bugün

tek kelimeyle ürkütücü. kocaman geniş bir avlusu vardır ve hemen denizin kenarındadır. ''denizin sesini duyup, mavisini görememek insanoğlunun çekeceği en buyuk işkencelerdendir'' diyor orada hapis yatan şair sebahattin ali. ve öyle bir duyguki ona ;

dışarda deli dalgalar
gelir duvarları yalar
beni bu sesler oyalar
aldırma gönül aldırma.

satırlarını o hapishanede yazdırıyor.

zindanına atılan kişi deniz suyu zindana dolduğu için boğularak ölürmüş. tüyleri diken diken eden hikaylere ev sahipliği yapmıştır. pala bıyıklı gardiyanıyla meşhurdur. ferhan şensoy un pardon filminin buyuk kısmı burada çekilmiştir. bu filmde hapishanenin olaganüstü görüntüleri vardır. şu an müze olarak kullanılmaktadır. ne yuvalar yıktı ne canlar aldı kim bilir. taş yığını diyip geçmyin. kesinlikle bir ruhu var.
içincen kaçanın olmadıgı soylenir.disiplin hücrelerinin oldugu bolumde ortada kanalizasyon boslugu vardır(agzı kapalı tabi).söylentiye gobir gün bir mahkum deniz suyu seviyesi artınca hücrelerin su dolmasını fırsat bilir ve bu kanalizyon boslugundan kaçar.sabaha kadar kaçan mahkum cezaevinden baya uzak bir koye gelir urda bir eve sıgınır.sansa bakınki evin sahibi bir astsubaydır ve adamı tuttugu gibi tekrar cezaevine getirir.
ayrıca disiplin hucrelerinin oldugu yerde gece kopek kadar fareler dolasırmıs.deniz suyu seviyesi yukselince yatamazlar ayakta ceza cekerlermiş tabi bellerine kadar su var.
tolga ersoy un sinop un hanı adlı kitabında tarihsel gelişimini ve edebiyata kazandırdıklarıyla farklı bir açıdan anlatılan harbici işkence evi.
sabahattin ali 'nin aldırma gönül şiirini yazdığı, dalgaların tüm duvarlarda yankı bulduğu,içinde kalan mahkumların nemden rütübetten çürüdüğü ve o kocama lağım fareleriyle mücadele ettiği, içine girdiğiniz anda sizi siz istemesenizde sarsan, işkencenin,özlemin duvarlarda kazılı olduğu yer.
ayrıca pardon filminin de cezaevi çekimleri burada gerçekleşmiştir...
esrarengiz, ürkütücü ve en önemlisi gerçekten tüyler ürpertici. solcuların hapishanesi olarak bilinir. şimdilerde orada rehberlik yapan gardiyanın dediklerine bakılırsa, birkaç sağcı mahkum geldiğinde, tüm solcular cezaevini ateşe vermiş.
eski gardiyan pala'nın şimdiler de rehberlik yaptığı eski cezaevi, yeni açık hava müzesi ayrıca gidip görülesi bir yerdir.
(bkz: parmaklıklar ardında)
yakın geçmişe kadar hala cezaevi olarak kullanılmaktaydı. yeni cezaevinin yapılmasının ardından kapatılmış ve artık filmlere konu olmuştur.

kalın taş duvarlarla örülmüş, soğuk ve çok çok nemli bir yer. orada ölmek için mahkum olmanıza gerek yoktur. Oranın çalışanları dahi ciğerlerdeki çürüme nedeniyle erken yaşta ölürler.
hele bir karadağ bölümü vardır ki, bu kısmın akıllara zarar oldugunu ben de kabul edıyorum.. günün hiç bir saatı güneş ışığı almayan tek zindanıdır, karadağ.
lakın karadag kısmını saymazsak, en guzel manzaraya sahip cezaevidir. insan o demırlerın arasından denıze bakmaya doyamıyor..

Kimsenin kaçamayacağına dair ünü, ne sıkı güvenliğinden ne de kalın duvarlarından gelir. Kimse kacamaz çünkü; karaya bağlantılı tek kısım giriş kapısıdır. Önemle belirtmek gerekir ki, sinop'un girişi de çıkışı da aynı yerdendır. Bir cok kacma gırısımı olmustur ama -bir tanesi haric- kacanlar yakalanmıslardır.
kacmayı basarabılen tek kısı, deniz yoluyla kacabılmıstır. o gun denızın onun lehinde oldugu kesin. çünkü sinop'un arka denizi, her yıl onlarca bogulma sonucu ölüme sebep olur.

Sunu da söylemeden edemicam. Bu cezaevi artık efsaneleşme yolundadır. hakkında bahsedılen aslı astarı olmayan haberler mevcuttur. Yok efendım, karadağ kısmının altında ayrı bir geçit varmış, idam mahkumları ya direk karadenizin azgın sularına atılırmış ya da cesetleri surlarda parcalanırmış falan da filan..

yapı ziyarete açılmadan önce içine girip gezebilen nadir kişilerden biriyim. en pis ve en yalın halini gördüm. hala içeride mahkumların kıyafetleri, fotografları duruyordu. ayıca Restorasyon & restitüsyon calısmalarınıda inceledikden sonra ilginç odaları, mahsenleri olmadığını teyit etmiş bulunmaktayımdır. Ürkütmeyin mılleti!
bütün bu ilgi çekici haberleri uyduran, eski gardiyanlardan palanın, bu sebepten yapının sınırlarında bulunması yasaklanmıştır.

işin garibi çok da çekici bir havası vardır. Bendeki de Zevk işte..
Birçok romana konu olmuş ve solcuların kaldığı muazzam olarak nitelendirebileceğim yer.Ama ceza evi işte ne kadar muazzam olabilirki.Sabahattin Ali'nin 'Aldırma Gönül'adlı şiirini yazdığı ayrıca Vedat Türkalinin kaldığı ceza evidir.Şu an müze olarak kullanıldığını biliyorum.
ayrıca şu an 'parmaklıklar ardında' dizinin çekildiği yer.
suç işlemeye meyilli kişiler için tur düzenlenmesi muhakkak olan yer. ürkütücü olması yanında kötü kokusu bile insanı suç işlemekten uzak tutar. özellikle hücreleri nedense kendinizi kötü hissetmenize neden oluyor.
türkiye cumhuriyeti nin kurulduğu günden beri gerçekleştirmiş olduğu yedi yüzden fazla idam infazının üç yüzden fazlasına ev sahipliği yapmış cezaevidir. şu anda müze olarak kullanılmasına rağmen içerdeki nemin, kasvetin ve o makus havanın hala kaybolmadığı, hücrede yatan mahkumların ekmeklerini paylaşmadıkları takdirde kendilerine saldıran dev farelerle arkadaşlık etmek zorunda oldukları yerdir.
--spoiler--
başın öne eğilmesin
aldırma gönül aldırma
ağladığın duyulmasın
aldırma gönül aldırma

dışarda deli dalgalar
gelir duvarları yalar
beni bu sesler oyalar
aldırma gönül aldırma

kurşun ata ata biter
yollar gide gide biter
mapus yata yata biter
aldırma gönül aldırma

görmek istersen denizi
yukarıya çevir yüzü
deniz gibidir gökyüzü
aldırma gönül aldırma...

--spoiler--

(bkz: sabahattin ali)
mustafa suphi, sabahattin ali ve refik halit karay gibi pek çok ünlü burada kalmak durumunda kalmıştır. edebi ve siyasi konulardan pek çok kişinin yattığı cezaevi olarak da bilinir. yer yer insanı ürpertici bölümleri mevcuttur.
içerisinde sheakspeare, einstein ve k.atatürk'ün sözleri bulunur. ilgimi çekti belirtmek istedim, üzerime gelmeyin. hangi sözler, bu bahsedeilen sözler?

Yanlış yapmayan insan yoktur; insanlık yanlışını kabul etmekle ve düzeltmekle olur.

Kan, kanla değil su ile yıkanır. Öc almanın sonu yoktur.

atatürk'ün sözü de çocuk ıslah evindeydi. özgürlüğü elinden alınan çocukların, topluma yararlı insanlar olarak; oradan ayrılmalarını öğütlüyordu. sözü hatırlayamadım, kusura bakmayın.

düzeltme: ilk söz einstein'ın, ikincisi ise william sheakspeare efendi'ye.
zindanın kapısında girince önce etrafı göremezseniz, aydınlıktan zifri karanlığa bir anda geçmenin etkisiyle. karanlığa alışınca bir buçuk metre ilerdeki duvarda asılı bacak kalınlığındaki zincire takılır bu kez gözünüz... zaten zindanda başka da bir şey yoktur, ne yatılacak bir yatak, ne su içilebilecek bir çeşme, ne de hava alınacak bir pencere, karanlık ve rutubetten sadece...
şu an kullanılmayan cezaevidir.
bkz: diziler hariç
şu an müze olarak kullanılan ve sinop'a yolu düşen herkesin mutlaka gezmesi gereken ürktücü, korkunç ve inanılmaz etkileyici cezaevidir. birçok ünlünün çeşitli suçlardan zamanında yattığı belkide tarihin en acımasız yerlerinden biridir. aldırma gönül isimli şarkı sabahattin ali tarafından burada yazılmıştır ki gidip gezdiğiniz zaman sözlerin daha bi anlamlı hale geldiğini kendi gözlerinizle görüyorsunuz. yüksek surlarla çevrili bu mekan denizin hemen yanında, özgürlük ve esaret duygusunu ayıran sadece yüksek surların olduğu yerde..

dışarda deli dalgalar
gelir duvarları yalar
beni bu sesler oyalar
aldırma gönül aldırma

demiyor boşuna sabahattin ali!

en etkileyici yerlerden birisi zindan kısmıdır! içerisi dev gibi taşlarla örülü kapkaranlık bi mekandır. sizi bağlamak için kullanılan kalın mı kalın çelik zincir hemen gözünüze çarpar ilerde. çektiğim bu fotoğraf anlatıyor zaten tasvirlerimi..

http://galeri.uludagsozluk.com/g/sinop-cezaevi/

zindanın hemen girişinde ki şu yazı tüyleri ürperten cinsten;

evliya çelebi 1640 yılında sinop'tan bahsederken çok renkli ama abartılı üslubuyla sinop zindanını şöyle tanımlar: "dev gibi gardiyanlar, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır. burçları da gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. tanrı korusun mahkum kaçırtmak değil kuş bile uçurtmazlar!"

pardon ve parmaklıklar ardında gibi film ve dizilerin de çekildiği yer olan tarihi sinop cezaevi için konuşulacak, anlatılacak çok şey var! yolunuz düştüğü vakit gidip oranın ruhunu bi hissedin derim!
parmaklıkları arkasından içeriye bakmanın bile ürkütücü olduğu. Sayısız işkence aletinin yanısıra sayısız hikayenin barındığı sinop kalesi içine konuşlandırılmış yerdir. Zannedildiği gibi denize nazır olmayıp sadece deniz dalgalarının duyulabildiği mesafede olup işkencelerin kralının yapılıp rezilce şekilde muhafaza edilmiş olup geçtiğimiz yıllara kadar tinerci yuvası olup şimdilerde kültür bakanlığı tarafından müze yapılmıştır. Müze içerisinde güzel etkinliklerin yokluk içerisinde yapıldığı, duvarlarında gerizekalı, bilinçsiz, şuursuz ve hatta yavşakça kalemlerle tarih bilincinden yoksulca seni seviyorumlar yazılmıştır. Tüyler ürpertir ve sadece 2 firar vermiştir tarihi boyunca biri ölmüştür diğerininde akıbeti bilinmemektedir. işkence odaları duvarlarla kapıları kapatılmış olup girişindeki zindanda o havayı soluyarak pranga ve zincirin içerideki tuvaletin ve 20 santimetre kare kapı deliğinden ekmek verildiği su verildiği düşünülünce işkence ayıbını işleyenlerin insanlığın kara sayfalarına kendilerini dev puntolarla yazdıracağı kesindir.
10 sene yatıp çıkan kişinin ciğerleri iflas etme noktasıne gelebilen cezaevidir.
bir aralar rehber olarak pala adlı bir gardiyanın yerli yabancı turistleri gezdirdiği yerdir. denizin dalgaların sesi duyulur fakat denizi görmezsiniz içeriden, sert havalarda avludaki mazgallardan su fışkırırmış.

cezaevi' nin garip bir havası vardır sarar adamı hemen ve gardiyan pala araya girer " duvarlarda gördüğünüz yazılar mahkum yazısı değildir "

gerçekten de değildir zira bu cezaevi aşırı sert koşulları ile nam yapmıştır o yazılarda orası boşaltıldıktan sonra gezmeye görmeye gelen insanların işidir. bir çok ünlü isimi ağırlamış yerdir de, özellikle kurtulmak istenilen isimler buraya gönderilmiştir, nem adamı yer bitirirmiş burada.

son olarak gardiyan pala burada uzun yıllar görev yapmıştır ve eskilerden ısrar edilsede bahsetmez, istemez belkide insanlık dışı uygulamaları anlatmak.
Nem ve küf kokusu bile insanı hasta etmeye yeterkeb bir de karanlık hücrelerde kalan insanların psikoljisinin bozulmaması mümkün değildir. Burda yatan en ünlü mahkum sabahattin alidir. 1932 yılında atatürke hakaretten tutklanmış ve 1933 yılında sinopta cezasını çekmeye başlamıştır. Aynı yıl cumhuriyeti. 10. Kuruluş yılı olması sebebiyle çıkarılan afla serbes kalmıştır. Çocuk cezaevinde
Mescit vardır ve diğer bölümlere göre daha az kasvetlidir. Parmakliklar ardında adlı dizizideki eşyaları görmek de mümkündür.
Mahkumların Psikolojisini anlamak istiyorsanız gidin derim yoksa öyle görülecek bi tarafı yok.
hakkında "abartılı" efsaneler üretilen eski cezaevidir. sinop cezaevini diğerlerinden farklı kılan tek öğe nem oranın fazla olmasıdır. nem sinopta cezaevine has bir durum değil sinopun geneli nem ve rutubetten dolayı sıkıntı çekmektedir. kesinlikle "gelinip" görülmesi gerekir bunu tavsiye edebilirim. lakin 3 pipisi olan ejderha yok onu belirteyim. sadece bildiğimiz cezaevi işte.
kan öcle değil, suyla temizlenir.
w. shakespeare
anadolu'nun alkatraz'ı.