bugün

osmanlı'da saray ve çevresinin batı'ya karşı olan hayranlığı 16. yüzyılla başlar. savaşlar esnasında alınan esirlerin arasında müzisyenlerin de bulunması, osmanlı'nın batı müziğine karşı ilgisini artırmıştır. esir müzisyenler saraya alınıp, çalışmalarını burada (özellikle) geleneksel sanat müziği üzerinde yapmaları doğrultusunda zorlanmışlardır. (saray çevresinin düşüncesine göre, bu şekilde geleneksel sanat müziği batı karşısındaki itibarını yükseltebilecekti.) oysa tek sesli müzik dönemi batı'da çoktan etkinliğini yitirmiştir. osmanlı'da müzik üzerine etkili ve yaygın bir çalışma yapılamamış oluşu, (ancak 19. yüzyıl sonlarında) batı müziği-osmanlı müziği ikilemini doğurmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

osmanlı'da nota derlemelerinin ortaya çıkışı 17. yüzyıla rastlar. osmanlı'daki nota yazımı, harf notası sistemini kapsamaktadır. bu sistem, sanıldığı gibi osmanlı müzikçilerine özgü bir yaratım değil, araplar'ın yunanlılar'dan aldığı ve 9. yy ile 10. yüzyıllardan başlayarak kendi anlayışlarına göre şekillendirdikleri bir nota yazım türüdür. arap harf notası, sistemci okulunun kurucusu safiyüddin abdul-mümin el-urmevi sayesinde bu nota yazım sistemi yaygınlaşmış, oradan da osmanlı'ya geçmiştir.

36 perde için 12 harf

osmanlı tarafından kullanılan bu ilk nota yazımında, her arap harfinin notasal bir değeri bulunmaktadır. ecbed; bu notasal değerlere verilen addır. bu sistem, ebced, hevez, huddi ve kelemen diye sıralanan arap harflerinin ayrı bir sesi karşılama esasına dayanır. seslerin ne kadar süre çalınacağı ise harflerin altına konan sayıların değeriyle belirlenmektedir. bu notalamada dizinin tamamındaki 36 perde için 12 harf kullanılmıştır. sistem soldan sağa doğru yazılır ve okunur.

osmanlı sarayında icra edilen müziğin yazıya geçirilme düşüncesi, 17. yüzyılla birlikte daha da yoğunlaşır. ebced sisteminden tam anlamıyla istediğini bulamayan saray müzikçileri, bu sefer ali ufki nota yazım sistemine yönelirler. kimi müzik araştırmacıları ali ufki'nin türk olduğunda ısrar etmektedirler, oysa ali ufki adıyla anılan kişi esasen lehli bir müzisyen olup, adı alberto boboviç bobowski ya da leo-politano babowski'dir. iv. mehmed tarafından saraya alınmıştır. lehçe dışında fransızca, almanca ve latince dillerini de iyi konuştuğu bilinmektedir. latince müzik üzerine kitapları bulunmaktadır. ayrıca, mecmua-i saz-ü söz (1650) adlı eserin de yazarıdır.

bu nota yazım sisteminde sağdan sola doğru giden, bir batı notası benzeri sistem oluşturulmuştur. notalar, dizeğin birinci çizgisine "cim" sözcüğünü karşılayan "c" harfi konulmak şartıyla yazılır. üç adet bemol işareti kullanılmıştır. özel bir natürel kullanılmadığından ötürü diyez sesler eski halini alsın diye yine bemol işareti kullanılmıştır.

17. yüzyılın sonuna doğru bu sistemden de vazgeçilip, kantemiroğlu nota yazım sistemine geçilir. aslında bu sistem hiç de yeni değildir, harf notasının, yalnızca yeniden canlandırılma isteğinin sonucudur. sistemi gündeme getiren kişinin ikinci ismi kantemiroğlu değil dimitrie cantemir'dir. romanya'nın yaş şehrinde 1673 yılında doğmuştur. romence dışında arapça, farsça, slovence, yunanca, rusça, almanca ve fransızca dillerini bilir. cantemir, 2. ahmed tahta geçince saraya alınmıştır. öğretmenleri rum tanburi anjelik ve ahmet çelebi'dir. 1710'da boğdan beyi olmuş, 1711'deki prut sefiri esnasında çar büyük petro tarafından geçmiş, daha sonra da çar'ın himayesinde senatör olmuştur. 1727'de harbov'da ölmüştür.

dimitrie cantemir'in nota yazım sistemi sağdan sola doğru yazılır ve okunur. arap harflerinin altlarına, belirttikleri seslerin uzama sürelerini gösteren rakamlar konulduğundan, bu sistemde, herhangi bir karşıklığa yol açmamak için diğer sistemlerden ayrı olarak harflerin noktalama sistemi kullanılmamıştır. ezginin başına, makama ve usüle ilişkin bilgiler yazılır. ayrıca haneler ve ekler (zey) sağ tarafta satırbaşında yazıyla gösterilir. ezginin bitmiş oluşu hitam (son) yazısıyla karşılaşıldığında anlaşılır. ezgilerin nasıl çalınacağına ilişkin şöyle bir yöntem izlenir: ağır bir ezgi için vezn-i kebir (andante), orta derece hızla çalınacak ezgi için vezn-i sagir (moderato) ve sürekli hızlı çalınacak ezgiler için de venz-i asgarus sagir (allegro) diye baş tarafa yazılır.

18. yüzyılın son yıllarında osman dede'nin torunu yenikapı mevlevihanesi şeyhi nasır abdülbaki dede (1765-1821) harf notasına olan ilgiyi biraz daha canlandırmayı başarmıştır.

19. yüzyılla birlikte osmanlı'da reformlar rüzgârı esmeye başlayınca, nota yazım sistemi de bundan payına düşeni almıştır. yani, harf notası sistemi gündemden düşmüştür. ardından 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren baba hamparsum'un nota yazım sistemi yaygınlaşmıştır. babası harputlu serkis olan hamparsum, limonciyan, ermeni kilisesi henandesi olduğundan bu sistemi oluştururken aklında ilkin "şaragan" denilen eski kilise ilahilerini yunan müziğinin etkisinden kurtarma yatmaktadır. fakat 3. selim'in bir nota yazım sistemi bulunması yönündeki emri üzerine, o da çalışmalarını bu yöne çevirmek durumunda kalmıştır.

bu sistem ermeni alfabesinin batı müziği nota yazımına benzetilmesiyle oluşturulmuştur. soldan sağa doğru yazılıp okunmaktadır. sistemde yedi adet işaret kullanılmıştır. seslerin uzunluğunu belirten simgenin bir yenisi gelmedikçe sesler aynı uzunlukta çalınmaya devam edilir. ezgileri, batı müziğinde ölçüsüne göre bölüm bölüm ayıran çizgi yerine, iki nokta üst üste (:) işareti kullanılmıştır. bitiş ise dörtgen oluşturacak şekilde dört noktanın birlikteliğiyle gösterilmiştir.

ancak tüm bunlar tam anlamıyla batılılaşmanın başlamasından önce olmuştur.

donizetti paşa'nın istanbul'a gelmesi ve mızıkayı humayun'un kurulmasıyla (1826) başladığı kabul edilen nota yazım ve basım çalışmaları, o yıllarda yurt dışında gerçekleştirilmiştir. osmanlı'da batı notası ilk olarak 1876'da (fransız subayların girişimleriyle oluşturulmuş nizamı cedid ordusu boru-trampet takımının etkisiyle) notacı hacı emin efendi tarafından yapılan bir basımda kullanılmıştır. osmanlı nota basımıyla ilgili bu ilk eserler: "suzidilara" ve "neveser" makamlarında iki fasıldan ve piyano partisyonlarından ibarettir. osmanlı devleti'nin sözü edilen yıllarda içinde bulunduğu politik çıkmaz müziğe de yansımış; müzik kurumlarının dağılmaları ve müzik eğitimindeki yetersizlik nedeniyle nota yazımı ve basımı da sekteye uğramış ancak cumhuriyetin ilanından sonra kurulan üniversitelerle birlikte tekrar ele alınmıştır.
güncel Önemli Başlıklar