bugün

ülkenin halini ve milletin kutuplaşmasını görünce akla gelen soru cümlesi.

Şu yazı okunasıdır.

http://www.haberokur.com....rede-hata-yaptik/601.html
güzel soru. bu başlığın içi doldurulmamış olmasına çok şaşırmadım. gençler bu soruyu sormazlar.. ki bu sorunun cevaplarından biride budur ! dolayısı ile ülke olarak hata yaptığımızı düşünmek, bahsetmek saçmalıktır çünkü insanlık tarihi farklı toplumlar çöplüğü olduğu kadar farklı toplumların evrimsel sonsuz döngüsü ile sabittir. gerçi burada ki sonsuz kelimesinin sihirli bir şey olduğuna kendinizi inandırmasanız iyi edersiniz çünkü bilim bu kafa ile insanlığın 300 yıl ilerisi olamayacağını kanıtladı. güç bağımlılığımız ve alt kırılımında ki nagatif egomuz; çıktığımız idam sehpasına tekmeyi atmasına çok zaman yok. zamanımız azalıyor bu bir gerçek ! peki ama hatayı nerede yaptık ? heh... düşünüyorum...

aslında insanlık eşitlikçidir özünde, avcı toplayıcıdır. misal binlerce yıl evvel kapitalizmin icadından önce insanlar takas ederlerdi, nüfus çok dengeliydi ve eski dönemlerde ki şiddet bugün ki petrol ve petrol ürünlerine olan bağımlılığımızın sonuçları olan ölümler ve yıkımlardan çooooooooook daha azdı !

mesela 18. yüzyıla kadar ki buna moderniteden uzak kalmış toplumları da dahil edersek eğer sizin akrabanız yoksa yiyecek arama, su bulmak gibi sıkıntılarınız yoktu. yada bunları elde etmek için önünüzde şartlar yoktu. çünkü bir akıcılık vardı buda maddeci kültürün, algının dünyayı ele geçirmediği zamanlarda mümkündü ki bu olgu insanlık tarihinin büyük bir çoğunluğunu kapsamaktadır. turbo kapitalizmin bize suyu 0.75 kuruşa aldırıp, 1.5 tl ye işettiği bir zamandayız artık...
peki bu iki olgu arasında ki şiddet derecelendirmesi nasıldı ?! elbette birisi çok daha az şiddet demektir.
organize grup şiddeti insanlık tarihinde son 200 yılda ortaya çıktığını idea etmek komik olur fakat yine başlığa dönüyoruz sanırım ? nerede hata yaptık ?
bağımlılık ve şiddet...
hangisi ne kadar evrensel. yada evrensel midir ?
bunlar bizi biz yapan unsurlar mı ? galiba ve korkarak gördüğüm, okuduklarım ve anladıklarım bu soruya evet yanıtını veriyor...
ve fakat farklı toplumlarda bağımlılık ve şiddet miktarı çok büyük değişiklikler gösterebiliyor. yani hemen hemen hiç şiddetin olmadığı toplumlar da vardır ve kendi kendini yok eden toplumlarda. mesela anabaptistler de (vaftiz yetişkinlikte yapılan) çok katı pasifist olan amishler, mennonitler, hutteriteler gibi mezhepler vardır. bu gruplardan hutteriteler de kayıtlara geçen tek bir cinayet yoktur. insanların askere alındığı 2 dünya savaşı gibi büyük savaşlar süresince orduya hizmet etmeyi reddetmişlerdi ! orduya hizmet etmektense hapse girmeyi tercih ettiler. bugün bu insanların davranışarı vicdani red diye evrilmiştir. farklı bir örnek olarak israil de kibutzlarda şiddet oranı o kadar düşüktür ki ceza mahkemeleri suç işleyen şiddet faillerini sıklıkla şiddet içermeyen bir hayat yaşamayı öğrenmeleri için kibbutzlarda yaşamya gönderirler ! norveç de ki örneklere girmeyelim isterseniz...

yani, toplum tarafından psikoloji yapımız ve bilinç altımız yapılandırılır. toplumlarımız daha geniş anlamda bizim teolojik, metafiziksel, sözel vs etkilerimizi içerir. toplumlarımız ; hayatın temelde günah ya da güzellik üzerine olduğunu düşünsek de düşünmesek de ölümden sonraki yaşam, hayatımızı yaşmaya biçimimizle ilgili bir bedel taşısa da taşımasa da, ya da bundan bağımsız bile olsa ; bizi şekillendirir ! dolayısı ile toplumlar bireyci ya da kolektivist olarak adlandırılabilirler. mesala abd bireyselci bir toplumdur ve kapitalist sistem sizi pramitin üstlerine doğru ilerlemenize izin verir. ve fakat bu katmanlaşma demektir ki tanım gereği bir toplum ne kadar katmanlaşmışsa o kadar az denginiz, o kadar az eşitiniz ve o kadar az karşılıklı işiniz olur !
sanırım sorumuzun cevabına yaklaşıyoruz.

bizim bugüne kadar elde etmeye çalışıp elde ettiğimiz güç, hız, haz bize ayrım noktaları ve sonsuz hiyerarşiyi de hediye olarak vermiştir. bu özverisiz bir dünya demektir !
biz doğaya ait bir varlığız ve doğanın istediği şey özverili olmaktır ! rekabet etmek değil !
toplumumz * da ki en büyük hurafe şudur ! doğuştan inançlı, doğuştan rekabetçi, doğuştan bireyci...
bunlar bütün teokratik egemen tonlar ve güç odakları tarafından kamufle edilerek beynimize daha anne karnındayken kodlanır. insan beyni bu şekilde programlanarak çalışır. ve fakat olması gereken tam zıt yöndedir. insan olarak belirli ihtiyaçlarımız vardır. sevilmek, bağlanmak, kabul edilmek, fark edilmek ve onaylanmak. bu ihtiyaçlarımız karşılandığın da merhametli, yardımsever ve diğer insanlar için empati sahibi bireylre dönüşürüz. iyi de insanların çok azının bu ihtiyaçları karşılayabildiği aşikar !

nerede hata yaptığımız aslında çok net, olması gerekenleri olmadığı ve olmaması gerekenlerin olduğu bir dünya yaratarak hata yaptık. ve bunu çok sınırlı ömrümüzde sıf güç sahibi olalım diye yaptık. işte bu bizim evrimsel hatamız ! ve evrimsel hatalar doğa tarafından affedilmez...