bugün

bugün günlerden lozan...
Lozan, alelade bir antlaşma değildir, Türk milletinin bir olarak elde ettiği zaferin, Uluslararası Hukuk tarfaından kayıt altına alınmasıdır.

kutlu olsun.
2023 de sonlanacak olan antlansma sonlanmasiyla birlikte şahlanacağız inş.
Türk milletinin tapusu olan antlaşmadır. Gizli veya olumsuz bağlayıcılığı olan maddeleri yoktur.

Benim anlamadığım her maddesi artık bilinen ve tarih kitaplarında yer alan bu antlaşmada hala atıp tutulan ve anlaşılmayan ne vardır. Oysa her maddesi o kadar açık ki. Tarihçi olmayan biri de okuyup anlayabilir.

Türkiye cumhuriyetinin resmi olarak doğduğu ve rüştünü ispatladığı antlaşmadır kısacası. Aynı zamanda da benim doğum günümdür. Benim için hem milli hem de kişisel bir anlamı var yani *
Abdülhamid Berlin Antlaşmasıyla bütün Balkanları peşkeş çekti kahraman oldu, Atatürk Anadolu'yu kurtardı kıymeti bilinmedi #Lozan
2023 te sonlanacak lafına çok gülüyorum.
he amk, yunanlılar izmir den çıkacak, kaldığımız yerden devam edeceğiz.
ismet Paşa yapmıştır.
Ülkenin tapusudur. Elbette ki cephede kazanmıştık, ancak başka ülkeler sizi (yeni kurulan cumhuriyeti) tanımazsa hiçbir şey elde etmemişsiniz demektir.
Bu antlaşma olmasa durumumuz kktc gibi olacaktı. işin özeti budur.
görsel
Lozan başarısız bir anlaşmadır. Çünkü anlaşma sonucunda Yozgat, Erzurum, Adana, Konya Türkiye'de kalmıştır.
silahın yok, gıdan yok, serv'i yırtıyorsun ve lozan'ı imzalatıyorsun. lozan'dan bir gün önce petrol rezervlerinin olduğu bölgeler bizim değil, işgal güçlerinindi. bunu anlamak gerekiyor.
başarısız olmasını kabul etmekle beraber; hakkında bir iyi bir kötü konuşanları anlamadığım antlaşma.
hala adaları lozanda kaybettiğimizi sanan insanları göstermiş başlık. bak yavrucuğum adaları uşi anlaşmasıyla lozandan 10 yıl önce kaybettik. lozan da geri alamadık olay bu. 1947 de italyanlar yunanlılara verdi.

yani adaları veren osmanlı oldu.
Lozan! savaştan çıkmış yemek için ekmek bulamayan bir milletin kafasına kanun zoruyla şapka giydirmektir..
görsel
Bugün süleyman şah fiyaskosuna imza atanların lozanı eleştirmesi ironiktir.
görsel
doğru düzgün tarih bilgisi olmayanların eleştirdiği zafer anlaşmasıdır.. dün programın birinde haber türktü sanırım çıkmış adamın biri lozan anlaşması şöyle kötü böyle kötü diye saydırıyor sonra karşısındaki adam bunu bir bozdu saybakalım hangi toprakları hangi adaları kaybettik dedi, adam mal gibi kaldı ortada cevap veremedi sonra tabi bir beni gülme aldı bir kahkaha aldı anlatamam..
cahil beyinlere kaldı sanki eleştirmek, eleştireceksen de aç tarih kitaplarını araştır öyle eleştir öyle bol keseden sallamak yok allahın zır cahilleri.. böyleleri umursanmamalı.
hala zafer diye yutturulmaya çalışılıyor belli ki.
birader;
lozan zafer değildir...
lozan hezimet değildir...
lozan bir uzlaşmadır...
başarısızlığa yakınlığı, başarıya yakınlığına nazaran daha biraz daha öndedir.
Ünsal ünlü 30 eylül tarihli programında bu konuyu ele almış. Meraklısına tavsiye ederim.

Not: medyascope.tv den izlenebilir.
içeriğine dair iki satır okumayanların bugünlerde habire üzerine aşırı olumsuz veya aşırı olumlu yorum yapıp durduğu antlaşma.
Zafer değildir. Zafer olsa kutlardık.
2023 sonaeren bir antlaşma degildir. Hiç bir Antlaşmanın son kullanma tarihi gibi bir süresi yoktur.
lozan iyi-kötü bir başlangıçtır. masadan musul-kerkük-halep hatta boğazlar ve hatay'ı almayı beklemek hayaldir. sevr denen zırva yırtılmış ve müttefikler anadoludan elini edebiyen çekmiş yunanlar denize dökülmüştür. asıl süreç lozan sonrasında başlamıştır.

lozan sırasında ne hatay ne de boğazlar tam anlamıyla kurtarılmış değildi. eğer lozan'da musul-kerkük-hatay gibi taleplerimiz olsa masa bize farklı dönebilirdi. nitekim halep ve boğazlar mevzusu daha sonradan halledilmiştir. yani lozan sadece lozan'dan ibaret değildir. eğer sadece lozan konusunu konuşacaksak açık şekilde lozan başarılı sonuçlanmıştır. masada kaybetmesi ile meşhur ülkemiz gayet başarılı şekilde kalkmıştır bu sefer.

lozan sonrası sürece gelirsek durum değişebilir. boğazlarda hakimiyetimiz bu süreçte perçinlenmiş, hatay lozan'dan 15 yıl sonra gündeme gelmiş ve kıbrıs mevzusu için 1950'li yıllara kadar beklememiz gerekmiştir. fakat bunların yanında musul-kerkük mevzusuna hiç girmediğimiz ve rodos ile 12 ada konusunda büyük fırsatı kaçırdığımızı da söyleyebiliriz.

özet geçelim lozan iyi bir antlaşmadır, lozan ile ilgili yapılan eleştiriler lozan sonrası ile ilgilidir. ne yazıkki lozan sonrası galibiyetimiz perçinleşmemiş 12 adalar ile musul-kerkük konusunda aynı başarıyı gösterememişiz.
akplilere göre gerçeğinden farklı olan anlaşmadır.

görsel

ne kadar kıt beyinli insanlar yaşıyor amk.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "1920’de Sevr’i gösterip, 1923’te Lozan’a bizi razı ettiler. Birileri de bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı." sözleri bazı kesimler tarafından sert dille eleştirilirken Mustafa Kemal Atatürk'ün Lozan Antlaşması sonrası kurduğu bir cümle aslında her şeyi özetliyor...

işte Ahmet Anaplı'nın o yazısı

Geçen yazımızda Lozan’da karşı tarafın delegasyon heyetinin nasıl karşılandığını ve nasıl takdim edildiğini söylemiştim. Şimdi sıra bizim heyetin nasıl karşılandığında…

Aynı ağdalı ve süslü sıfatlarla dolu isimlerinin okunmasını bekliyorsunuz değil mi? Beklemeyin zira durum hiç de öyle olmayacaktır. Şöyle takdim edilir Türk delegasyon heyeti;

…Dış işleri Bakanı, Edirne Milletvekili ismet Paşa

…Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Doktor Rıza Nur

…Eski Bakan Trabzon Milletvekili Hasan Hüsnü Saka Bey

Bu tür bir acziyetin acaba dünya kelime literatürlerinde mantıklı ve iyimser bir açıklaması var mıdır?... Bu hitap şekli nedense bana Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Fransa Kralı Fransuva’ya gönderdiği mektubun başındaki hitap ve taltif cümlelerini hatırlatıyor. Ne demiş koca Süleyman Fransa Kralı’na hitaben;

“…Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç giydiren Allah'ın yeryüzündeki gölgesi. Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Azerbaycan'ın ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Mekke ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve nice memleketlerin sultanı ve padişahı Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım. Sen ki Fransa vilayetinin kralı Fransuva'sın…”

KOMiSYON BAŞKANLIKLARINA TÜRKLER GETiRiLMEDi

Görüşmelerin başından sonuna kadar oluşturulan komisyonların hiçbirinde Türk heyetinden birine komisyon başkanlığı verilmedi. ingiltere-Fransa ve italya komisyon başkanlıklarını sonuna kadar ellerinde tuttular, işin tuhaf olan tarafı ise bu duruma bizimkilerden güçlü bir itirazın gelmemesidir.

BiZiM HEYET ASKER, KARŞI TARAF BÜROKRAT KÖKENLi iDi

Müzakereler boyunca dikkat çeken en mühim husus şu idi ki; karşımızda hasım olarak duran devletlerin temsilcilerinin tamamı, siyaset, tarih ve maliye bürokratları iken, bizim heyetimizin başında ismet inönü yani bir asker vardı! ingiltere’nin başını çektiği rakip ülkelerin her biri, sanattan eğitime, arkeolojiden, tarihe, ekonomiden belediye hizmetlerine kadar pek çok uzman ve bilim adamı getirmişken bizim heyet başkanları 150 kişilik asker kökenli yaver ve yardımcı getirmişti.

iNGiLTERE’NiN ZOR DURUMDA OLDUĞUNU ANLAMADIK

Tüm bu yan unsurlara rağmen ingiltere, Lozan masasına hakimâne ve tarihi ingiliz küstahlığı ile oturduğunda esasında çok kötü ve yılgın bir vaziyetteydi. Nitekim bu durum ingiliz askerî ve politik arşiv belgeleri ve o günün savaş bakanlığının raporlarında açıkça belirtilmiş ve “içinde bulunduğumuz bu zor durumu çaktırmayın” denmiştir. Bunun yanı sıra ingiliz heyetinin başkanı Lord Curzon Türkiye’nin içinde bulunduğu zor durumu çok iyi okudu ve kullanmayı başardı.

iNGiLiZ iSTiHBARATI TÜRK TELGRAFLARINI DEŞiFRE ETTi

Görüşmeler boyunca hemen hemen her gün Türk Heyeti gelişmeler hakkında Ankara’yı telgraflarla bilgilendiriyordu. Ve Ankara’dan da cevabî olarak telgraflar geliyordu. Fakat ortada ciddi bir sıkıntı bulunmaktaydı, bu telgraflar daima ingiliz yetkililerince kontrol ediliyor ve bazıları da okunmadan imha ediliyordu… işte biz Lozan’da konuya bu kadar hakim değildik!...

BATI TRAKYA VE TRAKYA SINIRI YUNANLILARIN iSTEDiĞi GiBi BELiRLENDi

Batı Trakya, Lozan Konferansında ilk görüşülen konulardan biri olmuştur. Bu konu, Türkiye’nin Avrupa yakasındaki sınırlarının çizilmesi sırasında ortaya çıkmış ve tartışmalar birinci komisyonun 22 Kasım 1922 tarihli ilk toplantısında başlamıştı. Bu konuda yapılan görüşmelerde pek hazırlıklı olmadığı anlaşılan ismet Paşa, birinci komisyon başkanı Lord Curzon’un sorularına konuya ve coğrafyaya hâkim olmadığından dolayı verdiği tereddütlü ve erteleyici cevapları nedeniyle çok şey elde edebileceğimiz bir konuda, en azla yetinmemize neden olmuştur. Örneğin Curzon’un, inönü’ye; “Batı Trakya’ya tamamen sahip olmayı isteyip istemediği” şeklindeki sorusuna inönü “Kesinlikle böyle bir taleplerinin olmadığını, sadece bölgede halkın oyuna başvurulmasını istediklerini” belirtmiştir

LOZAN’DA NE KAZANDIK NE KAYBETTiK?

1-Lozan'da savaşta kazanmamıza rağmen toprak kaybettik.

2-ingiltere'ye parası peşin verilmiş ama alınamamış gemilerimizi bıraktık.

3-Osmanlı'nın borçlarını üstlendik. Hatta Osmanlı'dan kalma son borcu Turgut Özal ödemiştir. Ama başka ülkelerin bize olan borcunu sildik.

4-Azınlık meselesi karşı tarafın istediği gibi karara bağlandı. Yunanistan’daki Türkler azınlık, Türkiye’deki Yunanlılar ise vatandaş kabul edildi.

5-Yunanistan sınırımız hariç hiçbir ülke ile sınırımız belirlenemedi. Yunanistan sınırı da Yunan tarafının istediği gibi oldu.

6- Boğazlar meselesi Sevr Antlaşmasındaki maddenin aynısı şeklinde kabul edildi.

7- Başta Yunanistan olmak üzere hiçbir ülke elindeki Türk esirlerini vermedi. Türk tarafı da bu esir Türk askerlerinin akıbetlerini sormamayı ama bunun yanısıra elindeki esir askerleri vermeyi kabul etti. Yunanistan’ın Türkiye’ye kendisine iade etmesi için verdiği esir Yunanlı askerler eğer Anadolu’da bulunamazsa onların da neden bulunamadığı öldürüldülerse kim tarafından, ne zaman, niye ve nerede öldürdüğünü de bulup aydınlığa kavuşturma vazifesi tabi ki Türkiye’nindir. Bu sözleşmede şu veya bu şekilde savaş ortamında kaybolan Rumların araştırılmasından ve isim isim tüm kayıp Yunanlıların bulunmasından söz edilirken, Yunanlıların mezalimine uğrayarak kaybolan, mesela Yunan askerlerinin Aydın Karatepe Köyünde camiye doldurularak yaktığı yüzlerce sivil köylüden hiç söz edilmemesi, Yunan iddiasına karşılık Türk heyetinin bu gibi katliamları masaya getirmemesi ve Anadolu coğrafyasının tüm bölgelerinde yaşanan bu tür sivillerin maruz tutulduğu toplu katliamların hesabının sorulmaması gerçekten çok gariptir

Yunanlılar isim isim Anadolu’ya talan, yağma ve binbir çirkinlik yapmak için gelen asker ve vatandaşlarının öldürülmesinin hesabını Türkiye’ye utanmadan, sıkılmadan sorarken, buna karşılık Türk heyetinden bir kişinin bile çıkıp köylerde yapılan binbir çirkinliğin ve toplu yakmaların, katliamların hesabını ne yazık ki kimseye sormamıştır. Bu duruma bir isim vermek gerekirse acaba ne demek gerekir?

8- Türk Hukuk ve iktisat sistemlerinin belli bir süre Avrupalı gözlemcilerin yönetiminde işlemesini Türk tarafı kabul etti.

9-Türk şirketlerine borçlu olan Avrupalı şirketlerin borcu silindi ama Avrupalılara borçlu olan Türk şirketlerinin borçlarının silinmemesi kabul edildi.

10-Suriye’deki Fransız işgali resmen tanındı ve legal hale getirildi.

11-Irak, Kerkük, Musul, Süleymaniye gibi Türk ve Müslüman toprakları üzerindeki ingiliz işgali resmen tanındı ve bu işgal legal hale getirildi.

12- Heyete sonradan Atatürk tarafından baş müşavir sıfatı ile katılan istanbul

Yahudileri Başhahamı Haim Naum ikili oynadı ve Türk heyetinden aldığı bilgileri karşı tarafa verdi.

13-Görüşmeler esnasında Düşman devletler arasında çatışma ve fikir ayrılıkları çıktı ama Türk tarafı bu durumu lehte kullanamadı “yani masada Abdülhamidin zeka ve siyasetinden eser yoktu.”

14- Hatay göz göre göre Fransa’ya terk edilmiştir.

15- Kıbrıs’taki egemenlik hakkımızdan ebediyen vazgeçildi.

16- Türkiye’de bulunan ve işgal günlerinde işgal askerlerince el konulan Türk ev ve arazileri üzerinde Türk tarafı hak talep etmemesi kabul edildi.

17- Türk tarafı, Milli Mücadele yıllarında bölücü propaganda yapan Rum Patrikhanesi’ni yurt dışına çıkartmayı başaramadı.

18- Başdanışmanımız Yahudi Haim Naum tarafından ingiltere’ye Hilafeti kaldıracağımıza dair söz verildi.

Sayfamızın bize yaptığı ihtardan dolayı Lozan Hezimeti hakkında verdiğimiz devede kulak denecek kadar küçük olan bu bilgi Lozan’da aldığımız politik mağlubiyetimizin toplu iğnenin ucu nispetinde küçücük bir kısmıdır ve bu netice Başkan ismet inönü hariç hiç kimseyi memnun etmemiştir. Atatürk’ü bile…

SONUÇTAN ATATÜRK BiLE MEMNUN KALMADI

Lozan’dan gelen bu vahim netice Mustafa Kemal Atatürk’ü ziyadesiyle rahatsız etmiş ve neticeden memnun kalmamıştır. Nitekim, 1933’te Ankara’ya gelen Amerikalı General Mc. Arthur’a hitaben;

“…Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve Ege Adalarını geri alacağım. Selanik de dahil Batı Trakya’yı Türkiye Hudutları içine geri katacağım.” cevabını vermiştir.

Görülüyor ki, Lozan’daki yenilgimiz bizzat devrin baş sorumlusu olan Atatürk’ün ağzıyla da vurgulanmaktadır. Lozan’da en büyük yarayı alan Misak-ı Millî, milletimizin gelecek nesillerine bütün istiklâl şehit ve gazileri gibi Mustafa Kemal’in de rüyası olarak devredilmiştir. Şimdi oturup bir daha düşünelim galip olarak oturduğumuz bu masadan bu kadar taviz vererek kalkan Türk Heyeti için bu durum zafer midir? yoksa hezimet mi?...

Kaynak: Haber7

http://www.haber7.com/gun...azandik-ne-kaybettik?wr=1

Lozan antlaşması, bir zafer değildir.