bugün

büyüyememe ihtimali olmak. bir sonra ki sabahı görememek.
sevgiyle dolması gereken yürecikler nefretle beslenip hayata hep kötümser bakacaklar.
(bkz: hayat güzeldir)
mutlu mutlu büyüyemeyecek, şeker yiyemeyecekler; belki de yeni doğan güneşi bir daha göremeyecekler. savaş çocukları...
potansiyel canlı bomba olmaya aday çocuktur.
onların derdi sadece arkadaşları ile oyun oynamak, okula gitmek, annesine sımsıkı sarılıp uyumak, işten gelmiş babasına koşup "baba en sevdiğim çikolatayı aldın mı?" olması gerekirken gözünü hırs bürümüş zalimlerin bombaları altında can pazarında buldular kendilerini.

hak mı bu onlara ? suçları nedir ? kaderin bir cilvesi mi yoksa ? yada hayata 1-0 yenik başlamanın verdiği dezavantaj mı ?

ne dersek diyelim kafamızdaki soru işaretlerine çözüm bulamayıp hallerine üzülmekten başka bir şey yapamamak var.

düşünüyorumda bizler ne kadar şanslıydık babanın aldığı adidas ayakabıları beğenmeyip "puma niye almadın baba yaaa" diye burun kıvırıp, annenin yaptığı pırasa yemeğini "bu ne biçim yemek yemem ben anneee" diye trip yapmayı.... bu ve bunun gibi şeyleri şu an düşününce onların hallerini daha bi anlar gibiyim ve ne kadar şanslı olduğumu, şükretmem gerektiğini.

Kimbilir ben bu yazıyı yazarken filistin'de lübnan'da afrika'da masum bir çocuk bir "hiç" uğruna hayatını kaybetti bile...
bahçeli , tunalı gibi brujuva mekanlarda zengin çocuklarının kız tavlamak ve hava atmak için kullandıkları spor arabalarının yakıtları için gerekli olan kan ihtiyacını sağlamak.
Onlar hiç birşeye anlam veremeden sadece olup biteni izlemekle yetiniyor. Bazen paylarına bir mermi veya bir bomba düşüyor. Belkide hiç bilmediği bir yerden gelen şarapnel parçası..

Hiç bir çaresi yok. Yada gücü. Sadece kaderine boyun eğiyor. Onunda payına düşecek olan cismi bekliyor. Belki şimdi olacak bilinmez ama olacak. Olmazsa bile o çocuk annesiz babasız veya yemeksiz nereye kadar yaşar. Nereye kadar sürer bu kavga bilinmez ama bildiğimiz tek şey var oda savaşta kimse kazanmaz...
(bkz: anlayamamak), (bkz: anlam verememek), (bkz: anlamlandıramamak)
büyümek sihirli bir şey iken bir çok çocuk için, savaştaki çocuk için manasının olmaması. ölme ihtimali olduğu için değil bu manasızlık, büyüklerinin ölüme neden olduğunu gördüğü için, ölüme engel olmadıklarını gördüğü için.
hayatı savaş gibi algılamaya neden olacak durum.jerzy kosinski'nin boyalı kuş romanı bu durumu çarpıcı şekilde ortaya koyar.savaş boyunca ailesini arayan çocuk savaş bittiğinde ailesi dahil hayatında kimseyi istemez.
(bkz: turtles can fly)
(bkz: bağdat ta çocuk olmak)*
(bkz: zozo)
(bkz: hüseyin şevki topuz)
(bkz: kemal sunal)
(bkz: adile naşit)
(bkz: münir özkul)
(bkz: hababam sınıfı)
(bkz: güneş imparatorluğu)*
(bkz: boyalı kuş) *
1,5 yıldır medya sektöründeyim. Ve yaklaşık 4 aydır savaş olayları ile yatıp onlarla kalkıyorum. Pazar yerlerine yerleştirilen bombalar, arabaların sırayla patladığı kalabalık caddeler ve sokaklar, "acaba bugün de bizim evde mi sıra" diyerek BOMBA'lanmayı bekleyen aileler... Peki neden?

Kameralar o küçücük bedenleri gösterdikçe bu soruyu kendime sürekli tekrarlıyorum... Günahsız ufacık kalpleriyle tanık oldukları bu şiddet ve bu inanılmaz vahşet, onları ilerde nasıl bir duruma getirecek?

Her gün ayrı bir yerde patlama haberiyle karşı karşıya kalıyorum ve çok ilginç ama önüme gelen her haberde ilk işim ölen çocuk var mı acaba diye bakmak oluyor.

Beni en çok etkileyen görüntü sanırım Lübnan'daki olaylar sonrasında ufacık bir bedenin babasının kolları arasında şiddetin gölgesinden kaçırılışıydı ama ne yazık ki henüz 2.5 yaşındaki o küçücük beden çoktan MELEK olmuştu... Bir de kardeşinin kefenini açarak hıçkırıklara boğulan 12 yaşındaki çocuğun yaşadığı travma...

Artık ülke çıkarları için,, devletler birbirlerine kendilerini ispat edecekler diye nedeni ne olursa olsun,, o masum yaşamlara son vermeyi durdursunlar onlar silah tutmak değil,kan görmek değil,sadece sevgi ve mutluluk en önemlisi de huzur istiyorlar unutmayalım...
çocukluğu yaşayamama gibi bir getirisi olan durumdur. vahimdir. çocuk iken sokakta top, lastik, misket gibi maddelerle oynamak yerine misket bombası, boş mermi kovanı, mayın benzeri maddelerle oynamayı mecbur kılan durumdur.
cranberries klibindende etkilenilerekten yarını düşünmeden etrafa işeyebilme cesaretine sahip olmaktır...
bombaların acımasızlığı, insanların öfkesi ve bitmek bilmeyen nefretin orta yerinde hayata tutunmak için umut arayan gözlere sahip olmaktır.
bir savaşın rezilliğine, acımasızlığıne, annesinin babasının yakınlarının ölümüne, ne olduğunu anlamadan şahit olarak belki de en derinden sarsılandır. körpecik zihninden o görüntüleri ve yıkıntıları belki de hiçbir zaman atamayacak olandır.
hayata bilmem kaç-0 geriden başlamak.pisikolojik,ekonomik,sosyolojik vs vs. uzar gider.
kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
gözünüze görünemem
göze gorünmez ölüler.

hiroşima'da öleli
oluyor bir on yil kadar.
yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

benim sizden kendim icin
hiçbir şey istediğim yok.
şeker bile yiyemez ki
kağıt gibi yanan çocuk.

çalıyorum kapınızı
teyze, amca, bir imza ver.
çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler. * *
savaşta çocuk olmak eğer sağ kalınırsa, telafisi imkansıza yakın travmalar bırakır ardında. yine de savaşı yaratanlardan olmaktansa, savaşta çocuk olmak daha iyidir.
Kendilerine atılan mermilerin kendileri gibi küçük olduğuna inanmaktır.
bugünlerde suriye'de islamcı şeriatçılar taarfındna yere yatırılarak bıçakla boğazlarının ksilmesi demektir ve bunun tüm sorumluluğu bu şeriatçı katilleri destekleyen tüm müslümanların ve batı uygarlığının boynunlarındadır.