bugün

gittikce çok daha belirgin hale gelen gelir dağılımı dengesizliğinin yarattığı gerçektir.
tikilik belirtisi.
her yerde büyük alışveriş merkezlerinin artması ve kredi kartlarının fazlasıyla yaygınlaşmasıyla artan bir durumdur.
ve tabi ki;
(bkz: taksit imkanı)
insan kendini değerli ve önemli hissetmek, egosunu doyurmak zorunda olan sosyal bir varlıktır. ve kişi kendini değerli hissedebilmek için çoğu zaman başkalarının saygı, beğeni, takdir şeklindeki onaylarına ihtiyaç duyar.

toplumun beğeni ve saygısını ifade eden değerler günümüzde para ve güçtür. günümüz dünyasında daha çok parası olan en saygıdeğer insandır gibi insancıl olmayan vahşi çıkarımlar toplumsal hayatımızı şekillendirmeye başlamıştır. markalar paranın, kapitalizmin, burjuvanın üniformasıdır ve insanlar bu üniformaya saygı duyarlar.

marka bağımlılığı olanlar kendini değersiz gören ve onaylanmaya ihtiyaç duyanlardır ve bu insanlar toplumdan saygı görebilmek adına bu üniformaları giyerler.
gerçek bir olaydır:
i= bgielle nin zamanında canını verebileceği dost dediği ama onu sırtından vuran herkesin iyilik meleği sandığı uyuz *
b= bgielle
g= çalışan görevli

b: ya şöyle abime doğum günüde bir gözlük alim diyorum arabada sorun oluyor deyip duruyordu bunların hangisini alsam acaba.
g: buyrun efendim bunlar güneş ışınlarına karşı polarizerli falan felan..
b: iyi ya güzel gibi bu ne kadar bu
g: 180 tl
i b yi kenara çeker ve sakince söyler
i: kızımm almicaksın onu dimi hediye buuu yani ben olsam 300 milyondan assa gozluk alsalar takmam yanıııı

b(içses):yuh tanımasak memur çocuğu değil deriz.

bir başka versiyonu için (bkz: baba parasıyla hava atmak)
abartısı halinde kişinin karakter yetmezliğinin olduğu andır. kişi yei geldiğinde 3 tanesi 10 tl lik tişörtleride giymesini bilmelidir.
sigara bağımlılığı için nikotin bantı var da;marka bağımlılığı için niye barkot bandı yok?

nerdesiniz yurdumun girişimci insanları?
emperyalizmin yok efendim kapitalist düzenin nimetlerinden diyip etiket basmak kolay.
ama neden?
hangi insan nasıl bir bakış açısıyla bir kaç harfi üzerinde taşımaktan gurur duyar?

en baştan bakmak lazım olaya, çocukluktan.
çocuklarda aşağı yukarı 6 yaşına kadar böyle bir merak, istek göremezsiniz. ancak giyim kuşamdaki görüntü farklılığını farkedebildiği ortamlara girerek sosyaleşmeye başladığı anda -ki bu ortam genellikle okul olur- daha pahalı olanı istediğini, daha pahalı olana özel bir ilgi duyduğunu size hissettirmeye başlar.

apartmanın önünde iki cocuk oyun oynarken kavga ediyor. kaan mustafa'yı iyice hırpalıyor.
baroya: n'oldu niye kavga ediyorsunuz?
kaan: ayakkabıma bastı.
mustafa: önce o benimkine bastı ama.
baroya: ee ödeşmişsiniz barışın artık. hadi kaan özür dile haksızsın.
kaan: hayır o dilesin.
baroya: niye oğlum? önce sen basmışsın.
kaan: ama benim ayakkabımda timsah resmi var cok pahalı.

çocuk bir şekilde ailesinden, etrafındaki birisinden lacoste markasını öğrenmiş ve anlaşılan o ki ayakkabısına zarar vermemesi yolunda sıkı sıkıya tembihlenmiş. buradan hareketle annenin bakış açısı: oynama o pis çocuklarla

oysa;
kirlenmek güzeldir

ilkokulda zaten artık marka ciddi ciddi konuşulan bir konu olur.

-halam bana bunu zara'dan aldı.
-benim de burberrys montum var örtmenim.
-bu ayakkabı tommy bak cizgilere.

ilk ergenlik ve ergenlik dönemini anlamak güç değil. kişilik kazanma, toplumda sevilme saygı görme yer edinme isteklerini cüzdan kalınlıklarıyla gercekleştirmeye calışan genclerimiz bi yere kadar anlaşılabilir.

ye kürküm ye

ama neden bu cocuklar, başka bir yolu değil de sırf görselliği, gösterişi, içi boş başakları tercih ediyorlar? aslında barbie bebeklerle, action manlerle büyüyen çocuklardan farklı bir davranış beklemek de biraz acımasızlık olur.

daha ileri bakalım. rol modellere. öğretmen, anne-baba, arkadaş.

üniversitede arkadaşlarla konuşuyoruz. laf giyim kuşamdan acıldı. öğretmenlikte okuyan bir bayan arkadaşımızın ağzından şöyle bir cümle döküldü:

-ya ben hiç bir zaman louis vitton canta alamayacaka mıyım yaa?

eminim bugünlerde öğrencilerine bakıp;

-aa kıza bak daha lisede ugg giymiş, diyordur.

şimdi bu öğretmenin etkileyeceği topluma, yetiştireceği çocukları bi hayal etmek lazım.

hangisi kaliteli?

ha bir de kaliteli toplum var, marka eşittir kalite diyenleri göz önünde tutacak olursak markalı toplum bizi muasır medeniyetler seviyesine yükseltecektir.

yaşasın marka!
yaşasın kaliteli toplum!
ben yine de derim ki; marka ile etiketi karıştırmayalım.Etiketi herkes üretir ama önemli olan marka yaratmak, küçümsemeyelim.
(bkz: perşembe pazarı)
marka bağımlılığı değil marka takıntısıdır.genelde bu kişiler insanlarada etiket yapıştırır.insanların ne dediğine ne yaptığına değilde ne giydiğine önem verir.kaçınılmalıdır efenim.
Hayatı Adidas ' dan ibaret sanmak.
kalite satın almak isteyenler bu güruhtan ayrılır.
(bkz: madde bağımlılığı) *
çaycı arkadaşlarımızda da gözlenebilen durumdur. gerçi onların ki bağımlılık değil mecburiyettir.
(bkz: ekmek paraSI)
25 yaşından sonra ciddi derecede azalan bağımlılıktır. yerini şıklığa bırakır.
görsel
+günde 3 doz almazsam uyuyamıyorum.
kaliteli olana sahip olma isteği elbette çok doğal ama kendini markayla ifade etme acizliği zavallılık göstergesi.
kefenin markası yok.
günümüzde marka, insanların kendine değer katmak için kullandığı bir araca dönüşmüştür. tabi kimileri için takını halini almıştır.
safi gösteriş için olanı bir kenara bırakıldığında, yüksek ölçüde kişisel tatminle alakalı olan bağımlılık çeşididir.
bir prada ya da gucci'den alışveriş yapmasak da bir bakıma hepimiz marka bağımlısıyız. alınca iyisini alma gerekliliği ister bağımlılık olsun ister gösteriş olsun bir şekilde olması gerekendir belki de. özellikle ayakkabı alırken.
aşağılık kompleksinin tezahürüdür...marka ürün satın alınca sınıf atlayacağını ve üst sınıflara mensup olabileceğini sanan andavalların düşüncesidir..

tabii bir malı kalitesinden ötürü satın alanları tenzih ederim..ama sırf markasından ötürü satın alanlar ve markayla gösteriş yapmaya çalışanlar hakikaten andavaldır yani..
insanoğlunun aç gözlülüğünün göstergelerinden biridir.
kalite ile markanın -bazen bilinçli bazen de bilinçsiz- karıştırılması ile savunulan durum.
ne demiş ünlü düşünür tyler durden; siz giydikleriniz değilsiniz.