bugün

inzivaya çekilen, gündelik telaşlardan elini eteğini çeken, yalnızlığı tercih eden kişi. zeki mürenin son yıllarında sürdürdüğü yaşam şekli.
(bkz: bilge)
tarot destesinde büyük arkana kartlarından birinin adı.
üçüncü nesil yazar. *
(bkz: tutunamayanlar)
amaçlarından hiçbirini paylaşmadığım, sevinçlerinden hiçbiri bana bir şey söylemeyen bir dünyanın ortasında bir bozkırkurdu ve sefil bir 'münzevi' olmayıp ne yapacaktım! ne bir tiyatroda ne de bir sinemada uzun süre oturmaya katlanabiliyorum; elime bir gazete ya da çağdaş bir kitap alıp okuduğum seyrek oluyor. tıklım tıklım trenler ve otellerde, bunaltıcı ve sırnaşık bir müziğin çaldığı hınca hınç kafeteryalarda, zarif ve lüks kentlerin barları ve varyetelerinde, dünyayı gezen sergilerde, geçit törenlerinde, bilgiye susamış kimseler için düzenlenen konferanslarda ve kocaman statlarda insanların aradığı nasıl bir haz, nasıl bir neşedir, aklım almıyor bir türlü. istesem ulaşabileceğim, benim dışımda binlerce kişinin ele geçirmek için itişip kakıştığı, uğraşıp didindiği bu neşe ve sevinçleri anlamam ve paylaşmam olanaksız. öte yandan, benim o şenlikli saatlerimde yaşadıklarımı, benim için haz, yaşantı, cazibe ve huşu sayılan şeyleri 'dünya', bilemedin sanat yapıtlarında tanıyor, sanat yapıtlarında arayıp seviyor onları. yaşamın içinde ise hepsini kaçıkça buluyor. ve doğrusu dünya haklıysa, bu kitlesel eğlenmeler, az şeyle yetinen bu amerikalılaşmış insanlar haklıysalar, o zaman ben haksızım demektir. o zaman kaçık biriyim ben, o zaman sık sık kendime verdiğim isimle bir bozkırkurduyum, yolunu şaşırıp yabancı ve anlaşılmaz bir dünyada gözünü açan bir hayvanım, eski vatanımın havası ve yiyeceği elinden çıkıp gitmiş bir hayvan.***
hayatın zorluklarını ve günaha meyyalliğini kaldıramamış, döğüşmeyi değil sıvışmayı seçmiş, filozof edasındalı insan.
(bkz: murad ı münzavi)
dünya denilen yangın yerinde avuç açmaktansa kendini delice bir koşuya kaptırmaktansa kaputt artık deyip aracını sağa çekip el frenini çekip aracından atlayan kişidir. çevir kazı yanmasın devrinden bezmektir münzevi olmak. konya ovası kadar genişliği istemektense 5 metre karelik bir yerde kıcım kadar bir yerde sadece çiceklerini sulamaktır münzevilik. çoğu zaman bok varmış gibi götünü yırtarca bir yerlere yetişmeye çalısanların arasından kafasını gökyüzüne cevirip hayretler içinde kalakalmaktir. bütün bu anlamsızlıkların içinde cepte ne varsa yoksa havaya atıp arkasına bile bakmamaktır. ve dünyaya avanak bir çocuk saskınlıgı ile her yeni dogan güne sasarak bakmaktır.
münzevi olmak için toplumdan uzakta bir yerde kendi başına yaşamak yeterlidir. bilge, filozof, akıllı filan olmak gerekmez. istiyorsan git bir ıssız adada gerçek bir angut gibi takıl bütün gün, toplumdan uzaksan, "münzevi" kelimesinin tanımına uyuyorsun.
charles bukowski 'nin kendini ifade ederken kullandığı sözcüktür.
tek başınalık süren,insanlardan kaçan kimse.
bi süreliğine şiddetle ihtiyacım olan...
bir cümbüştür kopsa da gece yakamozlar da,
münzevi balıklarız ayrı kavanozlarda.

necip fazıl
çükü hareket etmeyen mal kimselere denir.
'Ben münzeviyim. insanlardan kaçıyorum çünkü ilgi alanları genellikle sınırlı ve bayağı, ayrıca kötü niyetli ve can sıkıcılar.. hayvanlar , öte yandan harikulade yaratıklar. Gözlerindeki ve beden dillerindeki güzelliği fark etmek yeterli. insanlar o kadar iyi görünmüyor, o kadar güzel ya da sahici davranmıyor..'' Charles Bukowski abimizin kendisinden yola çıkarak ifade ettiği bir çeşit yaşayış tarzı.
tek başınalık, insanlardan kaçan.
Gercek münzevi, nadir bulunan bir cilgindir.
Alan greenspan kitabindan.
Toplumla iç içeliği redddetme. Bütünün içinde özgür hissedememe içgüdüsüyle tercih edilmiş yalnızlık.
Bazen rastlarsınız böyle insanlara. Ne siz onları tam anlarsınız ne de onların anlaşılma kaygısı vardır. iç birikimi mükemmel insanlar.
Ah epeyi uzunca yazmıştım hakkında hepsi silindi ziyan oldu.

Nietzsche'nin (bkz: böyle buyurdu zerdüşt) adlı kitabında bunun neden gerekli olduğunu en iyi şekliyle idrak edebilirsiniz.

Münzevi toplumsal hayatın körelticiliğini ve verimsizleştiriciliğini anlayan. aynı zamanda çağdaşı olmayan beyinleri taciz unsuru olarak algılayarak, toplumsal hayatın içinde rahatsızlık hisseden insandır. Yalnızlık onun özgürleştiği yerdir.

Aklının potansiyelini ortaya çıkarmak ve düşüncelerinin meyvelerini toplayabilmek için toplumdan uzakta yaşamalıdır o.

illaki toplumun içinde bulunuyorsa dahi bu onu münzevi olmaktan çıkarmayacaktır. Ya bir münzevisinizdir ya da değilsinizdir. Münzevi iç huzurunu yakalayabilmek için kaçar, aklının bulanmasından, huzursuz edilmekten endişe duyar en çok da.
T: kendinizi nasıl tanımlarsınız sorusuna vereceğim tek cevaptır.

insandan ve insanlıktan uzak ancak herkesin karakterini şah damarlarına kadar yakın gibi bilebilmek, anlayabilmek. Düşünen insanın, sorgulayan insanın, duygusal insanın hem gücü hem zayıflığıdır bu durum. Hem beyazı hem karasıdır ortası yoktur bunun.

Ne kadar sıkılsan da vazgeçmediğin bir alışkanlık, bir bağımlılık bir aciziyet göstergesi.

Her gün acı çekmek her uyandığın güne küfretmek demektir münzevilik.

Yalnızlıktan nefret etmek ancak bir o kadar da sevmek demektir. Hem beyaz hem kara olmaktır fazlası yok.