bugün

bir şeyler yazabileceğime duyduğum inancı sarsan kitap.
bir sürü şeyi yeniden gözden geçirmenize, sıradan ve doğal kabül ettiğiniz bazı şeyler üzerine daha derin düşünmeye sevkeden hakan günday eseri..

kitaptan alıntı : ne kadar yanlızsan o kadar uzağa gidersin. ne kadar terk edersen o kadar ölürsün..
hayatla ölümü, aşkla nefreti, dipte olmakla tepede olmayı, zevkle acıyı ve aklınıza gelebilecek diğer bütün zıtlıklıkları bünyesinde toplamış, sarsıcı, kendine getirici, zaman zaman tüyleri diken diken eden, kutsal kitap niteliğinde hakan gündayın 4 kitabının ilki.
kitabın son sayfasında tek kelime vardır: kinyas...

evet kitap mutsuz sonla bitiyor...yeraltı edebiyatından da bu beklenirdi yani....beni çok etkileyen az kitaptan biri...
--spoiler--
kitaba benzeyen birşeydir bu. anlatmaya çalışmak gereksiz bir çaba olacak kanaatimizce tüm bu okuduklarımdan sonra... okurken ne oluyor laaaaaan diye defalarca sesli bir şekilde tepki vermek zorunda kaldık tedirginlik içinde... hatta sonlarına doğru bir yerlerde, hayatımda ilk kez bir kitabı okurken gözlerimden su aktı... kitabı bir kenara bırakıp sakinleşmek için iki tane sigara içtim... sakinleştim de... en azından okumaya devam edebildim...kitap bitti ama etkisi bitecek mi üzerimde onu bilmiyorum. kinyas ve kayranın hikayesi hayat arkadaşlarım olacak sanırım bundan sonra kan kardeşlerim olacaklar...(arkayı dörtledik hadi hayırlısı... ) abidjan, liberyalılar,gözyaşı, aids, kan, kaos, yazmak, dövme, uzun saç, okyanus dalgalarının sesi, david bowie, orospular raks edecekler ben yaşadıkça beynimde. bazı hikayeler içinde gerçeğin azgın dişlerini taşır. siz okudukça ısırılırsınız iz bırakılmadan bedeninize. havlunun içine konulan bir sabunla dövülmüş gibi, denizin dibinde yanarak ölmüş gibi, buzdan mermiler ile vurulmuş gibi... utanmaz hakan günday !!! beşyüz küsür sayfanın içine yıkımın resmini çizip bırakmak 23 yaşındaki bir adama hiç yakışmış mı ? ha piç ? hayatı zargana yapıp içerek, gecenin sonuna yolculuk yapmak için miydi tüm bunlar ? ulaştın mı sonuna ? değdi mi peki ? ya kinyas ? ya kayra ? ya biz ? ne yapacağız hiç düşündün mü ? tokat atmak ve sıkıca sarılmak ile ilgili bir kitap bu, ölünceye kadar koşmak ile ilgili, okyanuslar kadar ağlamakla ilgili, silah zoru ile yazmakla ilgili, kan ile ilgili, sebepsiz sevgi duymalarla ilgili ve hiç de alakası yok aynı zamanda hiç biri ile... herşey var bu kitapta yahut hiç birşey yok ... siz bileceksiniz okursanız ya da bilemeyeceksiniz okumazsanız...okursanız, ben kinyas bunları yazdım diyecek, ben kayra bunları düşündüm diyecek, ben hakan hepinizi çok seviyorum diyecek ve siz ne derseniz deyin ama bir daha asla, ben hayattan ne alacağımı çok iyi biliyorum diyemeyeceksiniz... asla ...
--spoiler--
erken yaşlarda okusaydim kesinlikle intihar etmemi saglayacak hakan günday romani.insanin kendisine söyleyemediği şeyleri yazar söylüyor okuyucuya.insanin hayatinda farkli dönemlerinde okumasi gereken bir kitap.
kelmajeste sayesinde okuduğum muhteşem kitap.
hakan günday' i okuduktan sonra klasik olarak konusmam degisir yazma tarzim degisir...bunlarin sebebi düsünme seklimin degisiyor olmasidir.tek bir kitapla hayata bakisiniz degisebilir, bundan korkmak yapilacak en büyük ahlaksizliktir.bir arkadasimin dedigi gibi okuyup yakilabilir çünkü gerçekten herkes okumamalidir sebebine dair onlarca sey bulunabilir ancak sahsimca en büyük nedeni bencilliktir: bunlari kimse ögrenmemelidir senden baska sende kalmalidir bulunan bu hazine paylasilmamalidir(eger insan bencil olmasaydi en çok satan olurdu simdi anliyorum neden en çok satanlarin salaklara hitap ettigini...)
okuyup okuyabilecegim en son noktadaki kitaptir; bende bunu düsünmüstüm diyebilir ancak buna çok üzülmessiniz; çünkü bencillik bunun zaten sadece sende kalacagini söyler.
hakan gunday in 2000 yilinda dogan kitapevinden çikan ilk kitabi. tek solukta okumus oldugum hiçlik duygusunu mükemmel anlatan, mutlaka filmi çekilmesi gerektigini düsündügüm tek kitap.
filmi çekilmesi durumunda -karikatürlerde oldugu gibi- oyuncularin kafalarinin üstünde düsünme baloncuklari çikarilmalidir.ancak sadece olay örgüsü ve kurgusuyla dahi iyi is yapabilir bu film.(senaristine büyük is düser)
(bkz: omnes vulnerant ultima necat)
ilk gençlik yılları için ideal başucu kitabı. nasılsa bu dönemde daha çok soruya ihtiyaç var; kafa karışıklığına, karamsarlığa, yalnızlığı kutsamaya, hayatı yargılamaya...tekrar tekrar okuyup, hiçbir şeye değilse bile hayatın acımasızlığına iman etmek iyi olacak. çünkü yaş ilerledikçe değişiyor her şey, değişecek. yıllar sonra bu kitabı gülümseyerek okumak var. kötü romanların cümlesiyle söyleyelim: acı acı gülümsemek var.
-spoiler-

çünkü burada her şey var!..her şey var.

-spoiler-
hiçbir şey yok... hiçbir şey yok... hiçbir şey yok...
öncesinde piçin okunması gereken kitap.
eskimeyen kitap.
genç bir yazarın ilk romanı olarak ele alındığında oldukça başarılı olmasına rağmen, karakterler arasındaki kimi dialogları yeterince gerçekçi bulmadığım kitap. özellikle kinyas ve kayra'nın başlarından geçen olayları sırayla ve kendi bakış açılarına göre anlatırken aralarındaki karakter farklarının yeterince betimlenmemesi neticesinde kimi zaman kinyas'ı mı yoksa kayra'yı mı okuduğum konusunda çelişkilere düştüm. buna rağmen felsefi değerlendirmeleriyle oldukça tatmin edici ve yeraltı edebiyatının türkiye'deki en iyi örneklerinden biri olduğu da tartışılmaz..
hakkında bir cümle kurmak için saatlerce düşünmüştüm ama olmadı. herkes okusun, herkes çok ciddiye alarak okusun ve anlasın.
(bkz: abidjan)
okuduğunuzda en sevdiğiniz romanlar arasına girebilir. bir süre beyninizin sallandığı ve mide krampları hissettiğiniz de doğrudur. kusmak isterseniz, kusamazsınız... gülmek isterseniz, sinir içinde kahkaha atarsınız. böyle bir halet-i ruhiye ye sokar adamı bu kitap...
br taraftan dışkınıza bile anlam yüklerken, diğer taraftan tasmalarınızı çıkarıp atmanızı öngörür...

işte hal böyle ve bu roman hayatınızın baş yapıtı olmaya adayken, bi bakarsınız etrafınız kayracıklar ve kinyascıklarla dolmuş...
duyan gelmiş... duyan gelmiş anasını satiim...
kendi iç çatışmalarını isimlendiremeyen bir yığın kıt beyinli andaval kendini kayra ilan etmiş, kinyas etmiş ya da herneyse...

kitabı kendi felsefesi ve hayatı edinmiş yaşayan kayracıklar ve kinyascıklar...
işte bu andır,
cağnım kitabı sizden soğutan...

taklitçilik her yerde taklitçiliktir.
her alanda da tiksindirir. gerisi hikaye...
yaptıklarından sonra özür dileyen her eserde olduğu gibi bu da onu ne yapacağımı bilememe hissi doğurdu bende. okurken herkese tavsiye ettiğim, konuşurken sık sık cümlelerimin arasına alıntılarını serpiştirdiğim kitap, bittiğinde zihnimde b*ktan bi tad bıraktı. "barda" filmi gibiyidi.
denenmemiş söyleme tarzları deneyerek birşeyler -başkalarının anlatmaya cesaret edemeyeceği şeyler- anlatıyorsun ancak insanların yaratıcısı olduğun eserin kahramanlarıyla aranda benzeşim kurmamaları için ya da herhangi başka bir sefil nedenle, sonunda, eserinin kahramanlarından herhangi birinin eserinde anlatacak kadar dahi tahayyül edemeyeceğin bir şekilde seni öldürmesine neden olacak aptallıkta bir özür diliyorsun.
sen jack'ın hayal kırıklığısın ya da hiçbir şey.
insanı yoldan çıkarmak üzere yazılmış tek kutsal kitap. cehennemden zembille inmiş.
nihilizm mumlarini götümüze sokup içimizi yakan kitap.
tanimlanamayacak olan kitap; kim bilir okumus diger insanlarin beyninde neler uyandirdi?
içinden alintilarla saygiyla önünde egilinmesi gereken kitap; lakin bu daha önce yapildigindan sadece önünde diz çökülesi kitap...
daha önce adını hiç duymadığım ve sözlükte ölmeden önce okunması gereken kitaplar başlığıyla tanıdığım; tespitleriyle, aforizmalarıyla beni benden alan, 600 sayfaya yakın olmasına rağmen iş güç arasında bile 3-4 günde yalayıp yuttuğum, hemen en yakın arkadaşa verdiğim ve kafadan 3-4 kişiye daha aldırdığım şahane kitap.

sürekli bir yerlerden sizi dürten bir kitap. arkadan vuran bir ayakkabı ya da çok rahatsız bir koltuk gibi.
beyne iyiden iyiye işleyen bir virüs.

eğer bir gün bir kez daha bu diyarları terk etmek zorunda kalır ya da kendimde bu cesareti bulursam alkol eşliğinde bir kez daha hatim edip anında koparım bu diyarlardan.
her an patlamaya hazır bir bomba keza bu kitap.
öldüren sonra dirilten bir kitap. kaybedenlerin öyküsü mü bilemedim. kayboluşuyla dirilen,terk ettiği ailesine,sonrasında yaşama sarılan biri, ve diğeri. allak bullak eden zekice kurgulanmış sıradışı bir roman.mutlaka okunması gereken romanlardan ölüp, yitip yeniden doğmak ve ayağa kalkmayı anlatıyor. kitaptan bir anekdot;

'Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandist ameliyatımın izi. Ve sırtımı çok, hızlı yaşlandım! Ancak hayattayım.

Kayra, bir gün bana 'Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun' demişti.
demektirki 1,99,9 'u bize 2 diye yutturmaya çalışan bir dünyanın çocuklarıyız ve dünya tam gibi görünürken bir irrasyonellik harikası. işte bunun için hayat yoktur. Olsadahi oda irrasyoneldir! yani anlamsızdır ne bir başlama nedeni nede bir oluş nedeni vardır.
kinyas ve kayra'dan.
hayatında hiç kitap okumamamış ben'in, sözlükte bu yazıları okuyup an itibariyle almak ve hemen okumaya başlamak istediğim kitap.
güncel Önemli Başlıklar