bugün

hüseyin nihal atsız'ın en güzel eseridir kanımca. bozkurtlar serisi bile bu kitapla yarışamaz. okunması gereken bir şahesedir.

ayrıca (bkz: mutlak seveceksin beni)
selim pusat karakteri ve psikolojik betimlemeler gerçekten muhteşem.yüz temel eser arasında bile yeri var.mutlaka okunmalı.
çok bilinen bir kitap olmasa da her okuyanın etkileneceğini düşündüğüm bir kitaptır. okurken sizi alıp götürür, okuduktan sonra bir süre gerçek dünyaya uyum sağlayamazsınız, tıpkı sinemadan çıktıktan sonra izlediğiniz filmin etkisinin devam etmesi gibi.
bildiğim kadarıyla türk edebiyatında türünün tek örneği,bence de mutlaka okunmalı.
hüseyin nihal atsız ın bozkurtların ölümünden sonra okunması gereken diğer kitabı.

(bkz: irfanyayınevi)
en etkili psikolojik tahlilleri olan kitaptır zannımca.etkileyici bir anlatımı vardır.
(bkz: mutlak seveceksin beni bundan kaçamazsın)
(bkz: geri gelen mektup)
(bkz: güntülü)
(bkz: selim pusat)
bol reenkarnasyonlu, 2 bin yıllık aşkın ve tutkunun mistik bir edayla anlatıldığı, araya aruzla yazılmış müthiş şiirlerin serpiştirildiği, sembolizmden fazlasıyla nasibini almış şaheser. yazarı nihal atsız.
evet pek bilinen bir kitap değil.ben de arkadaş tavsiyesiyle okudum.sonra okuttum.şahane bir eser.
atsiz'in ruhlari sarsan romani. tarihi romanlarindan bile daha guzeldir. ustad bu eserinde yasamanin tek gayesini askerlikte bulan, ordudan siyasi fikirleri sebebiyle uzaklastirilan selim pusat isimli subayin bir bakima kendiyle olan hesaplasmasini konu ediniyor. ogretmen olan esi ayse'nin ogrencilerinden biri olan guntulu'ye olan aski aslinda 2000 yillik huzunlu bir askin hikayesidir.
atsiz'in siyasi kimligi bir tarafa birakilarak okunmasi gerekir. netekim eser genel hatlari ile siyasi bir fikir gozetmeden kaleme alinmistir. ustad'i begenin begenmeyin bu kitabi mutlaka okumalisiniz derim.
gereksiz ve de anlamsız bir hüseyin nihal atsız eseri. eser bile değil, yazmış işte ne varsa o an ne geldiyse aklına.
kitapta ki en garip şahsiyet açığma kün'dür lakin!
sedat peker'in az bilinen lakabı.
hüseyin nihal atsiz in muhteşem psikolojik romanı.
okurken ulan bu "yek" neyin nesi diyeceğiniz 2000 yıllık bir aşkın gizli kalmış öyküsü. evet romanın içinde bir de öykü var. atsız'ın edebi şahaserlerinden birisidir.

kişisel yorum: ben kitabı okuduktan sonra hep ayşe pusat gibi bir evdeşim olsun istemişimdir. karşılıksız sevmek, saygı duymak, destek olmak ne demektir görülesi bir karakterdir. bence her türk kızı örnek almalıdır ayşe pusat'ı.
ruh adam öyle böyle bir eser değildir, okunacağını bilsem de hakkında paragraflarca yazı yazsam.

Lakin okunmayacaktır.

yine de bir şeyler yazmak gerekli

bu eseri, anlamak her baba yiğidin harcı değildir.

Kitabın başında Mete Han'ın yiğidi burkay vardır, o aşkı için yaptıklarından ötürü lanetlenmiştir lakin bu laneti yüzeysel olarak herhangi biri anlayabilecekken derinlemesine ve içselleştirerek sadece ve sadece Türk kültürünü, türk töresini yüreğinde taşıyan yiğitler delikanlılar anlayabilir.

Ayşe Pusat'ın eşine olan bağlılığını da.
Şeref'in hayal kırıklığını da
Türk kültürünü içerisinde yaşatan Türkler anlayabilir.

Ama her şeyden öte Selim pusat'ın hayatındaki çelişkileri, sonlarına doğru Tanrı'nın muhakemesi anındaki hissettiklerini...

başına bir aşk yüzünden gelen her türlü onursuzluğu, ama onu bu onursuz aşka iten koşulları, boşluğu.

Selim Pusat'ın onursuz da olsa güntülü'ye olan aşkı roman boyunca uzun uzun anlatılır lakin

geri gelen mektup şiiri tek başına o aşkın büyüklüğünü ve güzelliğini dünyadaki bütün kurgu aşklardan da öte etkileyiciliğini özetler. her ne kadar onursuz da olsa!

Gerçi şuan yeni bozulmuş nesil ıssız adam izleyip ona ağlayıp Aşk denen olguyu yorumladığını sanıyor.

Lakin bu roman Güntülü'yle Selim Pusat'ın aşkından öte romandır. çünkü onların aşkı aslında dünyevi zevklerin derin bir sembolizmidir. asıl anlattığı ise Sadece ve Sadece Türkler tarafından anlaşılabilir.
--spoiler--
Leyla, selim pusat'a

"beni sevebilirsiniz izin veriyorum"
--spoiler--
önyargılardan sıyrılıp "mutlak" okunması gereken bir kitap.

çok şey söylenebilir kitap hakkında. amma velakin, bu kitabı okuduktan sonra "adalet mi,merhamet mi" sorusuna ne cevap verdiğiniz mühim mesele.
sonlara gelindiği zaman tanrının huzurunda yargılanıyormuş gibi selim pusat hakkında peygamberlere, büyük komutanlara, tanıdıklarına süaller sorulması zaten tabiat üstü olan bazı olayların iyice abartılması, kitabın nefessiz bir şekilde bitmesine sebep olmuştur.

sevdiğime seveceğime bin pişman halde kitabın son sayfalarını okurken nefsimi birazda olsa terbiye edebileceğimi anlamışımdır. ayşe pusat gibi bir eşim, güntülü gibi bir kızım olsun yeter. şerif de bizim aile dostumuz olsun, yek i de şöför olarak çalıştıralım bu hikaye bende böyle bitsin. mutlu olalım.

(bkz: cevreye pozitif enerji yaymak)

bir şey daha var: ana gibi yar olmaz.
hüseyin nihal atsız'ın ruhları sarsan,heyecanlandıran,sonunda ne olacak diye meraklandıran bir solukta okunabilen bir kitaptır.
"
--spoiler--
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım."
--spoiler--
nihal atsız'ın otobiyografisi de diyebileceğimiz deli kurt ile beraber en güzel romanı.
nihal atsızın best of u dur. hele ki o güntülü yü tasvir edişi yok mudur... ve güntülü ye yazdığı o geri gelen mektup şiiri adamın amına koyar. osman öztunç yorumu da insana çılgın attırır.
işte o olay şarkı http://www.youtube.com/watch?v=8eRTZg8dsVw.
Turancılığıyla tanınan yazar Hüseyin Nihal Atsız'ın ikinci romanıdır. cumhuriyetin ilk yıllarında, kralcılığı benimsemiş bir subayın sert kişiliği ve düşüncelerini ifşa etmedeki fütursuzluğu nedeniyle büyük bir karalama kampanyasına maruz kalıp tutuklandıktan sonra inandığı tek değer olan askerliği ve üniforması elinden alınır. mahkumiyeti sona erip kralcılık, vatana ihanet, rejime muhalefet ve yabancılarla işbirlikçilik gibi uydurma suçlardan hapse girip çıkan bir eski asker olarak evine döndüğünde hayatı tümden değişmiştir. yaşama küsen ve insanlığa büyük bir tiksinti ile bakan selim pusat edebiyat öğretmeni olan eşi ayşe pusatın öğrencilerinden güntülü ile tanıştıktan sonra kendisini ikibin yıl öncesine götüren ve aklını harap eden yarı metafizik, yarı hayal dolu yeni bir dünyaya adım atar. hikayenin bundan sonraki kısmı türk tarihinin karanlık çağlarına kadar uzanan bir tarih çeşnisi içerisinde, müslümanlık, şamanlık, hatta budistlik öğretilerini de barındıran olaylar zinciri ile okuyucu üzerinde derin etki uyandırır. ayrıca yazarın psikolojik tahlillerdeki başarısı ve romanın kahramanları üzerinden bu tahlillerini ifade tarzı etkileyicidir. peyami safa'nın da benzer unsurları farklı bir açıdan ele alan bazı romanları bulunsa da, nihal atsız tarih bilgisini ve edebi becerisini kullanarak fark yarattığı bu eseriyle türk edebiyat tarihine eşsiz bir örnek sunmuştur.

ayrıca kitapta selim pusat tarafından yazılan geri gelen mektup isimli şiiriyle, şairlikteki ünü romanlarının önüne geçmiştir.

Geri Gelen Mektup

Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...

Gün senden ışık alsa bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
Yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse...

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!..
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince,
Çehren bana uğrunda ölüm hâzzı verince,
Gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım;
Gözlerle günâh işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende ilâh'ın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silâhın,
Vur şanlı silâhınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!

Bir başka füsûn fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönlün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı.

Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler...
Halâ yaşıyor gizlenerek rûhuma "Kaabil";
imkânı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur,
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik!
yazara karşı duyulan önyargılardan arınılarak okunduğunda gerçek değeri anlaşılabilecek roman. içeride ki bir büyük kavga, iradenin bedenin idealler ile çarpışması daha nasıl aksedebilir ki okura..

romanda var olan dava süreci ve intiharlar da günümüzü hatırlatmakta.

peki selim pusat nerededir. nereye gitmiştir yoksa hayalmiydi herşey...mendebur yek!
Büyük yazar, Ruh Adam da yaşamının bir döneminde kendini, bunalımlarını, çıkmazlarını, aşkını anlatır...
içinde etkileyici şiirler de barındıran, önyargıya kurban giden enfes bir kitaptır.ruh adam, türkçülük fikrini benimsemiş bir yazarın romanı değil de, sol görüşü benimsemiş birini romanı olsaydı, mütiş bir popülariteye sahip olacaktı muhakkak.

ayrıca şöyle bir yaşanmışlığa vesile olmuştur

kitap, liseye giden kardeşime, edebiyat öğretmenince ödev olarak verilmiştir. bu durum diğer öğrentmenlerce büyük tepkiyle karşılanmıştır.edebiyat öğretmeni, öğrencilere ırkcılık fikrini benimsetmeye çalışmakla suçlanıp, kitabın okunması engellenmiştir. durumu haber etmeye çalıştıysak da başaramadık.ne yapalım artık, burdan kınıyorum bu öğretmenleri.
nihal atsız'ın türk edebiyatına bozkurtların ölümü ile birlikte en büyük armağanıdır.

ne yazık ki rafları dolduran popüler çok satanlara gösterilen ilgi, bu esere nihal atsız'a yapılan saldırılardan , kendisine karşı beslenen önyargıdan ötürü gösterilmemekte.

istisnasız kitabı okuyan herkesin kitabı çok ama çok beğenmesi eserin ne kadar nitelikli olduğunu gözler önüne koyuyor.
selim pusat'ın aşkı kutsanırken, bir yandan da ayşe pusat'ın sadakati ve hoşgörüsü ayakta alkışlanır. ayşe pusat gibi bir hayat arkadaşı olan bir adamın ( eğer selim gibi amı götü dağıtmamışsa) sırtı yere gelmez. kitabı okuduktan sonra ayşe gibi bir eşin hayalini kurdurtur insana, oda olmadı leyla olsun. *
tekrar tekrar okundukça tekrar tekrar kendine hayran bırakan Türk romancılığının yüz akı romandır. Siyasi görüşlerinden dolayı bu romanı okumayacak kadar yoz ve yobazlar ise çok şey kaybetmektedir. Gerçi romanla alakalı bir önceki girdimde de belirttim. Bu romanı anlamak için Türk kültüründen oldukça nasibini almış olmak lazımdır. Herhalde Atsız'a siyasi görüşlerinden dolayı ön yargıyla bakacakların Türklüklerinden şüphe etmek oldukça olası olacak ki kitabı okumamaları da kayıp sayılmayabilir.
güncel Önemli Başlıklar