bugün

1871-1922 yılları arasında yaşamış fransız yazar.
inanılmaz tasvirleriyle beni benden alıp götüren fransız edebiyatının beyni dedirtecek potansiyele sahip ünlü yazar..
en çok ilgi çeken yapıtı çiçek açmış genç kızların gölgesinde'dir. kitabın orijinal adı ise: l'ombre des jeunes filles en fleurs.
(bkz: sodom ve gomorra)
10 temmuz 1871 de doğdu.huku fakültesinde siyasal bigiler okulunda kudu.*Maupassant'la tanıştı.la banquet dergisini kurdu,edebiyat eleştirileri yayınladı.1895te felsefe lisansı diploması aldı.18 kasım 1922de öldü.
bazı cümleleri çok uzundur, noktaya geldiğiniz zaman geriye baktığınızda yarım hatta sayfa ilerlemiş olduğunuzu görürsünüz."Proust hayatımızı nasıl değiştirebilir?" adlı bir kitapta hayatı, eserleri, öğütleri yer almaktadır.
kayıp zamanın izinde eseri sinemaya da uyarlanmıştır.başarısız bir uyarlamadır.le tems retrouve(yeniden keşfedilen zaman).
ayrıca proust üzerine de iki kitap vardır:
1.samuel beckett-"proust",ayrıntı yayınları
2.alain de button-"proust yaşamınızı nasıl değiştirebilir?",sel yayıncılık.
"gencken,asik oldugumuz kadinin kalbini calmaya calisiriz.yas ilerledikce bize kalbini veren kadina asik oluruz" m.proust

ayrintilarin efendisi seklinde nitelendirebilecegim modern avrupa ve dunya edebiyatinin en onemli yazarlarindandir "timeout expired" (kayip zamanin izinde) en onemli eseridir.
kayip zamanin izinde adli eserini okurken yaptigi genis tasvirler ve verdigi ayrintilarla yanaginizda genis bir gulumseme uyandirir. adeta her gun yasadiginiz ama dile getiremediginiz duygularinizi dile getirir ve bu duygulari o kadar ayrintili bir sekilde anlatir ki tadi damaginizda kalir. hic bitmesin istersiniz. uslubu hayranlik uyandirir
sabah uyandiginda yada gece uyumaya calistiginizda ,sokaktan gecerken biri size gulumseyerek selam verdiginde ,cay icerken ya da ne bileyim asik oldugunuzda hissettiklerinizi onlarca sayfa surecek ayrintilarla susleyerek size sunar
metinleri icersinde kayboldugunuzda adeta ergenlige girmis bir genc gibi kendinizi tanima sansina sahip olursunuz .
bilgisayarinizdaki bir resmi zoom yaparak incelemenizle benzer bir sekilde hayatin size onemsiz gelen herhangi bir anini oradan cekip cikararak bize butun parcalari birbir sokulup teker teker anlamlari ile yeniden yerine takilmis lego gibi onunuze serer
hayati agir cekim halinde gozlersiniz yazilarinda
biraz abarttigimi dusunebilirsiniz ... bizler ki en basit duygularini bile baskalarindan odunc yasayanlariz.hayati 250 bilemedin 300 kelime ile yasayan, guvensiz kendini ifade edecek argumanlardan kendini aciz birakmis yada bilerek biraktirilmis bir toplumken proust gibi bir edebiyatcinin metinleri
uykusuz bir gecemizde bizi bunaltan iyi bir uyuma malzemesi olmak kaderine mahkum edilir.
bir arkadasimin james joyce ile ilgili bir yorumunu hatirladim "ha su adam hani karsidan karsiya gecmesi 48 sayfa suren adam !uff ne sikiciydi bitmek bilmedi "(oysa o kitap bir insanin sadece bir gununu anlatir )

yazar gibi yazardir (bu kadar ovduysem kamu yarari gozettigimdendir
akrabam falan degildir)
sıradan geçen günlerin arasından ayrıntıları çekip çıkararak biribirine benzer sandığımız günlerin aslında ne kadar farklı olduğunu anlatan bilinç akımının öncüsü fransız yazar.
albertine kayıp ı okurken yazar olmaktan vazgecme duygusuna kapılmama neden olan fransız yazar.. nabokov un en cok etkilendiği yazarların basında gelir.. hayatının detayları yazarlığının basamaklarını olusturmustur.. kayıp zamanın izinde adlı serisini okumak epey bir birikimi olan insanlara nasiptir.. bunun için modern edebiyatın uc noktalarına varılmalı, hesse,nabokov, mann,conrad, naipul,woolf vs vs hepsi yutulmalı ki proust ince yüzüyle size gülebilsin.. mesela * itiraf etmiş, proust okurken elinde olmadan sıkılıyormus.. nedense cok normal geldi bana..* a sorsun neden sıkıldığını..
türk edebiyatında roman tekniği alkışlanacak düzeyde olan hatırı sayılı yazarlarımızın birçoğunun eserlerinde derin izlerini gördüğümüz romancıdır. peyami safa bu alanda etkisini en rahat izleyebildiğimiz yazarımızdır.
ömrünün son yıllarını bir odada ve bir iki çok yakını dışında kimse ile görüşmeyen kişi. astım hastası olduğundan ve öleceğini bildiğinden tüm arkadaşlık ilişkilerini, hayatla olan bağlarını kesmiştir son yıllarında.tek bir amaç için yaşamıştır: yazmak, kayip zamanin izinde adlı dev yapıtını tamamlamak...
Edebiyatin Paganini si. Kelimelere, ruhlara, hislere ve hafizaya boylesine hukmedebilen ender romancilardan biri. Okudugu eserin kim tarafindan yazildigiyla yakindan ilgilenen huzursuz okuyucuyu bile rahatlatan, eserin bir yazari var mi yok mu bunu bile unutturan, soylediklerinin icerigini cok asan muhtesem uslubuyla benzersiz bir isim.
orhan pamuk'u sırf populer diye birilerine hakaret etmek eylemini uygulamama taraftarı olduğum için okumaya kendimce anlamaya çalıştım..
kars'ı anlatırken ki o "bu memleket esasen türklerin değil kürtlerin ve de rusların mimarisini de onlar yapmış zaten türkler konmuşlar " paragraflarını , ya da osmanlı'ya inceden giydirirken ki "efendiler siz barbardınız , ancak savaş anıtları bıraktınız oysa canımın içi avrupa öyle mi" paragraflarını , kafka'ya sözüm ona jest yapayım derken karakterin baş harfini verip öyle devam etmesini (oysa ki dava'da k.dır adamın soyadı hiç verilmemişr) büyük bi sabır ve selametle okudum..
şimdi geleyim bu adamcağızı neden proust'un altınayazdığıma..kayıp zamanın izinde ve aforizmaları (ki kendi aforizma dememiş hayatı benden öğrenmenin yolları demiştir) dışında adam bilinmez bilinse de , kayıp zamanın izindeyi okuyan çıkmaz..çıksa da , kilise noldu sonu desen aa spoiler olur veyahut aa unuttum be ömrüm tükendi okuyana kadar zaten flan der , demezse ve cidden okumuşsa da tahminimce benim şu son diyeceğim der :
orhan pamuk tüm sanat camiasının takdirini kazandıysa ve müthiş iyi bi yazarsa , proust ne? gerçi tek proust değil bunun wilde'i var , kafka'sı var poe'su var var da var ama bilhassa proust'u seçmek istedim roman denince , işte sorarım proust ne?
"onun artık salonda bulunmadığını anlayınca, swann bir sızı duymuştu yüreğinde, gücünü ilk kez tarttığı bir hazdan yoksun kaldığı için titremeye başlamıştı, çünkü o dakikaya değin onu ne zaman isterse görebileceğine güveniyordu, bu güvense bütün hazları azaltır, hatta büyüklüklerini görmemizi büsbütün önlerdi."
swann'ın bir aşkı romanından.
neden ille de, bir ilişkide oyunlar oynanmalı? salt kendimiz gibi olduğumuzda neden terk edilen hep biz oluruz? aşk gerçekte bir oyun mudur? ben bunların cevabını yıllardır bulamadım, bundan sonra da bulacağımı sanmıyorum.
taraf'ın arka sayfasındaki anketin fikir babasıdır.
ölmeden önce okunması gereken 1001 kitabın içinde 4-5 tane eseri bulunan yazardır. yalnız bu 4-5 kitabı okumaya bir insan ömrü yeter mi bilmiyorum, birçok kitabı 25 sayfadan öteye gitmiyor. ne kadar büyük ve önemli bir yazar olsa da genellikle büyük ve önemli yazarlar tarafından okunup sevilmiştir, bana ve benim gibilere zor gelir, ağır gelir.
sodom ve gomorra'yi okuduktan sonra burnumdan kan geldi..
arkada$ boylesi yazilmaz ki; o arinin cicegin poleninden bir gidim almasini 4 sayfa anlatmi$sin, yazik degil mi bana.. 550 sayfalik kitap zaten bu, boru degil..

bireysel bir rakimdir marcel proust, a$tiktan sonra gelin, konu$alim. ben a$amadim.
"ilgimizi uyandıran birini, bizce meşhul ve meçhullüğü ölçüsünde çekici bir hayatın unsurlarına karışmış saymak ve hayata ancak onun sevgisiyle girebileceğimizi düşünmek, bir aşk başlangıcından başka neyi ifade eder ?" demiştir.
"Gerçek bir gezi, olduğundan farklı bir yere gitmek değil; olduğun yerde farklı gözlerle bakabilmektir" sözüyle meşhurdur.
little miss sunshine'dan.

(#4116671)
swann'ların tarafı isimli değişik bir kitap yazmış fransız yazar.
kadınlar, hiç değişmez bir zevkin değişebilir araçlarıdır sözüyle ufkumu şeyetmiş, kutsal insan.
"geçmiş zamanın peşinde" isimli cilt cilt romanı olan ve ingilizler tarafından keşfedilince fransızlara "biz ingilizlerden 100 yıl gerideyiz!" dedirttiren yazar.
romanının daha ilk sayfalarında "müfekkire" yi "bir nevi zırh" diye tanımlayarak beni mest etmiş bir büyük tahassüsün sahibi.