bugün

61 darbesinde derdest edilen gn.kurmay başkanıdır. ilk ve sondur zannımca.
editium:karıştırmışım la 60 darbesiymiş.
darbe sonrası tüm rütbeleri sökülen genelkurmay başkanı. rütbesi orgeneral iken er e düşürülmüştür.
mustafa rüştü erdelhun paşa allah rahmet etsin osmanlı döneminde doğmuş görev yapmış kurtuluş savaşında çarpışmış atatürk ün kıymetli silah arkadaşıdır aynı zamanda da cumhuriyetimizinde mimarlarındandır.kendisi kıyamete kadar telinle anılacak olan 27 mayıs olayında türk silahlı kuvvetlerinin şerefli bir üyesi ve genel kurmay başkanıydı, bu zat o tarihte 66 yaşında orgeneral rütbesiyle neredeyse o zaman ki ömrünün tamamını silahlı kuvvetlere hizmetle geçirmiş, aynı zamanda ingilizce, fransızca ve japonca bilen entelektüel de bir komutandır.Her insanın hatası kusuru noksanlıkları olur kimse mükemmel değildir. 27 mayıs 1960 müessif haksız ve yersiz darbesini yapanlar, kendi komutanlarına sokak kabadayısı gibi alçakça zalimce edepsizce davranışlarda bulunmaları onların ne kadar zavallı ve kanlarından şüphe edilmesi gerektiğini göstermektedir.erdelhun paşa yanlış yapmamıştır velev ki yapsa bile türk örf adet ve binlerce yıllık silahlı kuvvetler geleneğimize göre bu yaşlı ve en yüksek rütbeli komutanlarına ve amcaları yaşındaki bir insana böyle davranılır mı? ama makam ve mevki hırsı, edepsizliği şiar edinenler için bu durum çok kolay bir davranışdır.ancak tarih 27 mayısçıları hep ihanetle, yanlış yapmakla, devleti değil kendini düşünen olarak anarken. mustafa rüştü erdelhun paşa başta olmak üzere hak etmedikleri bir muameleye maruz bırakılan aziz vatan evlatlarını hep minnet, şükran ve rahmetle anacaktır
27 mayıs askeri darbesinde genelkurmay başkanlığından erlik statüsüne düşürülmüş askerdir.
şu günlerde tuzukurugillere hatırlatılması gereken paşadır. askeri sevip sevmediklerini bir zahmet açıklayıversinler.
tutuklanan ilk genelkurmay başkanıdır.
aziz üstel' in 09.01.2012 tarihli star gazetesi yazısıdır:

--spoiler--
Genelkurmay Eski Başkanı, Emekli Orgeneral ilker Başbuğ mahkemece tutuklandı ya, gazetelerin kimi;ilk kez bir genelkurmay başkanı tutuklandı; manşetiyle çıktı. Peki, 27 Mayıs 1960;da tutuklanan Genelkurmay Başkanı, Orgeneral Mustafa Rüştü Erdelhun ne olacak? Onu saymıyor muyuz? Yoksa hepten unuttuk mu 27 Mayıs Devrimi'ni !

Efendim, Rüştü Paşa dönemin Genelkurmay Başkanı'ydı, emekli değildi yani! Ve Yassıada da akılalmaz saygısızlıklara göğüs gerdi, ada komutanı Albay Tarık Güryay'ın tokadını bile yedi, ipe sapa gelmez suçlar, tükürükle karışık, yüzüne haykırıldı! Ne yaptılar, daha üç gün öncesine değin karşısında hazır ola geçen sözde silah arkadaşı kimi subaylar hatırlar mısınız? Rütbelerini söktüler, Birinci Dünya Savaşı' nda genç bir teğmen olarak cephelerde savaşmış, 1921 de Anadolu'ya geçmiş, Kurtuluş Savaşı'na katılmış, istiklal Madalyası, Harp Madalyası, iftihar Madalyası, Mecidiye Nişanı, Alman Demir Haç Nişanı, Kore Meziyet Nişanı sahibi Orgeneral Erdelhun'u er olarak yargıladılar ve de Savcı Ömer Altay Egesel, idamını istedi! Neden mi? Valla Egesel'in de nedenini doğru dürüst bildiğini sanmıyorum!

Paşa, Yassıada yargılama sürecinde, Mahkeme Başkanlığından bir istekte bulundu; askeri mahkemede yargılanmak istediğini söyledi:Hükümetin umumi siyasetine genelkurmay başkanı olarak katılmam ya da sorumlu olmam gibi yasal bir görevim yoktur. Adalet Divanı'nın takdirleri ya da görevsizlik kararıyla askeri mahkemede yargılanmak istiyorum. Savcı Egesel ayağa fırlar bu isteğin yersiz ve temelsiz olduğunu söyler. Paşa'ya yöneltilen en ağır ve de idama mahkum olmasına neden olan suç kışlada Demokrat Parti propagandası yapmaktır. Erdelhun bu suçlamayı şöyle yanıtlar: Ben tugaya veda için gittiğimde DP propagandası yapmadım. Benim üzerinde durduğum şey, ordunun hiçbir biçimde siyasete bulaşmamasıydı. Tabii bazı olaylar vardır, gençlik vardır, subaylar, askerler sürekli heyecan içindedir. Ordu bu ülkede düzeni korumak ve savunmakla yükümlüdür. Bu sırada NATO Konseyi toplanmıştı. Çok duyarlı bir dönemden geçiyorduk. Bu nedenle subaylara siyasete hiçbir biçimde bulaşmamalarını önerdim. Devletin kendi lehlerine düşündüğü birçok konuda onları aydınlattım. Asla DP propagandası yapmadım, Demokrat Parti' den söz etmedim. Ancak Paşa, ne kadar Demokrat Parti'li olmadığını anlatmaya çalışırsa çalışsın, gene de idama mahkum edilecekti. Duruşma boyunca savcı ona, er Rüştü kalk bakalım ayağa! diyerek aklınca aşağılamaya çalıştı. Paşa hiç sesini çıkarmadı, onurundan ödün vermedi. Ve idama mahkum edildi. Ne var ki 15 Eylül 1961 de Milli Birlik Komitesi kararınca cezası ömür boyu hapis olarak değiştirildi. Rüştü Erdelhun Paşa yaklaşık bir yıl da Kayseri Cezaevi'nde yattı. Sonra, Devlet Başkanı Cemal Gürsel, kendi yetkisini kullanarak Refik Koraltan'dan Samet Ağaoğlu'na değin 13 kişiyi affetti. Bunlardan biri de Rüştü Erdelhun Paşa'ydı. Hapisten 1964 yılında çıktı ve istanbul da evine kapandı.

Yassıada'nın izlerini ömrünün sonuna değin belleğinden silip atamadı, siyaseten ve toplumdan soyutladı kendini. Demokrat Parti'li olmakla yargılanmış ama hemen hemen bütün siyasi partilerden gelen önerileri geri çevirmişti, Genelkurmay Başkanı, Emekli Orgeneral Rüştü Erdelhun.

Devlet yıllar sonra, darağacına yolladığı Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın itibarlarını iade etti. Erdelhun Paşa'nın, 9 Kasım 1983 tarihindeki cenazesine de yüksek düzeyde askerlerin katılımıyla bir tür özür dilendi. Bugün tutuklanan ve yargılananlar için bir an önce Allah kurtarsın diyeceğiz elbet ama Rüştü Erdelhun dan da Allah'ın rahmetini esirgemeyeceğiz.
--spoiler--
görsel
27 mayıs darbesinin 52.yılında hatırlanması gerekenlerden birisi de, 27 mayıs 1960 tarihinde haksızlığa uğramış değerli bir komutan, onurlu, şerefli ve altı dil bilen demokrat bir asker, mekanı cennet olsun.
(bkz: vatan haini)
günümüz şakirtlerince sahiplenilen ve zaman gazetesi tarafından anıları yayımlanan demokrat parti yalakası bir genelkurmay başkanı.
bunun bir boy ufağı ise ragıp gümüşpala'dır, o da menderes aşığıdır ve adalet partisi'nin kurucu genel başkanıdır.
milli birlik komitesi tarafından tutuklanan ve yassıada yargılamaları neticesinde "vatana ihanet"ten dolayı idama mahkum edilen rüştü erdelhun, 1964'te cemal gürsel'in tavsiyesi üzerine affedilmiş ve hapis cezası sona erdirilmiştir.

kendisini kimse durduk yere yargılamamıştır.
en bilinen icraatı adnan menderes beyefendisi ile birlikte imza attıkları ve türkiye'yi abd'nin arka bahçesi, sömürgesi haline getiren ve abd'ye kafasına estiği zaman türkiye'ye müdahale imkanı tanıyan "5 mart 1959 tarihli vatana ihanet antlaşması"dır.
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
türkiye'nin sahip olduğu en kaliteli ve geniş ufuklu askerlerden birisidir.
1960 darbesinde işkence ve hakaretlere maruz kalmış genelkurmay başkanıdır.
http://tr.wikipedia.org/w...%BC%C5%9Ft%C3%BC_Erdelhun

(bkz: kahraman)
askerlik yapmış olan herkesin de bileceği üzere, bu görevdeki en büyük ayıp "üstlerine karşı gelme-isyan" dır. hiçbir yerde bunun affı-mazur görülmesi sözkonusu değildir, tabii muz cumhuriyeti kıvamındaki ülkeler hariç.

bu mikrobun bulaştığı ordular (yani askerin politika yapması) asıl işlevlerinde çok güçsüzleşir. dünyanın her ülkesinde darbe yapan orduların asıl işlevlerinde ne kadar yetersiz durumlara düştükleri çok kolayca görülebilir.
zaten atatürk te bu durumu bizzat gözlemlediği için yeni devleti kurduğunda ilk işlerinden biri ordunun politikadan ayrılmasını sağlamak olmuştur.

maalesef bizim ordumuzda bu ahlaki sorun 1909'dan buyana birkaç defa sözkonusu oldu. 1909'da darbe ile padişahı deviren ordu hızlı şekilde politize olup kendi içinde bölündü, ve 1912 balkan savaşında utanç verici mağlubiyetler aldı. bu konu araştırılırsa balkan savaşı sırasında rakip siyasi pozisyondaki subayların karşı görüşteki subayların birliklerini adeta düşmana teslim eder tarzda davrandıklarının çok örneği görülebilir.
eğer karşımızdaki ülkeler savaşı kazanıp kendi içlerinde paylaşım kavgasına girmeselerdi, 1. balkan savaşı sonunda istanbula girebilecekleri kesinleşmişti.

yakın zamanlardaki 1960 ve 1980 darbeleri, 1971 yarı-darbesi ordunun disiplinini, subayların mesleki ve sevk-idare kapasitelerini büyük ölçüde düşürmüştür.
nasıl olmasın ki, generaller yüzbaşılara selam durup tekmil verir hale getirilmişti.

1980 darbesi bu yönden biraz farklıdır.
darbe emir-komuta zinciri içinde yapılmıştı, ordu içinde politik parçalanma-rekabet görülmüyordu, ancak sonradan bunun sadece görünüşte olduğu, ordudan atılan yada pasifize edilen subayların çok yüksek sayıda olmasından anlaşıldı.
ayrıca bu son başarılı darbe orduda politizasyonu kalıcı biçimde yerleştirdi: herşeyin tek geçerli ölçütü belli çerçevede "atatürkçülük" olarak belirlendi; mesleki yeterlilik, çalışkanlık, zeka, ahlak... hep önemsiz detaylar haline indirgendi.
asıl dallarında çok parlak oldukları halde yukarıdan belirlenen atatürkçülük kıstaslarına yeterli ölçüde uymadıkları düşünülen subaylar çöp edildi, ortalık atatürkçü geçinen ama mesleki kalitesi vasat altı olanlara kaldı.

sonraki 1997 yarı-darbesi ve 2007 "sanal darbe girişimi" de bu yapılanmanın sonucudur.

son 5-6 yıldır (belki de bu kuruluşa karşı tezgahlanan balyoz-ergenekon gibi oprasyonların da etkisiyle) tsk yeniden yapılanıyor, içlerindeki politize olmuş unsurları kenara itmeye çalışıyor gibi.
göründüğüne göre asıl olması gereken forma ve pozisyona girme yolunda, yani asıl işlevlerine odaklanma ve siyasi hedefler gütmeme şeklinde.

birkaç hafta önce yaşanan (aslında kıytırık bir operasyon olan) süleyman şah mezarının nakli sırasındaki bir resim, bu konuda ümit veriyor; artık kirli bir dönemin geçmişte kaldığını düşündürüyor: masada asıl amir olan başbakan, yanında işin teknik sahibi olan gkb, kuvvet ve ordu komutanları; beraberce işi takip ediyorlar.
her ne kadar sözkonusu iş oldukça basit bir operasyon olsa da, şekil itibariyle başbakanın amirliği, generallerin de işi asıl yürüten kişiler olarak işbirliği bu tabloyu değerli kılan. yani gelişkin bir batı ülkesindeki gibi.
ustafa Rüştü ERDELHUN / Orgeneral - Top.1330 (1914) - b - 10

23 Ağustos 1958 - 27 Mayıs 1960

Türk Silahlı Kuvvetlerinin 10'uncu Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Mustafa Rüştü ERDELHUN, 1894 yılında Edirne'de doğmuş, 1914 yılında Harp Okulundan mezun olmuştur.

Topçu birliklerinde Takım Komutanlığı ve Yaverlik görevlerinden sonra izmir Silah Komisyonunda görevli iken, 2 Nisan 1921 tarihinde Anadolu'ya geçerek Millî Orduya katılmıştır. 1923 yılına kadar çeşitli birliklerde görev yapmış, 1926 yılında Harp Akademisini kurmay subay olarak bitirdikten sonra; 8'inci Tümen Kurmay Başkanlığı, Muhafız Bölük Komutanlığı, Harp Akademilerinde Öğretim Üyeliği, 61'inci Sahra Topçu Alayında Tabur Komutanlığı, Genelkurmay Karargahında Şube Müdürlüğü, Tokyo Askerî Ataşeliği, 43'üncü Sahra Topçu Alay Komutan Yardımcılığı, Roma ve Londra Askerî Ataşeliği, 42'nci Topçu Alay Komutanlığı ve 121'inci Motorlu Topçu Alay Komutanlığı görevlerini yürütmüştür.

1945 yılında Tuğgeneralliğe terfi etmiştir. Tuğgeneral rütbesi ile 15'inci Tugay Komutanlığı ve Genelkurmay Eğitim Yarbaşkanlığı yapmış, 1947 yılında Tümgeneralliğe terfi etmiştir. Tümgeneral rütbesi ile Genelkurmay Eğitim Daire Başkanlığı, 6'ncı ve 51'inci Tümen Komutanlığı ve MSB istanbul Tetkik Kurulu Üyeliği görevlerinde bulunmuş, 1952 yılında Korgeneralliğe terfi etmiştir. Korgeneral rütbesi ile Tokyo irtibat Heyeti Başkanlığı, 18'inci Kolordu Komutanlığı ve Genelkurmay II'nci Başkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra 1956 yılında Orgeneralliğe terfi etmiştir. Orgeneral rütbesi ile 2'nci Ordu Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevlerini yürütmüş, 23 Ağustos 1958 yılında atandığı Genelkurmay Başkanlığı görevinden 3 Haziran 1960 tarihinde emekliye ayrılmıştır.

1'inci Dünya ve Kurtuluş Savaşı'na katılmıştır.

Orgeneral ERDELHUN; Harp Madalyası, iftihar Madalyası, istiklal Madalyası ile Mecidiye Nişanı, Alman Demir Haç Nişanı ve Kore Meziyet Nişanı sahibidir.

Bayan Vasfiye ERDELHUN ile evlenmiştir. ingilizce, Fransızca ve Japonca bilmektedir.

9 Kasım 1983 tarihinde vefat etmiş, Ankara'da Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir.
Kaynak: tsk.tr