bugün

her müslüman'ın yapması gerekendir.

kainatın efendisi son peygamberimiz hz muhammed kendinden önceki 3 kitapta müjdelenen son peygamberdir.

lakin ne yazık ki o'nun öğretileri bir orospu çocuğu olan(hind'in ve ebu süfyan'ın oğlu muaviye) tarafından islam dünyasından silinmek istenmiş ve kısmen de olsa başarıya ulaşılmıştır.

bugün camilerimizde yapılan ibadet hz muhammed'in öğrettiği ibadet değil, şerefsiz evladı muaviye'nin salık verdiği ibadettir.

muaviye'ye iman edenler müslüman değil, şakirt dini mensuplarıdır.
kaynak göstermeden işkembeden atmak...

he yapraam he...işkembeden atıyorum da, islam tarihini bilmeden başımıza yobaz kesiliyorsunuz ya...neyse oku hele, oku da aydınlan.(illimunatici değilim)

ilk üç halifeyle Peygamber'in başlatılan sünnetlerine karşı gelme ve onları ortadan kaldırma geleneği Muaviye ile doruğa çıkarılır ve bir sisteme dönüştürülür.
O günlere kadar kitlesellik gösteren bu nedenle de halkçı bir amaç sergileyen namazları Muaviye resmileştirir.
mescid süsleme hastalığı islam ümmetine Emevi şerefsizleri zamanında bulaştırılmış ve o günden şiddetlenerek gelmiştir. Esasen Emevilerin dejenerasyonuna bütün ibadet biçimleri uğramıştır.

Peygamber'in yıktırdığı ve çağdaş kaynakların "uzun zaman mezbele yeri olarak" kaldığını belirttikleri Dirar mescidini Halife Ömer yeniden faaliye geçirir.
Kendi üssü haline getirir.
Ömer'den sonra Osman da bir çok cami yaptırır.
En muhteşem camilerin ve minarelerin ilk kurucusu Muaviye olur. Bu biçimiyle camileri halka benimsetmek için "cami Tanrı"nın evidir" anlayışını yayar.
Döneminde mantar biter gibi kurdurulan camileri Hz Ali ve Ehlibeyt'e "sövgü yuvaları" olarak değerlendirir.

Muaviye ilk kez camilerde "maksure" denilen sultan mahalli'ni kuran kimse olur.

Muaviye, Hicri 46. yılında hacdan dönerken Medine'ye uğrayarak Peygamber mescidinin minberiyle Hz. Muhammed'in müezzini olan Sad'ül Karaz'ın elinde bulunan peygamberlik asasını Şam Camii'ne getirterek kendi yönetim merkezinin önemini arttırmak ister. Fakat buna halkın tepkisi büyük olur. Tesadüfi güneş tutulması da kötüye yorumlandığından Muaviye bu yaptırımından vaz geçer.

Minbere altı basamak daha ekleyerek büyütür ve dokuz basamağa çıkarır. Bundan sonra hatipler Muaviye'nin koydurduğu altı ayağa çıkarak hutbelerini okurlar. Medine'deki Peygamber camiindeki minberin Şam'a götürülmesini bir kez de Mervan oğlu Abdülmelik dener. O da büyük tepkiyle karşılaştığından vaz geçer.

cuma namazlarında peygamber efendimiz döneminde farzdan sonra okunan hutbe, muaviye döneminde namazın önüne konur, bundaki amaç halka emevi siyasetini dikta etmektir. bu uygulama günümüzde camilerimizde halen devam eden yanlış bir emevi uygulamasıdır. bid'at tır...

Kendini islam'ın yetkilileri sayan kimseler dine birşeyler sokuşturma çabası içerisindedirler. Halifeler dışında da bu davranışlar görülür.
Amr ibn-ül As, hutbe ve dua için kendisine camide ilk mimber yaptıran valilerdendir. Mısır'daki camiini yaptırdığı sırada bunu da yaptırmıştır.

Abdullah b. Zübeyr ile islam tarihinde zalimliğiyle ünlenmiş olan Haccac, Peygamber ibrahim'den beri Araplarca saygınlığı olan Kâbe'yi önce yaktırıp-yıktırırlar sonra da kendi düşüncelerine hizmet edecek biçimde yaptırtırlar. Gösterişin ifadesi olan ve kuruluş dönemi islamlığının özüyle çelişen ilk minare I. Muaviye döneminde Basra Camii'ni onartan Ubeydullah bin Ziyad tarafından yapılır.
I. Velid dönemindeyse mescidlere minare yapılması zorunlu kılınır. ilk maksure de bu dönem yapılır. Bundan sonra minare yapımları gelenek olur.
Şatafatlı cami yapıları kurulur. Muaviye, Mervan ve Velid gibi Emevi halifeleri Şam kiliselerini camiye çevirirtirler.

Beş vakit namaz ve bu namazlara ilişkin rekatlari sünnet, vacip, müstehap, mekruhat, müfsidat, sâlatın koşulları, mezhepler, tarikatlar, hülle, iskat (devir), ölüye Kuran okutma, kurban kesme gibi asılsız kural ve uygulamaların hiçbirinin Muhammedi ve Kuran temelli islam'la ilgisi yoktur.
Bunlar, başka dinlerin uygulamalarında ve kutsal kitaplarında da pek bulunmaz.

Mezhepçi islamlığın, asıl kök islamlığın yerini almasıyla birlikte mihrap da camide "en şerefli yer" olarak görülmüş ve üstüne kubbe yapılarak yüceltilmiştir.
Mihraba karşın, minber ta Peygamber döneminden beri mescidlerde yerini almıştır. Emeviler propagandaya dayandıkları için minbere özel önem vermiş, bütün camilere koydurmuşlardır.
Muaviye Mekke'ye gittiğinde minberini birlikte götürmüş, minber Harun Reşit zamanına kadar orada kalmıştır.
Mervan da Medine'ye giderken minberini birlikte götürmüş ve onun üzerinde halka konuşmuştur. Ne yazık ki, Peygamber döneminde "caminin kutsal parçası" arasında olan minber, Emevilerle propaganda aracı olur.
Camiye ilk kandil koydurtan da Muaviye olmuştur.
Harun, Kâbe'nin etrafına 10 büyük şamdan koydurtmuş, caminin duvarlarına da ikişer fener astırmıştır. Emeviler, camilerin kutsallığından en aşırı ölçüde yararlandıkları gibi, gerektiğinden sıradan bir mekân olarak da görmüş, camiye at üzerinde girebilmişler, minberde olanlara müdahale edebilmişler, caminin içinde ve çevresinde dövüşebilmişler, hükümdarın halifenin camide olması sırasında cami çevresini silahlı korumalarla sarabilmişlerdir.

Kâbe minberinda Ali yanlılarına beddua edilmesini ilk başlatan Halid al Kasri olmuştur. Ali ve yanlılarına kargışta bulunan bu kussaslar Emevilere dua etmektedirler.
Mısır camileri eski özelliğini yitirmiş, ulusal ölçekte siyasetlerin yapıldıkları merkezler olmuşlardır. Bu nitelikteki siyasal çalışmalar için yapılan toplantılara camiler mekân olarak görev yapmışlardır.
Camilerin yargı ve eğitim yeri olarak kullanılma özelliği başından beri zaten vardır. Ama sonraki yüzyıllarda eğitim, bir propaganda aracı olmuştur.

yani uzun lafın kısası tüm bunlar islam tarihinde var, risale-i nur değil de islam tarihi okuyup öğrenirseniz, şu an yaptığınız ibadetin hz muhammed'in öğrettiği değil, sonra gelen 3 halife ve muaviye müşrükinin zorladığı ibadet ve şeriat olduğunu kavramak güç değil.

ne yazık ki yıllar yılıdır "muharref" olarak yaftaladığımız diğer dinlerdeki tahrifat islamiyette de mevcuttur. bu tahrifatın baş müsebbibi de islamiyete en büyük kötülükleri yapan ve her daim islamiyetin baş düşmanı olan ebu süfyan ile hz hamza'nın kalbini çıkartıp yiyen karısı hint'in oğulları muaviye'dir.

ne yazıktır ki islam görünümlü bu şeytanlara bazılarımız "hazret" sıfatını makbul görerek hazreti muaviye olarak tanımlamaktadır.

siz muaviye'nin emeviyye dinine inanmaya devam edin şakirtler, hz muhammed'in islamı ve öğretileridir bizim içimizi aydınlatan...

iyi pazarlar...
--spoiler--
muaviye dediğiniz zat sahabedir. en büyük aliminiz dahi bir sahabenin atının burnundaki toz kadar değerli değildir.
--spoiler--

hay ben öyle sahabenin ta...
(bkz: ebu sufyan ve muaviye nin sahabeden olması)