bugün

AK parti iktidarı zamanında gündeme gelen proje. sağlık sisteminde onlarca yıldır süregelen ve kronikleşen, hastayı da,sağlık çalışanını da canından bezdiren sorunların çözülmesi için 2002-2003'de başlatılan iyi niyetli çalışmalardır. Geçen yaklaşık 5 yıllık zaman içerisinde, hastalar lehine çok öenmli yenilikler ve değişiklikler getirilmiştir. Aslında meslenin özü, özel işletme matığının devreye sokulmasıdır. insanlar eskiden neden devletin sağlık kurumuna değil de özele gitmeyi tercih ediyorlardı sorusunun cevabı da burdaki yaklaşımı ifade etmektedir. insanlar elbette ki,karşılanışından uğurlanışına kadar geçen süre için özel sağlık kurumlarını tercih etmektedir. rekabet koşulları şu anda da hala devlet kurumları lehine olmasına rağmen,bu oran birbirine yaklaşmıştır. devlet de özel kurumlarla rekabet etmeyi öğreneceği bu süreçte, hasta memnuniyetini ön plana çıkartacaktır. sosyal güvenlik şemsiyesi dışında kimsenin bırakılmaması, isteyen herkesin istediği özel ya da kamu sağlık kurumuna başvurabilmesi,ssk'lıların ilaçlarını hastanelerde saatlerce kuyrukta bekleyerek değil, özel eczanelerden alabilmeleri, devlet hastanelerinde getirilen kalite standartları, hekim seçme özgürlüğü, hasta hakları gibi kamu için yeni ve hazmı zor kavramların uygulamaya sokulması hastalar için çok olumlu ve memnuniyet verici gelişmelerdir. işin sağlık çalışanı tarafına baktığımızda ise, orda da TCK'nın getirdiği ağır mal-practice yaptırımları, sosyal güvenlik sisteminin ödemelerini hastanelere zamanında yapamaması gibi birtakım poblemler yaşanmakla birlikte, sağlık çalışanları aldıkları döner sermaye payları ile maddi olarak istenilen düzeyde olmasa bile,5 sene öncesine göre daha iyi durumdadır denebilir.
Sağlıkta dönüşüm projesinin önemli bir ayağı da hasta ile hekim arasında para ilişkisini kırmaktır. Muayenehanecilik sistemi, özünde hekimi de rahatsız eden, ancak para kazanmak için mecburen yapılan bir şey iken, bugün birçok hekim devletde de iyi paralar kazanabildiği için muayenehanesini kapatmış ve tam gün devlette çalışmaya başlamıştır.Bu hem hekimin sosyal hayatını olumlu etkilemiş,hem de hastaları muayenehaneye gitmeden işinin yapılmayacağı yargısından ve derdinden kurtarmıştır.
Bir diğer önemli aşama ise aile hekimliği sistemidir. Aslında batıda birçok ülkede şikayet konusu olan aile hekimliği konusu ülkemiz için de henüz oturmuş değildir.o nedenle aile hekimliğinin yaygınlaştırılma süreci uzadıkça uzamaktadır. sevk zincirinin olmayışı, birinci basamakta pratisyen hekimin yazdığı bazı ilaçların sosyal güvenlik kurumu tarafından ödenmeyip, illa uzman hekim istenmesi gibi uygulamalar aile hekimliğinin etki kapsamını daha başlamadan daraltmaktadır.
Sağlıkta dönüşümün önündeki en büyük sorun ise, devletin sosyal güvenlik sistemindeki açıklardır.Bu açıklar dolayısıyla devlet, bütçesinin önemli bir kısmı, sosyal güvenlik sistemini sübvanse etmeye ayrılmaktadır. Dolayısıyla,sosyal güvenlik kurumu son 15 senede derinleşen maddi yapısının bozukluğu nedeniyle, özellikle kamu hastanelerine olmak üzere ödemelerini zamanında yapamamaktadır. Arkasında güçlü bir ekonomik yapı olmayan bir sağlık sistemi de,her türlü iyi niyet ve gayrete rağmen ağır aksak gitmeye mecbur ve mahkumdur.
sağlık alanını sektör haline getirmeyi amaçlayan, sağlığı alınır-satılır bir meta haline getirmeyi hedefleyen projedir.
ülkemize has veya bizim toplum yapımıza göre değil imf ve dünya bankası projesi ve planlarıyla yürütülen halkı sağlığından edecek uygulamalara imza atacak projedir.
koruyucu sağlık hizmetlerinin arka plana itildiği tedavi edici hizmetlerin ön plana çıkarıldığı yüksek maliyetli, toplumumuzun sosyo-ekonomik koşullarına uymayan uzun vadede çok ciddi ve geri dönüşümsüz sorunlar yaratacak olan programdır.
"nasıl doktor olunur?
6 yıl üniversite eğitimini alırsın, arkadaşların gezer sen daha az gezersin, arkadaşların uyur sen daha az uyursun ve 6 yıl sonunda okul biter.
mezun olursun. ama diplomanı alamazsın.
mecburi hizmete gidersin, eğer gitmezsen özelde de çalışamazsın devlette de.
hatta doktorluk yapmak istemiyorum ama diplomam olsun duvara asacağım desen de diplomanı alamazsın. çünkü devlet el koyar.
sonra pratisyen olarak herhangi bir yere atanırsın veya sınava girersin asistan olursun.
sınavı kazanmak için minimum 1 sene deli gibi çalışırsın. 6 yılda ne öğrendiysen hepsi tek tek sorulur.
kazanırsın, başlarsın.
ayda minimum 10 nöbet tutarsın. nöbet demek pazartesi sabah işe gidip salı akşamı çıkmaktır. sonra çarşamba sabahı tekrar işe gidersin bunun adı mesaidir. yani kesintisiz 33 saat çalışırsın, nöbet ertesi izin hakkın yoktur. 33 saatin sonuna kadar senden çok dikkatli olman, güler yüzlü olman, hata yapmadan hasta muayene etmen, tedavi etmen, ameliyat yapman istenir. çünkü hastalar hastadır ve bu hizmeti almak için yanına gelirler, senin dertlerin onları ilgilendirmez zaten bu şartlarda çalıştığını da bilmezler. bu çalışma karşılığında devletin sana 1530 tl maaş verdiğini de bilmezler. çoğu zaman öğle yemeği yemediğini, kötü hastan olduğunda gece rüyana girdiğini bilmezler. bilmek zorunda da değiller. ama olmayan şeylere inanabilirler.
çok kolay yönlendirilebilirler.
devlet politikasıyla kışkırtılabilirler.
seni dövebilirler.
küfredebilirler.
tehdit edebilirler.
dava açabilirler (bu öfkelendiklerinde nadiren başvurdukları yollardan biridir)
sonra sağlık sistemi değişir, dönüşür.
performans sistemi getirilir. 5 dakikada 1 hastaya bakman istenir. 5 dakika içinde muayene odası kapısından giren hastayı dinlemen, şikayetini anlaman, muayene etmen ve tedavisini düzenlemen istenir. sen bu hızda çalışmaya başlarsın, çalışırsın. hastaları tedavi etmezsin. sadece yüzlerine bakarsın, yorulur, iflas edersin. daha yüksek performansla çalışmak için uyarıcı kullanmaya başlarsın. intihar edersin, ölürsün.

anlattıklarım erzurum’da yaşanan asistan ölümlerinin kısa bir özeti.

imfnin tüm dünyada uygulamaya koyduğu sağlıkta dönüşüm programı ile türkiye’de de sağlık sistemi dönüştürülmeye başlandı.
sağlık bakanlığı meslekten men yetkisi dahil tüm yetkileri siyasi tekelinde toplayan kurullar oluşturdu. tüm hastaneler “kamu hastane birlikleri” adı verilen yeni bir yapılanma bünyesine alınacak. burada çalışacak tüm sağlık personeli performans baskısıyla sözleşmeli olarak çalıştırılacak. 2 kasım 2011 de resmi gazetede yayınlanan 663 numaralı kanun hükmünde kararname ile üniversitelerin bilimsel özerkliği ortadan kaldırılıyor. kamu hastane birlikleri i̇stanbul’da kurulmaya başlandı. hekimler dahil tüm sağlık personeli için performans temel koşul. yüksek performans demek daha çok muayene, daha çok tahlil, daha çok röntgen, daha çok ameliyat demek. parça başı ödeme yapılacağı için hastalar güvensiz sağlık ortamında gereksiz tıbbi uygulamalara maruz kalıyorlar.
sağlık ocakları kapatıldı. aile hekimliği sistemi getirildi. hizmet sunumu kolaylaştı. hastaların sağlık hizmetine erişimi artırıldı. beraberinde sağlık hizmeti tüketimi arttı.
şimdi ise tüketimin ücretli hale getirilmesi aşama aşama gerçekleştiriliyor. üniversitelerde ve eğitim araştırma hastanelerinde muayene ücreti devlet tarafından 8 tl olarak belirlendi. ücretsiz olacağı söylenerek kurulan aile hekimlikleri içinse her muayenede 3 tl ücret alınıyor. her reçete için 3 tl, reçetede yazan 4 ilaç üzeri her ilaç için 1 er tl ücretlendirme başladı. 1 ocak 2012 tarihi itibariyle bu ek ödemeler dışında sağlık kuruluna başvurabilmek için bile, yani bilgi işlem alabilmek için bile ek prim ödeme zorunluluğu getirildi.

kamu hastane birliklerinin özel sermaye ile (yerli veya yabancı) ortak kullanımı planlanıyor. 663 nolu khk nin 49. maddesinde açıkça ülkeye yabancı sermaye girişinin artırılmasının planlandığı belirtiliyor.

görsel ve yazılı basında sağlık çalışanlarına karşı aşağılayıcı söylemlerle şiddet tırmandırılıyor.

türkiye’de her gün doktorlar sözlü veya fiziksel saldırıya uğruyorlar.

her gün acilde veya poliklinikte hatsalar tarafından darp ediliyoruz. son 1 haftada sadece i̇stanbul’da türk tabipleri birliğine şiddet nedeniyle 4 adet başvuru yapıldı. (bunların tümü fiziksel şiddet vakaları)

bizler asistanlar olarak taleplerimizi kurultay bildirgesi ile belirledik.

sağlık çalışanları olarak güvenceli ve güvenli iş ortamı istiyoruz.

taşeron çalıştırılmak istemiyoruz.

halk için ücretsiz, ulaşılabilir , eşit , kaliteli sağlık hizmeti istiyoruz.

sağlıkta dönüşüm programının iptalini istiyoruz.
sistemdeki aksak yanların tüm sağlık çalışanlarının, hastaların, hasta yakınlarının, sivil toplum örgütlerinin ve meslek örgütlerinin görüşü alınarak düzeltilmesini istiyoruz."

tamamen kopyala yapıştır fakat başından sonuna dek -bir sağlıkçı olarak- katıldığım yazıdır. bu yazıya inanmayın siz, gidin bir "khk" neymiş, sağlıkta dönüşüm neymiş araştırın. kendiniz bir çıkarımda bulunun, sonra nasıl bir pisliğin içine itildiğimizi anlayacaksınız zaten.