bugün

alexander payne'nin yönettiği 2004 yapımı küçük bütçeli film.
şaraba hergün değişen bir canlı olarak bakmanızı sağlayacak şarap seçimindeki incelikleri öğreten hafif psikolojik film.
müthiş derecede güzel bir film.. inanılmaz etkileyici.. bu film tek kelimeyle özetlenirse söylenebilecek en iyi şey samimi oluşudur.. özellikle paul giamatti'nin performansı eller patlayıncaya kadar alkışı hakketmiştir.. ve elbette thomas haden church.. bu adamı ben neden önceden izlemedim ki yav dedirtir.. söylenecek çok fazla şey var filmle ilgili.. ama şu en baskınlarından birisi sanırım, bir loser'ı paul giamatti gibi oynayabilecek biri varmıdır gerçekten bilmiyorum.. adam müthiş yakalamış loser triplerini.. şarap müthiş işlenmiştir filmde.. uzun zamandır neredeyse küçük bir an bile olsun sıkılmadan zevkle izlediğim bir film olmuştur.. ve de hepsi bütün olmamakla beraber sanırım birkaçkere izledim.. ayrıca en iyi film dahil 5 oscar adaylığı, altın küre ödülü ve en iyi uyarlanmış senaryo dalında oscar ödüllüdür.. ne denir ki.. herkes izlesin..
http://www.youtube.com/watch?v=LuPibMKHOYE
gercek hayat sorunlarının, mutlaka her birimizin yasadıgı sıradan ama asla sinemada anlatılmayan çelişkilerin ve verdiğimiz ufak denebilecek kararların bile hayatımızın geri kalanını ve karakterimizi nasıl etkilediğini anlatan bol diyaloglu yumuşak gecişli gercekçi film. esprileri o bilindik kahkaha efektlerinden arınmış, gercek hayat adir duran sıcacık bir yapım.

(bkz: izlenesi)
paul giamatti, thomas haden church, virginia madsen ve sandra oh'un başrollerini oynadığı sıkılmadan izlenecek bir film.
bu filmi beğenmek için bir çok neden var. mc donalts bardağında bir şişe şarap bitirmiş olması çok akıllıca ve komikti.ayrıca paul giamatti bu filmde oynamamış,tamamen karakteri yaşamış. birbirinin zıttı iki karakterin nasıl iyi arkadaş olduklarıda iyi bir şekilde aktarılmış.

ayrıca bu film en özgün senaryo oscarını da almıştır.
filmde tam bir kaybeden ve elde edebileceği şeyleri artık göremeyecek kadar kendini soyutlamış bir adam var. herkes kendinden bişeyler bulabilir ayrıca film gayet akıcı 2 saat olmasına rağmen bitiveriyor. güzel. hoş.
izlenesi tekrar tekrar izlenesi film.
miles karakteri hiç konuşmasa,sadece oynasa yeriydi. mimiklerinden her şeyi anlayabilirdik çünkü.
bıkkınlığı,yorgunluğu,sadece başkaları için uğraşmanın kendi hayatını nasıl etkilediğini, belki de tutunamamayı.

arabaya kaza süsü vermek için bilerek ağaca çarpmalarını, miles'in koca şarap çanağını alıp içtiği sahneyi de unutmayalım tabi.

he bide şu diyalogları:

-ağlamadım,bostonda ki aile mezarlığında gömülmesini izlerken bile hiç ağlamadım.kendi cenazem olduğu düşüncesinden kurtulamıyordum.
ve insan bu durumda ağlamaz.

birde eski karısının hamile olduğunu söyledikten sonra miles'ın o mutlu kalabalığa dönüp bakması hafızama kazınan sahne oldu.

iyi filmdi,hoş filmdi..
You know it ain't easy
For these thoughts here to leave me
There's no words to describe it
In French or in English
'Cause, diamonds they fade
And flowers they bloom
And I'm telling you

These feelings won't go away
They've been knockin' me sideways
They've been knockin' me out, babe
Whenever you come around me
These feelings won't go away
They've been knockin' me sideways
I keep thinking in a moment that
Time will take them away
But these feelings won't go away

But these feelings won't go away

It ain't easy
For these thoughts here to leave me
There're no words to describe it
In French or in English
'Cause diamonds they fade (diamonds they fade)
And flowers they bloom (flowers they bloom)
And I'm telling you

These feelings won't go away
They've been knockin' me sideways
They've been knockin' me out, babe
Whenever you come around me
These feelings won't go away
They've been knockin' me sideways
I keep thinking in a moment that
Time will take them away

These feelings won't go away
They've been knockin' me sideways
I keep thinking in a moment that
Time will take them away

These feelings won't go away
These feelings won't go away

But diamonds they fade
And flowers they bloom
And I'm telling you
I'm telling you
Diamonds they fade
Flowers they bloom (flowers they bloom)
I'm telling you
I'm telling you

These feelings won't go away
They've been knockin' me sideways
They've been knockin' me out, babe
Whenever you come around me
These feelings won't go away
They've been knockin' me sideways
I keep thinking in a moment that
Time will take them away

These feelings won't go away
They've been knockin' me sideways
I keep thinking in a moment that
Time will take them away

But these feelings won't go away
These feelings won't go away, no
These feelings won't go away
These feelings won't go away

http://www.youtube.com/watch?v=3fpKncoeF3g
şarap sevmeyen tuhaf insanımsılara bile şarabı sevdirecek bir film.
ne zamandır dvd 'si başucumda duran izlememekte anlamsız bir şekilde direndiğim ki izleyince filmdekine benzer 1961 yapımı şarabı içmek gibi uygun zamanı ve anı kolladığımı düşündüğüm 2004 yapımı alexander payne filmi.

--spoiler--
filmin mühim iki özelliği var. birincisi ışıl ışıl parlayan bir bağımsız sinema zaferi olduğu. bunu açımlarsak, alexander payne öyle bir film yapıyor ki hem büyük bütçeye falan gerek duymuyor, filmin iddiasızlığın içinde iddialı oluveren yapısı ilgi çekiyor. yani 2000'li yıllarda yükselen bağımsız sinemanın içinde özel bir yeri olan ve birçok filmi etkilemiş bir filmden bahsediyoruz. son dönem bağımsızları, sideways'in açtığı yolda yürüdü dersek tutarsız bir yorum yapmış olmayız ki tolga örnek 'in kaybedenler kulübü nün kaybeden ruhu ve malum deniz sahnesiyle selamın büyüğünü çaktığını söylemekte yarar var. diğeri, alexander payne filmlerinde sıradan hayat kareleri ele alınırken aslında basit hikayelerin iştah açıcı ayrıntılarla ve psikolojik faktörlerle zenginleştirilmesi. ki gerek izlediklerimden election gerekte the descendants aman aman olmayan hikayelerine rağmen sınıfı fazlasıyla geçti nazarımda.
--spoiler--

--spoiler--
film de bir haftalık tatili iki farklı durumdaki arkadaş üzerinden aktarmak zaten başlı başına ilgi çekici bir hal alıyor. miles, yaşadığı ilişkinin getirdiği ayrılık sonrası toparlayamamış ve kotardığı kitabını bir türlü yayınlatamamış halet-i ruhiyeyle sıkıntılı bir kaybeden profili sunarken, jack bir hafta sonra evlenecek olsa da bu modtan çok daha farklı bir ruh haliyle farklı bedenler, seks, eğlence, gülmek, geyik yapmak, gezmek tozmak ve kısaca bu bir haftayı kadınlarla geçirme derdinde ve hatunların her birini yenilecek piliçler olarak değerliyor. bunu yaparken de kendince beyaz yalanlara başvuruyor, miles'in kitabının çıktığından bahsediyor gene hiçte yeni evlenecek bir adam vaziyetinde olmadığını görüyoruz. bu ilginç mini tatil, beyaz yalanların en mühiminin ortaya çıkmasıyla jack'e darbe vuruyor. jack ağzı burnu dağılsa da pek akıllanmamış ruh halini sürdürüyor. yeni arayışlar bu sefer kadının evli olması ve kocasının onları yatakta basmasıyla son buluyor. hele buradaki cüzdanın alınma sahnesinde beyaz yalanı ortaya çıkaran miles arkadaş hatrına öyle komik hallere düşüyor ki anlatılmaz sadece görülmeli. miles'e gelirsek maya'yla tanışıyor ve kanımca filmin zirvesi sayılabilecek bu sıcak atmosfer filmin bir diğer başrol oyuncusu şarap ve felsefesiyle mükemmelleşiyor. şaraf ve felsefesi iki bireyin yaşanmışlıkları, umutları ve kaybedişleri üzerinden öyle vurucu ifadelerle betimleniyor ki şapka çıkarmamak ne mümkün. (bu sahne de miles'in sinema-edebiyat-sanat ve şaraptan fazlasıyla anlayan fakat bir o kadarda yalnız ve buhranlarda olan yapısına maya en az onun kadar katılıyor ki filmimiz iklinin tatlı ve beklenen son'una keyifli bir nokta koyuyor.)(maya, miles'in yazdıklarına önem ve değer bindiriyor) miles'in yaşadıklarının ağırlığının benzerini maya'nın dünyasında da görebilmek, onun tekrar bir güvensizlik sendromu yaşamaması için kendisini geri plana çekmesi harikulade ayrıntılar...
--spoiler--

--spoiler--
ağır seks işçisi jack'in tek derdi kondom sıkıntısı yaşamamak olurken nice derinlere girip çıktığını açımlarken miles kendi dünyasında yoğun derinsel sendromlar içinde gayet alaycı bir tonla bilmez miyim senin derinlerini şeklinde takılıyor. zaten miles karakterine mimikleriyle olağanüstü bir hava veren tam bir kaybedene bürünen giamatti döktürürken yarış halinde olduğu başka bir oyuncunun olmadığını da söylemek gerek. rakibi kendisi bir parça da filmimizi manidar kılan şarap ve felsefesi... iki başrol oyuncusu da sazı eline alıp yarışı bırakmıyor, lakin ben kendimce gene dönüp dolaşıp paul giamatti 'yi alıyorum. belki de şarap ve felsefesine çok uzak bir insan olmamdan mı bilemiyorum ama sadece mimiklerle bile yaran bir oyuncuya haksızlık yapmamak lazım. miles'in jack'e christine'i ara baskısı miles'in geçmişte eşiyle yaşadığı ilişkideki kaybedenliğinin üzerine sinmişliğiyle ilişkili şüphesiz. ara onu derken, aşırı hassas bir yapı gösteriyor. (bu sahne izlerken hayli ilgimi çekmişti) gene jack'le miles'in konuşmasında jack'in sen edebiyattan-sinemadan ve şaraptan çok iyi anlıyorsun bana bunlar hiç uğramadı temalı konuşması hatta miles'in bukowski karamsarlığıyla yaptığı nüktelemeler haddinden fazla düşündürücüydü. tam bir kaybeden şövalye...
--spoiler--

şu zirve sahneme tekrar gelirsem, ekşi'den bir dost üşenmemiş tek tek yazmış. bir tarafta seks çığlıkları olurken diğer tarafta miles ve maya şarap ve felsefesiyle yaşanmışlıklarını ve kişiliklerini yansıtıyorladı ya o sahne:

''şarabı içerken, eğer o şarap çok eskiyse acaba üzümleri toplayan kişilerin kaçının öldüğünü ya da kaçının halen hayatta olduğunu düşünüyorum. şarabın evrimine devam etmesini düşünürüm, bugün bir şarap açsam tadı farklı, aynı şarabı başka bir zaman açsam tadı çok daha başka olacaktır çünkü bir şişe şarap aslında yaşayan bir organizma gibidir. yıllanan şarabın içim vakti geldiğinde, kariyerinin zirvesine ulaşmıştır, eğer şişeyi vaktinde açıp içmezsen kaçınılmaz çöküş başlar.''

10 üzerinden 8,5!

başyapıt değil gönlümüzün başyapıtı edebiyatını da yapanlara bırakayım. işin o kısmı kategorizasyon oluyor olmasına da giamatti ve payne birlikteliğinin verdiği haz bu filme dair bir üstünlük gösterisine dönüşmüştür, bundan sonra bunu bilir bunu söylerim.

edit: unutmadan, miles'in kitabının yayınlanmama konusunda da incelikli bir bağımsız eleştiri var. kitap üzerinde hayli çalışılmış kısaca sağlam mı sağlam kotarılmış yazar tarafından. yalnız sağlam olmasıyla günümüz pazarlama / satış stratejisi arasında farklar mevcut ki kitabı yayınlayacak yer bulamıyoruz. boktan bir durum ve içinde bulunduğumuz çağa dair büyük bir paradoks.
dünyaya ve olaylara pozitif bakmaya çalışan bir aktör olan jack ile tüm olaylar karşısında kötümser olan bir yazarın, miles ın trajikomik hikayesi dersem çok yanlış olmaz herhalde.

iki karakterde anlatmayı çalıştıkları rolleri çok fazla iyi derecede anlatıyorlar. hani, iyi bir romanı bitirdikten sonra, oturduğunuz yerde, hayranlıkla romana bakakalarak üç beş dakika kıpırtısız oturursunuz ya,

işte bu filmin son sahnesi de tıpkı bu lezzettedir

ve tek farkı arka fonda çalan o güzel şarkıdır.

izlerken mutlaka bir şişe şarap ın hemen uzanabileceğiniz yerde olması gereken filmdir.

ilk kez bir filme puan veriyorum: on üzerinden sekiz.
çok iyi bir film. tek hatırladığım bu.

edit: seaways başlığından gelenler.
insanda şarap dükkanı açma isteği uyandıran, meyveli şarap tadında bir film. tekrar tekrar izlenesi.
En sevdiğim yol hikayelerinden biri; iyi ve sevimli senaryosu, hoş görüntüleri, karamsar havaya rağmen sade anlatımı filmi tadından yenmez yapıyor. Şaraplar konusunda ki detaylar filme bir de belgesel havası katmış. Ümitsizliğin hakim olduğu hikayesinde bir birine zıt iki karakterin ironik unsurları ve diyalogları ile karakterleri canlandıran iki usta isimin performansı da filmi alıp götürüyor. Yol hikayelerine ve insan ilişkilerine dair filmleri seviyorsanız kaçırmamanız gereken bir yapım.

Miles Raymond, bütün hayatı bir yazar olabilme hayalleriyle geçmiş, ama evliliğindeki gibi mesleğinde de başarısız olmuş, bir ingilizce öğretmenidir. En yakın arkadaşı Jack ise, hiç kimse tarafından tanınmayan bir televizyon oyuncusudur ve evlenmek üzeredir.Miles’ın son yazarlık denemesi de başarısızlıkla sonuçlanınca en yakın arkadaşı Jack’i, evlenmeden önce, bir haftalık bir yolculuğa davet eder.

https://www.planetdp.org/title/sideways-dp40040#1
güncel Önemli Başlıklar