bugün

sözcüklerin dudaklar ve seslerin eşliginde dışarıya çıkamaması.
söylenecek onca şey varken, susmayı seçmek.
tikanmak...
zihnin aynı anda birbirinden farklı ve cok sayıda fikir üretmesi ile ortaya cıkabilen düsünsel kaos durumudur. her kelime ardında ya da sonrasında baska bir kelimeye tahammul edemeyecek kadar dolar, yalnızlaşır ve itaatsizleşir. bu durumda dusunceyi sesledirecek araç üzerinde içeride veya dışarıda hakimiyet kurulması mumkun degildir. dil kısırlasır ve sessizlige mahkum olur.
tam aşk denen duyguyu unutmuşken karşına çıkan hayatının insanı olarak değerlendirdiğin kişinin karşısında kilitlenmektir.
konuşursan, göz yaşlarının seni boğacağından korkup susmaktır.
kelimelerin yetersiz kaldığı anlarda karşılaşılan lanet durum.
(bkz: nutku tutulmak)
dudaklarında öldüğün vakit, bakışlarında yaşamak: konuşamamak.
dönüşü mümkün olmayan bir anda söylenecek çok şey varken ağzını açamamak.
"every word is like a knife, but the silence cuts you twice."diye özetlenen durum.
(bkz: far away)
dilsiz ya da kekeme olmak. kendi kendine içinden konuşmak. çok ve boş konuşmaktan bin kat daha iyidir fikrimce.

boğazımda düğüm düğüm kelimeler
ilhan irem'in mütemadiyen yaptığı eylem.
(bkz: konuşamıyorum)
yazmaktır çoğu zaman.

--spoiler--
tüm sözlerimi sustum içime döndüm
kimseler anlamadı farkı
anlamak için de uğraşmadılar
yavaş yavaş öldüğümü hiç anlamadılar
--spoiler--
kelimelerin beyninizden agziniza bir turlu ulasamamasi.
mükemmelliyetçilikten kaynaklanan bir alışkanlıktır. uçsuz bucaksız, sınırsız, şekilsiz, mekansız, zamansız kafasının içini en doğru, en eksiksiz, en abartısız, en yalın, en az kelimeyle anlatabilmek uğruna sınırlı sayıdaki, kimi kısa kimi uzun seslerden oluşan kelimelerin sınırında dolanmaktır. aynı anda beliren bir sürü düşüncenin peşinde koşuştururken, bir ucundan yakaladığını tutup seslerin içine tıkmaktansa, düzgünce katlayıp koymaya çalışmaktır. seçtiği kelimelerin düşündüğünün hakkını vermesi için onları her an mahkemeye çıkarmaktır. konuşulacak insanın idrakından süzülen sözcüklerin ona ne bırakacağının kaygısını yaşamaktır. hem kendi içinde, hem karşısındakiyle satranç oynamaktır. kurulan ve kurulacak cümlelerin sırasını düzene koymaktır. karşıdan gelmesi muhtemel bilimum cevapları tahmin edip, konuşmayı gereksiz repliklerden arındırmaktır. çünkü bu mükemmelliyetçimizin her konuşması bir kitap gibi olmalıdır: artıklarından temizlenmiş, acemilik göstergesi devrik cümleleri olmayan, anlamı dağıtan süslü püslü kelimelerinden arınmış, bir cümlesi diğerini tekrarlamayan, her cümlesi tek başına anlamlı ve fonksiyonel.
işte konuşamamak, mükemmel olmak uğruna her an geç kalmaktır. halbuki (bkz: mükemmel)...
Kimi zaman sessiz çığlıklar atmaktır konuşamamak.
konuşma eylemini gerçekleştirememe durumudur. bir nevi beceri yoksunluğu.

başlıktaki 19 entrynin 18i edebi anlamda konuşamamaktan bahsetmiş. efendim aşık olunca, heyecanlanınca konuşamama veya bir şeyler bittiyse birileriyle konuşacak bir şey kalmamasından mütevellit konuşamama.

bunun bir de mekanik formu vardır sevgili okur. bildiğin fiziksel anlamda konuşma güçlüğü çekme. bu günlerde ciddi anlamda muzdarip olduğum durumdur ne yazık ki. yorgunluktan mıdır, stresten midir bilinmez kelimeler hep kesik kesik çıkıyor ve hangi kelimeyi kullanacağımı seçemiyorum. edebi anlamda konuşamama bir yana mekanik anlamda konuşamama ciddi anlamda bir sıkıntıymış. nahoş!
(bkz: aşık oluncaa aaaa yapıyorum sesim çıkmıyor)
(bkz: afazi)
kadınlara cuk otururdu durumu. ne yazık ki böyle birşey yok.
içinde fırtınalar koparken hakkın olmadığı için susup kalma durumudur. Ne anlatmak istediklerini anlatırsın ne de içindekileri, söylemek istediğin yegane insana dökemezsin.sadece bakabilirsin o da geniş zamanlar içinde olmaz.
beyinden gelen sözcükleri dudaklara dökememektir...

bugün neden itiraf.com'lar, ben bu yazıyı sana yazdım'lar poülerdir sanıyorsunuz?

yazmak kolaycılığa kaçmaktır aslında. gece gündüz mesajlaşmalarımız konuşamadığımız içindir...
konuşamamak, isteyip de, istemeden;

iste istediğin kadar konuşamazsın bazen.
kelimeler yük olur, beynin müsta'fi hecelerde.
dudakların aralanır, yıllarca kalakalmış.
hasret kavurur gibidir sese.
hadi der yüreğin, ezber mısraları okur gibidir.
sen firari aşık konuşamazsın.
dört duvarda sıkışmış gibi bedenin, istesen de konuşamazsın.
çok gariptir o zamanlar, istanbulun orta yeri sinema.
mavi lacivert bulutlarda salıncaktır zaman,
sallanırsın istemeden, konuşmadan.
mehtap mı dersin, o kadar oldu mu zaman konuşmadan.
seyredersin istanbulu, mahşeri kalabalıklarda,
kaybolmuş serçe ürkekliği dudakların,
istesen de konuşamazsın.
konuşamazsın ne öğle ne akşam,
sanki yağmur sağanağı yüreğinde sözcükler,
sanki sanki donmuş baharın çiçekleri,
meyveye durmaz, konuşamazsın.
hissetmez yüreğin la sesini,
bak dersin, bak sonbahar rüzgarlarına çınarın yapraklarıyla sevişen,
bak moon light, duy serenat,
kavalyesiz adımların sek sek sokaklarda,
konuşamazsın.
ip atlıyorsun sanki, bir iki üç,
konuşamazsın,
sanki son seyahat,
sanki son veda elinde çanta,
konuşamazsın.
hayalin de bir resim,
ona bile diyemezsin,
hani var ya tıkanmış nefesin,
son söyleyemediğin.
işte, konuşamadan.
ilhan irem şarkısını bizzat yaşamaktır.kendini bile savunamaz insan ağlamaktan korkup.ağzını açınca birikmişliklerin bir anda boşalacağını bilmektir.
o kadar çok şey vardır ki kişinin kafasında, hepsi birbirine girmiştir, baş döndürür.
toparlayamaz, toparlanamaz, mantıklı bir sonuç çıkaramaz ve tam olarak düşünmediği şeyler söylemektense, konuşmamayı yeğler.
ancak sağlıklı bir seçim değildir, ne olursa olsun. anlatmaya çalışmak, konuşmaya çabalamak; anlatamasan da, konuşamasan da rahatlatan bir eylemdir. oldu da konuşamadın, sonrasında tek başına kaldığında kafandaki insanlarla konuşup, seni anladıklarını var saymak rahatlatır.
every word is like a knife but the silence cuts you twice demiş jay jay johanson.
aşık olunan kişi karşısında olduğu taktirde, kişinin kendisini bir süre ezik ve depresif hissetmesine yol açan durumdur. durakta karşı karşıya gelmişsindir. bir anda çıkıvermiştir karşına. öyle kala kalırsın bir iyi akşamlar, nasılsın bile diyemezsin. bir kere tutuldun mu artık geri dönemez dakikalarca öyle karizma yaparsın. öyle zordur ki.

'nereden başlasam nasıl söylesem bilemedim ki
bak da sen anla, şu garip halimden diyemedim ki'

(bkz: orhan gencebay)
(bkz: diyemedim ki)
güncel Önemli Başlıklar