bugün

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1324551

mustafa armağan'ın belgelerle sergilediği gerçekerdir.
murat bardakçı geçenlerde bir yazısında, işte gerçekler diye ortalığa çıkan haşereleri tiye almıştı.

http://www.haberturk.com/...e-lozanin-gizli-maddeleri
tabi canım, başarı olur mu? padişah gideydi ne başarılara imza atılacaktı...

mustafa armağan'ın son demde üç-beş daha kazanayım diye ortaya saçtıklarına yeni örnektir efendim. gelmiş gene mustafa kemal'in türkiye'sine ucundan saldırmış.

ama tabii, yakında mehdi ortadan kalkınca türkiye'de işbirlikçilerin dönemi sona erecek. bunu da sığdırayım diye kendini yiyor...

ee, kompradorun mumu yatsıya kadar yanar ne de olsa...*
tarihi günümüz şartlarına göre değil. dönemin şartlarına göre değerlendirmek gerekir. o donem tayvan, kıbrıs mı vardı!
ülkeyi parçalama politikasının bir parçasıdır.
mustafa armağan, olmuş bitmiş imzalanmış bir antlaşmayı hala ya bizi milletler cemiyeti tanımasaydı ya bizi kabul etmeselerdi diye geçmiş işin hesabını yapıyor. olaya hiç bu açıdan bakmışmışmıyız!
m.a. illaki tanınmamız için milletler cemiyetine kabul edilmemiz gerekmiyor.
lozandan önce moskova anlşamasıyla sovyet rusya tbmm 'yi tanıdı, osmanlı hükümetini yok saydı. buna afganistan, ermenistan da dahil.

okumaya bile gerek olmayan bir yazı.
şöyle olsaydı böyle de olabilirdi, aslında böyle böyle yapsaydık şöyle olması kaçınılmazdı gibi uzadıkça uzayan zırvalarla, garip şekilde halen tartışılabilen konu.

ayrıca; (bkz: lozan zafer mi hezimet mi)
o değil de lozan da mısır suriye gibi işgal altındaki osmanlı topraklarıyla ilgili en ufak bir sözümüz olmaması ilginçtir. biz osmanlının devamı değil bir ulus devletiz anlayışına dayanarak ülke kuruyoruz stratejisi ile yunanlılar hariç ciddi bir güçle savaşmadan üstelik batum, kerkük gibi türklerin çoğunlukta olduğu misak-i milli sınırları içerisindeki yerlerden vazgeçerek bu antlaşmayı gerçekleştirdik. o şartlar içerisinde belki bu şekilde bir yaklaşım gerekiyordu ama kesinlikle büyük bir başarı olarak adlandıramayız lozan'ı. sevr gibi ağır şartları olan bir antlaşmadan sonra geldiği için başarı gibi görünüyor sadece. boğazlar meselesi de ayrı bir mevzu.
"atatürk düşmanlığı", "yobazlık", "padişahçılık" üzerinden tartışılmaması gereken konudur. türk devletinin ve türk milletinin menfaatleri mustafa kemâl'den de, vahdettin'den de önemlidir. tartışma bu amaca hizmet etmeli; bir veya birçok yanlış varsa bunlar ortaya konmalıdır ki geçmişimizi aydınlatırken geleceğe ışık tutsun.

mustafa armağan'ı sevelim ya da sevmeyelim - çok güvenilir bulmuyorum ben de- bu tartışma mustafa armağan ile başlamadı ve görünen o ki, onunla son bulmayacak. sizin bir iddia ile yeni karşılaşıyor olmanız, o iddianın öncesinde de -lozan'ın başarısızlık olduğu iddiası- var olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

lozan'ın bir zafer olmadığı yönündeki görüşleri kemâl tahir'in esir şehir üçlemesi'nin yol ayrımı'nda dahi görebilirsiniz.

lozan'a yönelik eleştirileri, hüseyin nihâl atsız'ın z vitamini'nde de görebilirsiniz.

soruyorum:
hüseyin nihâl atsız bir "yobaz" mıydı? kemâl tahir bir gerici miydi?
sorunun cevabını biliyor olması gerekiyor herkesin. bu yüzden kişiler üzerinden tartışmayı bir kenara bırakalım ve eğer tartışacaksak "yanlış anlamalar" üzerinden tartışmayalım.

yanlış anlamadan şu yüzden bahsettim. sevr kimse tarafından yüceltilmiyor. öncelikle bunu idrak etmek gerek. söylenen şudur:
sevr, mağlup edilmiş osmanlı devleti tarafından imzalanmış (lâkin yürürlüğe girmemiştir) iken lozan mücadelede muvaffak olmuş ankara hükümeti tarafından imzalanmıştır.
bu sebeple lozan ile sevr'i kıyaslamak hatalıdır. zirâ elbette ki mağlubun imzaladığı bir anlaşma, galibin imzaladığı bir anlaşmadan daha kârlı olmayacaktır.

ikinci eleştiri noktası şudur:
ankara hükümeti, geniş arşivlere sahip, diplomatik açıdan ankara'ya nispetle çok daha ehil kişileri bünyesinde barındıran istanbul hükümeti ile müşterek hareket etmemiştir ki bu da pek çok sorun yaratmıştır.
osmanlı'dan kalan borçlar meselesinde yapılan hesaplama hataları, yeterli nitelikte personel olmamasının bir sonucudur ki bu da milletimizin sırtına binen daha fazla yük demektir.
bundan başka, bilhassa batı trakya meselesinde müzakerelerde türk heyeti tarafından yapılan taktik hatalar da işin uzmanları konusunda çektiğimiz sıkıntının bir sonucudur.

üçüncü eleştiri noktası şudur:
lozan ile misak-ı millî sağlanmamıştır. bu büyük bir kandırmacadan ibarettir. lozan'ı misak ı millînin mührü olarak görenler lozan sonrası -hatta hatay'ın türkiye'ye katılması sonrasındaki- haritayı açsınlar. sonra bir de, misâk ı millî de neler dendiğinde baksınlar. gerçeği göreceklerdir.

eleştiri noktaları başlıca ( musul, kıbrıs, gemiler vb. meseleler çok derin olduğu için yazmadım) bunlardır. bu eleştirilere tabularımızı yıkacağından korkup haddinden fazla sert tepki göstermek yerine, doğru olabilir mi diye düşünmeliyiz.

ne diyor atatürk izmir suikasti haberi alındıktan sonra?
"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."

atatürk'ün de dediği gibi aslolan türkiye'dir, türk devletidir, türk milletidir. devletimizin ve milletimizin menfaatleri yeterince savunulamadı ise bunun sorumluları eleştirilebilmelidir.

ek: lozan'a eleştirel bir bakış açısı ile yaklaşan iki temel çalışma var.
birisi "lozan zafer mi hezimet mi" adlı, kadir mısıroğlu'na ait 3 ciltlik çalışmadır. bu çalışmaya yöneltilen eleştiriler, rıza nur'dan çokça faydalanılmasının ötesine geçemedi henüz. rıza nur'a bu kada vurulmasını doğru bulmamak bir yana, kitap yalnızca rıza nur'un hatıralarından faydalanmadığından çok etkili bir eleştiri değil.

bir de tolga ersoy'un "lozan, bir antiemperyalizm masalı nasıl yazıldı" adlı çalışması. adından da anlaşılacağı üzere, lozan'ın antiemperyalisy bir anlaşma olmadığını iddia ediyor.

bu iki çalışmanın ezber bozan çalışmalar olduğunu düşünüyorum.
Lozan anlaşmasında misak-ı milli içerisinde olan batı trakya , kıbrıs , halep , hatay , adalar , batum ismet inönü tarafından istenmemiştir lafı bile edilmemiştir.
Sadece Musul istenmiştir oda sonradan ingilizlerle yapılacak bire bir görüşmeye bırakılmıştır.
Sadece bu açıdan bakıldığında bile bana göre başarısızlıkla sonuçlanmış bir anlaşmadır.
Lozan ı sevr ile kıyaslayarak anlaşmanın başarılı olduğunu söylemek komiktir.
Çünkü sevr anlaşma değil tekliftir , osmanlı tarafından kabul edilmemiştir sadece osmanlı tarafından değil ingilizler fransızlar italyanlar tarafındanda kabul edilmemiştir.
Sadece yunan meclisi kabul etmiştir.
zaman gastesının her zamankı yazılarından. fetonun gastesi oldugundan böyle yazılar normal siklemeyin.
(bkz: kedidir o kedi)
iki çalışmayı da olduğu gibi buraya aktarırsanız her iki yazara da gerekli cevabı verebileceğim gerçektir.
çalıştığım yerden giremiyorum da o sitelere...

not: uluslararası ilişkiler mezunuyum.
lozan bir başarıdır. gerçek amacını göz önüne alarak değerlendirirsek bir başarıdır.
gerçek amacı yeni meclisi, ankara'da ki hükümeti, türkiye cumhuriyeti'ni tüm dünyaya tanıtmaktı.

kurtuluş savaşında ne kadar başarılı olsak da, milletimizin kazanacağına dair umudu hiç olmadığı kadar fazla olsa da önce hakim olduğumuz topraklarda resmi olarak var olduğumuz kanıtlanmalıydı. meclis ve atatürk ün ilk hedefi buydu. adalardır musuldur kerküktür hataydır bunlardan vazgeçilmiş değildi. sadece öncelik sıralamasında ilk önde bulunmuyorlardı o kadar. zira atatürk sonraları ne kadar uğraştıysa da bunlarla ilgili her hamlemiz engellenmiş hain şeyh sait isyanı ile musul, dersim isyanıyla ile de hatay meseleleri baltalanmaya çalışılmıştır.
onun içindir tek bir şeye yanıyorum:
'' ah be paşam bir 10 sene yaşasaydın ne olurdu?''
öncelikle lozan bir başarı da deği, başarısızlık da değil. lozan isviçre nin bir şehridir.

bu konuda ucuz kahramanlık taslamadan önce 1. dünya savaşını iyi irdelenmelidir. savaşa almanya nın yanında girmemiz sadece hayalperest ittihatçılarımız sayesinde olmamıştır. ingiltere nin gözü zaten osmanlı topraklarında olduğu için yanında istemeyip dışlamıştır. bütün hesap ortadoğu petrolleri üzerine kurulu, amk daha neyin peşindesiniz.

oniki adalar desen? orda türk mü var? yarın bir gün barış gücüyüz diye burnumuzun dibine askeri üs kurarlar diye korkmuşlar. silahsız olması koşulu daha cazi gelmiş. haksızlar mı?
atatürk lozan ı meclis te kabul ettirmek için 1. meclisi feshettirmiştir, buna göre değerlendirme yapılabilir.
her kafadan bir ses çıktığı konuların başında gelir. mustafa kemal dönemi hep böyle işleniyor. herkes atatürk'ü kendine göre yontmaya çalışıyor. ben kimsenin taraf tutmadan, sadece bilinenlerden yola çıkarak bir kitap veya araştırma yazısı yazdığını zannetmiyorum o dönem hakkında.
Lozan zafer mi? hezimet mi? gibi bir sürü yazı ve kitaplar yayınlandı ama asıl önemli olan Lozan dan sonra ne kadar başarılı olduk veya olamadık, Lozan da imzayı atan devlet adamlarımız bize 100 senelik bir süre kazandırdılar ama biz değerlendiremedik gibi görünüyor bu günkü ortamda.
copy past yapın la şu yazıları şuraya ya da özel mesaj atın bana...

zira okuyup yazmak istiyorum konu hakkında.
götünüzden madde uydurmayın.
LOZAN’I hep bir zafer olarak yutturmuşlar bize. Ama ingiltere, nedense, Lord Curzon’u omuzlara almış, Lozan fatihi diye; ingiltere’nin yitirdiği itibarını yeniden kazandıran adam katına oturtmuş.

Yunanistan’a gelince tek kuruş savaş tazminatı ödememiş, adaları ve de Batı Trakya’yı almış. Fransa? Sancak Bölgesini (iskenderun-Antakya) elinde tutarak dönmüş Lozan’dan.

Ee? Biz ne aldık Lozan’da? Hiçbir şey! Bunu söyleyen de ismet inönü,...bendeniz değil:

Başka milletleri memnun etmek için savunma araçlarından vazgeçen Türkiye’yi tarihin nasıl yargılayacağını bilmiyorum. Askerden tecrit adı altında kabul ettiğimiz fedakarlıkların, misakı milli sınırlarımızı ağır surette baltaladığını görüyorum. itilaf Devletleri ne istiyorsa onu tamamen kabul ediyoruz. (Aralık 1922)

Gerek Sevr gerekse Lozan, ingiltere’nin Ortadoğu petrollerine konmasını sağlayan iki anlaşmadır sonuçları açısından. Bakınız, Sevr’de sınırlarımız dışında kalan Çölemerik (Hakkari merkez) Lozan’da sınırlarımız içine alındı; Sevr’de sınırlarımız içinde kalan Musul, Lozan’da sınırlarımız dışına çıkarıldı. Özetlersek Lozan, bizim ne yapıp edip bir sınır belirleyerek bağımsızlığımızı elde etmemiz, ingilizlerinse Musul ve Kerkük’teki müthiş yeraltı zenginliklerine sahip olmaları üzerine kurgulanmıştı.

Aziz ÜSTEL – 1 Mart 2012
lozanda alinabilecek tek bir sey vardir onuda almislardir. bu ankara hukumetinin ,mustafa kemalin dunya devletleri tarafindan taninmasi ve kendisine mesrutiyet kazandirilmasidir. lozanin en buyuk basarisi ve beklentisi budur. kendi rejiminin yasallasmasi.

eger lozan olmasaydi ve ankara hukumeti savasa devam etseydi:

-elimizde deniz kuveti olmadigi icin izmir sonrasi savasi yunan topraklarina tasima,adalari geri alma imkanimiz zaten yokdu, fiilen yunan savasi , bir baris anlasmasi olsun yada olmasin bitmisdi.
-istanbul bogaz bolgelerini ve kuzey irak'i ,iskenderunu ingilizlerden yada fransizlardan savas yolu ile geri alma imkani yokdu, on yildir savasan halkin yine buyuk bir mucadeleye girme takaati kalmamisdi.

lozan ile : istanbul ve bogazlar silahsizlandirilmis sekilde,ordunun girmesine izin verilmeyen bir duzenleme ile dahi olsa , bogaz trafigi uluslararasi bir komisyonda bile olsa ankara hukumetine verilmis,bati trakyada ayni sekilde kazanilmisdir.

budur koca bir lozanda milletin elde etdigi baska bir sey degil , o yuzden lozanin tek onemi ankara hukumetinin taninmasidir baska bir sey degil.
lozan bir hezimettir efendim.

kadir mısıroğlu 30 yıl birileri kapak olsun diye 3 cild olarak basmıştır.

(bkz: lozan zafer mi hezimet mi)
anasına avradına tecavüz edilmiş bir imparatorluk. askeri dağılmış, parası yok, silahı yok, kurşunu yok. böyle yanmış kül olmuş bir yerden tekrar doğuyorsunuz. dünyanın yarısını sömürmüş devletleri karşınıza oturtuyorsunuz ve isteklerinizi dayatıyorsunuz. birde başarısızlık diyorsunuz he ? ne olucaktı ingiltere kurdeleli paket içinde londra'yımı bırakıcaktı bize?

az gerçekçi olun. ve dönemin şartlarını iyi değerlendirin.
çok net birşey varsa o da lozanın nereden bakıyorsanız oraya çekilebileceğidir. Lozan trkiye cumhuriyetini dünyaya tanıtmış osmanlıyı bitirmiştir. bu yüzden osmanlı sempatizanları için bir başarı olarak kabul edilmez.

yine de değerlendirme yapılırken bir avuç askerin yıllar süren savaşlar sonrasında, yapabileceğinin en iyisini yaptığı unutulmamalıdır. o dönem bile atatürk dahil hiç kimse şurayı şunlara burayı bunlara bırakalım derdinde olmadı. fakat eldeki imkanlarla ya olabilecek en iyi durumu kabul edecek, ya da son bir yok oluş savaşına girilecekti. işte tarih sahnesine giren büyük dehalar, ne zaman duracaklarını bilerek isimlerini tarihe yazdırmıştır.

kişisel heyecan ve hezeyanlarına dur diyebilmek büyük karakterli insanlara ait bir vasıftır.
"hani ikra hani ikra" diye anlaşma metnini öne sürerek gizlenmesi mümkün olmayan gerçek.

lozan'da 24 temmuz 1923 tarihinde imzalanan metin ingiliz meclisinde halifelik kaldırılana kadar bekletilmiş, 3 mart 1924'te hilafetin ilgasına dair kanun geçtikten sonra birkaç gün içinde görüşülüp kanunlaşmıştır.

tabi ingilizler'e verilen sözler nedeni ile hilafetin kaldırılması 1. meclis'te gerçekleşmeyince topal osman ağa devreye girerek kargaşa çıkarılmış, birinci meclis feshedilip hilafetin kaldırılmasına ses çıkarmayacak kafadan adamlarla ikinci meclis teşekkül ettirilmiştir.

ingilizlerin dayatması deyin, bizim süper dahilerin ingilizlere yaranma sevdası deyin, bir sebeple ingiliz menfaatleri için yapılan işler, çağdaşlık, ilericilik, üstün liderlik ve ileri görüşlülüğün sonucu vb. makyaj ve yaldızlarla yıllardır önümüze konulup duruyor.

adamlara anlaşma metninin dışında bir söz verilmiş olmasa neden aylarca bekletsinler anlaşmayı; hilafetin ilgasından 3 gün sonra geçirsinler ?

selânik merkezli ve yahudi / mason oluşumu ittihat ve terakki 'nin osmanlı topraklarını olabildiğine parçalama ve dağıtma projesinin son sahnesidir lozan.

hayatında hiçbir diplomatik geçmişi olmayan, hattâ cephe dışında geçmişi olmayan ismet paşa cepheden döndükten sadece birkaç ay sonra lozan'a gidiyor. bu derece önemli bir görüşmeye ismet paşa'nın gönderilmesi ya bilinçli bir ihanet, ya da aymazlık olabilir.
güncel Önemli Başlıklar