bugün

görsel

birinci dünya savaşı'nın en hararetli yıllarında batılı devletlerin bir hayli gerisinde kalmış bulunan osmanlı devleti ve ordusu tüm gücüyle dönemin teknoloji ve askeri anlamda süper güçleri olan düşmanlarına karşı kahramanca direnmekte ve çoğu cephede bu iman sayesinde başarılı olmaktaydılar.

ne var ki kara kuvvetlerinin bu başarıları denizlerde tam tersi yönde tezahur etmekte idi.

çanakkale boğazı'nı üstün kuvvetleriyle geçemeyen müttefikler, kara çıkartmasında karar kılmış, tabyaları zaptederek boğaz savunmasını ve direnişini susturmayı amaçlamaktaydılar.
fakat boğaz çok iyi bir şekilde tahkim edilmiş ve savunma halindeki türk ordusu ikmal yollarının müsait olmasından dolayı çokça kayıplar vermesine rağmen yinede pervasızca ve kahramanca direnmekteydi.

kara savaşında başarılı olabilmek için müttefiklerin denedikleri yollardan biri de bu ikmal yollarını kapatmak ve çanakkale boğazı savunma kuvvetlerinin deniz vasıtasıyla aldığı yardımları kesmek ve bertaraf etmekti.
bunun için dönemin yeni silahlı gücü denizaltıları devreye soktular.
11 adedi britanya, 3 adedi fransız deniz kuvvetlerine bağlı müttefik denizaltı filosu marmara denizi'nin derinliklerine karışarak osmanlı karasuları'nın tam göbeğine çeşitli akınlar düzenledi.
bu akınlar sonucunda osmanlı deniz kuvvetleri gerek askeri, gerek sivil olarak birçok kayıplar verdi.(marmara denizinde korku salan bu müttefik denizaltı filosu, irili ufaklı 300'e yakın osmanlı gemisini batırmış veya kullanılamaz hale getirmiştir) bu yüzden osmanlı levendleri ve deniz kuvvetleri her an bir düşman denizaltısı tarafından torpillenecek açık hedeflerdi.
http://www.osmanakbasak.c...915_ORG_dosyalar/0731.jpg
çanakkale boğazı'ndaki müstahkem batarya ve gözetleme istasyonlarında ise sürekli bir denizaltı arayışı gözlemlenmekteydi.
çünkü boğazı geçecek her yeni denizaltı birçok şehit ve yeni batıklar demekti osmanlı için...

yine böyle bir günde nara burnunda devriye görevi yapan "sultanhisar" torpidobotunun batarya neferlerinden müstecip onbaşı bataryasının namlusunu uzakta seçebildiği bir karaltıya hedeflemekteydi. fransız "turquoise" denizaltısıydı bu.
görsel

fransız turquoise denizaltısı marmara denizi'nde deniz araçlarımıza taarruz etmiş, geriye dönerken havasım yenilemek için su üstüne çıkmıştı.
bu dönemeç yerde su altından gitmek tehlikeli idiydi de.
biraz sonra tekrar dalıp, suyun sır perdesi altına girecekti.

işte müstecip'in keskin gözü onu, bu sırada görmüş, ustalığı da mermiyi kulesine yapıştırmıştı.
turquoise yaralanmıştı. bir daha deniz altına dalamazdı.
teslim oldu.

adı da "müstecip onbaşı" oldu.
http://www.turkeyswar.com/navy/0013%20copy.jpg
lakin mondros mütarekesi'yle beraber bu savaş ganimeti denizaltımızı tekrar fransa'ya teslim etmek zorunda kaldık.

ancak bu olay da türk savaş tarihindeki binlerce imkansız kahramanlık örneğinden biri olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı...
--spoiler--
Rahmetli babam Hüseyin inal, Çanakkale askeriydi. Çanakkale Savaşı anılarını anlatır, çevresine ağzına bakan gençler toplanırdı. Fransız tahtelbahirini bir gülle ile savaş dışı yapan ve esir alınmasını sağlayan Yenişehir’in Orhaniye Köyü’nden Müstecip Onbaşı’dan sitayişle bahsettiğini hatırlıyorum. Ben o zamanlar yirmi yaşlarında, başında kavak yelleri esen bir gençtim, Babamın tahtelbahir dediği denizaltının bir top güllesiyle savaş dışı edilip esir alınması bana çok ilginç gelmişti.

Yenişehir Gazetesi’nin 20 Mart 2001 tarihli sayısının 7. sahifesinde ÇANAKKALE SAVAŞININ ÜNLÜ KAHRAMANI MÜSTECiP ONBAŞI TÖRENLE ANILDI başlıklı bir haber var. Ayrıca haberin içinde çerçeveye alınmış MÜSTECiP ONBAŞI KiMDiR? Başlıklı bir açıklama yer almış. Açıklama aynen şöyledir: “Çanakkale Savaşı’nın seçkin kahramanlarından biri olan Müstecip Onbaşı 1891 yılında Orhaniye (Hacıömerdere) köyünde dünyaya gelmiştir. Balıkesir’de silah altına alındıktan sonra topçu sınıfına ayrılmıştır. Savaşın en şiddetli zamanında Kilitbahir’de topunun başında nöbet beklerken, Çanakkale Boğazını geçmek isteyen Fransız denizaltısını tek top mermisiyle batırmıştır. Bu atış, savaşı Türk ordusu lehine değiştirmiştir. Mükâfat olarak kendisine altın saat ve bazı hediyeler verilmiştir.

Savaştan sonra köyüne dönerek çiftçilik yapmış, 10 Mayıs 1956 tarihinde 65 yaşında vefat etmiştir. Ebedi uykusunu Orhaniye köy kabristanında uyumaktadır. Köyündeki ilköğretim okulunun adı “Gazi Müstecip Onbaşı ilköğretim Okulu”dur. Her yıl Köy Muhtarlığı ile Gazi Müstecip Onbaşı ilköğretim Okulu tarafından düzenlenen programla MÜSTECiP ONBAŞI mezarı başında ve ilköğretim Okulunda törenle anılmaktadır.

Yenişehir gazetesinin 18 Temmuz 2006 tarih ve 2162’inci sayısındaki Hüseyin Kaplan’ın anılarında, bizzat MÜSTECiP ONBAŞI’dan dinlediği bir kredi teklifi anısı vardır. Birinci Dünya Savaşına katılan MÜSTECiP ONBAŞI Kurtuluş Savaşına da katıldıktan sonra köyüne dönerek çiftçiliğe başlar. Kredi teklifi ise 1927-1928 yıllarında yapılır. T.C. Ziraat Bankası tarafından kendisine 5 yıl vadeli, faizsiz on beş bin lira kredi verilmek istenir. Müstecip Onbaşı bunu, bütün ısrarlara rağmen kabul etmez. “O para, çok para idi. Ben fakirdim. Ama devletim de fakirdi. Hem de ödeyemeyeceğimden korktum” der. Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı nesli, işte böyle ruhu tok, yüreği pek insanlardı. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.
--spoiler--

Kaynak: Yaşar Faruk iNAL, Yenişehir Gazetesi, Yıl:47, Sayı: 2170/1
(bkz: çanakkale de tek başına denizaltı batıran asker)