bugün

Bir eşya sahibine o eşyayı kullanma, eşyadan faydalanma, tasarruf etme yetkilerini veren haktır. Eşya menkul ise, menkul kıymet; gayrimenkul ise, gayrimenkul mülkiyet denir.
ilk akla gelen mülkiyetinizde olanı kullanma hakkına sahip olmaktır. oysa çok garip iki hakkınız daha var maliki olduğunuz üzerinde.

"abuse" örneğin. kötü kullanabilirsiniz sahip olduğunuzu. kullanılmaz hale getirebilirsiniz.

diğeri ise "mülkiyet"in gerçek hakkını verir: başkasına kullandırmama hakkı. ne kadar leziz ve tatmin edici.

sevgililerimiz gibi. "ya benimsin, ya toprağın"
sahiplenmeyi bir dert haline getiren bir çeşidi de vardır ki, adı "mal" dır. öyle bir şeydir ki bu, insanın ayağına, boynuna, cebine prangalar takar. rahat yaşayamaz hale getirir.
proudhon' a göre hırsızlıktır.
gönül işlerinde, belirli bir vade için olması hiç de fena olmayan haktır. kişiler, "bu gece benimsin" tarzı bir anlaşma içine girdiklerinde zaten mülkiyet denen kavramın ihtiyaç duyduğu nesne-insan ilişkisinin dışına çıkarlar. insan-insan ilişkisinde mülkiyet yoktur ya da yalancıdır. olsa olsa karşılıklı istek mevcuttur.

tabi zorlanarak, üretici ile üretilen nesne ve hak istemcisi arasındaki ilikiye benzer bir ilişki kurmak da mümkündür; ama gereksizdir. seviyorsunuz işte kardeşim birbirinizi. bir ömür için bile birbirinize aidiyet belirtiyorsanız, bu "mal olmak" değildir, "beraber olmak"tır. karıştırmayın lütfen.
goethe'nin "sahip olmak"la "olmak" arasındaki farkı anlatan kısa şiiri mülkiyeti güzel tanımlıyor.

"biliyorum ki ben, ruhumdan akıp gelmek isteyen düşünceler dışında, hiçbir şeye sahip değilim.
biliyorum ki ben, tatlı bir sevgiyi, küçük bir sevinci tattığım anlar dışında, hiçbir şeye sahip değilim."
tasavvuf kademeleri itibariyle mülkiyeti şöyle ayarlar:

şeriatte : şu senindir bu benim
tarikatte: hem senindir hem benim
marifette : ne senindir ne benim
bir kimsenin bir mal üzerinde dilediği gibi kullanma , yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisidir.
eski çağlarda; yerleşik yaşama geçilmesinin ardından ortaya çıkan kavram.
"birgün bir adam bu ağaç/toprak benim" dedi.
beraberinde mülkiyetsizliği getirir. bu dengeyi sağlamay yardımcı olmaz. aksine yaşamdaki en büyük dengesizliği oluşturur. çözümü ya ortak mülkiyettir ya da nesnel bir mülkiyetsizlik ortamıdır. daha mantıklı olanı ortak mülkiyet alanını oluşturmaktır. çünkü mülkiyetsizliği insanoğlu o kadar kolay kanul etmez diye düşünüyorum. ayrıca mülkiyetsizlikte başka bir mülkiyete neden olabilir.
saçma gibi gözüküyor ama bu bir etkileşim malesef.
bol sakallı bir anarşiste göre hırsızlık. bir şairse şöyle demiş: 'faşizmden değil/ mülkiyetimden korkuyorum' *
pratikte uygulanabilir, fakat teoride korkutucu bir kavram. yani birçok şeyin uygulanabilirlik açısından tam tersi. genelde anlam yüklemek istediğimiz şeyler düşününce gayet mantıklı gelir, fakat işin gerçeğe izdüşümü muhtemelen zorlu olur. "korkutucu" olarak kastettiğim ise, milyarlarca insanın bu kavrama delice tapması. para, ev, araba vs... bırakamıyorsak, bırakıp gidemiyorsak, hangimiz hangimize sahip?
http://tinyurl.com/25zotku
Mülkiyet hırsızlıktır.
adalet mülkün temelidir.
iki önerme aynı anda okunduğunda dünyayı özetliyor.
sınırsız diye sunar bazılar, paşalar gibi de sınırlıdır ve bunu sunanlar bu süper haktan para kazanırlar. vergilendirirler ya da sektör olsun torba dolsun kafasıyla 2-3 trilyona dükkan satarlar. ümraniye gibi sıçtığım yerinde ( trafik - yolun 2 tarafına park etme sonra mal bırakmaya gelen aracın yolun ortasına yakın yerde durması otobüsün ve içindekilerin iyice mağdur olması, nüfus - alemdağ caddesini görmelisiniz, sokaklar da bağrış çağrış hatta çığlık boyutunda çocuk sesleri-) 200 milyara ev alırsınız.
mülkiyet hırsızlıktır.kapitalist sistemde her insan hırsızdır.bende hırsız olma çabasındayım bir ev işini çözersek rahatlıyacağız.bizi sanırım kirada olanlar anlar.
islamiyette miktarı, bireyin sosyal zararlara yol açmasına ve başkalarına sıkıntı vermeyecek makul sınırları aşmayacağı kadardır.
islamiyette miktarı sınırsızdır. tek sınırı "islama yardım etmek"tir ve bu yardımın alt-sınırı, tanımı falan belli değildir. zekat vermek de islama yardımdır, zekatı verir geçersin... sınırlı mı oldu şimdi mülkiyet? nayn.

ayrıca bugün gökten indiğini zannettiğimiz ve gün be gün kutsal suyla yıkayıp durduğumuz nişan, evlilik, vatan, millet, devlet, bayrak, aile, namus gibi kurumların da temelidir.

proudhon'a falan hiç ilişmeden şöyle de denebilir: mülkiyet bir grubun diğer gruba nazaran baskın olma çabasıdır -veya çabanın soucudur. (hayatta kalmak için diğerlerini ez! yaşam alanını artırıp koru!)

hepsi aynı yere çıkar, tartışmalar teorilerin konuyu açıklayış ve sunduğu çözüm farklılıklarından kaynaklanır.

fakat bana kalırsa sorun mülkiyetin ne ve nasıl olduğundan ziyade bu gruplar arası baskınlaşma mücadelesini neyin engelleyebileceğidir.

önce bunu bulmak lazım.
kimilerine göre hırsızlıkmış.
nedeni daha çözülmemiş kimin ne çaldığı görülmemiştir. helal ise senindir rahat ol. bakma onlara.
görsel
insanın kendisiyle başbaşa kalması en büyük mülkiyettir.
bana biri mülkiyetin gerçekten ne olduğunu tarif etsin.

üye olmayan kullanıcı, hemen üye ol, çaylaklıktan kurtul ve bana mülkiyetin tanımını yap!

adalet bunun temelidir. bunu demesem kaldırılacaktı cağnım yorumum.
bazı ülkelerin zengin, bazı ülkelerin fakir olması mülkiyet kavramını akıllara doğrudan getirir. özel mülkiyetin olmadığı sistemler, özel mülkiyetin olduğu sistemler kadar başarılı değillerdir. hindistan, çin, cezayir, maceristan ve polonya gibi, çok az mülkiyet hakkı verilen ülkeler, özel mülkiyete izin veren ülkeler kadar başarılı değiller idi. hong kong, kendini dünyanın en zengin "ülkelerinden" biri yapabilmişti; bunun nedeni, özel mülkiyete izin vermiş olmasıydı.

zengin ülkelerde herhangi bir şeye sahip olduğunuzda, onunla istediğinizi yapabilirsiniz- en azından başkalarına zarar vermediğiniz sürece. bir ev yada araba kiralamayı düşünün. evin yada arabanın sahibi olduğunuzda onlara göstereceğiniz özen ve dikkat kiralayacağınız için göstereceğiniz özen ve dikkat ile aynı olmayacaktır. kiralananlara, özen gösterme güdüsüne sahip değilizdir. çünkü karşılığında hiçbirşey elde edemeyecek olsanız da evi ya da arabayı korumak ya da bunları iyileştirmek için zaman, para ya da çaba harcayabilirsiniz. ona sahip olduğunuzda, araba ya da eşya vb. yapacağınız herhangi bir iyileştirme karşılığında birşeyler elde etmeyi bekleyebilirsiniz. bu durum; özel mülkiyet hakları olarak bilinir. insanların mallara sahip olabileceği ve sahip oldukları bu mallar ile yapmak istedikleri şeylerin hemen hemen tamamını yapabilecekleri anlamına gelmektedir. en zengin ülkelerde özel mülkiyet hakları yürürlükte ve uygulanmaktadır.

çok kısa bir zaman öncesine kadar çinde herşey devletin malıydı. pakistan'da hiç kimse kendilerinin olduğunu iddia ettikleri herhangi bir şeyin kendilerine kalacağından emin olamıyordu. latın amerika'nın büyük bir kısmında, özel mülkiyetin güvencesi uzun süre resmileştirilmedi. meksika hükümeti pek çok defa özel mülklere el koydu. latin amerikan ülkelerinde özel mülkiyete izin verilmedi.

bu ülkelerin ekonomileri tökezlemekte ve ciddi problemlere doğru gitmektedir.

özel mülkiyet hakları vatandaşlar arasında evrensel olmadığında ya da yürürlülükteki uygulama sürekli ve etkili olmadığında, bir ülke zenginleşemeyecektir.

özel mülkiyet, sadece zenginler için bir hak gibi görülebilir; ancak fakirler için çok daha büyük bir önem taşımaktadır.

hiç kimse birşey sahip değilse, hiç kimsenin birşeyi koruma güdüsü de doğmaz. komünist rejim sürecinde polonya'da gdansk 'taki gemi inşa eden fabrikalarda çalışmaya zorlanan işçiler, göstemelik çalışıyorlardı. üretken olmak gibi bi güdüleri yoktu. çünkü ne yaparlarsa yapsınlar alınan ücret değişmiyordu. sahibi olduğunuz takdirde, emeğinizin ya da malınızın - mülkünüzün değerini artırma güdüsü olur.
Neo-liberal ekonominin varoluş sebebi.

(bkz: monopoly)