bugün

dikkat: bu yazı yüksek oranda ironi içermektedir.
tanım: insanların kültürlü gözükmek için yaptıkları eylemlerdir.

-kitap okurken bazen gözlüğümün sapını ısırıp uzaklara doğru bakarım.

-aslında gözlerim sağlam ama kültürlü gözükeyim diye aldım.

-özellikle akrabaların yanında ingilizce şarkıları sallayarak söylerim onlarda vay be yabancı dili çok iyi derler.

-msn de konuşurken vikipediyi sürekli açık tutarım.bazen durduk yere garip terimler kullanırım çok sofistike bir durum tabi bu.

-marketten ne alırsam alayım son kullanma tarihine bakarım,ama bunu etrafta kimseler varsa yaparım. hele yanımda biri varsa hmmm bak bunda emuglatör oranı yüksek türünden anlamını bilmediğim şeyler söylerim.

-otobüs yolculuklarımda ipodla (bu böyle mi yazılıyor bimiyorum) yasmin levy, farid farjad dinlerim ve dinlediğimi belli ettirip birilerine sorarım. yüzümü tuhaf hallere getirip "adam kamanı ağlatıyor" derim. eğer başka biri yüksek sesle müzik dinlerse ben o arada kitap okuyor gibi yapıp toplumda saygı kalmamış yorumunu yaparım.

-yeşil otobüslerde telefonu çalanlarla tartışırım. insan hayatını hiçe sayıyorsun derim. oysa hiç umurumda değildir.

-mahallenin kedilerine ekmek veririm.etrafta birileri varken yaparım.yoksa kedilerden pek hazzetmem.

-d&r önünden geçerken yanımdakinin kolundan çekiştirip bir kitap sorarım. tabi bu kitabın adını daha önce en popülerler listesinden aklımda tutarım. eğer kitap varsa bulduğuma çok sevinmiş gibi yaparım. ilk fırsatta alacağımı söyler çıkarım.

-sokak kitap satıcılarını gördüğümde duraksarım.klasiklere göz atarım ve geri veririm. yanımda arkadaşa eksik basım bunlar derim.

-evde cnbc e yi 1 nolu kanala yerleştiririm.

-recep ivedik, gora gibi filmlerin gereksiz olduğunu söylerim. ama evde yalnız başıma yarılarak izlerim. o arada telefon gelirse hemen ingilizce bir kanal açar sesini duyururum. hatta telefona halooo diye bakar sonra pardon derim.

-kimsenin bilmediği üç beş filmin adını aklımda tutarım her hangi bir filmden bahis açılsa o filmlerden bahsederim. yönetmenin renklere ne kadar hakim olduğundan dem vururum.

-futbol sohbeti yapanların ortasında bu sezon san antonyo (bak yine bilemedim yazılışını) süper başladı derim.

-hayatımda annemin yanı hariç makarna ve kahve demem. bunların yerine fettucini alfredo, moka falan derim.

-msn de ne dinliyorum kısmı sürekli açıktır hep klasik müzik isimleri yazar. bazan de jazz. ama ben onun sesini kısar altta gom playerde orhan gencebay dinlerim.

-metrobüse her bindiğimde telefonun sesini kısar ve biriyle konuşuyormuş gibi yaparım.konu genelde sanat, resim türünden olur.üç beştane ressam adını ezberlerim.renklerin dansı, fırça darbelerinin ruhunu anlatırım.

-evde masamın üstünde bir dostoyevski kitabı açık şekilde durur.eğer biri kitabı eline alırsa 72.sayfayı aç derim. ezberden okurum (bir hafta çalıştım) ne kadar hoş değil mi derim. eğer karşımdaki şaşırmış ise elinden kitabı hafifçe alır "hayatı da kitabı da özümseyerek yaşamalıyız" derim. (iyi bulmuşum de mi)

şimdilik aklıma gelen mallıklarım bunlar. ya da hayal edebildiklerim.
insan hayal edebildiği sürece yaşar demiş balzac. aslında dememiştir büyük ihtimalle ama merak etmeyin bunu kimse araştırmaz.

beni hatırlayanlara sevgilerimle.
not: alıntıdır
şal fular vb gibi şeyler takmak.
(bkz: msn kültürü)
opera izlemek.
gerçekten kültürlü insanların doğal olarak yaptıklarının, kültürsüz insanların ezik ruhlarında yarattığı etkileri kanıtlayan, ancak kültürü değersizleştirmeyen mallıklardır.
kitabı okuyor ayağına yatmak ve yetmezmiş gibi omzunda valizi* olduğu halde; kitabı çantaya koymayıp elinde gezdirmek. on numara mallıktır bizatihi şahit olmuş bulunmaktayım. ve benim için birinci sırada bulunmakta. zira böylesi nadir görülür, paylaşmadan edemiyciğim.

bir gün otobüsteyim efendime söyleyeyim, beynini nerde unuttuğunu bilmeyen bir hanım kızcağımızın elinde kalın bir kitap var. klasiklerden bir tanesiydi fakat yetersiz hafızam bunu ansımıyor. eminim ki o beyin yoksunu entelektüel kızımız elindeki kitabın adını bile bilmiyordu. neyse.. bu kurumlu kızcağızımız önce etrafına bakıyor, akabinde 'ben bu kitabı çok pis okuyorum kızaam/oğloom, yetmiyor yalıyor-yutuyorum yhaa!' edasıyla açıyor rastgele bir sayfasını şöyle bir göz atıyor; hımm, vaay gibilerden mimikler takınarak sonra tekrar kapıyor. ve tüm bu olan bir dakikayı bile vurmuyor.* be beyinsiz madem şekil çizeceksin bunu güzel sun ki hepimiz yiyelim. anladık kitaptan nefret ediyor, bir sayfasını dahi bitirmeye tahammül edemiyorsun. da en azından sabit bir yer imin olsaydı be güzelim hiç değilse rastgele açtığın belli olmazdı.

okumasını bitirdikten sonra kapıyor kitabı ve etrafını şöyle bir kolaçan ediyor. okumaktan çok yorulan gözlerini biraz dinlendirdikten sonra 'ayşh neyse halim çıksın falim ayol' edasıyla rastgele bir sayfa tutuyor ve kitabı tekrar açıyor. aynı seremoniyi defalarca tekrarladıktan sonra otobüsten defolma vakti geliyor. çok entelim ben edasıyla yerinden kalkıp kapıya yöneliyor; hanım kızımız elindeki eseri önce bir valizine tıkıştırıyor, sonra 'entelim lan ben, entel adam kitabını elinde taşır, herkesin de gözüne sokar,' zannına kapılıp kitabı meymenetsiz valizinden tekrar çıkarıyor ve elinde gezdirmeye karar kılıyor. zira kültürlü insanlar böyle yapıyor(!) valiz, cep telefonu ve kitap.* bu dehşete düşüren görüntüyle beraber süpürge saçlarını savurup, kıçını attıra attıra gözden kayboluyor. ve bizim belleklerimize bir facia olarak kazınıyor.

saman beyinli pis mendebur!
karl marxı ailecek okuyoruz.
(bkz: geğirirken el ile ağzı kapatmak)
5 dakikalık otobüs yolculuğunda kitap okumaya çalışmak.
gerçekten anlayamadığım bir şeydir bu. zaman bulduğunda kitap okumak iyidir hoştur ama sırf kültürlü gözükmek adına 5 dakikalık yolda otobüsteki kargaşanın gürültünün içinde okuduklarından anlayabiliyorlar mı çok merak etmişimdir. uzun yolculuklarda okuyanlara saygım sonsuz bunu bende severim ama kitap okurmuş gibi yapanlardan tiksiniyorum. *
http://www.itusozluk.com/...dlan+mall%fdklar/@7639508
hiç şüphesiz türkiye gibi bir yerde kültür, sanat ve diğer bazı tarz güncel dergiler okumak bile insanı kültürlü gösterir.lakin 'mallık' mıdır bilemiycem.
ingilizceden anlamadığı halde sırf hava olsun diye filmi yabancı dilde izlemek.
starbucks a gidip 50 kuruşluk şeye 8 tl vermektir.
Bir çok örneği mevcuttur. Özellikle gözünde hiç bir problem olmadığı halde ikiye beş camekan misali gözlük takıp, normalde her iki kelimesinden biri küfür olan şehir hanzolarının büründüğü modernist havalardır. Bu kişilerden "Sen nasılsınız?" tarzında bir soruyla ansızın karşılaşma ihtimali çok yüksektir. Korunmak hayat kurtarır, unutulmamalıdır.
lafa "şunu söylememe izin verin" diye başlamak.
geçenlerde şahit olduğum bir olayı aktarayım o zaman;

fakülteme dağın başında olması sebebiyle nadir gittiğim günlerin en sevdiğim anı olan geri dönüşünde bazen hep o dağın başında kalsaydım keşke diyebileceğim olaylar yaşıyorum. yine böyle bir gün eve dönmek için bindiğim otobüsüm giderek kalabalıklaştı ve nihayetinde hınca hınç doldu ama yine de şoförün hiç kimsenin göremediği halde sadece 3 saniyelik başını çevirmesiyle görebildiği ''arkadaki boş yerlere'' ilerleyim arkadaşlar nidaları eksik olmadı. derken bir kız gözüme çarptı. başı kapalı kızlar için orta boylu eli yüzü düzgün biriydi. otobüsün tıklım tıklım olması sebebiyle kendine bir direk dibinde yer bulmuş ve ona sımsıkı tutunmuştu bir eliyle diğerinde ise adını şuan hatırlayamadığım bir kitap tutmaktaydı ama en fazla 50-60 sayfalık bir kitaptı. ben tam vizelerde ne halt edecem lan ben moduna girerken bir anda umarım o kitabı açıp da okumaz diye içimden geçirmeye başladım. çok geçmeden hanım kızımız kitabı açtı ve okumaya başladı. bir eliyle direğe tutunmaya çalışıyor diğeriyle kitabı açmış okuyor ve herkese ''ben entelim bakın etrafımı abazalar da sarsa otobüste neredeyse nefes almak dahi zor olsa hatta 87 kez düşme tehlikesi atlatsam da kitabımı okurum '' diyordu. arkadaş zaten kitap 50-60 sayfalık bir şey otobüste geçen 15-20 dakikan da okumasan asla bitmeyecek gibi davranıp o zor koşullarda kitap okumaya çalışman gerçekten ''ben entel dantel görünmeye çalışıyorum'' diye bağırmaktır.
tiklim tiklim otobus minibus veya metro benzeri toplu tasima araclarinda ayakta olmasina ragmen kitap okuyan insanin yaptigidir. he bi de su facebook'taki yer bildirimi olayinin bunu tetikledigini dusunmekteyim cok fazla. kulturlu oldugunu temsil edilebilecek yerler gidilmese bile birkac planlanmis arkadasla etiket yapilir, kulturlu olundugu sanilir.
gittiğim spor salonunda bir hatun, yürüme bandında hem kulaklıkları takmış kulaklarına müzik dinliyor, hem elinde bir kitap ve onu okuyor, hem de yürüyor.. diyor ki üç işi aynı anda yaparım ve kültürlüyüm.. yersen..
kızların ağırlıklı olduğu bir ortamda konu klasik müziğe gelir. ortamdan bir eleman çok kültürlü ya taykilovskiyi de çok iyidir dedi. derin bir sessizlikden sonra durumu çakan hatun kişilerden biri çaykvoski (bkz: tchaikovsky) olmasın o dedi.

elemanın yanaklarının kızarışı ile son buldu bu mallığı. onun ismini yanlış sölemesi değil tabi olay, bilmediği bir şey hakkında konuşmak için konuşmuş olmasıydı.

demek ki neymiş. bilmiyorsan sus da adam sansınlar.
uludağ sözlükte yazar olmak.
sağdan soldan duyulan yabancı kelimeleri cümle içersinde kullanmak.
starbucks'ta oturulup 22 ciltlik ana britannica okumak.
gözlük tak, düşük bel pantolon bol bir kazak giy. keçi sakalından uzak dur, fular tak ve sakız çiğne. ama cık cık ettirmeden naneli sakız olsun. Hem kültürlü,hem entellektuel..
kitap ile fotograf çekip sosyal paylaşım sitelerinde paylaşmak.
başta kültürlü gözükmeye çalışmaktır. ya bir şeyler biliyorsundur ya da bilmiyorsundur veya birşeyler öğrenmeye çalışıyorsundur. gösterişe gerek yoktur, olmayan bir şeyin üzerinden prim yapmaya hiç gerek yoktur.