bugün

(bkz: ppp)
(bkz: purchasing power parity)
buna göre 2006 yılında kişi başına düşen gelirimiz 7800 dolar civarlarındaymış.
şehirler bazında hesaplandığında kocaeli ilimizin diğer illerimize açık ara fark attığı bir paritedir.
dolar olarak hesaplanan parasal gelirden ziyade, o para ile ne kadar mal ve hizmet satın alınabileceğini gösterdiği için diğer yöntemlerden daha gerçekçidir.

zira, örneğin bir piyasada sadece ekmek olduğunu düşünelim. abd'de ekmek 5 dolar iken türkiye'de 1 dolar ise ve abd'nin kişi başına düşen parasal geliri 10 dolar, türkiye'ninki 2 dolarsa bu iki ülkenin reel geliri eşit düzeyde olmakta, satın alma gücü esas alınması parasal etkiyi arındırmaktadır.
ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılıklarını ortadan kaldıran ve farklı para birimlerinin satın alma gücünü eşitleyen bir değişim oranıdır.
Tek fiyat kanunun, tek bir mal yerine tüm mal piyasalarına uygulanmasıdır. Teoriyi ilk kez isveçli Gustav Cassel 1918'de ortaya atmış. Buna göre aynı para ile ifade edildiğinde bir malın fiyatı (taşıma giderleri, tariler gibi kısıtlayıcı engellerin sabit olduğu varsayımı altında), tek fiyat kanunu çerçevesinde dünyanın her yerinde aynı olmalıdır. Kur=s, buğdayın ABD dolar fiyatı=P us, buğdayın Türkiye'deki fiyatı=P tr ise s=P us/P tr olacaktır.
asgari ücretle çalışanların nüfusa oranı ile yakînen ilgili konudur. şöyle anlatabiliriz;

yüz kişilik bir topluluk düşünün. kazançları;

1 kişi: 1000'er lira
9 kişi: 100'er lira
90 kişi: 10'er lira

yani bu topluluğun toplam kazançları 2800 lira. bu topluluk yüz kişiden oluştuğu için kişi başına düşen milli gelir 28 lira olacak.

yine yüz kişilik bir topluluk düşünün. kazançları;

100 kişi: 25 lira

bilal e anlatır gibi anlatmak istediğimden bayağı bir sosyalist ülke oldu bu. sonuç olarak bu toplumun da kişi başına düşen milli geliri 25 lira.

bu toplulukların alım güçlerini karşılaştırmak için bulundukları ekonomik yapıyı incelemek gerek. diğer tüm veriler aynıysa;

1000 lira kazanan kişi lükse yöneleceği için gerekli harcamaları düşerken lüks tüketim harcamaları yüksek olacaktır. örneğin mâlikânelerde yaşamak, bugatti veyron'a binmek gibi... 100'er lira kazanan bölüm ise fazla lükse kaçmadan, daha yüksek yaşam standardında yaşıyor olacaklar. eli yüzü düzgün apartman daireleri, alfa romeo giulietta'lar. 25 lira kazanan 100 kişi ise yerli ya da ikinci el arabaya binecek, sosyal-kültürel faâliyetlere de bütçe ayırabilecekler. 10 lira alan 90 kişi ise toplu taşımadan başka bir şey görmeyecek, ay başını zor getirecek.

işin satın alma gücüne gelirsek... toplulukları farklı devletlerde yaşıyor olarak düşünürsek;

birinci grup abd gini katsayısı çok yüksek bir ülke olacak. bu fiyatları yükseltirken toplumun genelinin satın alma gücünü olumsuz etkileyecek.

ikinci grup ise gini katsayısı sıfır olduğu için enflasyona bulaşmayacak ve satın alma gücünü belli bir çizginin üstünde tutacak.

dünyadan örnek vermek gerekirse:

katar, makau gibi gini katsayısının bire yakınsadığı ülkelerde kişi başına düşen milli gelir dünyanın zirvesindedir ancak bu ülkelerde gelir eşitliği diye bir şey olmadığından toplumun ortalama satın alma gücü çok düşüktür. oysa gsyih'de zirveye oynayan lüksemburg gibi ülkelerde ise gini katsayısı sıfıra yakınsadığı için toplumun alım gücü yüksektir.

türkiye'den bahsedersek;

resmî rakamlara göre %10, gerçek rakamlara göre ise %20'nin üstünde işsizlik; 15 milyon kişinin asgari ücrete tâlim etikleri bir ülkede, yani toplumun 20 milyonunun yıllık 10.000 lira kazanamadıkları gsyih'nın 15-20 bin dolar bandında olduğu söyleniyorsa orada bir sorun vardır. 20 milyon kişi 4000 dolar bile almıyorsa kalanların ne kazandıklarını bir düşünün bence. bir de yılda cebine 4000 dolar giren yurttaşın ne yediği ne içtiğini tabii.

(bkz: gini katsayısı)
türkiye'nin dünyada 13. sırada olduğu karşılaştırmadır.

ülkedeki bir vatandaşın bir ürünü alması için gereken parayı başka bir ülkedeki vatandaşın aynı ürünü alması için gereken parayı karşılaştırılmasını sağlamaktadır.

görüş:
ancak ithal ürünler pek geçerli olduğu söylenemez.
çok ta sağlıklı bir karşılaştırma değil.
en basit örnek türkiye'deki ithal ürünler ile yunanistan'daki ithal ürünlerin karşılaştırılması.
halbuki türkiye sagp'inde daha ileride.
Nedense elektronik aletleri kapsamaz.
21.yy insanını ortaçağ köylüsü yerine koyup peynir, ekmek , sabunu esas alır.

Hikayedir.
Alman işçisi maaşıyla sıfır Audi alabiliyorken sen anca bir telefon alabiliyorsun.
evet amacı kelimesi kelimesine "ülkedeki bir vatandaşın bir ürünü alması için gereken parayı başka bir ülkedeki vatandaşın aynı ürünü alması için gereken parayı karşılaştırılmasını sağlamak". o nedenle önemli olan kişibaşı sagp. o değer bir vatandaşın alım gücünü gösteriyor. kişibaşı sagp'de de türkiye 13. sırada değil 52. sırada.

bunların türkiye'yi 13. çıkardıkları, kişibaşı sagp'yi alıp ülke nüfuslarıyla çarpıyorlar. o hesaba göre türkiye 13.'yse, hindistan da 3. çıkıyor. matah bir şey olsa hintliler dünya 3.sü çıkmaz.
Sözlüğün malum cahil yazarı tarafından sarf edilen iddiaların aksine (ki zaten sonra "ben yazmadım” diye havlıyor); makroekonomi bilim dalında,
halk dilinde "alım gücü" dediğimiz olayın temel hesap modelidir.

Satın alma gücü pariteleri döviz kurları ile aynı boyutta yayınlanır. Yani aslında bir nevi para birimlerini karşılaştırma modelidir. Mesela Eurostat'ın (Türkiye dahil) toplam 36 ülkeden oluşan Avrupa Karşılaştırma Programında (oecd) satın alma gücü pariteleri boyutunda verilmektedir. Satın alma gücü standardı, bireysel ulusal para birimlerinin satın alma gücünün ağırlıklı ortalamasından hesaplanan yapay bir para birimidir. Satın alma gücü paritesi ile buna karşılık gelen döviz kuru arasındaki ilişki, satın alma gücü paritesinin aksine 1'e değil 100'e standardize edilen fiyat seviyesini baz alır. Burda Fiyat seviyelerinin hesaplanmasında, ulusal para birimlerinin Euro'ya karşı döviz kurları kullanılır.
muhaliflerin uğramadığı paritedir.
Senin aldığın üçüncü kalite malla adamların aldığı birinci sınıf mal ve hizmeti kıyaslamaktır. Yemeyin bizi .
ülkenin ekonomisi ve hatta kişi başına düşen geliri yerinde saymasına rağmen ilginç biçimde arttığı gözlenen değerler.
türkiye'nin satın alma gücü italya'dan yüksek devlet olarak.

devlet zenginleşiyor, olan bize mi oluyor anlamış değilim.
Sadece bize verdikleri diil, dünyaya yayınladıkları değerlerle de oynuyolar, ondan öyle görünüyo.