bugün

ülkemizin refah seviyesini artıracak ve gençlerimizin ileriye daha güvenle bakmalarına yol açacak üniversitelerdir. recep tayyip erdoğan döneminde türkiye'miz her alanda yaptığı atılımlarla kendisinden avrupa'da olsun amerika'da olsun söz ettirmeyi başarmıştır. elbette eğitim alanı da bu nimetlerden yararlanmıştır. ve başbakanımızın açtığı üniversiteler bunların bir göstergesidir.
(bkz: akü)

araba aküsü değil ! adalet ve kalkınma üniversitesidir.*
üniversite mezunu işsiz kesimi kalabalıklaştırmak, ve ucuz emek ortamı yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacak olan üniversitelerdir...
(bkz: lise 5)
ordu üniversitesi
rize üniversitesi
giresun üniversitesi
kastamonu üniversitesi
düzce üniversitesi
ahi evran üniversitesi
namık kemal üniversitesi
mehmet akif ersoy üniversitesi
aksaray üniversitesi
uşak üniversitesi
hitit üniversitesi
erzincan üniversitesi
bozok üniversitesi
adıyaman üniversitesi
(bkz: diplomalı hıyarcı)
(bkz: tabela üniversiteleri)
gerçek işsizliği 4 seneliğine örtmüş olan üniversitelerdir.

hali hazırda her 4 üniversite mezunundan 1'i işsizken, bu sene ilk mezunlarını verecek olan bu üniversitelerin işsizliği nasıl örttüğünü, nasıl refah(!) sunduğunu cümlemiz görecek.

koçlarım benim.

dersini almış da, ediyor ezber.
cemaat dershanenelerini yararlı kılmak maksatlı laf olsun diye açılmış olan üniversitelerdir.

(bkz: milli dershane bakanlığı)
yabancılara peşkeş çektiği fabrikalardan sonra tek çivi çakmayarak işsizliği rekor düzeye getiren birinin göz boyamak için yaptığı uyduruk işlerdir.
zira üniversite açarlar öğretmek yok derler, öğrenci yok derler.
hatta daha aşmış hali bile var;
(bkz: her üniversite bitiren iş bulacak değil ya)
üniversitelerin küçük fakültelerini üniversite yapan bir zihniyetin ürünleri olan üniversiteler. sonra bizim cahil gençlerimiz de

-vay anasını üniversite açtı; kontenjanlar arttı, diye seviniyor. yok öyle bir şey. başbakan siz cahlsiniz ben sizi kullanıyorum diyor ama anlamak istemeyenler çok. durmak yok; yola devam
üniversite sayısını arttırmak öyle tahmin edildiği gibi iyi birşey midir acaba? bu kadar üniversite açılır da eğitimi acaba ne alemdedir? üniversite mezunu sayısını arttırınca, üniversite mezunu olanlara iyilik mi yapıyoruz acaba? ülkede bu kadar üniversiteli işsiz var, önce onları bir işe soksaydık değil mi? üniversite mezunu olmak için insan 4 yıl ila 7 yılını harcıyor. ne için? işsiz kalmak için. ülkenin sorunu budur. ülkede üniversite mezunu yeterince vardır. onların ayrıcalıklı olduğunu bir hissettirelim önce. önce onlar şu yıllarının karşılığını alsınlar. onlar işe girdikten sonra yeni iş dallarına eğitimli adam lazımsa aç üniversiteni. yoksa hiçbir anlamı yok üniversite sayısının.
diplomalı işsiz sayısını artırmaktan başka bir işe yaramayacak üniversitelerdir. çoğunun şu anda kendi binası bile yoktur. başka üniversitelerin çatısı altında eğitim vermeye çabalamaktadır.
boş umut olmuştur yüzbinlere yine.
tamam kontenjanlar arttı. hakeden de etmeyen de bir yere girdi. 4 yıl sonra ne olacak bu kişiler mezun olduğunda? kalitesiz sistemin kalitesiz bir parçası olmaktan öteye gidemeyecekler.
sonra çıkarsın 4 sene sonra da tvlere demeç verirsin "öğretmen olamayanlar" diye. sen önüne geleni bir üniversiteye atarsan doğal olarak patlama olacak öğretmen veya başka bir meslek dalında.
göz boyamaktır kısacası. sen var olan üniversitelerine yatırım yapsana. önce oradaki sistemi iyileştir. sonra aç yeni üniversiteler.
insanların umutlarıyla, hayalleriyle oynamak aslında bir yerde. ne umutlarla gidiliyor üniversiteye. sonrasında elinde sadece bir kağıt parçasıyla kalakalıyor insan. kpss miş bilmemneymiş uğraşıp duruyorlar. önce bunları düzeltsene milleti kandıracağına.
"cebinden mi ödedi de açtı, bizim paramızla açtıysa bize açtırıldı, iş imkanı sağlamadan işsiz sayısını arttırdı daha çok aç kalalım diye" denilesi üniversitelerdir.
üniversite adı altında binalara levha asmaktır.

çünkü bu üniversitelerde eğitimden öğretimden söz etmek mümkün değildir.
ayrıca işsizler ordusuna binlerce genci dahil edecek göstermelik üniversitelerdir.

insanların nasıl sömürülüp kandırıldığının ve bunun üzerinden maddi ve manevi nasıl kazanç sağlandığının göstergesidir.

kısaca "görüntü var ama ses yok" bu üniversitelerde. bildiğin lise vari yapılar.
ardından dokuz eylül üniversitesi'nde yaptığı konuşma ile bu üniversitelerin bir işe yaramadığını kendi kendine anlattığı durumdur:
"gençler, bakınız her üniversiteyi bitiren iş sahibi olur diye bir kaide yok."
gerekli altyapı ve donanım olmadan, bakkal dükkanı açar gibi her köşe başına üniversite açmanın doğru bir şey olmadığını bilmeyen ve/veya açtığı üniversitelerle oy toplamaya çalışan bir iktidar zihniyetinin açtığı üniversitelerdir.
bunların açılması pek tabi ki olumludur. ama akademik kadroları inceleyince kafamda soru işaretleri yaratan eğitim kurumlarıdır. öyle isimler gördüm ki allah bunlardan eğitim alanlara acısın. neyi, kimden öğrenecekler yazık günah.
hiç bir zaman göremeyeceğimiz üniversitelerdir...
zira bilinçlenmemiz hoşuna gitmez padişahımızın sonra ayaklanırız mazallah.
tanım olarak izninizle sadece bakınız vermek istiyorum.
(bkz: üniversite)

apayrı tanımlar altında yüksek cehalet mühendisliği mi dersiniz, akademik katliam mı dersiniz, utah eyaleti merkezli yüksek uyutmacılık fakültesi mi dersiniz..bunu bilemem..konuya tam olarak vakıf olmayanlar için de olayı tüm çıplaklığıyla tek bir entriye dökecek ne vaktim ne de enerjim var.

namık kemal üniversitesi denen bir üniversite var. buranın bir de tıp fakültesi var. basit cümleler kuruyorum çünkü -de ve -da eklerinin hala ayrı yazılmadığı bir sözlükte anlaşılır olmak istiyorum. bir çocuğa anlatır gibi anlatabilirim ama bir öküze kristal bardakla su taşımayı öğretemem....lütfen bu paragraftan itibaren rahatsız olacaklar varsa bu yazıyı gönül rahatlığıyla okumayabilirler..kaybedecekleri sadece öküzlük sıfatı olacağı için kibar küfürlere de gelemem.

bu namık kemal üniversitesi tekirdağ ilimizde kurulmuş bir tabela üniversitedir. adı üniversitedir. ülkemizde üniversiteler bilimsel gerekçeler ve ihtiyaçlarla değil tamamen ekonomik ve toplumsal çıkar sağlama amaçlarıyla kurulur. ( bu paragrafın "orda bir köy var uzakta" türküsü eşliğinde okunması tavsiye edilir) üniversite demek öğrenci demek, tüketen bir topluluk demek, genç nüfus hareketi demek. ev kirası, emlakçı, esnaf ayrıntılarıyla boğulmayalım..neyse. (bkz: popülizm) (bkz: urfada oxford vardı da biz mi okumadık) falan filan.

ben aynanın veya madalyonun diğer tarafını anlatmak istiyorum.

ülkemizde tıp eğitimi üniversitelerde verilmektedir.
tıpta uzmanlık eğitimi ise maalesef sadece üniversitelerde değil, aynı zamanda sağlık bakanlığına bağlı "eğitim ve araştırma hastaneleri"nde de verilmektedir.
burada dikkatinizi, çevremizde pıtırak gibi çoğalmış olan "eğitim ve araştırma" hastanelerine çekmek isterim. bu sıfat da sadece tabela üzerindedir..köklü eğitim hastanelerini bu kapsam dışında zikretmek istesem de (bkz: haydarpaşa numune eğitim ve araştırma hastanesi) (bkz: dr.lütfi kırdar kartal eğitim ve araştırma hastanesi) (bkz: haseki eğitim ve araştırma hastanesi) vb. bu hastanelerin eğitim ve akademik formasyonlarının sadece tabela üzerinde kaldığını, tamamen hizmete yönelik kölelik kurumları olduğunu bir fırsat bulursam ayrı bir başlıkta irdelemek isterim.

sadede geleyim. bu eğitim hastanelerindeki klinik şeflerinin akademik ünvanları genellikle doçentlerdir. kanun gereği eğitim hastanelerindeki doçentler profesör ünvanı alamazlar. bu noktada imdada bu tabela üniversiteler yetişir. kağıt ve proje üzerinde kurulmuş, uygulama hastanesi ve akademik hiç bir esamesi olmayan bu üniversitelere geçici görevle atanılır. (eşşek gibi bakınız veriyorum müsadenizle: bu üniveristelerin tıp fakültelerinde bir uygulama hastanesi yok ve tüm olay kağıt üzerinde) ve tabi akademik olarak profesör olmasında bilimsel açıdan bir sakınca olmayan, ama eğitim hastanesinde doçent unvanına sıkışmış bir kişi buraya geçici görevle atandıktan sonra tüm yasal sınırlarından kurtulur, profesör olur.

orada okuyanlar kendini üniversite öğrencisi zanneder, mevcut iktidar heryere üniversite açarak topluma eğitim ve elitisizm getirdiğini zanneder, veya veya veya...en kötüsü...............
.......
.........

birgün anneniz hasta olur ve hastaneye gidersiniz.........karşınızdakini doktor zannededersiniz...
ülkenizin ortadoğuda sayılı süper bir güç olduğunu zannedersiniz..
duble otobandaki asfaltın kalitesine bakıp kendinizi italyada bile zannedebilirsiniz...

çocuğunuz üniversitede okurken siz televizyonda dizi izlersiniz.......
sadece eğitimi değil kentteki ekonomiyi de geliştiren üniversitelerdir. üstelik bu üniversiteler genelde küçük kentlerde açıldığından muhafazakar yapılarını korumaktadırlar. bu da büyük şehirlerdeki, izmir ve istanbul başta olmak üzere, ankara, antalya, adana, bursa gibi şehirlerdeki edepsizlikleri, arsızlıkları (ben söylemeyeyim şimdi nedir bu edepsizlikler diye) engellerler. diğer üniversitelerin halini anlatmaya gerek yok zaten. hepsi kerhaneden halliceler. işte bu arsızlıklarda yozgat, ordu vs. gibi küçük şehirlerde engellenir. herkesi eğitimi çok iyi diye mi istanbul'da okumak istiyor sanıyorsunuz? yazık sizeeee...
her üniversite mezunu iş bulmak zorunda değil diyerek ne kadar akıl dolu insan olduğunu gösteren durumdur.iyi aferin sana üniversite açtında, insanlara iş sahası var mı.onu bunu özelleştirceğine adam gibi iş sahası kur, istihdam sağla.o özelleştirdiğin şirketlerden hangi birisi bu ülkede istihdam sağlayan işletme kurdu.Hepsi karlı ve stratejik olarak önemli olan işletmeleri satın aldı.

(bkz: dağılın şimdi)
hiçbiri keraneden hallice üniversiteler değillerdir. öyle olanlar için:

(bkz: büyük şehir üniversitelerinin fuhuş yuvası olması)
ilk mezunları önlisans düzeyinde geçtiğimiz akademik yılda(2009 haziran da) vermiş, lisans düzeyindeki ilk mezunlarını gelecek akademik yılda (2011 haziran ayında) verecek (istisnalar hariç, yani inek tabir edilen birkaç öğrencinin erken mezun olmasını saymazsak) olan üniversitelerdir.
tamamen yanlis politikalarin urunleridir bu universiteler.

neden mi?
universite mezunlarinin issiz kalmasini falan bir yana birakalim oncelikle.
bir devlet dusunun ki adi turkiye cumhuriyeti olsun, ve bu devlet yonetimi, yani akp iktidari, surdurdugu ekonomik ve sosyal politikalarla mevcut istihdam duzeyini istenilen boyuta getiremesin.
potansiyel hasilanin o kadar uzagindayiz ki uretime katilmayan tum uretim elemanlarimiz; kaynaklarimiz, emek gucu, beyin gucu, hammadde vs, olmasi gereken duzeyin cok cok altinda bir durumda.

birakin issizligi bir kenara, asgari ucret aclik sinirinin 1/3une ve yoksulluk sinirinin yaklasik 1/5ine denk geliyor. is sahibi olmak da vatandas acisindan pek bir sey ifade etmiyor yani. devletin kurumu aclik sinirini acikliyor, ayni kurum bu sinirin altinda yasayan vatandaslarin ulke toplam nufusuna oranini acikliyor, ve benzer bir kurum da asgeri ucreti belirliyor, zam oranlari vs dusunun simdi. memura, emekliye zamlar.

simdi dusundugunuz bu devlette ve devletin basindaki iktidarda carpik giden birbaska konuyu akliniza getirin; sosyal devlet ilkesi. son iki yil icinde benim hesabima gore dogal gaza %250ye yakin zam geldi. dogal gaz kullanan memura iki yilda toplamda %10 gibi bir zam geldigini de dusunursek. bu oranti devam ettigi muddetce issizlik falan sorun olarak kalmiyor artik. sefalet? aclik? banglades de mi yasiyoruz ulan?

simdi konuya donelim. bu hukumet, akp hukumeti, bilmem kac milyar dolarlik yatirim yaparak yurdun dort bir yanini universitelerle donaltiyor. amac? universite mezunlarimiz cehaletten kurtuluyor, hepsi birer sosyal veya bilimsel alanda soz sahibi oluyor, ya da tam anlamiyla birer kalifiye eleman oluyor desek, tamam her yer universite olsun. ama, e be pamuk helvam, canim akepem, ama biz hala aciz? bak vatandasina, ben su an eldivenlerle yaziyorsam bu cumleleri sorumlusu ben miyim? usuyoruz sayin hukumetim. bizi de gorun biraz.

yeni universite acmak icin ayirdigin kaynaklarin yarisini, mevcut kalifiye elemanlarin uretime katilabilmeleri icin harcasan, yatirimlar yapsan, ekonomimiz kendisine yeter bir hale gelme yolunda ilerlese, ithalat biraz kisilsa, ihrac etmeye baslasak. sonra bu istihdam duzeyi artik bize yetmemeye baslasa ve yeni universiteler, yeni istihdam kaynaklari acarak uretimimizi daha da guclendirsek sizce de fena olmaz mi?

ama yok, biz elektrigi suyu olmayan koylere bulasik makinasi dagitarak ne kadar ileri goruslu oldugumuzu gosterdik. universite konusunda da ilericiligimiz kendisini gosteriyor demekte israr ederseniz, kusura bakmayin ama ben sizden, ak icraatlarinizdan ve pamuk gibi biyiklarinizdan hic mi hic haz etmemeye devam edecegim.

oysa ne guzel baslamisti, ilk once abdullah gul basbakandi, sonra recep tayyip erdogan in siyaset yasagini kaldirildi, ardindan siirt milletvekilleri istifa ederek sandalyeler bosaltildi, bosalan sandelyeler icin yeni secim, ve cuuuk!! ne oldu? emine erdogan in memleketinden, chp nin de destegiyle, recep tayyip erdogan millet vekili secildi. ve iste her sey boyle basladi.

sonra? abdullah gul un de cumhurbaskani olabilmesi icin cumhurbaskanini da halk secti sayenizde. neden? yasama-yurutme-yargi arasindaki gucler ayriligi ilkesine ne oldu? hani burasi bir hukuk devleti ya, o acidan soruyorum ben.

yaklasik bir yuz yildir biz turban tartisirken, gectigimiz yil, abd ve rusya arasinda yeniden soguk savas ruzgarlari esmisti, hatirlarsiniz, kutup dairesindeki madenleri hangimiz alip da isleyecek diye. ve iste biz hepsinden ulu, musluman cocuklari olarak en buyuk gorevimiz olan turbani tartisiyoruz. yeni acilan universitelerimize yeni rektorler atiyoruz, istanbul universitesine recep tayyip erdogan in aile doktoru rektor olarak seciliyor, bunu protesto eden ogrenciler uzaklastirma aliyor falan filan. ama biz hala demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletiyiz.

iste boyle arkadaslar, bizler, onumuze atilan yemleri, kürt acilimi, yeni universiteler, secim yardimlari, turban, davos, imf ve benzeri bircok gundem konusuyla kafamizi patlatirken birileri ikinci dilim ekmeklerine yag ve bal surmeye basladilar bile.

ahmet necdet sezer in cumhurbaskanligi suresince yapilan toplam kosk harcamalarinin nerdeyse bes(5) kati, yalnizca bahce duzeni icin harcandi, hayrinusa gul ve abdullah gul efendilerimiz sayesinde. haberiniz var mi?

siz hala, universiteler acildi, biz cehaletten kurtulduk, yavas yavas ekonomimiz de duzelir elbet diyorsaniz, size hassiktir demek istiyorum.

ha, hepimiz aydin, elit, arastiran, okuyan insanlariz ya, gercekten merak ediyorum kaciniz buraya kadar okudu bu satirlari.

ama olsun, kemalistler cuntaci oldu, laikler dinsiz oldu falan, siz de yaziyorsunuz ne guzel.