bugün

Özellikle elektrik üretimi için nükleer fizyon ya da füzyon ile oluşturulan enerji. Nükleer enerji tesisleri, atık tasfiyesi ve kaza tehlikesi açısından kaygı kaynağıdır.
http://www.milliyet.com.t...6/10/23/siyaset/asiy.html

Nükleer çağ kaçıyor

iTÜ'deki araştırma reaktörünü yeniden çalıştıracaklarını belirten Prof. Bayülken, 'Destek görsek, kanser hastaları için izotop üretebilirdik. O malzemelerin hepsi ithal ediliyor' diyor

SOHBET ODASI
DERYA SAZAK

DERYA SAZAK: Kapalı olan Triga II reaktörü 1 milyon YTL fonla yeniden devreye girecek. Türkiye 'nükleer çağın' neresinde?
AHMET BAYÜLKEN: Türkiye'nin atom enerjisi ile resmi olarak tanışmasının miladı olarak 5 Mayıs 1955 tarihinin alınması yerinde olacaktır. O tarihte ABD ile bu ülkenin ortaya koyduğu 'Sulh için Atom' programı çerçevesinde bir anlaşma imzalanmış ve Türkiye programa katılan ilk ülke olmuştur. Prof. Nejat Aybers, 1961'de iTÜ'de Nükleer Enerji Enstitüsü'nü kurduğu zaman üç hedefi vardı: Nükleer teknolojiyi Türkiye'ye getirerek bilim adamlarını yetiştirmek. Bu elemanların eğitiminde yararlanılacak araştırma reaktörünü kurmak. Ve sonunda bir güç reaktörüne sahip olmak. iTÜ Nükleer Enerji Enstitüsü'ne inşa edilen 250 kW th gücündeki Triga Mark II araştırma reaktörü 1979'da işletmeye açıldı.

'Kömür daha çok kirletir'
Reaktör ne işe yaradı?
Kapalı devre çalıştı. Sanayide yapılan bazı araştırmalara hizmet verdi. Asıl amaç nükleer çağı ıskalamamak için eğitim amaçlı başlatılan bu çalışmayı, güç reaktörüne dönüştürmekti.

Türkiye'nin nükleer çağa girmekte erken davranmakla birlikte 2000'lerde hayli geç kaldığı ortada. Bir de 'yılan hikâyesi'ne dönen nükleer santral projeleri vardır...
Türkiye 4 tane nükleer santral macerası yaşadı. ilk teklifler üzerinden hazırlanan rapor 1969 tarihlidir. Bu proje siyasi destek bulamadı. 1974'ten itibaren Akkuyu serüveni başladı. Sonuç alınamadı. 1980'lerde Özal döneminde Sinop'ta kurulacak santral üzerinde durulurken Kanada hükümetinin 'yap işlet - devret' modelini fazla riskli bulması üzerine proje kaldı. En ciddisi 1975 -2000 arasında Güney Kore'nin danışmanlığında yürütülen 'Akkuyu Santralı'ydı. Pek çok olay yaşandı, Ecevit sonunda iptal etti.

Neden nükleere karşı direnç var?
ileri sürülen sav nükleerin, kirleten bir teknoloji olduğudur. Bana göre kömür santrali çevreyi daha çok kirletir ve daha çok ölüme neden olabilir. Çünkü kömürün içinde çok az miktarda olmasına rağmen uranyum vardır. Yatağan'daki santral bu yüzden 'radyasyon alarmı' verir. Kirlilik alarmı değil. Neden? Kömürün içindeki uranyum dedektörleri harekete geçirir. Tamam nükleer santralleri tartışalım ama enerjinizi sadece kömüre, suya ya da doğalgaza bağlayamazsınız. Rusya vanayı kapadığı zaman donarsınız. Nükleere karşı olanlara şunu söyledim: O zaman televizyonları nızı mum ışığında seyredersiniz!
Dünyada bugün 441 tane nükleer güç reaktörü işletmede. 24 tanesi de inşa ediliyor. Türkiye'nin 2020'de ortaya çıkacak enerji açığının kapatılması için nükleer enerjiden yararlanılması kaçınılmaz gözüküyor. Alternatif seçenekler bu açığı kapatmada maalesef yeterli gözükmüyor.

2000'de dönemin başbakanı Ecevit'in iptal ettiği ihalede yolsuzluk iddiaları ortaya atılmıştı.
ihale şartnamesi hazırlanırken rahmetli Prof. Nejat Aybers ve Prof. Ahmet Yüksel Özemre ile birlikte görev almıştım. Çalıştığımız atmosfere yolsuzluk olayları yansımadı ancak bazı şüphelerim doğdu: ihale şartnamesini 900 -1000 megawata göre hazırladık. Bakanlığa kendim götürdüm ve ihale resmi gazetede yayımlandı.
Önerdiğimiz güç 1500'e çıkmış. 1500'e çıktığı anda siz bir tek şeyi hedefliyorsunuz. O teklife uyan konsorsiyumun henüz kurulmuş reaktörü yoktu. Çalışan bir reaktörü olmasında direndik. Hükümet projeden vazgeçti.

Nükleer güç reaktörleriyle silaha, yani bomba yapan teknolojiler arasındaki fark nedir? Türkiye'nin kurmaya çalıştığı nükleer santrallar günün birinde iran ve Kuzey Kore'deki gibi tehdit oluşturabilir mi?
Hiç alakası yok. Eğer siz bir güç reaktörü kuruyorsanız, diyelim ki 1000 - 1200 megawat bunun bir çalışma sistematiği vardır. Yüklediğiniz yakıtı içerde bir sene tutarsınız. Onu çıkartıp yine diğer üçte birini koyarsınız neticede reaktöre yüklenen bir yakıt üç sene kalır içeride. Bunun içinde oluşan plutonyumu siz bombada kullanamazsını z..

iran'ın bugün geldiği aşamada Tahran Üniversitesi' nde 1960-70'lerde bir araştırma reaktörü kurulmasıyla başlayan çalışmaların etkisi büyük. Türkiye'de sürdürülen araştırmalara gereken siyasi destek sağlansa nerede olacaktık?
Güç reaktörünü yapacaktı Türkiye. Nükleer camia içinde bildiğim kadarıyla kimsenin bu reaktörün çalıştırma politikasını değiştirip de plütonyum üretme gibi bir merakı olmadı. Bunun olabilmesi için ayrıca yakıt çevrimi tesisi kurulması gerekir.

'Türkiye'ye kurdurmazlar'
Türkiye'ye nükleer silah kapasitesine sahip reaktör kurdurmazlar yargısı var.
Kurduracakları nı sanmıyorum. Uranyum zenginleştirme tesisi neden kurdurmuyorlar? Çünkü herkesin aklında 'Türkiye yarın bomba yapar mı?' sorusu mutlaka vardır.

Türkiye'nin bunu yapacak insan kaynağı var mı?
Yeterli sayıda var. Türkiye'deki elemanlar doğal uranyumla çalışabilen Kanada reaktörlerinin yakıtlarını Türkiye'de yapabilirler. Yaptılar da. Eğer bir güç reaktörü kurulsaydı bir laboratuvarda ürettiğiniz yakıtı orada da üretebilirsiniz. Dolayısıyla o santralın en büyük avantajı şudur: Yakıt açısından dışarı bağlı olmazsınız.

Bunu karşılayacak uranyum rezervimiz var mı?
MTA'nın bugüne kadar yapmış olduğu çalışmalarda bilinen 10 bin tonluk bir uranyum rezervimiz var.

Ermenistan'daki santral güvenli değil

Çernobil faciasından yeterince ders alınmadı. Nükleer santraldaki kazanın olumsuz etkileri yirmi yıldır tartışılıyor, Karadeniz'de kanserden ölümlerdeki artışı o zamanki radyasyona bağlayanlar çoğunlukta.
Çernobil'i unutmadık ama Bulgaristan' da, Ermenistan'da aynı tip reaktörler çalışıyor. Ermenistan'daki sınıra 5-10 kilometre uzaklıkta. Türkiye'ye reaktör yapılmasın diyenler Kars ve Ardahan'ı gözden çıkarıyor demektir. O reaktör patlasın bütün o bölge gider. Hiçbir güvenliği yok. Çünkü bu reaktörlerin güvenlik sistemi yok.

'Deneylerde işe yarar'
iTÜ'deki araştırma reaktörü yeniden çalıştırılacak. Kapasitesi hakkında bilgi verir misiniz?
Bütün nükleer reaktörler, atom reaktörleri adına ne derseniz deyin adına bunların 2 türlü güç ölçümü var: Genelde reaktörler elektrik güçleriyle anılır. Araştırma reaktörlerinde ise tek bir tane birim vardı ısıl güç. Çünkü elektrik üretmiyorlar. Çekmece reaktörü 5 megawatlık ısıl kapasiteye sahiptir. iTÜ'deki 250 kilowat. Çekmece'den 20 misli daha küçük. Ancak üretilen bu ısıl enerjiyi kullanmayız. Araştırma reaktörleri füzyonda ortaya çıkan grama ve nötronları kullanır. Deneylerde işe yarar. 'Nötrografi' diye bir bilim dalı vardır, X ışınıyla çekilen filmler gibi biz de insan olmayan canlıların nötrografiyle filmini çekeriz. Bir bitkinin ya da kemiğin yaş tahlili, bir kanser kistinin nereye kadar yayıldığını bu laboratuvarda görebiliriz. Saç örneklerinden cinayeti bile aydınlatabilirsiniz.

Kanser hastaları için izotop üretebilirdik

iTÜ'deki reaktörün kapısına niye kilit vurulmuştu, şimdi neden açılıyor?
Kapanma nedeni, çalışanların lisanslarının sona ermesiydi. Lisanslar belirli bir süre çalışmazsanız düşer. iTÜ'deki reaktör 2002'den 2005'e kadar sustu. 2006'da depreme karşı güvenceli hale getirildi, lisanslar alındı. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'ndan onay bekliyoruz. Maliye Bakanlığı da laboratuvarlar için 1 milyon YTL veriyor.

Kaza riski var mı?
Hiçbir şey olmaz. Geçenlerde söyledim: Üstünde 30 sene yattım hâlâ yaşıyorum, hiçbir tehlikesi yok! Gerekli önlemler alındıktan sonra nükleer araştırma ve güç reaktörlerinin hiçbir sakıncası ve zararı yoktur.

Yeter ki 11 Eylül benzeri saldırılar olmasın diyorsunuz?
O tam bir cinayet olur. Yarın bir gün Türkiye'de kuracağınız bir nükleer santralın başına bir ziraatçıyı getirecekseniz hiç yapılmasın. Çernobil faciası bu işin riskini bilmeyen bazı insanların deney merakı yüzünden yaşandı.
Türkiye nükleer teknolojinin dışında kalamaz. Güney Kore ilk reaktörünü 1976'da kurdu, bugün 21 tane nükleer reaktör çalışıyor. Kobe'de deprem oldu şehir yıkıldı, 30 -40 kilometre ötede reaktör tıkır tıkır çalıştı. Biz bu tartışmalar yüzünden 10 - 15 yıl kaybettik.
Reaktörü yeniden çalıştıracağız. Hiç olmazsa üniversiteye ve sanayiye bir katkımız olur. Zamanında destek görsek, Çekmece'nin yaptığı gibi kanser hastaları için teşhis ve tedavide kullanılan izotopları da üretebilirdik. Çekmece ile rekabet olmasın diye o teknoloji alınmadı. Çekmece reaktörü de sonradan kanser alanından çıktı. Radyoizotop bölümü vardı kapattılar. Şimdi o malzemelerin hepsi ithal ediliyor. Zamanında Cezayir'e satıyorduk.

KiMDiR?

1970 iTÜ Üniversitesi Makine Fakültesi mezunu. Doktorasını, Sorbonne Üniversitesi' nde yaptı.
Viyana-Atominstitut 'da çalışmalar yaparak eğitim gördü. 1989 'da iTÜ Nükleer Enerji Enstitüsü'nde profesörlüğe yükseltilerek atandı. Enerji Bakanlığı'nda 1996 -2000 arasında bakanlık danışmanı olarak görev yaptı.
Tema Vakfı'nın olayla ilgili basın bülteni şu şekildedir:

TEMA'dan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne 19 Ocak 2007 tarihli Çağrı

Türkiye'nin Önceliği Nükleer Enerji Değil, Enerji Verimliliği ve Yenilenebilir Enerji

'Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve işletilmesi ile Enerji Satışına ilişkin Kanun Tasarısı', sivil toplum kuruluşlarının karşı çıkışına rağmen TBMM Çevre Komisyonu tarafından kabul edildi.

TEMA Vakfı, 555 TEMA Temsilci ve Gönüllü Sorumlusu, yaklaşık 300.000 gönüllüsü ve milyonlarca destekçisi ile Türkiye'yi etkileyecek enerji tasarılarıyla topraklarımızın ve doğal varlıklarımızın korunması bakış açısından son derece ilgilidir ve gelişmeleri yakından takip etmektedir.

TEMA Vakfı, Greenpeace Akdeniz ve Elektrik Mühendisleri Odası 17 Ocak 2007 tarihinde TBMM Çevre Komisyonu'nda 'Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve işletilmesi ile Enerji Satışına ilişkin Kanun Tasarısı' ile ilgili görüşmelere katılmıştır. Sivil Toplum Kuruluşlarının karşı çıkmasına rağmen nükleer yasa tasarısı TBMM Çevre Komisyonu'ndan geçmiştir.

Nükleer Enerji, Türkiye için Bir Gereklilik Değildir

TEMA Vakfı Genel Müdürü Dr. Uygar Özesmi, Türkiye için nükleer enerjinin bir gereklilik olmadığını TEMA gönüllülerinin ve destekçilerinin tepkisini çektiğini, TBMM'nin ve hükümetin kamuoyunun ve sivil toplumun sesini dinleyerek nükleer enerji için öngörülen destek ve yatırımların enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjilere yönlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Türkiye Yol Ayrımında

Greenpeace Akdeniz Enerji ve iklim Kampanyası Sorumlusu Hilal Atıcı; Türkiye önemli bir yol ayrımındadır. 'Türkiye, Avrupa ve ABD'de pazar bulamayan nükleer endüstrinin can simidi mi olacak, yoksa çevresel maliyetleri en az olan barışçıl yenilenebilir enerjiler ve enerji verimliliğine mi yönelecek? Biz Türkiye'nin Ortadoğu'da barış için adımların atılmasında liderlik yapabilecek bir ülke olduğuna inanıyoruz' dedi.'

Rüzgar enerjisi için yapıldığı gibi, diğer gerekli araştırmalar yapıldığında Türkiye'nin 2030 yıllarında dahi yeterli olabilecek kaynağının var olduğunu söyleyen Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Ulusaler ise 'Son rüzgar potansiyeli tespiti ile 2020 yılı hedeflerinde 3080 Mw. olarak yer alan tespitin 9000 Mw. rahatlıkla çıkartılabileceği söz konudur. Dolayısıyla sisteme 6000 Mw. rüzgar enerjisi ilave edileceğinden; 4500 Mw.'lık nükleer enerji santrallerinin kurulmasından vazgeçilmelidir' dedi.

Nükleer Enerji Değil Verimli ve Yenilenebilir Enerji

TEMA Vakfı Genel Müdürü Dr. Uygar Özesmi; 'TEMA Vakfı 28 Haziran 2006 tarihinde düzenlediği enerji çalıştayı ile konunun uzmanları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı'nın da katılımıyla enerji önceliklerimizi belirledi. Bu kapsamda ülkemiz ve TEMA Vakfı için en önemli öncelik enerji tasarrufu daha sonra da biyokütle enerjisi ile güneş, rüzgar ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarıdır.' dedi

Kaynaklar Verimlilik ve Yenilenebilir Enerji Projelerine Yönlendirilsin

TEMA Vakfı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nı nükleer enerji için öngörülen destek ve yatırımları kamuoyunda ve sivil toplum kuruluşları arasında tartışmasız kabul gören yenilenebilir enerji teknolojilerine ve üretimine yönlendirilmesi çağrısı yapmaktadır.

TEMA VAKFI
doğru işleme sokulduğu zaman dünyanın en verimli enerji kaynaklarından biri olur nükleer enerji santrali. ortalama bir hidroelektrik santralinin senede ürettiği enerji bir kaç haftada üretilebilir. ancak bakımı oldukça zordur. gelişmemiş devletlerin kullanması oldukça tehlikeli olan enerji türüdür. zaten gelişmemiş devletler genelde silah amaçlı olarak kullanırlar nükleer maddeleri***. insan ırkını oradan kaldıracak kadar kuvvetli olan bu tür böyle ellerde gezmemelidir. sonu olur insanlığın.
nükleer enerji santralleri temel olarak termik santrallere benzer. termik santrallerde kömür yakar suyu ısıtır ve enerji elde edersiniz. havayı kirletirsiniz. bacalara ne kadar filtre takarsanız takın insanları öldürürsünüz. nükleer enerji santralleri ise suyu ısıtmada genelde fisyon u kullanırlar. atomlar parçalanır ve ortaya çıkan enerji ile su ısıtılır. ortaya çıkan enerji termik santrallerdekinden kat ve kat fazladır. atıkları ise zorunlu olarak uzaya gönderilmelidir. toprağa gömerseniz toprağı öldürürsünüz. gün gelir toprak kızar ve o atıkları kusar, o zaman çernobilden farklı olmaz.
nükleer enerji sadece enerji üretiminde kullanılmalıdır. bu zaten tüm dünyanın istediği şeydir. bunu yapıcak olanlar da bu işe önem verecek olanlardır. benim ülkem daha hidroelektrik santrallerine bakamazken nükleer enerji santrali kurmaya kalkarsa ben karşı çıkarım. doğrusu da budur.
bir an önce elde etmemiz gereken enerji çeşidi. *
nükleer enerjide bir santral in sağılığı açıdan en çok korkulan şey bir kor erimesidir. zira ışınlanmayı yapan maddeler de radyoaktiftir ve sürekli olarak ısı ve radyoaktivite yayarlar. bunların soğutulması içinse hızlı bir soğuk su akışı olur ve kor erimesi engellenmeye çalışılır. 1971 de yapılan testlerde radyoaktif maddelerin bulunduğu bölgeye püskürtülen suyun daha kor a gelmeden buharlaştığı tespit edilmiş ve bunu soğutmanın imkansız olduğu düşünülmüştür. zira bir kor un sıcaklığı 1200 derecelere kadar varır. ancak 10 sene sonra yapılan 50 testin de hepsi olumlu sonuç vermiştir. amerikada yıllardır tartışılan, çernobilden önce, three miles island olayında soğutucu uzun bir süre soğuk su gönderememiştir. kor erimesine 30 dakika kalmıştır. facia ya değil.

ancak önemli bir nokta da şudur ki kor erimesi gerçekleştikten sonra radyoaktivitenin insanlara bir zararı olmaz. zira bir kor erimesi olması çok düşük bir olasılıktır. insanların kafasında hep "nükleer enerji santral"lerinin havaya uçması, radyoaktivitenin etrafa yayılması vs vs gibi korkutucu planlar olur.
ancak her 2 haftada bir bir nükleer santralde kor erimesi olsa toplam 1 senede bir atom bombasının yaptığı etkiyi yapabilir.

nükleer santraller red alert 2 deki gibi kolay patlayan şeyler değildir. dışları güçlendirilmiş çelik ile kaplıdır. zynı zamanda nötron kalkanları da bulunur ki olası bir nötron bombardımanında ters etki yapıp da radyoaktivite yi bozmasın. zira hatırlayacağız ki 1944 te amerikan uçakları üzerilerine gelen füzeleri bu yolla yanıltıyorlar, nötron bombardımanına tutarak füze uçağa erişmeden patlamasını sağlıyorlardı.
nükleer enerji santrallerinde dış katmanın sağlam olmasının nedeni bir kasırga olur da santral havaya uçar değil, içeride bir aksaklık olması durumunda dışarıya hiçbir şekilde radyasyon yaymamaktır.

çernobil bir hataydı. bu olayda nükleer reaktör ün sorunlu olması asıl neden değildi. asıl sorun teknisyenlerin büyük hatasıydı. çernobilin patlamasına neden olan madde radyoaktif değil, teknisyenlerin salaklıkları yüzünden yükselen ısının soğutma suyunu direk buhara çevirmesi nedeniyle oluşan bir basınç patlamasıydı.

edit: iyi de kardeşim bu entrynin nesini anlamadın? kıt mısın bu kadar?
türkiye'de üretilmek için santrali yapılırsa, nükleer atıkların çöp tenekelerine atılacağından korktuğum enerji çeşidi.
türkiye'nin bir an önce üretmeye başlaması gereken enerji çeşidi.

hem nükleer teknolojiye geçmiş olacak, hem de ileride ortaya çıkacak muazzam enerji ihtiyacını karşılamış olacak.
rüzgar, dalga, su, doğalgaz, petrol, linyit ve bilimum tüm enerji üretilebilitesi* kaynakların hepsi kullanılsa dahi 2020'de enerji açığı oluşacağı yapılan araştırmalar sonunda ortadadır. ayrıca, şu anda enerji üretimimizin yüzde 40 kadarı ithal doğalgazdır ki bu "enerjide dışa bağımlılık" demektir, istediğimiz dışa bağımlı bir türkiye mi, yoksa kendi ayakları üzerinde duran bir türkiye mi?

bugün dünyanın pek çok ülkesinde çatır çatır kullanılırken ülkemizde bazıları hâlâ inat ediyorlar, bunları anlamak mümkün değil. çernobil olmuştur evet ama ciddi ihmaller var orda, hem de eski teknoloji idi. bize yapılacak olan yeni teknoloji olacak ve garantili.

üstelik, nükleer teknolojiye geçmiş olacağız, mesela tıp alanında yaygın olarak kullanılıyor bu teknoloji...
nükleer bombadır. enerji bakanının türkiye de ki elektrik üretiminin yetersizliğinden dem vurması ve alternatif enerji aramak yerine seneye ülkemize iki tane nükleer enerji santrali yapılacağını duyurması.

(bkz: nükleer yasa tasarısına hayır) *
(bkz: nükleere inat yaşasın hayat) *
(bkz: nukleer enerjinin korkunc yuzu)
havayı en az kirleten enerjidir. riski sadece patlamasıdır.
nükleer enerji bir bomba mıdır? ya da nükleer enerji ne kadar güvenlidir?
bu tip sorular, fiziğin f sini okumamış, anlamamış; lisede tüm sayısal derslerinden çakozlamış bir milletin en büyük korkusunu da içinde barındırır niteliktedir.
nükleer enerji tehlikelidir.(!)
tarihin ilk devirlerinden beri insanlar bilmediği şeylerden korkmuşlardır. hatta onlara tapmıştırlar. sebebi ise gayet basit:
insan bilmediğinden korkar.
cehaletin diz boyu olduğu, herkesin her şey hakkında yorum yapabildiği, kah kahve köşesinde vatan kurtaran siyasetçi, kah tribünde en mükemmel futbolcu, kah imam kah papaz olduğu memleketimizde nükleer enerji hakkında ilkokul terk veyahut fizikle, nükleer enerji ile alakasız bir üniversitede okuyan insanların yorum yapmasına şaşmıyorum.

bak yavrum. nükleer zararsızdır.

her düzenek ve her makinede olduğu gibi tedbirsiz olunduğu durumlarda tehlikeli olduğu aşikardır. tıpkı trafik kazası, tıpkı elektrik çarpması gibi. lakin bu, o şeyin zararlı olduğu anlamına gelmez.
bir kaç teknik terimle zararsız olduğunu aktarayım:
nükleeer santralin kalbi denile core, yani fisyon olaylarının oluştuğu, nükleer enerji elde etmede kullanılan elementinin (uranyum gibi), çekirdeklerinin bölünmeye uğradığı yere su gönderilir. bir taraftan soğuk giren su, yanma sonucu açığa çıkan su buharlaştırılarak elektrik jeneratörüne gönderilir ve elektrik elde edilir.
şimdi sorun şu: fisyon olayı bilindiği gibi; Bir nötronun, uranyum gibi ağır bir element atomunun çekirdeğine çarparak yutulması, bunun sonucunda bu atomun kararsız hale gelerek daha küçük iki ayrı çekirdeğe bölünmesi tepkimesidir. Fisyon sonucunda ortaya çıkan nötronların, ortamda bulunmakta olan diğer fisyon yapabilen atomların çekirdekleri tarafından yutularak, onları da aynı tepkimeye sokması ve bunun ardışık olarak tekrarlanmasıdır.
bu tekrarlanma kontrolden çıkarsa reaktör açığa çıkan enerji ve ısıdan ötürü aşırı ısınacak, core erimeye başlayacak veya patlama yapacaktır.
bu duruma ne sebep olur, bu nasıl önlenir?
çekirdek bölünmelerinin yani reaksiyonların aşırı artması, her bölünmeden sonra salınan nötron ve bunun diğer bir çekirdekle eşleşmesi ve yeni bir reaksiyon oluşturması, yani bu döngü kontrol edilmezse tehlikelidir.
bunu önlemek için coreun içinde moderatör denilen reaksiyonu kesen nötron yavaşlatıcıları bulunur. bu gerekli görüldüğünde yavaş yavaş santralin kalbine indirilerek reaksiyon sayısı azaltılır yani açığa çıkan enerji yani ısı düşürülür.
peki bu durumun gerekli olduğu zamanlar nasıl tespit edilir?
nükleer santralin tehlikeli olabileceği durumu nasıl tayin ederiz?
nükleer santralde güvenlik için çok önemli bir kaç terimden biri kritik nokta dır.
kritik nokta, dört çarpan bağıntısıyla bilinir. (sözlükde kullanılan editörün sembolleri gösterememesinden ötürü formülasyonu yazmıyorum.) ama kısaca anlatmak gerekirse;
kritik nokta eğer 1 ise, reaktöre oluşan ve yakılan nötron sayısı eşittir. yani oluşan nötron sayısı eşittir enerji ve ısı derecesi kontrolünüzdedir.
birin altındaysa , oluşan nötron sayısı yakılandan azdır. bu durumda da rahatsınız.
eğer kritik nokta birin üzerinde ise, oluşan nötron sayısı yakılandan fazladır. yani nötron miktarı artma durumunda yani enerji ve ısını artması anlamına gelmektedri. bu durumda tehlikenin başladığını anlarsınız.
krtik noktayı kontrol ettğinizde reaktörü kontrol ettiniz demektir. krtik nokta birin üstüne çıkmaya başladığında; nötron oluşumunu engelleyen, reaksiyonu kesen kontrol çubuklarını üstten basarsınız. böylece kritik noktayı birin altına indirip yolunuza devam edersiniz.
reaktörü kontrol ettiğinizde de her türlü riski en aza indirdiniz demektir.
bunu yanında nükleer santraller her türlü terör saldırısına ve en yüksek ölçekli deprem riskine karşı imal edilirler.
insanımızı caydırıcı bir diğer nokta da, dünyada nükleer enerji üreten santrallerin kapatılması olayıdır.
bu duruma kesinlikle katılıyorum. çünkü her insan icadı şey gibi nükleer santrallerin de bir kullanma ömrü vardır. reaktörün tipine ve gücüne göre bu süre 30 yıl ile 60 yıl arası(veya daha üstü) değişmektedir. yani kullanımı dolan santraller insan ve çevre sağlığı açısından kapatılır. kimilerinin verdiği x ülke bile bile şu kadar kapatıyor martavalı buradan doğar. kapatıyor evet ama yenisini de yaptırıyor.

çernobilin insan hatası sonucu oluştuğunu herkes söylüyor. bizzat rus görevlileri bunu yıllar sonra itiraf ediyor. hatta patlama olduğundan çok sonra dünyaya burada patlama olduğu söylendi. reaktörde yapılan tehlikeli denemeler sonucu yaşanan bir olay ile ülkemizde nükleer karşıtı bir cephe oluşturulmak isteniyor.

--spoiler--
Ukrayna'nın Beyaz Rusya ve Rusya sınırları arasında bulunan Çernobil nükleer santralinde 26 Nisan 1986'da meydana gelen kazanın nedenleri, aradan 20 yıl seçtikten sonra Rus generaller tarafından da açıkça itiraf edilmeye başlandı.

Çok sayıda insanın hayatına mal olan Çernobil faciasının 20. yıldönümü dolayısıyla Rusya'nın RIAN Haber Ajansı'nda basın toplantısı düzenlendi. Çernobil Nükleer Santrali bölgesinde kurtarma operasyonları komutanı ve Çernobil Muharipleri Sosyal Yardımlaşma Merkezi Başkanı General Nikolay Tarakanov, yaptığı konuşmada meydana gelen kazanın tamamen insan hatası ürünü olduğunu vurguladı.

Tarakanov, "Çernobil faciası, eski Sovyet yöneticilerince işlenen bir insanlık suçudur" dedi. Çernobil santrali yöneticilerinin reaktörlerde gerçekleştirdikleri akılsız denemelerin 4. reaktörde patlamaya neden olduğunu ve tehlikeli radyasyon atıklarının tüm santrale yayıldığını kaydeden Tarakanov, çevre sakinlerinin tehlikeli bölgeden uzaklaştırılmasında çok geç kalınmasına rağmen, olaya ilk müdahalede bulunan ve aşırı radyasyondan hayatlarını kaybeden itfaiye ekiplerinin kahramanlık mücadelesi sergilediklerini söyledi.

Sovyet yöneticilerinin olaya tepki gösteren tüm bilim adamı ve ordu yetkililerini gözaltına alarak baskı altında tuttuğunu ve 800 bin askeri yüksek radyasyonlu bölgeye gönderdiğini belirten Tarakanov, "Bunların her biri birer insanlık suçlarıdır" dedi. Toplantıya katılan diğer konuşmacılardan eski Rusya Başbakanı ivan Silayev, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) silahı kuvvetleri Başkomutanı Vladimir Lobov, Rusya Avukatlar Birliği Başkanı Yuriy Sorokin gibi isimler de konuşmalarında Tarakanov'u desteklerken...
--spoiler--

en çevreci, en temiz enerji türü olmasına rağmen, sözüm ona bazı çevreci örgütlerin neden sadece türkiye de buna karşı çıktıklarını anlamıyor değilim.
uranyumumuz suyu ısıtıyor, ısınan su buharlaşıyor, buhar da çarkları döndürüyor. buhar soğuyup su oluyor, uranyum 2-3 nötron kaybediyor, suyu tekrar ısıtıyor. bundan temiz enerji gösterin, alnınızdan öpeyim.
türkiye'de kullanılmayan enerji üretim sistemidir. son planlanan projeye göre rusya ile ortak bir santral kurulması düşünülüyor.hayırlısı.
nükleer elementlerin sıcak füzyon yöntemi ile uygulanan işlemlerden geçere güç üretmesine verilen isimdir.
amerikan ordusunun denizaltilarinda dahi elde edip kullanabildigi enerji turudur.
kisin rusya 2 gun vanayi kapatsa oturdugumuz yerde donup kalacak hatta belki isiktan bile mahrum kalacak bizim memleketimizde ise santral hakkinda hala yapilmali mi yapilmamali mi? tartismasina konu olan enerji turudur.
nükleer atıkların güvenilir şekilde saklanmaması durumunda faciayla sonuçlanacak enerji üretim yoludur.

çok büyük seviyede enerji üretilir fakat türkiye'de ne kadar güvenilir yapılacağı tartışılır.
Uluslararası standartlara uygun şekilde yapılması durumunda en az maliyetli enerjidir.

Ayrıca, bu santrallerde çalışan insanların örneğin abd'de maaşları aylık 5000 dolardan başlar.

iran bile yapıyorsa, türkiye'nin de yapması gerekendir.
pek çok insanın üstünde tartıştığı,uranyumdan elde edilen enerji türüdür.şu günlerde hükümet türkiye ye de yaptırmak istiyor.aslında bunca tehlikeesine rağmen neden hala ısrar ettiklerini anlayamıyorum.enerjiyse mesele yenilenebilir enerji tesisleri(rüzgar olsun,güneş olsun bir nükleer santralle aynı maaliyete yapıldığında,küresel erişim de sağlandığında tüm dünyanın enerji ihtiyacının 6 katını sağlayabilecek bir kapasitede.üstelik uranyum da,güneş ve rüzgarın aksine,tükenebilir bir kaynaktır.şu anda bol bulun uyor olabilir ama bir zamanlar petrol de,kömür de bol bulunuyordur.şimdi birinin 40 diğerinin 200 yıllık bir ömrü kalmıştır.kendi adıma nükleer santral istememenin bir diğer nedeni de çok tehlikeli olmasıdır.şimdi güvenli olduğunu iddia edenler var ama hiçbir sigorta şirketinin nükleer kazaya karşı sigorta yapmadığını belirtmek istiyorum.ayrıca doğanın, pek çok canlının felaketi olan çernobilin de patlaması amaçlı yapıldığını sanmıyorum ama oldu işte.zaten sanıyor musunuz ki nükleer enerji türkiye yi bağımsız kılacak?hayır efenim tam aksine.o uranyumlar topraktan çıkarıldığı gibi kullanılmıyorlar.önce bir işleme tutulmaları gerekiyor.bu işlem türkiye de mi olacak?;hiç sanmam.zira şu an öyle bir teknolojimiz yok ve o teknolojiyi elde etmek o kadar da kolay olmaz.özellikle de pek çok konuda hala kendi halkının yerine çıkar sağlamaya çalışan başka devletlerin isteği doğrultusunda hareket eden bir ülkede yaşıyorsanız.ah,içimde kalanların hepsini sözüm 'ama,hayır,yok artık... v.s. 'ile kesilmeden döktüm.ama sadece karşı olmak yeterli değil tabi,bir şeyler de yapmalıyız.
türkiye de akarsularımız boşuna akıyor neden hidoelektrik santrali kurmuyoruz safsatası yüzünden bir türlü kullanamadığımız, geleceğin en büyük ve en önemli enerji kaynağıdır. hayır anlamadığımız şu; önümüzdeki 30 yıl içinde dünya üzerinde çölleşmesi beklenen ülkeler arasında gösterilmemiz, bu akarsucuların kafasına nasıl dank etmiyor anlaşılır gibi değil.
sanılanın aksine rüzgar ve güneş enerjileri enerji gereksinimini sağlamadığından günümüzün en verimli alternatif enerji türüdür. ayrıca,

(#6609001)
günümüz dünyasındaki en mantıklı enerji kaynağıdır. türkiye için mantıklı olduğu anlamına gelmiyor tabii ki.
en gerekli olan enerji türüdür. çevrecilik ayaklarıyla ülkenin gelişmesini engelleyen insanların sevmedikleri enerjidir aynı zamanda.
nerdeyse bütün gelişmiş ülkelerin kulladıkları gibi olmazsa olmazdır. Ama dediklerine bakarsan zararlıymışmış.
güncel Önemli Başlıklar