bugün

milli eğitim bakanlığı'nın alt yapısını hazırlamadan uygulamaya geçtiği ve çuvalladığı "sosyal etkinlikler" adı altında yapılan derstir.
tiyatro grubu dahi olmayan okula tiyatro kolu seçilmekle başlayan çile.
(bkz: bir sosyal etkinlik olarak kol)
madalyona bir de diğer taraftan bakmak lazım: (by: batuhanyedek pt: piçin teki)

by: bu eğitsel kol dalgası da tam bir çile be!
pt: öyle deme abi, ben çok ekmeğini yedim onun..
by: nasıl?
pt: bu pınar var ya, onla ben ilk sınıfta trafik kolunda tanıştım..
by: hadi yaaa..
pt: 2. sınıfta deniz ve gizemle, 3'te de seval, ışıl ve arifle..
by: hepsi tamam da arif ne?
pt: ne biliyim araya karışmış.. zuhahaa*
zamanında benim gibi sınıf başkanlığına atanmışların * pek yaşamadığı çile.
her sene başında müthiş endişeyle seçimlerinin yapılmasını izlediğimiz, "hassiktir çevre kolu oldum ya çöp toplatırlarsa" diye tırstğımız; lakin sene başında yapılan tırt bir toplantı dışında bir olayı olmayan çile.
ortaokul ve lisede benzer bir çile için (bkz: dönem ödevi)
ilkokul ve lisede daima seçimi yapılan fakat uygulamada faaliyeti hemen hemen hiç olmayan kol seçimi olayıdır.
ya spor kolu, ya satranç kolu, ya da kapı kolu falan olurdum. ilk o zamanlar sanki çok ulvi bir görevi yerine getiriyormuş gibi dötümüz kalkmıştı. sorumluluk sahibi falan olduğumuzu sanıyorduk. en az önemli, en hikayeden kol ise okul araç ve gereçlerini koruma koludur, bunun okul içindeki yeri ve önemi, ne gibi toplantıları olduğu, kol gibi muallaktadır.

(bkz: çok yanlış şeyler bunlar)
okuldan kurtulduğuna sevinmenin en büyük sebebidir. lisede bile vardı, öss'ye hazırlanıyoruz; koca koca adamlarız, kütüphane kolunda mal mal oturuyoruz öyle. sokayım koluna lan.
yıllar yıllar önce, kooperatifçilik kolu toplantısı,

- evladım, sen oku, sende bu kolla ilgili okunan bilgileri yaz bakim ?
+ peki öğretmenim *
20 dakika sonra,

+ bitti öğretmenim.
- vı vııı bu ne oğlum, daha yazdığın hiçbir kooperatif kelimesi birbirini tutmuyor. koparetif, kopratif, koopretif, kooparetif. ne akla girdin bu kola ?
+ ühüh ühüh öğretmenim ne işe yaradığımız bilmiyorum.

işkence işkence. şimdi yazarken bile "acaba yanlış mı yazdım ?" diye google da arattım ve bunu mu demek istediniz cevabını aldım.
o şimdi kulüp çalışması.
tarihten bir hüzün yaprağıdır. hadi şunu yapın anlayışının dışa vurumudur. maalesef eğitim sistemimiz dramatik bir biçimde yaşayan dünyanın hatta yaşayan türkiye'nin bile gerisinde kalmaktadır. adını sosyal kulüp yaptık çağı yakaladık.
öğrencilerin okul içinde abidik kubidik işlerde görev alması ve bu görevlerden çeşitli bilgi ve beceriler edinmesi, oynaması, zıplaması, sosyalleşmesi için; kısaca birey olabilmesi için omuzlarına bindirilen hafif görev ve yükümlülüklerdir.

çok harika kollar vardı yau.. mesela neler var bu eğitsel kollarda: beslenme kolu(diyetisyen olurlar), kütüphanecilik kolu(bilim adamı/kadını), bilim ve teknoloji kolu(astronot), kızılay kolu(yani), yeşilay kolu(greenpeace'ci), sivil savunma kolu(bodyguard), müzik kolu*, resim kolu(sanat adamı) vs. böyle gidiyor liste. yeni türeyen kollar da varmış, kardeşlerimden duymuştum; pulculuk kolu. ne güzel dünya valla! eğitsel kola bak, çapkınlık kokuyor! ne eğitsel.. akıbeti belli bu çocuğun.. erdal acar ne koluydu sanıyorsunuz??

amaaaa... bunların arasında, benim hayallerimi süsleyen beslenme koluydu! hoş ne kadar uğraştıysam da bir türlü beslenme kolu olamamıştım ya, içimde hep bi ukte olarak hayallerimde asılı kaldı.. hala bunun ezikliğini hissederim.. neyi cezbederdi bu kadar? neyi mi? ulan adamlar sınıf başkanından sonra ikinci otoriteydi sınıfta. * başkan yardımcıları her zaman arada harcanmıştır şimdi biribirimizi kandırmayalım. ama beslenme kolu öyle miydi? heyt be! ikinci teneffüs olduğunda gardiyan gibi dikilirlerdi kapıya da kimseyi dışarıya çıkartmazlardı! biraz faşist bir eylem ama bazen hocanın bile söz geçiremediği o sınıfı kontrol altında tutmak, hele o yaşta, her baba yiğidin harcı değildir. buradan aramızdaki beslenme kolu olan yazarları/okurları kutluyorum.. tabii işi hakkîyle yapabildilerse.

sınıftan dışarıya sadece birkaç kişi çıkabilirdi; onlar da kantinden beslenen* zengin çocuklardı. isimleri bile aklımda ulan! zeynep ve serdar.. ara sıra da duygu.. ne kin beslemişim lan! * onlar hariç herkes evden kızartma, zeytin, peynir ve domates ağırlıklı şeyler getirirlerdi. haftada bir gün börek getirebilene "bu da yakında kantinden alır." gözüyle bakılırdı, dışlanırdı bir nevi..

patates kızartması götürürdüm genelde, tabi o da ikinci tenefüse kadar o kabın içinde sertleşirdi, kaskatı kesilirdi o yağların arasında. yine de yerdim afiyetle. ekmek arası domates-peynir! var mı senin gibisi? *
bunların en babası spor koludur. hakikaten öyledir. sürekli top peşinde koşturduğun resmi ağızlardan bilinir. sınıfta yoklama alındığında yok olmanızın herdaim bir nedeni vardır. bütün sportif organizasyonları düzenlemekten sorumlu olursunuz. dolayısıyla bunlar için biraz zaman ayırmak gerekmektedir. hem eğlenip hem kol faaliyeti adı altında çok güzel zamanlar geçirilebilir. özellikle lisedeyken tek sahip olunası koldur. birde kafanıza göre 3 5 arkadaş buluduğunuzda tadından yenmez. okulun en aktif ve eğlenceli kolunu yarattığınız içinde herkezler bu kola hücum eder o ayrı. tabi beden eğitimi öğretmeniyle birazcık iyi geçinmeniz gerekmektedir. 2 günde bir toplantı yapıp(ve hep matematik dersinde), antrenman saatleri ayarlanıp, sınıflar arası turnuva planları yapılıp, liseler arası müsabakalar için yapılması gerekenleri belirleyip, okulun sportif malzeme eksiklerini karşılayıp durursunuz. hep aynı sorundan toplanan üyeler, halısahada, voleybol sahasında ve basketbol sahasında 3 lük yarışması, hatta smaç vurma uğraşları içinde rastlanır. müdürünüzde birazcık spordan hoşlanıyorsa imza atmayı bırakıp sizinle takılır. ceketini de voleybol filesinin direğinde unutabilir. eğitsel kol böyle geliştirilir insanlar böyle eğitilir.
hava gözlem kolu

allahım böyle ne idüğü belirsiz bir kola seçilmiş bütün çocukların akıl sağlığını korusun.Görevimiz de ne, hava durumunu takip etme, sanki bana neyse termometre ile ölçümler,parmak yalama yöntemiyle rüzgar yönü hesaplama vs. gibi şeyler.
o kulluklara da kıldım zaten kola kolluk takınca ne oluyodu sanki.
hayatın acı gerçekleriyle yüzleştimiz ilk anlarda birisidir. bir görev verirler ama ne işe yaradığını, yetkilerinin ne olduğunu, nelerle sınırlı olduğunu bilmezsin.

misal ben araç ve gereçleri koruma koluydum. tenefüslerde ekip arkadaşlarımla birlikte gidip okul bahçesinde ki arabaların başını beklerdik. (araç denilince aklımıza arabadan başka bir şey gelmiyo tabi) bahçede maç yapanların topu arabaya gelince gidip dalardık. ağzı, burnu kanayan olursa da hemen sağlık kolu görevlileri olay yerine intikal edip, yaralılara ilk müdahaleyi yapardı.

o zamanlar eğitsel kolların bize en büyük katkısı şüphesiz ekip ruhunu aşılamasıydı.
çarşamba günleri okulun son ders saati yapılan işkencedir. son sınıflar hocayı felan takmayıp test çözerler. çömezler ise büyük sınıflardaki kızları kesmekle meşguldürler.
güzel ülkemde göstermelik yapılan işlerden biri...
sivilleri bırakın kendini savunmayı bile bilmeyen zavallının sivil savunma koluna alındıktan sonra çektiği çiledir.
(bkz: seks kolu başkanı)
katkısı olmamakla birlikte gerçek birer çiledir.
son zamanlarda klüp adı altında yapılan işkence. ben de 3.sınıftayken anlamını bile bilmediğim "kooperatif" kolundaydım. güya kantini denetleyecekmişiz, pehh
hele bir de seçim yapılırken okula gitmemişsen kimsenin sallamadığı kolun başkanı olmak sana kalmıştır. kol gibi girer.

- mahmut hangi koldasın sen yavrum?
- spor kolundayım meliha teyze.
- meliha sizin çocuk hangi kolda?
- bizimki biraz aptal harika hanım gezi gözlem kolu başkanı.
ilkokulda bir hevesle seçilen ama senede bir kez toplantısına katılınıp unutulan türk eğitim sisteminin saçma çabası.
birde esprilerini yapan bıçkınlar vardı:
+mürteza bi kol seç yavrum.
-kapı kolu hocam ehuhehe.
klüpse onun adı onada bir espri vardı tabii:
+mürteza hangi klübü seçiyorsun yavrum?
-hocam mürteza kanal d çocuk klübünü istiyormuş ehuhe.
ortaokulda trafik kolundaki arkadaşlar okulun önünde trafiğe dur geç tabelalarını kaldırıyolardı. çocuğun birine araba çarpmıştı. işte türkiye deki trajikomik olaylara bir örnek...hahaahaha...