bugün

sansürlenen ilk türk filmi olarak aklımda kalmış. gece gece aklıma nereden geldi bilmiyorum
Güzel roman. Yerli olanı tabi. Aşkı memnuvari bişeydi. Çekilebilir.
Zweig eseri. "Çocuklar ne zaman büyür?" sorusunun cevabını verir.
Hani soruyorsunuz ya "büyüdüğünüzü ne zaman anladınız?diye. işte cevabı bu kitapta! Dünyanın kirliliğini gördüğünüz Ve idrak ettiğiniz zaman büyürsünüz.
(bkz: mürebbiye filmi)
Okudum. Yazılanlardan farklı olarak yapabileceğim tek eleştiri şu: bence hüseyin rahmi, anjel'i batı hayranlığımızın da bir sembolü olarak kullanmış. Özellik o dönemde var olan frenk hayranlığı, o diyardan ne gelirse güzeldir düşüncesi anjel üzerinden eleştirilmiş. Çünkü kız eve fazlaca bir araştırma yapılmadan alınıyor ve türlü belalar getiriyor ev halkının başına.

Değinmek istediğim bir nokta daha var:

-spoiler-

Bir gün evin hizmetçisi eda -ki şivesinden taşralı olduğu anlaşılıyor-, erkekleri pervane etmesi sebebiyle kıskandığı anjel'in kapısını kilitler. Çünkü içeride evin beylerinin bulunduğunu düşünmektedir. Kilitledikten sonra bey'e haber verir. Bey bakar, erkekler odalarında içeride kimse yok. Mürebbiyeyi dinler, yaşanan bu tatsızlıktan dolayı hoş sözlerle Mürebbiyenin gönlünü alır. Eda'yı da yalıdan kovar."
-spoiler-

Ben burada batının maskelenmiş ahlâksızlığı karşısında can çekişen taşra kültürünün biraz yanlış yöntemlerle olsa bile son bir çırpınış yaptığını ancak yine de devrin önemli insanları tarafından kapı dışarı edilişinin eleştirisini gördüm. Ne kadar doğru bilemiyorum tabii.

Yansıttığı devrin sosyolojik çözümlemesinin çok başarılı bir şekilde yapıldığı kitap.
Kaç gündür bi' türlü başlayamadığım kitap. Elime alıyorum hüseyin rahmi'nin hayatını okurken illa ki bi' nane çıkıyor ortaya ve ben kitabı okumayı bırakıyorum. Öf.
sansürlenen ilk türk filmidir. Sansür nedeni, “Bir Fransız kızının, bu şekilde ahlaksızca gösterilemeyeceği, Anjel’in şahsında Fransızların küçük düşürülmesi” olarak belirtilmiştir.
terbiye eden eğiten anlamında kullanılan yabancı kökenli isim.
Fransa'da dostuyla kavga edip istanbul'da,mürebbiye olarak girdiği Dehri Efendinin evinde Angel'in sebep olduğu olayları konu alan, 191 yapımı türk filmi. yönetmen ve senaryo Ahmet Fehim, oyuncu kadrosu ise Ahmet Fehim, Verruti, Behzat Butak, Raşit Rıza Samako, Şahap Rıza, ismail Zahit, Kalitea , Bayzar Fasulyeciyan, Behzat Haki bulunmaktadır.
(bkz: murebbiye)
köksüz ve dayanaksız eğitimin yetersizliklerinin işlendiği bir hüseyin rahmi gürpınar romanıdır. natüralist bir romandır.
romanda; bir zamanlar moda olan ve zengin evlerde her zaman hazır bulundurulan yabancı eğitimcilerin gerçek yüzleri ortaya konur.
roman okunurken yabancı eğitimciye kızmaktan öte, apar topar yozlaşan kendi insanımızın haline gülesi gelir insanın.
Film Fransa'da dostuyla kavga edip istanbul'da,mürebbiye olarak girdiği Dehri Efendinin evinde Angel'in sebep olduğu olaylar anlatılır.ilk kez istanbul'da gösterilmiş ve işgal makamlarınca sansür edilmiştir(Angel'in kişiliğinde Fransız-ları küçük düşürdüğü gerekçesiyle).Bir özelliğide işgal istanbul'unda dolaylıda olsa bir tepkiyi dile getirmesidir.
Bazı önemli devlet memurluklarında bulunmuş olan Dehri Efendi, emekliye ayrıldıktan sonra kendisini okumaya ve incelemeye vermiştir. Geniş konağındaki kitaplarla dolu özel odasında, sayılan ve korkulan bir aile büyüğü olarak vakarla yaşamaktadır. Konak oldukça kalabalıktır. Kızı, kızının içgüveylisi olarak evde barınan kocası, okula giden oğlu, ilk karısının ölümünden sonra bir cariyesinden doğma iki küçük çocuğu, dışarıda kendini idare edemeyip sonunda ağa-beysinin koltuğuna sığınmış kırklık kırk beşlik züppe kardeşi, kâhya kadın, hizmetçi, uşak, aşçı... hatırı sayılır bir nüfus meydana getirmektedir.

Dehri Efendi, birgün, cariyeden doğma iki küçük çocuğunu eğitmek üzere konağına genç ve güzelce bir mürebbiye alır. Bu, aslında başından türlü olaylar geçmiş, tesadüfün istanbul'a düşürmüş olduğu güzelce bir Fransız kadınıdır.
Mürebbiye'nin konağa gelmesiyle birlikte ortalıkta tedirgin bir hava eser: Dehri Efendi'nin züppe ve işsiz güçsüz kardeşi, konağın damadı, yani çirkin kızının kocası Sadri, ayrı ayrı yollardan Anjel adlı mürebbiyeye kur yapmaya başlarlar. Kadın, biraz hafifliği, biraz da onları sızdırmak isteği ile her iki adamla da ilişki kurar. Bu arada, çiçeği burnunda bir genç olan okul öğrencisi Semi de mürebbiyeye yakınlık duymaya başlamış, sonra tecrübesizliğin verdiği heyecanla ona adamakıllı bağlanmıştır. Anjel, ötekiler gibi, Semi Beyi de idare etmeyi başarır.

Genç Fransız kadını gecelerini, düzenli bir şekilde, bu üç erkek arasında paylaştırmışür. Bir süre bu du-
rum kazasız belasız devam ederse de, ilk olarak kâhya kadın işin farkına varıp, zaten sevmediği bu frenk kadınına bir suçüstü yaptırmayı tasarlar. Ancak, o tedbirlerini alıncaya kadar o gece ziyaretleri tesadüfen bir araya raslayan erkekler savuşurlar. iftiracı durumuna düşen kadıncağız da Dehri Efendi tarafından konaktan kovulur. Bu arada artık karasevdalı hâline gelmiş olan Semi, mürebbiye'nin başkaları ile olan ilişkisini öğrenmiş, çılgına dönmüştür. Niyeti, Anjel'in ihanetini kesinlikle ispatladıktan sonra, onu öldürmek, ardından da intihar etmektir.

Genç çocuk, bir gece yansı, beklediği zamanın ve fırsatın geldiğini anlar: Anjel'in odasında yine yabancı bir erkek bulunmaktadır. Kıskançlıktan, kinden, öfke den çıldırmış bir halde mürebbiye'nin kapısına daya*nır. Rezelerini önceden gevşetmiş olduğu kapıya bir yüklenişte içeriye dalar. Anjel'in kılık ve kıyafetinden, korku ve aşırı telaşından içerde birinin bulunduğu ve bir tarafa sakladığı, gün gibi açıktır. Semi, orayı burayı fellik fellik arar; kimseyi bulamayınca aklına odadaki büyük aynalı dolap gelir. Burası kilitlidir ve anahtarı da genç kadındadır. Mürebbiye, Şemi'nin ısrarla ve tehditle istediği anahtan vermemek için olanca gücüyle direnir. Delikanlı, zinciri koparırcasına çekip dolaba yüklenirken kadın düşüp bayılır. Semi, titreyen elleriyle dolabı açar; açar ama gördüğü manzara ile kendisi de oracıkta bayılır:
Dolaptaki çapkın, onun aklının ucundan bile geç*meyen bambaşka birisi, saçı sakalı ile bizzat Efendi babası Dehri Efendi'dir.
filminin istanbul'daki toplatılma kararını bir fransız general vermiştir. Sansür sebebi filmde kucaktan kucağa oynayan 'kokot' rolündeki madam kalitea'nın bir fransız olmasıdır. zamanın fransasının 301. maddesi, fransız ırkının dünyanın neresinde aşağılanırsa oraya anında müdahale edilmelidir kararı ile istanbul hükümetine muhtıra verilmiş. hükümet tırsıp filmi üç sinema salonundan kaldırtmıştır. ahmet fehim'le yapılan bir röportajda şöyle bir laf var: 'ne yapsaydık fransız diye rolünü mü değiştirecektik. hüseyin rahmi ne yazdıysa onu çektik. o. o.dur ha orada ha burada. ' film bir başkaldırı filmidir. dönemin genç cumhuriyetçilerine göz kırpar. cevabını da sansürlenerek alır.
ahmet fehim yönetmenliğinde 1919 yılında çekilmiştir. sansürlenen ilk türk filmi olma özelliğini taşır.
bir hüseyin rahmi gürpınar kitabı.
eski zamanlarda çocukların eğitimi, bakımı ve yetiştirilmesiyle ilgilenen eğitimli kadınlara verilen isim.
dadının eğitim veren versiyonu.