bugün

oscarlı kısa film harvie krumpet'ın yaratıcısı adam elliot'ın yepisyeni sıpsıcak, üzgün mü üzgün ama komik mi de komik filmi. tabi çok kafa patlatılabilir film üzerine. günümüz insanının iletişimsizliği, yalnızlığı, vs. yok efendim o new yorkun griliği çok manalı falan denilebilir. boşverin ama. hiç filmin samimi havasını bozmaya gerek yok. izleyin işte, izleyin, üzülün, gülün, filmin sıcaklığına elleşmeyin, izlendiği, yaşandığıyla kalsın. emin olun her şey daha güzel olacak o zaman.

p. s. : bir de proust'un madlenlerinden olsun yanınızda birkaç tane, çaya batırıp yemelik. çay tabi, earl grey.

p. s. s. : bu filmin kaybedenler kulübü gayri resmi tanıtım filmi olmasını oylamaya sunuyorum.

p. s. s. s. : vay anasını sayın seyirciler bir stop motion nelere kadir neleri hatırlatıyor.
normal bir insanın beğenme ihtimalinin oldukça düşük olduğu animasyon. çünkü aşırı sıkıcı, tabi; eğer kendinizi ifade etmekte zorlanan, içine kapanık, diğer insanlardan kendini soyutlamış, ya da diğer insanlar tarafından soyutlanmış, içinize bastırılmış binlerce duygu ile nasıl başa çıkılacağını hala öğrenememiş biri değilseniz.
max'i çok seviyorum.gerçek olmasını ve bunu bilmesini dilerdim.
Stop motion tekniği ile çekilmiş olan inanılmaz derecede tatlı karakterlere sahip animasyon film.

--spoiler--

Max'in sandalyede otururken odaklanılan çatalının göründüğü kısım beni kopartan sahnelerden olmuştur.

--spoiler--
izleyiciye duygu fırtınası yaşatan animasyon filmidir, finalinde ağlama garantisi verir.
if istanbul 2010 kapsamında üç ayrı gün (12, 20, 21 şubat) üç ayrı sinema salonunda izlenebilecek filmdir.
bir solukta biten, koca dünyada yapayalnız olan en "umutsuz insan"ın ve en "umutsuz vaka"nın hayata tek dostları olan birbirleri ile sımsıkı bağlanmasını anlatan stop-motion animasyondur. hayatınızda rastlayabileceğiniz en aklı başında tespitleri max' in yapıyor olması ise insanı düşüncelerle karışık gülümsemelere zorluyor.

--spoiler--
Ve anlayamıyordu, diğer herkes normal sayılıyorken, neden kendisi garip sayılıyordu. insanlar inanılmaz mantıksızdı. Hindistan' da çocuklar açlık çekerken insanlar neden yemeklerini çöpe atıyorlardı?Neden oksijene ihtiyaçları varken yağmur ormanlarını yok ediyorlardı? Ve neden asla zamanında gelmeyeceklerse otobüler için zaman çizelgesi hazırlıyorlardı? En sevdiği fizikçiyle mutabık kaldı : Sadece iki şeyde sonsuzluk vardır ; evrende ve insanın aptallığında.

--spoiler--
sanat eseri nedir? sorusuna cevap olarak gösterilecek, harika, olağanüstü gibi bilumum sıfatları hakeden şahane ötesi başyapıt! kurgusu, konusu, müzikleri, çekimleri her şeyiyle alkışı hakediyor. izlediğim en iyi animasyonların başına yerleşti diyebilirim. olayları anlatırken verilen örnekler, detaylar... anlatılacak pek fazla şey yok, gebermeden mutlaka izleyin.
"büyüklere masallar" furyasına getirilen bir soluk daha. bu sefer ki biraz izmarit kokuyor. biraz meyankökü, biraz da eski kitap kokusu.
--alakasız--
avusturalya ne kadar güzel bir memleket kardeşim, çok güzel şeyler çıkıyor bu komik kıt'adan. koala, kanguru, oz büyücüsü,nicole kidman, aborjinler, harry kewell ve lucas neill cimbomluları ve son olarak bu stop-motion harikası. türkiye de yaşamış her genç bünye hayatında bir kez olsun kanada veya avusturalya da yaşama hayali kurmuştur, en azından bir saniyeliğine aklından geçirmişdir. çünkü bu iki ülke ortaokul coğrafi atlasındaki dünya haritasında gördüğümüz üzere, ülkemize en uzak ve en sempatik ülkelerdir. bir kere ne kadar uzak, o kadar iyi. bir de bu iki ülkenin bahsi geçince, herkesin mutlu mesut yaşadığı ütopik ülkeler gelir hep aklıma.
--alakasız--
filmi izlediğimde aklıma ilk sen geldin. seveceğini düşündüm.

ps: filmde "bebekleri birabardağında bulma" esprisi "ne alaka" gelmişti bana ama sonra araştırıp öğrendim; 16 milyonluk bir nüfusa sahip olmasına rağmen dünyada en çok bira tüketilen memleketmiş avusturalya ve neredeyse her aileye bir pub düşüyormuş.

pss: filmin müzikleri kötü demiyorum ama müzikleri yann tiersen yapsaymış, ikinci bir "amelie" vakasıyla karşı karşıya kalabilirdik. böyle de güzel. ama öyle daha mı iyi olurdu?
animasyon severlerin mutlaka izlemesi geren bir film. Mr. Fantastic Fox kadar güzeldir.
evde beslenen balıklar çabuk ölüyor hakkaten. ilerde balık beslemeye karar verirsem, isim vermeye 1.mehmet'ten başlayacağım.
ekmek arası katı çikolatayı denedim, fena değil.
-- spoiler --
konuşamamaları çok iyi düşünülmüş. çok klişe olurdu, böyle çok iyi olmuş.
-- spoiler ---
25 kare saniyelik alt yazısını bulamadığım animasyondur, 23 ve 24 kare saniye mevcutken.
bir göz rengi olarak "çamurlu su birikintisi" tabirini duyduğum, çok hoş olan filmin adı.
yalnızlık, sevgisizlik, tüm bunların çikolata ile telafi edilmeye çalışılması bazen herşeyin sebebi bir doğum lekesine bağlayıp da aslında her şeyin kendini sevmekle başladığını görmek. boy george seven yunanlı gay koca, alkolik sigara tiryakisi kayıp korkunç rujlu anne, pasif taksidermia... *
Adam Elliot tarafından hem yazılan hem de yönetilen 2009 yılı yapımı stop motion tekniğiyle çekilmiş güzel bir animasyon. Konusuna gelince;

amelie tadında başlayıp etrafındaki herkesin yaşamından kesitler sunan mary çok fazla arkaşaşı olmadığı için telefon defterinden bulduğu adresten yola çıkarak max isimindeki bir amerikalıyla mektuplaşmaya başlar. Max normal bir insan değildir. olaylara fazla tepkiler veren maxle içine kapanık bir çocuk olan mary'in bu mektup arkadaşlığı yıllar boyunca sürecektir.
mary'nin göz rengi çamurlu su birikintisi rengindedir.
ayrıca doğum lekesi de kaka rengindedir.
mary'nin dedesi soğan turşusu gibi kokar.
ayrıca max mary'e mektup yazarken oturduğu sandalyeden poposunun çatalı gözükür.
mary de max de çok tatlıdır.
avusturalyalı 8 yaşındaki küçük mary, alkolik bir anne ile ilgisiz bir babanın meraklı ve bir o kadar da yalnız kızıdır.amerikalı max ise 44 yaşında ve muzdarip olduğu asperger sendromundan ötürü dış dünyayı anlamakta ve çevresiyle iletişim kurmakta zorluk yaşayan bir diğer yalnız insandır.bir mektup arkadaşlığı, bu iki insanın birbirlerini tanımasını ve birbirlerinin hayatlarını değiştirmesini sağlar.

asya pasifik film ödülleri en iyi animasyon (melanie coombs)
2010 kazandı berlin film festivali en iyi film (adam elliot)

http://fizy.com/#s/1cgxjk
hayat denen şeyi değiştirmenin ne kadar zor ama aslında ne kadar da kolay olduğunu daha iyi gösterebilen herhangi bir şey var mıdır bilmiyorum bu filmden başka.
değişmek, değiştirmek elbet zor ama bu kadar da kolay işte.
kısaca harika bir animasyon.

mektup, daktilo, çikolata, balık... renkli mary, renksiz max...
evet evet çok güzel.
--spoiler--
göründüğünden daha karanlık bir film
suratinizda anlamsiz bir tebessum, gözünüzün birinde iki damla yaşla terk edebilirsiniz salonu.
--spoiler--
-you are my best friend. you are my only friend.
ilk 20 dakikası sıkıcı, genel olarak güzel ve duygulandırıcı bir film.
*
mektuplar dizisinin iki kişinin hayatını nasıl etkilediğini, birbirlerinin hayatlarında nasıl izler bıraktığını o kadar güzel anlatır ki,gerçek hayatta da acaba olur mu böyle şeyler diye düşündürür insanı;ama maalesef pek de olmaz.aslında ders olabilecek nitelikte bir animasyondur.
mary geç kaldı , hepimizin bir şeylere geç kaldığı gibi ve hala da kalmaya devam ettiği gibi; ama 8 yaşındaki mary en azından hayatını değiştirdi ,44 yaşındaki max'in hayatıyla birlikte...acaba bir gün bizimde cesaretimiz olabilecek mi kendi hayatımızı değiştirmek için; ki o zaman onların da hayatı değişecek...
avustralya'da yaşayan küçük mary ile amerika'da yaşayan obez ve yalnız bir adamın mektup arkadaşı olmasını konu alan muhteşem animasyon film. animasyon olmasına rağmen küçük çocuklara hitap etmemektedir ama ileride mutlaka izletilmelidir.

--spoiler--
seni affetmemin sebebi kusursuz olmaman, sen kusurlusun ben de öyleyim. bütün insanlar kusurlu... kusurlarımızı biz seçemeyiz onlar bizim bir parçamız ve onlarla yaşamak zorundayız ama yine de arkadaşlarımızı seçebiliyoruz ve ben seni seçtiğim için çok ama çok memnunum...

max'in tek isteği kaldırımlarının kesişmesi ve bir kutu krem şantiyi paylaşmaktı ama olmadı...
--spoiler--

--spoiler--
tavandaki mektuplar ağlattı...
--spoiler--
harikadır. elimde olsa herkesi toplayıp zorla izlettiririm bu filmi. ağlattı mı ağlattı, zaten hayatımda ağladığım 2. film mary and max. 1.si mi? 1.si de ayı kardeşti.*
Mary&max...

birisi film mi dedi..

sayfalar dolusu duyguyu, şurda iki satıra sığdıramama neden olan film..

'You're just my best friend... You're just my only friend''

'Ben de cennette bütün çikolataların başında durmak isterdim.
sanırım ateist olmamdan dolayı bu imkansız.'

Aptal aptal sırıtıyorum sözlük. bir de ağlayasım var. Bir film bir insana bu kadar şeyi bir arada yaptıramaz. Böyle film olmaz.
--spoiler--
meyankökü ve eski kitaplar gibi kokuyordu, diye düşündü, çamurlu su birikintisi renkli gözlerinden gözyaşları yuvarlanırken.
--spoiler--

bkz : http://www.replikler.net/...mary-and-max-mary-ve-max/