bugün

hermann hesse romanı.
budizm felsefesiyle iç içe geçmiştir.

bir insanın 'ben'inden kurtulmaya çalışırken, aslında 'ben'ini aradığını...
bitmek tükenmek bilmeyen hayat yolunun, ancak arayış bittiğinde sona erebildiğini öğreten kitaptır. başucu kitabı olup, kendini bulmak isteyenlere tavsiye edilir.

can yayınları'ndan çıkan basımında, almanca aslından, kamuran şipal çevirmiştir.
herman hesse'nin doğu mistizmine kapıldığı dönemde ortaya yazdığı kitaptır.
her satırı;kitabın kendisine sonsuz uyarak hem kendi içinde başka bir bütün hemde kitapla birlikte bambaşka bir yolculuktur.
var olmak olgusunun benliğe kattığı tüm değerlerle,om u aramaya çıkan insanın fazla uzağa gitmemesi gerektiğini öyküler.
aynı zamanda siddhartha nın oğlu ile olan ilişkisi ;insan ve eseri arasındaki bağı mükemmel anlatır.
hermann hesse'ye nobel edebiyat ödülü kazandıran kitaptır.

bir "ırmak" bağımlısı üzerinden verilen nefis felsefi bilgiler vardır.
"hayat aslında çok başka.."
Hermann Hesse'nin, Buddha'nın yani Siddhartha Gautama hayatını nobelize hâle getirme suretiyle, Budizm felsefesiyle içiçe geçmiş, yazarın en meşhur eserlerindendir. insani ilişkilerin doğu harslarında nasıl vücut bulduğunu ve ne hâle gelebildiği noktasında da önemli veriler sunar bu eser.
hesse'i tanıdığım romanıdır. tam anlamıyla arınmanın nasıl gerçekleştiğini ve insanın benliğiyle yaşadığı yolculukların, içsel yaşamın amiyane tabirle düşünce ve ruhun senfonisidir.
birde siddharta vardır güzel bir müzik grubu..

birde bu grubun "Ring" adında bir parçası vardırki dadından yenmez.

[http://www.youtube.com/watch?v=QkpwyU9HnF8 ]

(bkz: siddharta)
Her şeyden, ailesinden, paradan, yemekten, uyumaktan vazgeçerek Ben'ini aramaya çıkar Siddhartha ve arkadaşı Govinda. Önce dilenci Samana'ların arasına karışırlar, sonra yeni Buddha olarak görülen Gotama'nın öğrencisi olurlar. Ancak Siddhartha hiçbir öğretiyi ve öğretmeni kabul etmez ve öğrenmesi, bilmesi gereken her şeyi kendisinin arayıp bulması, kendi kendinin öğretmeni olması gerektiğini anlayıp arkadaşını ve tüm öğretileri terk eder. Kamala adlı güzel bir kadından sevme sanatını, Kamaswami adlı zengin bir tüccardan ticaret sanatını öğrenir. Kumar oynamaya, içki içmeye, kadınlarla eğlenmeye alışır, artık o zengin bir tüccar ve kumarbazdır. Ancak bir gün aradığının bu olmadığının farkına varır tekrar. Ve her şeyi geride bırakarak geldiği yoldan geri döner. Yıllar önce bir nehirden kendisini karşıya geçiren kayıkçının yanında yaşamaya başlar ve her gün onlarca kez üzerinden gidip geldiği ırmağı kendisine öğretmen yapar. Tüm öğretilerden, Buddha'dan, öğretmenlerden kurtulur ve kendi Ben'ini bulur en sonunda.
Roman kahramanı Siddhartha, tıpkı Buddha gibi bir prenstir. Gerçek bilgiye ulaşmak için babasının uzun süreli direnişi ve sonunda kararlılığı karşısında kabullenişi ile sarayını, gençliğini ve ailesini geride bırakarak ormanlara çekilir. Gezgin bir dilenci olarak yaşamını sürdürdüğü ilk dönemde Buddha ile karşılaşır ve aralarında uzunca bir sohbet geçer. Buddha ona, Budizm'in içrek yapısını ve felsefi derinliğini anlatır.Uzun meditasyon denemelerinden sonra aradığını tam olarak bulamamanın verdiği düşüncelerle hedefine götürecek aracı değiştirerek bir kente yerleşir ve ticaretle uğraşmaya başlar. ileri yaşlarında içindeki boşluğun baskısıyla eşini, varlığını henüz bilmediği çocuğunu ve tüm varlığını geride bırakarak yeniden kaçınık yaşama geri döner.

Siddharta daha sonra bir ırmağın kıyısında kayıkçılık yapan -insanları ufak bir para karşılığında karşıdan karşıya geçiren- yoksul bir kayıkçı olan Vasudeva'nın yanına yerleşir. Vasudeva Siddharta'ya gerçek bilgiye ve aydınlanmaya ulaşabilmesi için klavuzluk edecektir. Romanın sonunda Siddharta ırmakta gerçek bilgiyi bulur ve aydınlanır. Romanda açıklanmaz ama Vasudeva, Sanskritçe'de ırmak tanrısı anlamına gelmektedir.
çok özel bir hayat bilgeliği ve mutluluk kitabıdır. sorgulatıcı, başkalaştırcı ve ilham vericidir. fazıl say'ın da başucu kitaplarındandır.
kitaptan ziyade özgür kurcan tarafından kurulan, mükemmel bir grup.

(bkz: baroque)
en etkileyici kitaplardan biridir. hermann hesse yazmıştır ve 1946 nobel edebiyat ödülü almıştır bu kitabıyla. kitaptan bir kaç alıntı yaparsam :

"şimdiye kadar öğrendiğim tek şey hiçbir şey öğrenemeyeceğim oldu. i̇nanıyorum ki bizim “öğrenme” dediğimiz şey gerçekte yok!"

"yeniden yaşayabilmem için günah işlemem gerekiyordu"

"anlamını çıkarmak istediği bir yazıyı okuyan kimse işaretleri ve harfleri küçümsemez; yanılsama, rastlantı ve değersiz bir kabuk diye bakmayıp okur, inceler ve sever onları, her harf karşısında böyle davranır" ve dahası . herkesin kesinlikle okuması gereken bir kitaptır çok sevdim!
henry miller'a göre kutsal kitaptan kat kat üstün bir ilaçtır.
aslında prens olmasına rağmen gezgin bir dilenci olarak yaşamını sürdürdüğü uzun bir dönemin ardından buddha ile karşılaşması sonrası budizmin içeriğini ve felsefi derinliğini anlayan siddharthanın serüvenini anlatan hermann hesse romanı.çok kalın olmamakla birlikte felsefi içerikli cümleleri nedeniyle kısa sürede bitmeyen kitap.
hayatın anlamı benlik öz gibi konulara merakı olanlar ilgi duyanlar kesinlikle okumalı. sade bir anlatıma sahip herkes kolaylıkla okuyabilir. aynı zamanda hikayesi itibariyle sürükleyicidir hiç sıkmaz.
kitaptan bir iki cümle:
Bu taş taştır, aynı zamanda hayvandır, aynı zamanda tanrıdır, aynı zamanda buddha dır.
Dünya ile sonsuzluk, acı ile mutluluk, kötü ile iyi arasında var gibi görünen çizgi de bir yanılgıdan başka şey değildir.
Bir Türk Psychedelic rock gurubu.
Dinlemek için: http://www.herkesdinlesin.com/siddhartha
herman hesse nin, "ben" arayışına dair yazdığı eser. ayrıca kitaptan aldığım birkaç nottan birkaç bölümü benimseyememiş kişilerce okunmasının pek de bir ehemmiyeti olmadığını düşündüğüm roman:

"sebepleri fark etmek, gerçekten düşünmektir ve sadece düşünerek, düşünce vasıtası ile duygular bilgiye dönüşebilir ve artık bu bilgi yitirilmez, gerçek olur ve olgunlaşma böyle başlar"

"insan bir şeyi arayınca, sadece aradığı şeyi görebilir, başka bir şey göremez, başka şey elde edemez. çünkü sadece aradığı şeyi düşünür, çünkü bir hedefi vardır ve bu hedef onu ele geçirmiştir. aramanın anlamı bir şeye bağlı olmaktır, bulmanın anlamı özgür olmaktır, yeni düşüncelere açık olmaktır, hedefi olmamaktır."
herman hesse nin doğu felsefesi ve budizm öğretisini ele aldığı nobel ödüllü kitabı.dil ve üslubu sade, anlaşılır olmakla birlikte budizm 149 sayfalık kitaba sıkıştırılmış gibi, sanki bir özeti olmaktan öteye gidememiş.evinden,yurdundan ayrılıp bir samana olmaya karar veren siddharthanın, zaman içinde özbenliğini aramak adına geçirdiği evreleri anlatıyor.
1993 yılında özgür kurcan, ege madra ve ulaş akın'ın kurdukları psychedelic rock grubu. 1998 yılında kendi isimlerini taşıyan ilk ve tek albümleri ada müzik tarafından yayımlanmış.
hermann hesse nin bozkırkurdu na taban tabana zıt romanı. bozkırkurdu ne kadar yorar, ne kadar peşinden koşturursa o kadar dinlendiricidir.
hiçbir fırtınalı günü olmamış olanlar uzun bir günde, öylesine bir gülümsemeyi yüzüne yerleştirip, kendisini gerçekten de bir nehrin kenarında zannederek okuyabilirler.

"Sevgi, dostum Govinda, her şeyin başı gibi görünüyor bana. Dünyanın iç yüzünü görmek, onu açıklamak büyük düşünürlerin işidir belki. Ama benim için tek önemli şey, dünyayı sevebilmektir; onu aşağılamamak, ona ve kendime hınç ve nefret beslememek, ona, kendime ve bütün varlıklara sevgiyle, hayranlıkla ve huşuyla bakabilmektir."
dostum siz buna siddhartha demişsiniz ama bu resmen pink floyd.

müthiş grubun manyak albümü. devamı gelmemesi üzücü.
Bu kitabın en guzel yani sade ve akıcı ama cok fazla akıcı bir dile sahip olmasıdır. Okurken kendinizi istesenizde durduramiyorsunuz efendim.
Benim gibi dogu felsefelerine ogretilerine merakli biriyseniz kaçırmayın.

Siddhartha bir ara şöyle dedi Kamala'ya. Sen de benim gibisin, insanların büyük çoğunluğunun farkındasın. Kamala'sın sen, yalnızca Kamala; içinde dingin bir yer, sığınılacak bir yer var, ne zaman istersen benim gibi oraya çekilebilir, kendini kendi evinde hissedebilirsin. Pek az insanda vardır bu, oysa herkes buna sahip olabilir.
bir hermann hesse kitabi.

****alıntı****

- tüm çile ve kahırlar zaman değil miydi, tüm uğraşıp didinmeler, tüm korkular zaman değil miydi? zaman aşılır aşılmaz, zaman düşüncesi kafadan çıkarılır çıkarılmaz dünyadaki bütün güçlükler, bütün düşmanlıklar silinip gitmiyor mu, yenilgiye uğratılmıyor muydu?
Hermann hesse kitabı diyerek tanımımı yapayım. Aşagısı az spoiler icerir.
Valla öyle entellektüel yorumlar yapabilecek biri degilim zaten bu tarz buda bilgelik yogalı sabırlı
ögütlü kitapları hiç sevmem. Ferrarisini satan bilgeyi de zor okudum. Bunun da ilk sayfaları beni delirtti, kıçında donu olmayan biri ben bilgeyim diye herkesi kücümseyerek hint fakiri seklinde virane gezerken kendimi bulucam diye bir kerhane kadınına tutuldu. Kadınla bas bas paraları leylaya oh oh gelsin paralar gitsin karılar derken keşişlik bilgelik yalan oldu. Yıllar gecince vay amk ben ne yapıyorum diye bir ayınma gelen bizim hacılar gibi tekrar imana geldi de kendini dağa bayıra tekrar attı. Kitabın sonuna gelmedim ama olaylar bu sekilde cereyan etti. Yarıdan sonra sevdim kitabı evet.
Boş boş bomboş.