bugün

içtenlik.
insanın başka bi insana tepkisini tamamen degiştiren hede.
2 kişi arasında,
birinin diğerinin ensesine şaplağı yapıştırma yetkisine ,
diğerinin ise buna hiçbişey diyememe hakkına sahip olması durumudur...özetle...
laubali olmakla arasında ince bi çizgi bulunan vaka-i vakvakiye..*
2 kişiden biri, diğerine çok ağır küfürler ediyorsa ve aralarında hiçbir gerginlik olmuyorsa, söz konusu kavramın varlığından söz edilebilir.
cabuk kazanılmaması gereken durumdur, zira cabuk kazanıldıgında yanlıs insanlarla samimi olmak muhtemeldir ve bundan rahatsızlık duyulur, aradaki iliskiyi ya tamamen koparmak gerekir ya da buna katlanılmalıdır iliskinin seviyeli bir hal almasını zorlastırır
bazı kızların samimiyetten anladığı vıcık vıcıklıktır. bu onların anlayışındaki kıtlıktan değil, daha çok hayatı algılayış tarzından kaynaklanmaktadır. yazıktır onlara..

ayrıca herkesle samimi olunmaz, samimiyet gerçekten onu taşıyabilecek insanlarla paylaşılmalıdır *
kavramın karşılığının akılda zuhur etmemişliğiyle, davranışlardaki kendin olabilme miktarının katsayısı.
bazı insanlar biraz insanfsızdırlar.
insanların doğuştan kötü olduklarına inanırlar.sadece biraz düzene sokanlar vardır kendilerini.
örnek vermek gerekirse,
dindarlıktan bahsedip,
edip;
dinin kabul edemeyeceği işler yapan insan
ağzıyla kuş tutsa da
aşağılıktır.

bir insan her açıdan tutarlı olmalıdır ki samimi olabilsin
psikolojiler önemsiz.
yine de sevilebilirler bu insanlar,
ama çok değer verilmemelidir. ancak yardım edilebilir.

uç bir örnek olsun.
babası tecavüz etmiş diye bir tecavüzcü eve alınır mı?
kendisi suçlu bile değil belki de.
ama yardım edilmelidir.
genelde bizim anlayışımıza gore;
ele gote parmak durumu.
saygının gerekliliğine inat, büsbütün bir erdemdir samimiyet.
fazlası, samimiyetsizliği doğurur.
samimiyet; yeni modern dünya görüşlerinin çirkinleştirdiği şekilde yüz göz olmak değil, içtenlik, dürüstlük anlamı taşır.
hayat giderek daha da komikleşirken, komiklik kronikleşirken ve bu kronik güldürüyü perdeye asıp, beraber seyredip gülebileceğin 'mavi' yokken (hani trafik ışıklarında da olmayan renk, avrupa'yı asya'ya bağlayan renk), şiirler kıvranıyor. evet kıvranıyor ve kıvrılıyor mısralar uzayıp gidip, dile dolanıp. kiminin boğazında eller oluyor, kimi yalancıktan derin denizlerin dibinde. ne çok ıslak oluyor her yer, gözyaşından değil elbet, havadaki nemden. ama yine de ne çok şiş göz var, ağlamış gibi görünmeye teşne. hadi diyoruz görelim görmesine, gözümüz de çıksın çıkacaksa, yalanlarımızdan değerli mi? ama işte, sonra gelip güven diyor şiş gözlerin hemen altından dudaklar, samimiyet yazıyor eller, yalansızlıktan bahsediyor kafiyeler ki o vakit birkaç köpek uluması ile naylon depremlerin haberini veresi geliyor sesin bağıra çağıra. ses demişken, elbette şarkılar da giriyor işin içine, estetik olan her şey yalan söylüyor, aynaların içine baka baka. aşk demeye bin şahit isteyen, yüzbin şahitli aşna fişnaların akıttığı bütün o yapış yapış koku burnumuza kadar geliyor bir şekilde ve aynı şekilde "samimiyet" demek istiyoruz ama hangi beyne doğru konuşmak gerek onu hiç bilemiyoruz.

insan dediğin kendi bokuna sırıtan yaratık, bir yerlerde ellerine çiçekleri almış sallandıra sallandıra yavşaklık yaparken, çiçeğin renginin gerçekliği mi kapatıyordur gözleri, yoksa büyülü müdür doğa bu denli? ya da donuk mudur kadının ve erkeğin gözleri bir balıktan bile daha anlamsızca? diyelim ki ben iki kelimeyi yanyana koymayı iyi biliyorum, diyelim ki o iki kelime için ağlamayı da iyi biliyorum, ezberimden. peki bu arkamı döndüğümde gözyaşlarımı silip "samimi" sarılışlara sahne olan bedenim nerden öğrendi oyuna gerçek süsü vermeyi? bu hafıza neye yarar iki günde bir başa dönecek ise?

soyut cümleler de anlatamıyor, her şeyi somutlaştırmak istiyorum. samimiyet diyorum; yok olandır aslında. (mavi yoksa, renkler de yalancıdır, ne kadar cıvıl cıvıl, kıpır kıpır olsalar da. ve elbet mavinin bazı tonları ne kadar donuk ve soğuk olduysa da..)

samimiyet diyordum; insanın kendine bile ıkına tıkına itiraf edemediği şeylerin başka insanlara aktarılma ihtimalidir. olsa olsa bir ihtimaldir. bulunması binde birdir ki onu da bulsanız bile, yüksek ihtimal kaybedersiniz. çünkü yalan denilen, aslında insanların onu bunu şunu kırmamak adına hayatlarıyla oyun hamuru gibi oynamalarıdır. ellerinin kiri de hamura bulaşır sonunda. ömürler birbiriyle çakıştığı sürece sürecek olan düzendir bu belli ki. ne şiirler dizilir, ne şarkılar söylenir bunun üstüne. yasak aşklar çoğalır, çoğaldıkça oturduğumuz her yerden yalanlar fışkırır olur; dostluk, yalancı gülümsemelere, sahte tatlı sözlere, göstermelik sarılmalara cuk oturur, oturdukça köpeğim daha da ulur boyuna. yedinoktasekiz.. yedinoktadokuz.. sekiznoktabilmemkaç.. deprem şiddetlenir, naylonluk baki kalır, başkasına dokunmayan yılan da yılan değildir.

dedim işte diyeceğimi, samimiyet bir küçük ihtimaldir; gözler paşa paşa yalan söyler, tek ayak üstünde kırk tane hem de. utanmak garipçe ödünç durur üstümüzde, korkakça kapaklanmışızdır üzerine bu yüzden. güvenmek zor olduğu kadar tehlikelidir çoğu kez, güvendirmek de pistir. yalanı ve kiri görmek sinir bozucudur, gözlerini kapamak çaresizliktendir, yapılması gerekenlerin listesi yoktur ancak bir boş kağıt alıp görünen bir köşeye asılmalıdır yine de. üstüne şunlar yazılabilir yeri gelirse;

-hışırtıyı duymak, hışırtı olmaktan daha rahatsız edici belki ama en azından adice değil ve evet miden bulanıyorsa, kusmuğunu yutma artık!
adam gibi adam olmanın ilk şartı. bu yoksa adam değildir.
gözlerinin içine bakabildiğim sürece kaygılanma,

gözlerimi kaçırdığımda,

kendim için olmayabilir,

bu.
ruhun atp si..yaşam göstergesi..
kimine göre rahatça küfür edebilmektir.
amel-i yat sonrası midede unutulan makas..
sucuğun yumurtalara denk vaziyette dolaşılmasıdır.
insanlarin hep baska alanlara cekmesine sebebiyet veren davranis bicimi..
ne yazık ki günümüzde bin kişiden birinde bile çok zor bulunan, insanlığın hasret kaldığı davranış biçimidir. sanal ortam sadece internette değil, günümüz hayatının her yerinde kendini göstermektedir. hayat başlı başına sanal olmuştur. sokaktaki insan bile yapmacık ve sahtedir. evde, sokakta ve arkadaş ortamında samimiyet denen şeyden eser bulunmamaktadır. herkes herkese bin türlü yalan söylemekte ve olmayan vasıflarını varmış gibi sıralamaktadır. bir de arkadaş ortamında herkese ayrı bir söylemi olanlar vardır. ali ye başka, veli ye başka tarzında. bunlardan da çok uzak durmak gerekmektedir.
GÜN GEÇTiKÇE YiTiRiYOR OLDUĞUMUZ DEĞER.
karşınızdaki kişiye gerçekten saf bir sevgi beslediğinizin kanıtıdır.
değerlerin menfaatçilik tarafından ezilmesiyle yokolma tehlikesi altına girmiş meziyettir.