bugün

nikahlı eşten olmadığı, cariye çocuğu oldukları için doğru önermedir. ancak cariye hukukunu bilmek icap eder.

edit: başlık başıma, tanım yok.
ali rıza demircan, yazdığı "cariyeler ve sömürülen cinsellikleri" isimli kitabında "cariyeler ile evlilik dışı cinsel ilişkinin haram olduğunu" yazmıştır. kitabın 116. sayfasındaki 5 ayet ile bu hususa dair delil de sunmuştur.

doğru ise padişahların çoğu fuhuş yapmış oluyor.

http://www.alirizademirca...murulen_Cinsellikleri.pdf
özellikle şakirtler için çok zor bir durumdur. yukarı tükürseler bıyık aşağı tükürseler sakal.bu iddiayı reddetseler aynı zamanda yıllardır pompalanmış zina tanımını da reddetmiş olacaklar.kabullenseler saltanat düzenine olan sevgilerini yok saymış gibi olacaklar.nereden bakarsan bak zor bir durum.
yine aynı padişahlar türk değillerdir. bunun bir öneminin olmadığı su götürmez bir gerçektir ama gelgelelim o padişahların devletinin türk diye nitelendirilmesinin doğruluğu tamamen tartışmaya açıktır.
iddiayı ortaya atanın padişah veya şehzade olduğu varsayılırsa doğru olabilecek önerme.

Ayrıyeten aynı kişinin akıl sağlığının da yerinde olduğunu kabul etmek gerekir.

Koskoca imparatorluğu yönetenler bilmiyor yani neyin ne olduğunu. 600 sene boyunca da hiç kimse bu yaptığımız yanlış dememiş ne ilginç.
osmanlı padişahlarına yönelik bir hakaret cümlesi.
veledi zina olanların ayna psikolojisiyle ortaya attığı, "lafa bakılır laf mı diye, söyleyene bakılır adam mı diye" gerçeğinden yola çıkarak daha fazla muhatap olunmaması gereken önermedir.
atatürk gibi padişahlar da mükemmel olmadığından doğru olabilecek düşüncedir.
edit: eksile yavrum eksile. atatürk mükemmeldi tamam. ölmez o zaman demi ölümsüzdür mükemmelse. ondan sonra dindarlar atatürk e küfür etti diye bağırıyorsunuz. ne küfrü, ne kötü lafı var burda da eksiliyorsun? derdin nedir yavrum senin? atatürk ya da padişahlar mitoloji tanrıları mı? istanbul da zaten kanatlı atın sırtında fethetildi, kurtuluş savaşında cyclops lar ordumuza yardım etmeseydi işimiz zordu dimi? asıl sizin gibi zihniyetler varken işimiz zor. şu eksileyen iki kişiden biri ilerde başbakan olsa sövdüğümüz rte yi mumla ararız, net.
genleri bunları düşünüp yazanlardan daha temizdir.
padişahların pirüpak olduğunu düşünen kadir mısıroğlu fanlerinin içini yakacak söylem. tarihi namus meselesi olarak değerlendirmeyi bırakırlarsa kendileri için iyi olur.

ayrıca, başlık belli ki hakaret etmek ve ortalığı karıştırmak için açılmış. 500 yıl öncesini bugünmüş gibi değerlendirmek de çok mantıklı değil. osmanlı öyle aman aman bir şeriat devleti değildi çoğu zamanda, sarayın hukuku çok farklı gelişmiş. modern türkiye'ye miras kalan bir devlete böyle basit şeylerden saldırmak da hoş değil.
evet halkı süründürüp türlü türlü ahlaksızlıklar yapan padişahlardır.
(bkz: bunu anana sorsana bizans sı)
Bir görüştür.
(bkz: kadınlar seks kölesidir)
bir döl israfının tespiti.
Nikahsız? Amk sanki nikah kıyan kadının veled i zinalarına anlattığı mesele gibi ele alınmış.
Ne biliyorsunuz nikahsız olduğunu?
Bence kanıtsız sebepsiz bunu iddia edenler veled i ..... ?
Zina demeyelim şeytana yenilmişlerin yaptığı işe zina denir alışkanlık yapmışlara değil.
ayıp lan öyle denir mi? O ne demek öyle ayıp. Ayıp yani. Çok ayıp. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki ayıptır. Yoktur öyle bir şey. Densizlik etmiş Nurşen Mazıcı.
Diye bağırdılar veled i zinalar.
Dedi, oruspu çocukları.
bu konuda padişahlık sisteminin kötüye kullanımı olarak düşünüyorum. hem onlarca çocuk yap sonra başa biri geçsin hepsini katletsin zevk için çocuk yap iktidar için kardeş öldür.
Yalan mı?
Ama Osmanlı sevdalı minik din tüccarları bunu da işlerine geldiği gibi yorumlayacakları için bizim üzerine laf söyleme eforu sarf etmemize gerek yok.
bugün bütün batı ülkelerinin durmadan önümüze engeller çıkarmasının nedeni; osmanlının geri geleceğinden korkmalarıdır. osmanlı padişahları batı devletlerinin veled i zinalarını dize getirmiş, bozguna uğratmıştır. osmanlı padişahları islam ve kültür medeniyetiyle yetişmiş birer Ahlak timsalidirler. ahlaksızlık tufanına tutulduğumuz bu asırda bi veled i zinanın böyle bi başlık atması da osmanlının geri geleceğinden duyduğu "göt korkusudur".
Nikâhlı mı nikâhsız mı diyerek on saniyede çocuğun piç olduğuna karar veren anasından fena fırlamış kişi söylemidir. Bu kadar basit mi lan bu işler?
Tavuk bile su içerken Allah'a bakarmış, bence sen de bir dene koçum, orada kaya gibi oturmuş taş parçam.

Piç demek anası babası nikâhsız demek değildir. Bu hayatta evlenmeden tek bir erkekle ve çocuğun babasının kim olduğunu bilen kadınlar da var. Olm hiç mi Hülya Koçyiğitli filmler seyredip hayallerle uslanmadın la?

Piç ne demek biliyor musun? Hani bazı kadınlar vardır, affedersin burada karı demek isterim ki öyledirler. Hah işte o kadınlar o kadar çok ve aralıksız heriflerle yatarlar ki, hamile kalarak çocuğun kimden Ali'mi yoksa Veli'den mi olduğunu bilemezler. Çocuğun babası belli değildir, hah işte senin gibilerin hatırına o'na piç denir o zaman. Mutlu musun şimdi hıyar?

Çocuk çocuktur, kaderini kadınlar ve adamlar biçer, masumdur bu yüzden bu söylemin altında ezilmemelidir. Her çocuğa bir Ayhan Işık çıkıp gelmez üzmeyelim lan kimseleri. Bu sözcükler azalarak bitsin.

Ez cümle : Herkesin bildiği şarkıcı Emrah'ın oğlu var. Annesi nikâhsız doğurup büyütmüş. Ne diyoruz kendisine? Evlat, annesinin can parçası.

insan olun lan biraz dürzüler!
Tüm bunları, bir kadınla birlikte olmak için sadece "gönül rızası" isteyen, kerhane, meyhane, pavyon sahibi çağdaşlar mı söylüyorlar. Ulan dışarda bir tek bakire kız bırakmadınız hala mı osmanlı yı kötülüyor sunuz? Kölelik, islamiyetle mi başlamıştır? tabiki hayır… Peygamber efendimiz as’a, peygamberlik gelmeden önce de (bütün dünyada yaygın olduğu gibi) Arabistan da kölelik yaygındı…

Kölelik, islamiyet ile kaldırılmıştır.

islamiyette, Savaş esirliği vardır.

Kölelik ve savaş esirliği farklıdır… Bu ayrıntı gözden kaçırıldığı için, islamiyetin köleliği kaldırmadığı sanılır.

Esirlik, genelde savaşların sonucuydu… Bu konuda öncelikle Kuran’ı kerim’in savaşı destekleyen ayetleri var mı, onu inceleyelim… Savaşı desteklemiyorsa, savaş esirliğini de desteklemiyor demektir..

Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever.

Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır. (Mümtehine,8,9)

Ey Muhammed! iman edenlere söyle: Allah’ın cezalandıracağı günlerin geleceğini ummayanları şimdilik bağışlasınlar. Çünkü Allah her kavmi kazandıklarıyla cezalandıracaktır. (Casiye, 14)

Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (maide 89 )

“sizinle savaşanlarla Allah yolunda siz de savaşın. Ama sınırları asla aşmayın. Allah haddi aşanları sevmez” (hac suresi 39 )

Rabbim, ancak karşı taraf savaşa zorladığında ya da saldırdığında savaşa izin veriyor ama burada da ölçüye dikkat edilmesi gerektiğini özellikle vurguluyor…

Ayetlerden de anlaşıldığı gibi, sadece ganimet elde etmek amacıyla savaşmayı, yaradan müminlere haram kılmıştır…

Bu sebeple, ben süper güç oldum, etrafımdaki bütün zenginliklere sahip olmalıyım mantığıyla hareket edemez müslüman… Günümüz savaşlarının en büyük sebebi, ganimet ya da günümüz deyimiyle zengin alt yapı kaynakları olan ülkelerin bu kaynaklarını ele geçirmektir…

Peygamber efendimiz as döneminde de savaşlar kaçınılmazdı…Müslümanlara zulüm, işkence uygulanıyordu ve yurtlarından atılmışlardı…

Bu savaşlardan birinde Hz, Hamza’nın nasıl öldürüldüğünü hatırlarsınız… Ölmüş bedenine yapılanları…

Böylesine çetin geçen savaşların sonunda bile Allah, esir alınabilmesini şarta bağlamıştır… Mutlak galibiyet zorunluluğu… Bu da savaş esirliğini zorlaştırıcı bir hükümdür…

Hiçbir peygamberin, yeryüzünde ağır basmadıkça (kesin zafere ulaşıp üstün gelmedikçe) esirleri olması layık değildir. Siz dünya malını istersiniz, oysa Allah ahireti kazanmanızı murad eder. Allah azizdir, hakimdir. (enfal suresi, 67)

Şöyle bir soru aklınıza gelmiş olabilir? Kadınlar da esir olarak alındılar mı? Alındılar ise bunun ne gibi bir amacı vardı?

Müslümalarla savaşmışlarsa esir alınırlardı… Amaç karşı tarafı barışa zorlamak, gerektiğinde esirleri takas edebilmekti… Bazılarının mantıksızca yorumladığı gibi bayanların zevk için kullanılması amaç değildi…

Allah, geçmiş kavimleri bu tür ahlaksızlıkları yüzünden helak etmişken, savaş sonucunda alınan esirlere bu şekilde yaklaşılmasına nasıl izin versin?

Bu konuda ki en büyük yanılgı,” islamiyet öncesi dönemim” bilinmemesinden kaynaklanıyor… Cahiliye döneminde erkeklerin sınırsız kadınla evlenme hakkı vardı… Yine o dönemde kurulan panayırlarda bayanlar aleni satılıyor ve fuhuş yapılıyordu… Hatta kabe’nin etrafında insanların çırılçıplak (kadın, erkek) tavaf yaptıklarından kaynaklar bahsediyor…

Peki Allah, alınan esirlere nasıl davranılmasını emretmiştir… Ayet, bu soruyu akıllar da şüphe bırakmayacak şekilde anlatır…

“Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah’ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. (Muhammed suresi 4)”

Yukarıda ki ayetten de anlayacağınız gibi Rabbimin ilk öğüdü esirlerin karşılıksız olarak salıverilmesidir… ikinci olarak da fidye karşılığı serbest bırakılmalarıdır…

O zaman ki şartlar içerisinde fidyesini ödeyemeyen esirlerin konaklama ihtiyacını karşılayacak barınaklar olmadığı için, esirler Müslümanların evlerinde misafir ediliyorlardı… Aslında bu dahi çok enteresan… Sizi savaş anında öldürecek olan birini, siz, savaş sonrası evinizde ağırlıyorsunuz…

Kim günümüzde evini savaş esirlerine açar ki? Hatta evini açmakla kalmamışlar, sadakalarından da onları faydalandırmışlar… Bakın hangi sebeplerle…

“Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri islâm’a ısındırılacaklar), köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. “Tevbe suresi, 60

“Evlenme imkanını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde (hürriyete kavuşmalarında kendileri için) bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah’ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir. “Nur suresi 33

Ayette geçen mükatebe’nin anlamı, esirin kendi başına çalışıp kazancını biriktirebilmesidir. Bu sayede esir; kendi fidyesini ödeyip, özgür kalabiliyordu…

Ayrıca;

“Bir mümini hata ile öldürenin yapması gereken, bir esiri hürriyetine kavuşturmak ve ölenin ailesine bir diyet ödemektir…nisa 92

“bilerek yaptığınız yemini bozmanın kefareti ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisiyle on fakiri doyurmak veya giydirmek yahut bir esiri özgürlüğüne kavuşturmaktır…maide89

Ona iki yolu gösterdik. Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi. Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir? Köle azat etmek, Veya salgın bir kıtlık gününde yemek yedirmektir, Yakınlığı olan bir yetime, Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula. Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır. (Beled 10-17)

Aranızdaki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi davranışta olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir. (Nur suresi 32)

Siz de görüyorsunuz ki verdiğim altı ayetin hepsinde, esirlere karşı müminlerin iyilik yapması esas… Ayrıca yaradan, iyi davranışta olanları “evlendirin” diyor… Sahipleri onları odalık olarak kullanıyor olsa, ve Allah buna izin vermiş olsa, yaradan onları “evlendirin” buyurur mu?

Sizce bu hükümleri getiren Allah, cariyelerin bir meta gibi kullanılmasına izin verebilir mi?

Şimdi gelelim cariyelikle ilgili ayetlere…

Ve onlar ki, iffetlerini korurlar, Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir. ( Müminun 5,6)

“Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla (evlenin). işte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur..(nisa 3)

24. (Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah’ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar indirim için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.

25. içinizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan imanlı (genç) cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilmektedir. Hep aynı köktensiniz (insanlık bakımından aranızda fark yoktur). Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartı ve sahiplerinin izni ile onları (cariyeleri) nikâhlayıp alın, mehirlerini de normal miktarda verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınların cezasının yarısı (uygulanır). Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcıve esirgeyicidir (nisa 24 ,25)

Şimdi bir parantez açıp Ali rıza Demircan’dan önemli bir alıntı yapmak istiyorum…

“Bakara 219 da alkollü içkilerde büyük günah olduğu, fakat cüzi faydalar da bulunduğu açıklanır. Nisa 43 de sarhoş iken namaza yaklaşılmamasına vurgu yapılır. Maide 90 da ise alkollü içkiler, şeytan işi bir pislik olduğu kesin bir dille açıklanır. Şimdi yasaklayıcı hükümler varken, nahl suresinin 67. Ayetine dayanılarak alkollü içkilerin helal olduğu söylenebilir mi? Söyleyebilen bir alim var mı?

Cariyelerin evlendirilmesini konu alan nur suresinin 32 ile onlarla evlenilmesini öğütleyen nisa suresinin 3, 24 ve 25. Ayetleri ortada iken, nikah konusuna değinmediği için müminun suresinin 5-6. Ayetlerine dayanılarak kişinin cariyesiyle nikahsız ilişkiye girebileceğini söylemek, hiç şüphesiz islam’a ve onun kitabı Kur’an ‘a aykırılıktır, iftiradır…”

Alkolle ilgili örneği paylaştım sizlerle… Şimdi verdiğim ayetlerden ilk olarak “nisa suresi 25. Ayeti okursak”, orada çok açık ve net ifadelerle Allah, cariyelerle “evlenmeyi” 6 şarta bağlamıştır.. (Mustafa islamoğlu bir yazısında nisa 25 ayetiyle ilgili: “Eğer cariyelerle evlenmeden de yatılabiliyorsa, evlenmeye ne gerek var? Ayet bunu niçin talim etsin.”)

Hür kadınlarla evlenme gücü olmayacak.
Evlilik için sadece “Müslüman cariyeleri” seçebilecek…
Velilerinin/sahiplerinin izni alınmadan cariyelerle evlenilemez.
Cariyelerin iffetli olması
Mehir verme zorunluluğu
Böyle bir evliliği ancak zinaya düşme korkusuyla yapmak…(zinaya düşme korkusu, bir cariye ile giderilebildiğinden yalnızca bir cariye ile evlenilmeye izin verilmektedir… Ali rıza Demircan)
Bu ayetten, eğer kişinin maddi durumu iyiyse, cariye ile evlene-me-yeceği hükmü de çıkıyor… Hür bir kadını eş seçmek zorunda…

Ayetin bitiş cümlesi ise, gerçeği görmek isteyenler için açık ve net…

Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır…

Yani, hür kadınla evlenmeye gücün yetmiyorsa, imanlı bir cariye ile de evlenebilirsin… Hür kadınlardaki gibi mehirini vererek tabi…

Fakat sabretmeniz daha hayırlıdır, buyuruyor yaradan… Söz konusu evlilik olduğunda dahi…

Bir kişinin cariye ile ilişki yaşayabilmesi için evlilik şartı aranmasa, kişi sınırsız cariyesi ile sınırsız ilişki yaşıyor olabilse “sabretmesi” gereken ne olacak?

Yine Nisa suresi 3. Ayette dört kadına kadar izin verilirken de, “adaletin gözetilemeyeceği endişesiyle” tek bir eş veya tek bir cariye ile “evlenilmesi” öğütlenmektedir… (bazı meallerde nisa 3. ayette “yetinin” ifadesi kullanılsa da, bu ifade Kur’an da yoktur…)

Nisa suresi 24. Ayette geçen bir konuyu belirtmekte fayda var… Evli harp esiri kadınlarla evlenilmesine izin verilmesi, meselesi…

Öncelikle bilmemiz gereken bir nokta var…Cariyelerin kendisiyle yapılacak evliliği reddetme, iste-me-me gibi hakları vardı… Hadislerde evlenmeyi reddeden cariyelerin örnekleri vardır…

Hatırlarsanız Nur 32 de hem hür, hemde köle ve cariyeden bekar olanların evlendirilmelerini buyurmuştu yaradan… Amaç, toplumun her kademesinde zinanın olmadığı sağlıklı bir toplum yapısı oluşturmak…

Nisa suresi 24 Ayetin bu kısmı; Eşleriyle tekrar birleşme şansı olmayan (örneğin, din olarak müslümanlığı seçtiklerinde, eşleri onları istemeyebiliyordu.. Biliyorsunuz, Babaların, kendi öz evlatlarını bile müslüman oldukları için evlatlıktan sildikleri bir dönem) cariyeler için söz konusudur.… Cariye, kendi de isterse evlilik teklifini kabul edip evleniyordu… (Tabi bu ayeti yine, nisa 25 de alt alta yazdığım altı şart ile birlikte okumak lazım… Güncelleme: Yazımın altına yapılan yorumlardan Özgür hanımın bu ayet ile ilgili yaptığı açıklamayı da burada palaşmak isterim…

“(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz CARiYELER MÜSTESNA, evli kadınlar da size haram kılındı…………………. (Nisa/24)

Burada da evlenmenin yasak olduğu kadınlar anlatılıyor, Nisa 23 ten itibaren evlenilmesi haram kılınanlar sayılıyor, en son evli kadınlar da size haram deniyor.Evli olmayanlar nikahsız mı helal olacak ki cariyeler nikahsız helal olsun“



Bir de Nur suresi 58 ayet var… Cariyeler, sanıldığı gibi evin sahibi tarafından odalık olarak kullanılıyor olsa, edep yerlerinin birbirleri tarafından görülmesi neden yasaklanmış olsun… Neden ev sahibinin yanına girerken üç defa izin istesinler? Evli eşler, birbirlerinin yanına girerken izin istiyorlar mı? Hayır…

Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. (Nur suresi 58)

Ne yazık ki peygamber efendimiz as dönemiyle azalan “esirlik”, Emeviler-Abbasiler döneminde tekrar ortaya çıkartılmıştır… Ve özellikle işlerine geldiği gibi aldıkları kararları sanki islam böyle emrediyormuş gibi sunmuşlardır… O dönemim içtihat yapan ulemaları da yaşadıkları baskı sonucu bu şekilde karar almaya zorlanmışlardır…

Kuran ayetleri tek başına değerlendirilemez. Bir bütünün parçasıdırlar… Yukarıda bahsettiğim bütün ayetleri bir araya getirdiğimizde ancak bu konu hakkında sağlıklı bir sonuca ulaşılabilir…
güncel Önemli Başlıklar