bugün

türkiye'nin giderek aldığı durumu özetleyen kavramdır. nereden çıkardın bunu diyorsanız hükümetin ve akp yöneticilerinin demeçlerini, mülakatlarını, röportajlarını bir inceleyin bakalım doğru mu değil mi anlarsınız. isterseniz birkaç örnek verelim;

• başbakan devletin valilerinden, kaymakamlarından bahsederken "benim valim, benim kaymakamım" diyorsa,
• bu valiler, kaymakamlar "abant platformunda" sağda solda çıkıp cumhuriyet'in akp öncesi dönemlerini yerden yere vurma cesaretini gösterebiliyorsa,
• tunceli valisi örneğinde olduğu gibi milletvekili çıkarılamayan tek ilden milletvekili çıkarabilmek için elektriği olmayan köylere buzdolabı, çamaşır makinesi göndermek üzere devlet kaynakları seferber edilebiliyorsa,
• hükümet üyesi olmayan, akp genel başkan yardımcısı hüseyin çelik çıkıp "uludere'ye gitmek için helikopter isteyen chp genel başkanı kemal kılıçdaroğluna helikopter verseydik, bdp eş başkanı selahattin demirtaş istediğinde ona da vermek zorunda kalırdık" diyerek devlet olanaklarını partinin malı sandığını açıkça söyleyebiliyorsa,
• sayın başbakan'ın annesi merhume için türkiye genelinde camilerde devlet görevlisi imamlar dua okurken, bir başka partinin herhangi bir ismi için aynı hassasiyet gösterilmiyorsa bu ülkede parti-devlet ayrımı ortadan kalkıyor demektir.

oysa devlet tüm vatandaşlarındır, tüm siyasi görüşlerindir ya da en azından öyle olmalıdır. aksi takdirde 1900'lerin ilk yarısında bıraktığımız, akp destekçisi liberal tayfanın gözünün üstünde kaşın var mantığıyla her yaptığını eleştirdiği tek partili sisteme geri dönmüş oluruz ki; bunu demokrasi diye yutturmaya çalışmak da büyük bir yalandır. ve bu yalanlara sadece kendileri inanırlar, aklı başında, düşünen okuduğunu sorgulayan hiçkimse bu dolmaları yutmaz. bizden söylemesi.
oturanlar: bakan, parti il başkanı.
ayaktakiler: vali
görsel
(bkz: partili cumhurbaşkanı)