bugün

dünyanın en büyük doğalgaz rezervlerinden birine sahip olmakla beraber halkına doğalgaz vermeyen, korku ile otorite sağlayacağını sanan, ırak örneğinde olduğu gibi en küçük bir ayaklanma ya da savaşta heykelleri halkı tarafından yıkılacak olan, dünyayı sonsuz kendisini ise bu sonsuz dünyanın tanrısı olarak gören soysuz kişi. soyadını atatürk olarak değiştirmek istemiş fakat bu isteği türkiye tarafından kabul edilmemiştir.

çok sonra gelen edit: dünyadan ayrılan bir devlet adamı için yazdıklarımın çok acımasızca ve bilgisizce olduğunu düşünenler olacaktır. doğru olabilir. sonuçta sevmeyenleri gibi sevenleri de vardır. doğru da olsa yanlış da olsa saygı gerekir. özürlerimi kabul edin.
ruhname adli, turkmenlere rehberlik etmesi icin yazilmis, kitabi yazmistir.
türkmenistan da ki uygulamaları eleştirilsede türk birlik ve işbirliğine inanan devlet başkanı.
ülkesinde daha fazla demokrasi uygulasın daha çok sevilsin.
bugün itibariyle öldü.

ek: kalp krizi nedeniyle öldüğü söylenmekte..
konuyla ilgili taze anım şu şekidedir:
bir arkadaş: günaydın registerlater naber?
registerlater: vallahi inanılmaz mutluyum.
bir arkadaş : neden, hayırdır?
registerlater: çünkü ne zaman bir diktatör devrilse ya da ölse ben böyle mutlu olurum.

illalah dedirten edit: evet bir insanın ölümüne sevinmek kulağa pek hoş gelmiyor ama ölen kişi ömrü boyunca sırf kendi kişisel iktidarını koruyabilmek için binlerce insanın hayatını mahvetmişse (ölüm, sürgün, hapis gibi), kendisi müreffeh bir haldeyken halkını açlığa terk etmişse, devlet benim deyip dilediğine dilediği makamı verip ehliyet sahibi kişileri yok ettiyse böyle bir canlının ölümü elbette sevindirir beni.
ruhname adlı eserinin okullarda ders kitabı olarak okultuldugu türkmenistanın bir nolu adamı. *
21.12.2006 saat 04:30 sularında hayatını kaybeden türkmenbaşı.
(bkz: allah rahmet eylesin)
artik olu bir diktatordur..
milletine altın dişi yasaklayıp kendisi o dişlerle kıs kıs gülen insan. halkını değil * ama türkmenbaşı nı dünyaya çok iyi tanıtmıştır.
Saparmurat Niyazov Türkmenbaşı, 1940 yılında bir işçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Babasını 2. Dünya Savaşı'nda, ailesinin diğer üyelerini de 1948 yılında meydana gelen Aşkabat depreminde kaybeden Türkmenbaşı, önceleri bir yetimhanede sonra da uzaktan akrabalarının yanında büyüdü.
Leningrad Teknik Üniversitesinden enerji mühendisi unvanıyla mezun olan Türkmenbaşı, Aşkabat yakınlarındaki Bezmein enerji tesislerinde çalıştı.
Komünist Partisi üyesi olan Türkmenbaşı 1985'te Türkmenistan Milletvekilleri Konseyi Başkanlığı'na atandı. Daha sonra Türkmen Komünist Partisinin Merkez Komite Birinci Sekreterliği'ne seçildi.
Türkmenbaşı, Türkmenistan'ın Moskova'dan bağımsızlığını ilan etmesinden önce 1985 yılından bu yana iktidarda bulunuyordu. gün itibariyle kalp krizi neticesinde hayatını kaybetmiştir. bazı ilginç uygulamaları:

-2005 yılı Şubat ayında Aşkaabat dışındaki hastaneleri kapatarak hasta olan Türkmenlerin başkente gelebileceklerini söyledi.
-2005 yılı Şubat ayında ayrıca “sıradan Türkmenler kitap okumaz" diyerek Aşkaabat dışındaki kütüphaneleri kapattı.
-2005 yılı Kasım ayında, doktorların Hipokrat Yemini'ni bırakarak kendisine yemin etmelerini istedi.
-2005 yılı Aralık ayında Türkmen gençler için çok fazla şiddet içerdiği gerekçesiyle bilgisayar oyunlarını yasakladı.
-Her yıl Ağustos ayının ikinci Pazar’ını Türkmen Karpuzu günü ilan etti.
-Genç Türkmenlerin sakal bırakmasını yasakladı.
-Arabalarda radyo dinlemeyi yasakladı.
-Aylara, Türkmenbaşı (Ocak), Bayrak (Şubat), Nevruz (Mart), Kurbansultan (Nisan), Mahdumkulu (Mayıs), Oğuz (Haziran), Korkutata (Temmuz), Alparslan (Ağustos), Ruhname (Eylül), Garaşsızlık (Ekim), Sultansancer (Kasım) ve Bitaraflık (Aralık) isimlerini vermişti.
-Gün isimlerini de Başgün (Pazartesi), Yaşgün (Salı), Hoşgün (Çarşamba), Soğapgün (Perşembe), Anna (Cuma), Ruhgün (Cumartesi) ve Dinçgün (Pazar) olarak değiştirmişti.

kaynak: http://www.milliyet.com.t...06/12/21/son/sondun04.asp
kendisine diktatör iftirasında bulunan odun kafalıların idrak edemeyeceği kalitede büyük bir devlet adamıydı. türkmenistanı inanılmaz bir biçimde değiştirdi, kalkındırdı. ruhu şad olsun.
diktatör müdür hükümdar mıdır, yoksa vatan kahramınıdır çözülememiştir. inanılmaz kararlara imza atmış, hiçbir ülkenin ülkesine karışmasına müsaade etmemiştir. çok bencilce kararlarıda vardır. yönetim anlayışı oldukça halka yakındı. en yaşlı ve saygın kişilerden oluşan halk maslahatı ile konuşur,sorunlarını dinler,neler beklendiğini nelerden yakındıklarını öğrenir,kimi olumsuzluklara çok kızar ve bürokratları anında görevden alırdı. dış kredi kesinlikle almaz 'bize verecekler, çocuklarımıza, torunlarımıza ödettirecekler' derdi. doğum yapan kadınlara 3 yıl ücretli izin verirdi, halkını 3 yaşında okula başlatırdı. puşkin tiyatrosunu yıkarak koca bir karacaoğlan heykeli diktirmiş, 1997 de sigarayı bırakınca parklar dahil tüm kamu alanlarında da yasaklamıştır. devlet harcamalarının %60 ını sosyal yatırımlara ayırmış, doğalgaz, su, elektrik, telefon, su, ve tuzu bedava yapmış, et, süt, tereyağı, benzin, ekmek, şeker, toplu taşıma, uçak ve treni neredeyse bedava ya getirmiştir. ülkede kullanılan ayların üçüne kendisinin, annesinin ve eserinin adını verdiği gibi 5 türk büyüğünün adınıda vermiştir. * * vb
kendi yazdığı eseri * 3 kere okuyanın cennete gideceğini söyleyerek dini konuda fetva da vermiştir. doktorlara hipokrat yemini değil, kendine bağlılık yemini ettirirdi,ülkenin tek opera ve balesini halkın maneviyatını bozduğu, kırsal kesimdeki kütüphaneleri kitap okumuyorlar diye, aşkabat dışındaki hastaneleri hasta olanlar başkent e gelsin diyerek kapattırmıştır.
not: bu adama ne denir ben çözemedim!
cenazesinde "bir diktatör öldü darısı diğerlerinin başına" pankartı açılmak istenen ama açılamayan diktatör.
hiç bir somut verisi, tanıklığı olmayan kişilerin ardından diktatör, kıro vs. diye derin tespitler(!) yaptığı merhum lider. kaç tane tanıdğınız var türkmenistan'da veya türkmen vatandaşı olan diye sormak gerektir bu tv-medya beslemeli entellektüel hümanistlere(!)... halkı onu seviyordu. olay budur...
"hipokrat kimmiş ulan bana biat edin" diyecek kadar da cesurdu kendisi. çook büyük kayıp çok, "kazak insanı kitap mı okur uleyn" derken ilerisini düşünüyordu zaten. "hasta olanlar da başkente gelsin canım yolda ölmezler ya!" diyecek kadar da halkına değer veriyordu.
türkmenbaşı lakabını da kendisini çok seven türkmen halkı yakıştırdı kendisine. o olmaz bu büyük bir sorumluluk falan dediyse de, halkın isteğini kıramadı bir süre sonra.
tek avantası amerikalıları sevmemesi idi desek yeridir, yoksa diktatör türkleri seviyordu diye hoş görmek olmaz.
"ben ölene kadar cumhurbaşkanıyım uleyn" derken de halkını düşünüyordu. onlar bilmese de...
hakkında edilen bunca hakaretten sonra sanırım "sscb" nin 1991 yılındaki dağılışındaki organizatör kimliğinin öne çıktığını düşündüğüm kişidir. bu kin, bu nefret ondan mıdır?
ölümü vesilesiyle yarın tüm türkiye'de bayrakların akşama kadar yarıya indirileceği açıklanmış kişi. niyazov'a diktatör demeyeceksek kime diktatör diyeceğimizi hakkında bu kadar övgü düzen arkadaşlar bir açıklasa da aydınlansak bizde. diktatörlerin türkmen olması zalimlik derecesini azalttırmıyorherhalde. bu kadar büyük doğal zenginliğe sahip olup halkı hala perişan olan bir ülkenin diktatörüne, diktatör diyememek ve sırf ulusal çıkarlar gerektiriyor diye saygı olarak bayrakları yarıya indirmek düpedüz ikiyüzlülüktür. bir diktatörün ölümüne saygılarını ifade eden bir ülkenin orta asyadaki demokratikleşme isteği ne denli gerçekçi olabilir.
batı'nın ve dolayısıyla(!) türkiye'nin kendisi öldükten sonra hakkında sadece kötü olayları hatırlatması üzerine kıllandığım adam. diktatörler sevilmez benim bildiğim, halkı ise bu adamı çok seviyor. saçını boyattıktan sonra paraları toplatıp yeni saç stili ile yeniden bastırması tabii ki onaylanacak bir davranış değil ama aynı adam eğer halka elektrik, su, doğalgaz'ı bedava dağıtıyorsa biraz durup düşünmek gerekir. amerika'nın böyle devam ederse türkmenistan'a müdahale edeceğini söylediğini biliyoruz. amerika türkmenbaşı'nı sevmiyor, batı bu adamı sevmiyor ve bu adam türkçe'ye sahip çıkıyor, latin harflerine geçiyor, kimseye boyun eğmiyor, enerji kaynaklarının sömürülmesine göz yummuyor ve saçma sapan uygulamaları yüzünden tüm bunlar görmezden geliniyor, var bu işte bir iş.

abdülhamit bilici'nin oldukça çarpıcı bir yazısı, hazmetmek biraz güç;

http://www.zaman.com.tr/w...tr/yazar.do?yazino=476656
bugün köyündeki şahane mimariye sahip bir anıta defnedilmiş kişidir. cenaze töreninde bir araya gelen orta asya TÜRK liderlerini görünce, Türk dünyasının ne kadar buyuk bır dunya oldugunu tekrar anlamıs bulundum.
*

(bkz: Türkmenbaşı altın heykelini beraberinde götüremedi)

http://www.yeniasya.com.tr/2006/12/24/basin/h3.htm
yazdığı (bkz: ruhname) adlı kitabın tüm ülke insanlarınca ezberlenmek zorunda bırakıldığını duyunca çok şaşırdığım, diktatör olduğu söylenen ama bir o kadar da halkı tarafından sevildiğini duyduğum (bkz: (ya da korkudan numaraya yatıyorlar) )devlet başkanı. öbür tarafa intikal etmiştir, (bkz: allah taksiratını affetsin)diyor, başka entrylere imza atmak amacıyla ekle butonuna basıyoruz. (bkz: affetmezse de allah ın bileceği iş)*
12 metrelik altın heykele sahip diktatör. ayrıca cenaze töreni tabutu açık olarak yapılmıştır müslüman olmasına rağmen, bu da yozlaşmış olduğunun çok basit bir örneğidir sadece.
http://www.yenisafak.com....2006&y=IbrahimKaragul
göreve geldiğinde ilk iş ülkenin paralarına kendi resmini bastıran, 12 metrelik altından bir heykele sahip, şiirlerini, kitaplarını okullarda ders olarak okutan, ezberleten ülkesini tek adam rejimiyle yönetmiş devlet adamı. "meydanı boş bulmuş at koşturuyor" derler ya hani, işte o hesap.

bir garip devlet adamıydı vesselam. allah rahmet eylesin.
yazdığı kitabı okuyanlara cennet vaad eden rahmetli. "Kendine yer ayırdı mı acaba" dediğim devlet adamı
güncel Önemli Başlıklar