bugün

ankaranın son zamanlarda ki sıcaklığı ve orucun verdiği yetkiye dayanarak kendini pilot ilan eden yazarın yaptığı gaftır.

kızılaya giden bir otobüsteydim yine ama sıcaktan bayılmak üzereyim.
otobüsümüzü görseniz uzay mekiği gibi.
uzay mekiği gibi ama bir teyzenin üşümesinden ötürü klimalarımız kapalı.
yanımda ki kız da açmış müziğin sesini, arkada ki bayanın kucağında ki çocuk kulağıma su tabancasını sokup su sıkıyor.
otobüs hemen hemen dolu sayılır. sol tarafımda oturan çocuk yanımda ki kızı kestiği için sürekli göz göze gelip duruyoruz.
her neyse efendim otobüste bir kargaşa başladı biri şu tavan penceresini açabilir mi diye yalvardı bir genç abimiz.
yalvardı yalvarmasına ama kendisi 1 metre 46 cm olduğu için kendi yapamadı.
ayağa kalktım ve tam bir görev adamı gibi tavan penceresini açtım.
almanlar bunu bilerek mi yaptı bilmiyorum ama bu pencereler her açıldığına "şurakkhhhhhhhh" diye ses çıkartıyor.
tüm otobüs bana döndü ve başıyla yaptığım iyiliği onayladı.
tabi ayağa kalktığım için oturduğum yer kapıldı.
bir an ne olduğunu anlayamadım. sanki bütün bunlar birer numara gibi geldi.
bu arada bir kız yanıma yanaştı ve düğmeye basabilir misiniz dedi.
elbette diyerek biraz önceki yaptığım kahramanlığa bir yenisini ekleyerek düğmeye bastım.
bu hareketimden sonra otobüsün en havalı yolcusu ben oldum, bunu gözlerden anlayabiliyordum.
ancak ters giden bir şey vardı...
otobüsün durmuş olması gerekmiyor muydu?
kızın yüzüne baktığım da olanları anladım.
şöför durması gereken durağı fark edemedi maalesef.
ve yine tüm gözlerin bana çevrildiğini hissettim.
gerekeni yapmalıydım kaptanı uyarıp otobüsü durdurmalıydım ya da biri beni durdurmalıydı...

kaptaaaaaaaaan ! orta sahaaaaaa

acı bir fren sesiiii

uzun bir sessizlik...

kanımın vücudumda dolaştığını duyabilecek kadar büyük sessizlik...

kapılar açıldı, kızımız indi ve kapıların kapanmasıyla beraber otobüste bir kahkaha tufanı...

arkadan kelimeleri ancak seçebiliyordum;

"yok forvet huamınaa hahhaha" tarzı kelimeler ve gülüşmeler duyuyordum sadece.

ve ineceğim yere kadar öylece kalakaldım.

o yanımda dım tıs müzik dinleyen kız indiğimde yanıma geldi ve kulağıma;

"biz izmirliler her şeye başka isim takarız ama bu nedir be kardeşim puahahahaa" dedi.

ardından burada ki yolcularla dönüşte karşılaşamayı temenni ederek kızılayın kalabalığının arasında kayboldum...
bazı otobüslerin arka kapısı olmuyor ya, işte o zaman;

- kaptaaaaan arka kapıııı

dediğimde hep kendimi garip hiisederim. tamam ön kapıya göre arka kapı oluyor orta kapı ama ne biliyim sonuç olarak otobüsün ortasında o kapı. arka kapı demek anlamsızdır.
Dayak yemek isteyen değişik kişinin yapacağıdır.
allahını seven defansa gelsin demek gibi. iyiymiş.
Iyi niyetli insanlardir kendileri amacı insanliktir . swh

(bkz: kahkahaya boğan anlar)
bir piston indi veya düştü söylemi değildir. gülünür geçilir.
Tuttuğu takımın derbide yenilmesi sonucu insanin beyninde olusturduğu cümleciği bağirma eylemi.
kaptan müstakil bir yerde deyip "yok hamuğaa bi de şahsa özel deseydin" dalgaları kadar koyacağını sanmam..
Gece gece haykırtmıştır yurdum insanı.
kaptan orta asya diye bağırmakta vardır.
gülderen bir o kadar da düşmanımın başına gelmesini istemediğim durum.
hareketli geçen transfer dönemiden etkilenen yolcu repliğidir.
pek sık rastlanabilecek bir olay değildir.
Yüzyılın failidir.
Bastığında öten ve kaptanında inecek varmış deyip kapıyı açtığı butonu keşfetmemiş olan insandır. Artizdir ya da bağırmayı seviyodur.
Otobüste düğmeye basılıyor. Minibustür o.
şimdi beni güldüren bir giriş olmuş sözlüğe.. ayakta kalırsam orta kapı demeden diycem ben de bunu kaptan orta saha .;)
allahını seven defansa gelsin demesine ramak kalan yolcudur.
kaptanın kafasını karıştıran haykırıştır.
kaptanın kafasını karıştıran haykırıştır.