bugün

-1-

yaşamak istiyorum
yaşamayı bu soğumuş cehennemde
ölü bir dost gibi içim titreyerek düşünmek değil sade,
yaşamayı yaşamak istiyorum.

-2-

bu küfür küfür değil, bu küflü rüzgar,
bu silsilesini siktiğimin koridorlarına
demirli dosyalar gibi sıralanmış kapılardan
ayaklarımın dibine kadar sokularak
ve sezdirmeden üflüye üfüre
parmaklarımın uçlarını kemiren
bu kılları ağarmış fare
ne bilir, ne anlar ki çocuklardan haber vere!
hem verse de ne umurum!
ben ki müebbet muhabbete mahkûmum,
çocuklardan haber değil,
çocukları güneş kokan enselerinden koklaya koklaya öpüp
ısırmak istiyorum

-3-

bu uzaklardan ürüyen zağarlar ki şehirdir
üleşemiyorlar zaar gece denen kemiği,
erken o bed sesli avcı, ezân-ı muhammedî
önüne katıyor onca yezidi...
allah ekberdir! allah eksperdir!
lakin inliyor gene uykusunda mahir
ve hep böyle demeç verircesine sayıklayan şerifoğlu
o allahlığını bilsin, diyor, ben kulluğumu!
velhasıl:
bu her gece uykusunda bağırıp çağıran, ağlayan, gülen,
konuşan, isyan eden, yalvaran, küfreden, diş gıcırdatan
adem babalar arasında,
bu damsız damda,
bu havvasız havada
"saf şair" olamıyor adam,
sökmüyor sırf şiirsel yorum.
hani
ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum,
diyor ya nâzım,
ben de artık şiir düzmek değil, şiiri düzmek istiyorum

-4-

sen değildin görüş günü telörgüden görünen,
boncuklarla işlediğim suretindi o senin;
gölgenin güneşe nispeti, leylim...
hem seni ben, seni görmekle görmüş değilim,
görmedikçe gözlerinin gördüklerini tekmil:
sabahları çarşıya giderken, örneğin,
gece dışarda kalmış, üşümüş, tüyleri ıslak bir kedi gibi
nasıl ayaklarına sürtünüyor komşu arsadaki yeşil
ve tam köşeyi dönerken, ıhlamurların orda
eteklerini beline sokmuş -vallahi-billahi ha!-
nası' tıpkı esma'nım gibi çamaşır yıkıyor sahi!..
görmedikçe gördüğün bu mucizeleri,
görmedikçe senin gözlerinle evreni,
göremiyorum ki dünya gözüyle seni...
hem ben sana bişey söyleyim mi yavrum,
ben aslında seni görmek filan değil,
düpedüz seni istiyorum!

-5-

bunlar ki hıyaneti battaniyeden yatan
ve yataklarının tiftiği muntazaman mütehassıs hallaçlar
tarafından atılan,
o düşleri azgınların yorgun yorganları,
alları ve dallarıyla bit-tamam serilmişler güneşe,
betonların üzerinde melûl-mahzun bir neş'e...
bunlar ki yorgan yüzlerinin düzüne inmiş dağ laleleri,
bunlar ki silahtan tecridedilmiş yaban sünbülleri,
bunlar ki zararsız hale getirilmiş bir bölük menevşe
ve şuncağızlar...'ın papatyaları işte!
anılar ki önlerinden her geçişte
islanmış mayıs böcekleri gibi üzerlerinde
acem acem geziniyor gözlerim...
ama kader diye bir bok varsa eğer,
keder değil elbet benim kaderim,
ve anılar ki madem anasıdır yaşanacak delikanlı anların,
bugün bu: kuburda kokuşsam da yarın
çiçek dağlarında seyirtecek seyrim,
değil mi ki burnumda tüten toprak kokusudur devrim!

-6-

yaşamayı yaşamak istiyorum, demşitim,
neylersin ki bu damda bu dem
ayaklarımla uyaklarımda zincir,
böyle topal koşmalarla geçiyor günlerim,
oysa -medhetmek gibi olmasın kendimi ama-
yaşamım benim en güzel şiirim.

can yücel
can babamın yazdığı, adamın ağzına yüzüne çatır çatır sıçan şiirdir. *