bugün

türkiye'nin ilk fosforlu cevriyesi
gençliğinde ki güzelliği nedeni ile ''afet-i devran neriman'' namını almış emektar ve rahmetli aktris.
(bkz: nilgün köksal)*
keşke onun zamanında yaşasam, keşke o zaman cebimde biraz parada olsa, keşke bana aşk acısı çektirseydi.
güzel,alımlı, akıllı oyuncu. son yıllarına kadar film ve dizilerde oynadı, türk sinemasının başarılı vamp kadınlarındandır
türk sinemasının unutulmayan sarışın aktrisi.
trt yapımı aşk-ı memnu'da firdevs hanımı canlandırmış rahmetli oyuncu.
her filmini seyrettiğimde geç doğduğuma yandığım arnavut güzeli.

çok iddialı ve/veya girişken bir adam değilim çapkınlık vesaire açısından. ama bu kadınla aynı dönemde yaşasaydım kapısında yatar kalkardım.
bugün doğum günü olan ünlü aktris.
orhan günşiray'ın deyişiyle 'hükümet gibi kadın'dır.türk sinemasının boylu poslu,sarışın afet-i devranlarından.orhan günşiray la çevirdiği fosforlu cevriye filmleriyle bilinir.bunun dışında tatlı bela,çam sakızı fimleri de eğlencelidir.orhan günşiray ın ve ediz hun un platonik aşkı olarak kalmıştır.yapımcı nevzat pesen ile evlenip ayrılmış.ayşecik cimcime hanım da nükhet yekta rolünde turist ömeri mest etmiştir.bir dönem sahneye çıkmış.ismet inönü huzurunda 'bir ihtima daha var o da ölmek mi dersin' şarkısıylaarkadaşlarının yanlış anlaşılmalara yol açtığını belirtmiştir.en sevdiğim yeşilçam oyuncularından.
Gerçek adı hatice Kökçü'dür.
benim için adı letafet'tir.
hükümet gibi kadın tanımının karşılığı sanki.
Yıllar Neriman Köksalı Yıpratamıyor...

Üç, dört ay var ki, Neriman Köksal'ı görmüyorduk. Hani sokakta görsek tanıyamazdık doğrusu. incelmiş, güzelleşmiş. Manken gibi oimuş. Zayıflık, zarafet getirmiş bunca yıllık Neriman'a...
Avrupai bir tip olmuş. ince ve zarif Boyu 1.74 olan Neriman’ın kilosu bir ara 85'e kadar çıkmıştı. Şimdi kilosu ile boyu bir olmuş. «Ah» diyor, «biraz daha kilo atıp, 70'e inebilsem... içkiyi azalttım. Ekmeği kestim. Devamlı saunaya gidiyorum.»
Neriman'ın ilk filmi «Çete» yi 1949'da çevirmişti... Demek aradan tam 18 yıi geçmiş. Fakat bu zaman zinciri Neriman'ı bir türlü unutturamamış, ismini filim jeneriklerinden silememiş. Neriman hala taze, hala şöhretli... Ve yerli sinemanın birçok genç kadınından daha cazip, daha güçlü. Yıllar Neriman'ı eskitememiş... Neriman, bir kadının en büyük düşmanı olan zamanı yenmiş...

--spoiler--
https://adresing.com/yayi...man-koksali-yipratamiyor/
--spoiler--
görsel
gençliği.
gerçek ismi hatice kökçü olup, gençliğinde enine boyuna iri ama güzel kadındı vesselam özellikle de saçları.. ne var ki o da fazla tanınmayanlardan.
yaşlanınca daha çok kilo almış ve akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
Vefatının yıldönümünde Türk sinemasının en önemli isimlerinden biri olan Neriman Köksal'ı saygı ve rahmetle anıyoruz.
görsel

Dalyan gibi bir genç kız, doğuştan sarı saçlarını istanbul’un meşhur Beyoğlu semtinde savura savura dolaşırsa ve dahi o günlerde takvim yaprakları Türkiye’nin 1950’li yıllarını gösteriyorsa, dönüp dönüp bakmaz mı herkesler?
Tam bir “afet-i devran”. Yani, dönemin en güzel kadını. Zaten, sonradan lakabı olacak bu yakıştırma…
Dedeleri Arnavutluk’tan gelmişti. Çocukluğu Feriköy’de geçti. Erkek gibi kızdı ; mahalledeki çocuklarla futbol maçı yapar, uçurtma uçurur hatta tekme-tokat kavga ederdi…
Babasını minicikken kaybetti. Annesinin ikinci evliliğinden doğan kardeşiyle büyüdü. Hayata “öksüz kız” rolüyle başlamıştı ; kaderin ona vurduğu ilk silleydi bu…
Alımlı bir kızdı, demiştik ya o; gün yine Beyoğlu’na çıkıyor gezmek için. Üstünde siyah bir tayyör var, yakası kürklü ; herkes dönüp bakıyor o güzelliğe. Sonra fark ediyor ki, iki erkek sürekli onu takip ediyor…
Adamlar, eve kadar geliyorlar hiç sıkılmadan. Erkeklerden biri, “Ben yönetmen Çetin Karamanbey, çok güzelsiniz, sizi bir filmde oynatmak istiyorum” demez mi?
Bizimki, havalı ve bir kaşı hep yukarda ya, çakıyor, ret cevabını: “Ben artistlik filan yapamam…”
Aslında rol şahane ; Refik Halit Karay’ın ‘‘Çete’’ romanındaki Rus Prensesi Nina’yı oynayacak. Sonunda ikna ediyorlar o güzel kızı, eline tabanca veriyorlar, tüfek veriyorlar, ata bindiriyorlar ve al sana “afet-i devran” Prenses Nina…
Film, müthiş ilgi görüyor. Gişelerde uzun kuyruklar… Neden? Erkeklerin rüyalarını süsleyen bir kadın oluyor da ondan…
Taze artistin nüfustaki adı; Hatice Kökçü. “Bu isimle yıldız olamazsın, sana fiyakalı bir isim bulalım” diyorlar, ona da itiraz ediyor… “Adımı, Neriman olarak yazın afişe…” diye kestirip atıyor…
Neden ille de “Neriman”? Çünkü, Neriman, Farsça’da “Cesur, pehlivan” anlamına geliyor. Kişiliğine de pek uygun. Çünkü kabadayı gibi bir kız. O günden sonra adı hep bir tekerleme ile anılıyor : “Afet-i Devran Neriman…”
Yeşilçam’ın tozunu yutmaya başladığı günlerde garip bir gelenek vardı bizim filmlerde ; filmin “iyi kadın”ı esmer, kötü ruhlu, fettan ve vamp kadınları “sarışın” olurdu. Bu kural hiç değişmezdi. Türk Sineması’nın ilk “vamp” kadını olmuştu… O tarihlerde cinselliği ön planda olan bir kadına ihtiyaç vardı; “Afet-i Devran Neriman”dı işte o boşluğu yıllarca dolduran…
Güzelliğinin tadını çıkardı… O tarihlerde beyazperdede tespih çeken özgür kadını ondan daha iyi oynayan çıkmadı…Hüzünlerini, aşklarını ve hayal kırıklıklarını şen kahkahalarının arkasına gizledi, kimselere belli etmedi…
Vamp rollerde güzelliğini ve seksapelini başarıyla sergiledi ama, toplumsal değerlerin sınırlarını hiç aşmadı. Yeşilçam’daki özgür kadın imajını daima korumasını bildi…
Boyu, ayakkabısız 1.75 metreydi… Dönemin starları Belgin Doruk ile Muhterem Nur, ona gıptayla bakarlardı…
60 yıl önce Orhan Günşiray’la birlikte çevirdiği “Fosforlu Cevriye” ile ünü yurtdışına taştı… Oscar’lık bir oyun sergiledi ; ondan sonra adı hep “Fosforlu Cevriye” kaldı… Kendi sesiyle okuduğu, “Karakolda ayna var, ayna var… / Kız kolunda damga var… / Gözlerinden bellidir Cevriyem… / Sende kara sevda var… / More de Fosforlum… / Sende kara sevda var…” şarkısının plakları yok sattı…
Yaşadığı aşkların neredeyse tamamı hüsranla sona erdi… içinden geldiği gibi yaşadı, kafasına estiğini yaptı… Flörtlerini bile film seçer gibi belirledi… Beğendiği erkeği sahiplenmeyi seviyordu. Aklına esti evlendi, aklına esti bitirdi…
ilk evliliğini filmci Feridun Kete ile, ikinci evliliğini de, çok şaşıracaksınız ama, sette çay servisi yapan gençle yaptı… iki evliliği de bir yıldan kısa sürdü…
Bir rivayete göre, ünlü bir erkekle süren 16 yıllık beraberliğini sette evlenme teklif eden bir kameraman için iki günde bitirmişti…
Yine bir rivayete göre, farklı dönemlerde, izzet Günay’ı, Orhan Günşıray’ı, Ediz Hun’u, Ali Poyrazoğlu’nu, hatta dönemin önemli Yeşilçam yapımcılarından Nevzat Pesen’i, kah için için, kah göstere göstere sevmiş ; ne var ki ; kalbine ve diline hep fren yapmıştı…
“Fosforlu Cevriye”, oynadığı 400 filmin arasına televizyon dizileri de sığdırdı… TRT’de yayınlanan “Bizim Mahalle”de oynarken hastalandı…
Yarım asırlık sanat hayatında tek “onur” ödülünü 18’inci istanbul Film Festivali’nde aldı… Dakikalarca ayakta alkışlandı; hüngür hüngür ağladı…
Hastalığı ondan sonra başladı… Birdenbire zayıfladı, kalan birkaç kadim dostu onu Ermeni Hastanesi’ne yatırdı… işine o kadar düşkündü ki, yedi yıl boyunca oynadığı TV dizisinin bazı bölümleri onun hatırına hastanede çekildi…
Cenazesini taşıyan araç Emirgan’daki bir kahvenin önünden geçerken onun sesinden “Fosforlu Cevriye” çalıyordu… imam aracı durdurdu, şarkının bitmesini bekledi… Hoca’da gözyaşlarına engel olamamıştı…
Şarkı bitti, imam “Allah’ın emri geçerli” dedi ve şoföre devam edelim işaretini verdi…
Bitiriyoruz…
“Afet-i Devran Neriman Köksal” 50 yıl boyunca Türk Sineması’nın itici gücü oldu… 400 filmde oynadı…
Resmen bir dünya rekoru kırdı…
20 yıl önce meme kanseri denilen illet onu alıp götürmeseydi, bugün 90 yaşında olacaktı…
Dostlarına hep "Eğlenmeyi bilen insan çok güler… Çok gülerse ömrü uzar” derdi…
Naftalinli filmlerini dikkatle izleyin… Göreceksiniz ki ; onun şuh kahkahalarının arkasında bir türlü gizleyemediği devasa bir “hüzün” saklıdır…
Oynadığı her rolü çekinmeden, o içindeki, adını koyamadığınız ama saygı duyduğunuz güçle yorumlayarak kendisini izlettiren şahane bir kadın geçti, bizim neslin o günlerdeki dünyasından…
Hatırlayın, nasıl izlerdik Neriman Köksal’ın o siyah kombinezonlu halini!

Sonsöz: “Bazı insanlar bize armağandır; bazıları ise ders… / Hz. Mevlana…”

Mehmet Karabel.