bugün

yunus emre'nin

beni irşad eden mürşid-i kâmil,
gerekmez bir el dahi almazam ayruk

ve

behey kardeş Hakk'ı bulam mı dersin
Hakk'a yarar amel işlemeyince
bu sırrın ötesin duyam mı dersin
Mürşid-i kâmille başlamayınca

diye anlattığı, kendisi de bir mürşid-i kâmil olan Hazret-i Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî'nin,

dinle neyden duy neler söyler sana
sızlanır hep ayrılıklardan yana
kestiler sazlık içinden der beni
dinler ağlar hem kadın, hem er beni

diyerek ney'e benzettiği, yine bir mürşid-i kâmil niyâzi-i mısrî hazretlerinin,

hem mürşide el verme ki, yolun sarpa uğratır
mürşidi kâmil olanın gayet yolu asan imiş

diye övdüğü, üstad necip fazıl'ın da

bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez.
eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.

kayalık boğazlarda yön arayan gemi,
usta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez.

geçitlerin, kilitlerin yalnız o'nda şifresi,
işte, işte o eteğe sarılmadan geçilmez.

şiirinde adres gösterdiği kurtuluş kapısıdır mürşid-i kamil. mürşid-i azam olan peygamber efendimiz (s.a.v.)'e tam doğru ve kâmil anlamda tabi olmuş ve onun nuruyla nurlanmış, bir başka mürşid-i kâmilden el almış, erdiği yüce makamdan irşad için insanlarına arasına gelmiş olan, bakışı bile kalbe ve bedene şifa olan ve insan suretindeki hayvandan aşağı âsîyi gerçek insana çeviren yüce sanatkârdır mürşid-i kâmil. ümmet-i Muhammed (s.a.v.)'in en hayırlıları arasındadır. ebedî mutluluğa ve kurtuluşa en kolay ve en güzel şekilde ermek ise insanın niyeti ve bu hedefin gerçekleşmesi mukadder ise, o kişinin birgün mutlaka karşılacağı müslümandır mürşid-i kâmil.
(bkz: silsile-i aliyye)
Şimdi, Allah dostu demektir basitce. Ancak, Allah'a dost olan kişilerin bir kısmı bunu kendileri bilmez. Bir kısmı da kendileri bilir de halk bilmez. Mürşid-i kamil, Allah dostlarının içinde hem kendini bilen, hem halk tarafından bilinen zümredir.

(bkz: tasavvuf)