bugün

atatürk'e en büyük zararı veren grup. bunlar yüzünden bazıları da atatürk'ü allahsız kitapsız biri olarak tanıdı malesef.
(bkz: kaleci oyuncu)
bi de soyle bisey var,

(bkz: kurt kemalizmi)
bir grubun oldurmaya çalıştığı şey. olduğunu, olmaya çalıştığını iddia edenlerin içine düştüğü oksimoron.

yobazlığın -ve yanında ihanetin- bir türü de budur; olmayacak bir şeyi küçük, basit, zırva manipülasyonlara olmuş/varmış gibi göstermeye çalışmak, bunun üzerinden taraf toplamaya yeltenmek, babasının görüşüyle çevresininkini uzlaştırmaya çalışıp içselleştirmek gayreti. mustafa kemal'e hayran olup marksizm'i de kabullenmeye çalışmak omurgasızlıktır. komprador kelimesini hayatında ilk kez bir televizyon dizisinde duyup, akşamdan aklında kalanla şaka mahiyetinde ona buna sokakta senaryo maceradan kesit eşliğinde anlatanın eline kompradorla birlikte burjuva kelimesini de verdiğinizde herhangi bir etki sağlamaz. o kendisini dinlerin yok edilmesine adamış çelişkiler ordusunun neferi, idrak yolları çelişkiden mülhem tıkalı savaşçıdır...işi o.

oysa;
"Kemalist devrim, bir üst tabaka devrimidir; milli ticaret burjuvazisinin bir devrimidir. Bu devrim, aslında köylülere ve işçilere karşı, evet bir tarım devrimi imkanına karşı yönelen, milli ticaret burjuvazisinin devrimidir." (Stalin- Cilt 9. sayfa 204. inter Yay.)

ya da;
"Kemalist devrim, Türk ticaret burjuvazisinin, toprak ağalarının, tefecilerin, az miktardaki sanayi burjuvazisinin, bunların üst kesiminin bir devrimidir. Yani devrimin önderleri, Türk komprador büyük burjuvazisi ve toprak ağaları sınıfıdır. Devrimde, milli karakterdeki orta burjuvazi önder güç olarak değil, yedek güç olarak yer almıştır."
(...)
"Devrimin önderleri, daha anti-emperyalist savaş yıllarında iken itilaf emperyalizmi ile el altından işbirliğine girişmişlerdir; emperyalistler Kemalistlere karşı hayırhah bir tutum takınmış, bir Kemalist iktidara rıza göstermeye başlamıştır."
(...)
"Kemalistler, emperyalistlerle barış imzaladıktan sonra bu işbirliği daha da koyulaşarak devam etmiştir.
Kemalist hareket, özünde 'işçilere ve köylülere, bir toprak devrimi imkânına karşı' gelişmiştir.
(...)
"Kemalist diktatörlük, sözde demokratik, gerçekte askeri faşist bir diktatörlüktür."
"Kemalist Türkiye bile, gittikçe daha çok bir yarı-sömürge ve gerici emperyalist dünyanın bir parçası haline gelerek nihayet kendini ingiliz-Fransız emperyalizminin kucağına atmak zorunda kalmıştır."

(ibrahim kaypakkaya)(marksist kemalist, kemalist komunist, sosyalist kemalist olmayan biri)
(#3440753)
(bkz: yok devenin nalı)

(bkz: yok dedemin bale pabuçları)
(bkz: makinist)
o zaman, önceki yorumların basitliğinden şikayet eden arkadaşların kafa karışıklığını düzeltmek adına buyrun buradan yakın diyoruz: (#3395445) ve de (#3240697)
(bkz: yorumlarin basitligi)
(bkz: deniz gezmis in kemalist olmasi)
#3604320 numaralı yazıdan da okuduğumuzda anlıyoruz ki [ kaypakkaya'nın fikirleri, ki aslında daha okunası nice şeyler demiştir ] bugün türkiye de devrimci lider profili olarak akla ilk önce gezmiş'in gelmesi gayet normal. gezmiş kemalizmi ne bir kaypakkaya kadar ne de mahir çayan kadar eleştirmemiş, yermemiştir. gezmiş bugun ulusal solcuların o ossuruktan dergi kapakları ve afişlerinde mustafa kemal'le ve che ile yan yana durabiliyorken bir mahirin bir çayan'ın adının bile zikredilememesi tam da işte bu sırda gizlidir. bu ülkede kemalizmle barışık olmayan kesim sadece birilerinin dinci dediği kesim değildir. kemalizm sadece dinci kesime düşman değildir. kaypakkaya, ailesine teslim edildiğinde kolu - bacağı paramparçaydı. onu da dinciler yedi demi. hasiktirin ! demek ki gezmiş ve çayan yahut kaypakkaya sosyalizmi arasında fikri anlamda fark var. gezmiş, yazık ki cumhuriyet gazetesinde adı zikredilerek hiç istenmeyen bir şekilde yozlaştırılmakta. kendisi bu günleri görse ağlardı.

başlıktaki konuya gelince: fille kelebek çiftleştirmenin manası yok. ne fili yoralım ne de kelebeğin dötü yırtılsın. akademik konuşmayı sevmiyorum. sigara içmesem de çay ve sigarayı seviyorum. ama denmesi gereken bir şey varsa o da: bugune kadar kemalizmle komunizmi, kemalizmle sosyalizmi , ve dahası kemalizmle dini bağdaştırmak adına yapılan abidik gubidik hareketler artık sıktı. böylesi olmayacak entegre çabalarını kitap yapıp basan, kemalizmin mesnetsiz savunuculuğunu yapan o kadar adam var ki.

En basitinden Alparslan ışıklı' nın Kemalizm, sosyalizm ve din kitabını size armağan edebilirim. Sevgili ve saygılı hoca burada inceden bir şark kurnazlığıyla hem sosyalizm hem de dini kemalizmle nikah masasına oturtmuş ve bir güzel barıştırmıştır. Biz de inandık ! bu sadece bir misal , buna benzerlerini bugunlerde ulusal solcuların bilmemnelerin şarlatanlıklarında bulabilirsiniz.

Resmi ideolojinin hakim metod ve doktrinlerini taşıyan kutsal bir kitap hükmünde olan Kemalizm her türlü fikri eleştirinden sıyrılmalıdır. Bunu da Kemalist aydınlar, elitist/ ulusalcı akademisyenler becerecektir. Ağzı kulaklarında okuyucular da aha vay anasını atam be ! hem komunizmi hem dini nasıl da hercümerç etmiş ! diyecek beni güldürecektir.

Marksist Kemalist ve buna benzer hilkat garibeleri yaratmaya çabalamanın sebebi; kemalizmin aslında rijit ve jakoben bir sistem olduğunun anlaşılmaya başlaması ve çatırdama seslerini duyan hızlı ulusalcılar tarafından izalesine yeltenmesinden başkaca bir şey değildir. Ama tutmadı , tutmuyor.

Kemalizm denen fikirle içinde diyalektik felsefeyi barındıran marksizmin barışmasını beklemek, buna yeltenmek daşşak geçilecek teoridir. Ama elbet biliyorum ki birileri Kemalizm kelimesini bile duymadan atam atam edebiyatıyla öyle bir dolduruldu ki: "Kemalizm hem diyalektiğe hem de mistiğe şamildir fikriyatıyla Pazar torbasına çevrildi o körpe kafaları. Böylesi beyin: yontulmamış sedir, abanoz, kavanoz, ördek çükü...

Geçenlerde nette bir şeyler okuyordum, Sunay akın mı tuna kiremitçi neydi tam hatırlamıyorum. Onlardan birisi demiş: "ben ateist müslümanım" aha da tam yerine rast geldi manzara koydum.

Oksimoron yapayım derken kitap basıyor, gazete yayınlıyor insanlar ! hem de ciddi ciddi. Vah vah !
kemalizmin, sadece şahısların üzerinde yaşaması dışında bir ideoloji olmaktan uzak duruşuyla birlikte taklit ekonomisi ve felsefesi içermesi bakımından aksiyoner fikri bir sistematiği olmayıp, refleksi tepkiden doğmuş reaksiyoner yapıda seyrini korumasından mülhem devletleşmeyi araç değil amaç kabul etme eğilim ve niyeti nedeniyle; marksizm, komunizm, sosyalizmle bir arada anılmasını ve sentezlenmesini bırakın, benzeştirilmesi dahi mümkün değildir. sosyalizmin ve bir üst merhalesi olan komunizmin devletleşmenin araç olarak kullanılması dışında bir planı yoktur. sanayi devrimi, modernleşme vs. gibi olgular zaten kapitalizm tarafından gerçekleştirilmiş ve söz konusu kuramların geliştirildiği dönemde onun tekelinde olduğundan, ilk çıkış noktası olan avrupa'yı hedef alarak buradan doğması umut edilmiş ve bu niyet merkez alınarak hayat bulmasına girişilmiş bir ideolojinin, ideoloji olması mümkün olmayan bir olguyla birlikte anılması o ideolojinin anlaşılamamış olması ya da uyarlanmaya çalışılması talihsizliğidir.

bu işin sadece olmayacak boyutunun ifşası. birinin diğerine birçok anlamda intikam borçlu olduğu iki ayrı sistemin uzlaşması ise insani hasletleri ele aldığımızda asla mümkün değildir. ilk örnekte "olmayacak iş" eleştirisi kabul edildiği varsayılarak yanlış bir algılamaya göndermede bulunmak emeli vardı, ilk aşamanın anlaşılmamış/halledilmemiş olduğu görüldüğünden bu ikinci kısmın yazılması ihtiyacı doğdu.

ilk kısmın bazı yerlerinde geçen marksizmin çıkışta hedeflediği alana nokta atışı yapılarak, "o halde marx, bir başka açıyla ele alındığında materyalist idealisttir" tespitinin yapılabilmesi de mümkün. ve aynen şu an burada olduğu bir oksimoron daha vukur bulur ve onun da seveni çıkar, onun da hayranı olunur, onun da peşinden koşulabilir. aferin.
bir ilginç bakış açısı. bu görüşe dair yapılan yorumların basitliğinden ve sığlığından dem vurulmuştu. yerinde bir karşı çıkış olarak değerlendirilmeli bu; çünkü konu hakkında yapılan yorumlar denizin dibini boylayacak cinsten, bilimdışı iddialar. tabi sığ denizlerde yüzülmekten denizin dibi boylanabilir mi, bilmiyorum. fakat işin gerçeği hakkında her kesim konuşmasına rağmen marksistlere söz hakkı verilmiyor. zaten sorunda burada başlıyor.

öncelikle belirtmek gerekiyor, marksistler kolaycı yaklaşımları pek sewvmezler. pek çok kavram için geniş bir bakış açısı sunmadan, dönemsel koşulları gözden geçirmeden yani "somut durumun somut tahlilini" yapmadan konuşmazlar. bunun anlamı uzun ve ağdalı bir dille, kendi lügatı içinde konuşan bir yazı yazmak değil, somut durumları enine boyuna değerlendirmesidir. fazla uzun yazmayacağım bende. fakat şunu belirtmek gerekiyor; kemalizm türkiye burjuva devriminin tamamlandığı cumhuriyet'in kurucu felsefesidir. kendi öncesinde aldığı devlet geleneğini kendi içinde soğurarak içselleştirmiştir. yani kemalizm eklektik, denge siyseti güden, faydacı bir gelenekten gelen bir kuruluş felsefesidir. burjuvazinin iktidarı aldığı, dönemsel olarak kimi ilerici yanlarının olduğu ve bu ilerici yanlara siyasi konjonktörden ötürü sahip çıkmıştır. bağımsızlık, kamuculuk, aydınlanma gibi kavramları kendine özgü bir biçimde yorumlamıştır. bir kural vardır; tarihten beri burjuvazi kitle kaçkını olmuştur, sahip olduğu pek çok kavramı kitlelerle buluşturmamışlardır. yani her daim korkak davranmışlardır. batı'da ilk dönem burjuvazi bu hareket yasasına tabi değildi fakat geç kapitalistleşen ülkelerde bu özellik belirgin bir biçimde gözlemlenir.

sadece kitle kaçkınlığı, radikalizmden kopuk oluşu, pragmatizm anlayışları dahi kemalizmi bir burjuva ideolojisi olarak kodlamaya sokuyor. haliyle marksizmi kemalizm'le bağdaştırmaya çalışmak, cumhuriyet'in ilk dönem sosyalistleri adına yanlış bir harekettir. hatta anlamsızdır.

bizimkisi gibi ülkelerde solun kimi bağımsızlıkçı ve aydınlanmacı vurguları olan burjuva ideolojilerinden kurtulması o kadar kolay değildir. türkiye'de de solun kemalizmden kopuşu, kimi tarihsel kazanımların reddi ve ona karşı konumlanış olarak konumlanıyor. birincisi sol bu alandan büyüyeyemez. sol kendi topraklarında ayağı yere basmak zorundadır. ikincisi böylesi bir karşı çıkış gene kemalizm'e bağlanma olarak görülüyor. ibrahim kaypakkaya gibi büyük devrimcilerin içine düştükleri hatalardan biride budur. kemalizm'den koparken kendi alanını anti-kemalizm olarak belirginleştirmek ve bunu mdd çizgisinde yapmak kemalizm'e yeni bir bağlanış olarak ele alınmalıdır. bir referans noktası olarak bu büyük devrimcilerin eserlerine bakmak benzersizliğin benzerliğini kurmak oluyor.

kemalizm ve marksizm birleştirilmesi imkansız olan iki ideolojidir. pek tabi yapanlar oluyor, destekleyenlerde ama bu böyle bir ideolojinin eklektik olmadığını göstermez. bu eklektisizm batağına girmenin en kolay yoludur. tıpkı liberalizm, milliyetçilik gibi kavramlar marksizm'e( marksizm-leninizm olarakta okuyabilirsiniz) bağlanamayacağı gibi kemalizminde bağlanması anlamsızlıktan başka bir şey değildir.
1923 paradigması, 1917'nin gölgesinde kurulmuştur. bolşevik devrimi olmasaydı, cumhuriyet falan da olmayacaktı, 1920'li yıllarda bu ülkede resmi söylemde bolşevizm en itibarlı yerde idi. lakin kimse marx'ı doğru dürüst bilmemekteydi, kadrocular hariç, dolayısıyla kemalistler için referans marx'tan çok lenin'dir, 68'de bile, marx ön planda ele alınan bir figür olmamıştır, türkiye solunun marx'la tanışması 12 eylülden sonradır, kemalistler ise kapital'in de 1844 el yazmalarının da kapağını dahi açmamıştır.
adama derler (bkz: stalinide biliyoruz genç)
stalin değlmiydi rus köylülerinin tüm hasatını elinden alıp onları sefalete açlığa terk eden?
che ölüğünde üstünden nutuk çıkması, fidel castronun zamanında nutuk'un bir kopyasını istemisi gibi şeylere bakılmalıdır. hem che hem castro diktatör olmamış halkçı komunist kimselerdir. stalinin ise komünist bir devleti yönetmiştir ama ezilen sınıfı korumamış, komunizmi yaymak adına halkı daha da ezmiştir. sonuçta kimsenin halkçı stalin diye bağırdığını duymadım.

marksist kemalistle ilgili olarak carl marksın görüşlerini benimsemiş kemalisttir. söyleniş şeklinden kemalizmin esas olduğunu marksizmin yardımcı kitap niyetini kullanıldığını anlarız.
(bkz: milli demokratik devrim)