlıyormuş meğer, hepsine gönül açabilmek.
sevin, çünkü bu doğanın asıl sahibi onlar.
30 marttan sonra artış göstermiştir, lan yoksa ..
akp nin seçim kadrosudur.
insan denen yaratığın ne denli tehlikeli ve iğrenç bir yaratık olduğunu dün bir kez daha gözüme gözüme sokan canlı..

işsiz olduğum için evin tüm angaryalarını gönüllü olarak üstleniyorum.. çöpleri döküyorum, zamanı gelen faturaları yatırıyorum.. dün de zamanı gelen elektrik faturasını yatırmak için şirinyer'e uzandım.. faturayı ödedim, sarsak sarsak yürüyerek eve dönüyorum, hipodromun ön kapısında kara, aksak bir kedi.. topallaya topallaya yolun karşısına geçmeye uğraşıyor.. mesafe biraz uzak olduğu için net seçemedim ama yolun yarısına ulaşınca anladım; sol arka ayağı yaralanmış.. güç bela yolu tamamlamak üzereyken bir dolmuş yaklaştı, el ettim şoföre, durdu, kedinin geçişini birlikte izledik.. yavaş yavaş, süzüle süzüle bir arabanın altına girdi, nefeslenmeye başladı.. yaklaşınca ayağının halini gördüm, içim çekildi.. sol arka ayağı paramparça olmuş, deri denen bir şey kalmamış, tırnakları dökülmüş ve üzerindeki kan kurumuş artık.. belli yeni bir olay değil, hayvan birkaç gündür o halde..

donakalmış bir vaziyette ne yapacağımı düşünürken arkamda iki tane genç adam gördüm.. birisi "abi onu bi veterinere götürmek lazım, berbat olmuş ya.." dedi.. "var mı dedim araç? götürelim hayvanı baksınlar.." "abi ben atçıyım, bursa'ya at götürcem, yarış var yarın, hemen yola çıkmam lazım.." dedi, uzaklaştı.. diğeri ve sonradan bize katılan bir kadınla ve yaralı kediyle baş başa kaldık.. ne yapalım ne edelim derken benim aklıma hayvan ambulansları geldi.. netten taradım, buldum numarasını, aradım, bir kadın açtı.. anlattım durumu, kadın cevaben "ambulans akşam saat 5'ten sonra beyfendi.." dedi.. saat 1 suları o esnada.. "saat 5'e kadar dayanamaz yalnız bu hayvan, bu halde mi bırakalım?" dedim.. "veterineri arayın, yardımcı olsunlar.." dedi.. verdi buca veteriner numarasını, aradım, durumu izah ettim, neyse yaklaşık 45 dakika sonra gelip aldılar kediyi.. "bizlik bir şey var mı?" diye sordum.. niyetim kediyle gidip ne olacağına bakmak.. görevli "sizin gelmenize gerek yok, telefonla haber alabilirsiniz.." dedi.. verdik kediyi görevliye, ardından bakakaldık..

kediyi götürdükleri veteriner evime uzak ama gidip kediye bakmak istiyorum.. eğer izin verirlerse mahalleme getirmelerini sağlamayı düşünüyorum.. zaten halihazırda 8-10 sokak kedisini besliyorum, o da onların yanında yaşasın.. en azından insan denen yaratıktan olabildiğince uzak olur.. gene insanların içinde olur ama nispeten güzel insanların..

o ayağının hali, gözlerindeki sönmüş ışığı, kendini korumak için çıkardığı yarım yamalak sesi, uzattığım elimden kaçmaya çalışırkenki telaşı gecenin bu saatinde gözlerimin önünde hala.. umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşur.. ayağını bir daha kullanamaz belki ama canı yerinde olur.. bu da bir şeydir..

o hayvanı o halde bırakıp gidene söyleyecek bir şeyim yok.. onu tanımlayacak sıfat, ona edilecek küfür yoktur sanırım literatürde.. allahından bulursun umarım..
görmekten rahatsız olduğum familya.

ya kedilere özel bi barınak yapılsa da şunları çöp karıştırırken görüp midemiz bulanmasa.
Sen de yedigin yemegin artigini cope atacagina ufak bir kaseye koyup kose basina koysan, yanina da biraz temiz su ile beraber. O yavrularda cop karistirip mideni bulandirmaz.

Ama dogru, bu dedigimi insanlar yapabilir.
an itibari ile inlemeye basladiklarina sahit oldum.
Korktugum hayvanlardır. Bazıları gerçekten çok tehlikeli olabiliyor.
Her gördüğümde selam veririm, severim. Sevilmek onların da hakkı.
güncel Önemli Başlıklar