bugün

yezid hükümranlığı zamanında yapılmıs en vahsice eylemin yapıldığı yerdir. peygamber in torunlarının ikisi de doğrudan ya da dolaylı* olarak öldürülmüs, hz. hasan ve kerbela nın acısının hatırlanmaması icin emevi hükümdarlar tarafından asure günü kavramı ortaya cıkarılmıstır.

fakat sii ekole mensip mezhep ve tarikatler hala o gününü ve hz. hüseyin in sehit edilisinin yasını tutmaktadır.

(bkz: 10 muharrem)
kerbela katliamını anlatan sabahat akkirazın yorumladığı eser

hasanım ağu içti, leb-i sükker ah çeker
hüseyin attan düştü, kime şikar ah çeker
nerde kalmış acaba, bak zülfikar ah çeker
ali'nin on bir oğlu, yerde yatar ah çeker
fatma ana ciğeri sızlar sızlar ah çeker

hüseyin attan düştü, sahra-i kerbela'ya
cibril kurban haber ver sultan-i enbiyaya
yektir ali tektir ali şahtır ali
ali ali cansın ali
ali ali yar ali

medine dağlarında susamla sümbül ağlar
dağlar inim iniler sular sarhoş sel ağlar
cümle kuşlar figanda vah dertli bülbül ağlar
viranede baykuşlar hû çeker yıl yıl ağlar
kerbelaya kulak ver sahra ağlar çöl ağlar
lanet olsun yezid'e şah-u geda kul ağlar
ey mürteza gel yetiş binekte düldül ağlar
hasanım ağu içmiş gözyaşları sel ağlar
kerbela imdat ister gözedirler yol ağlar

hüseyin attan düştü, sahra-i kerbela'ya
cibril kurban haber ver sultan-i enbiyaya
yektir ali tektir ali şahtır ali
ali ali cansın ali
ali ali yar ali
peygamberimiz hz. muhammed'in torunu olan hz. hüseyin in 62 yandaşı ile beraber öldürüldüğü yerdir.

iki ordu * saf tutarak direk savaşa girmektense bedir savaşındaki gibi iki tarafan da çıkan cengaverlerin insanlar önünde savaşmasıyla sonuca gitmişlerdir.
hz. hüseyin ve ashabının tamamen öldürülmüştür. bu savaştan önce hz. hüseyin ve ashabı susuz bırakılmış ve halsiz düşmüştür. hz. hüseyin in muaviye oğlu yezid e biat etmeyi reddetmesi nedeniyle meydana gelmiştir. bu olay yüzünden yezid ismi gümüzde kötülük, çirkinlik olarak kullanılmaktadır.

sıra sıra çıka erlerden geriye kalan son ikisi hz hüseyin ve oğlu ali ekber dir. ya baba oğlu önünde ölecek ya da oğul babasının önünde.
en son hz. hüseyin 33 mızrak ve kılıç darbesi ile yaralanır.
kimse 34. yü vuramaz.
çünkü o peygamberin torunudur.

hz. hüseyin öldürüldükten sonra kesik başı yezid e sunulur. yezid de kesik başla asası ile oynar. o sırada eğitmeni ağlayarak "ya yezid. seni bunca sene yetiştirdim. ama dikkatli olasın. o oynadığın başı peygamber efendimiz defalarca öpmüştür." der.

kerbela susuzluk demektir. çoraklık demektir. yalnızlık demektir. ayrılık demektir. göz yaşı demek, acı demektir.

(bkz: ab-ı cesm)

dip not: bu olayı anlamak için bırakın şii, sunni olmayı,müslüman olmaya bile gerek yoktur. koşullar, şartlar neticesinde iç sızlatır.
imam hüseyin i vurdular
kolunu kanadını kırdılar
al kanlara boyadılar
kerbelada kerbelada

imam hüseyin susamıştı
bir yudum su aramıştı
ana yüreği yanmıştı
kerbelede kerbelada

imam hüseyin şehit oldu
gül bahçemde güller soldu
topraklar kan ile doldu
kerbelada kerbelada..

ilahisi ile anlatılan ve yürekleri dağlayan olayın ismidir.
Irak'ta baskent bagdat'in guneyinde bulunan bir sehirdir. Muslumanligin sii ve alevi mezheplerine gore Kutsal sayilan 4 sehirden biridir.
digerleri icin
(bkz: Necef)
(bkz: Mekke)
(bkz: medine)
sünnilerle alevilerin aynı acıda birleştiği ender olaylardan biridir.
keşke daha çok ortak payda olsaydı.

mahsuni şerif'in "değme tabip sızılıyor" parçası dinlenesidir. kerbela'yı anlatır.
Kerbelayı bir mekan zannetme sen!

Aşurayı bir zaman addetme sen!

Kerbela bir mektebin ünvanıdır;

Kerbela Hak, batılın furkanıdır.
Akşam gelip çattı. Hüseyin (a) ashabını topladı, Allah'a hamdü sena ettikten sonra onlara hitaben buyurdu: "Ben kendi ashabım kadar salih bir ashab ve kendi ehl-i beyt'im kadar iyi ve üstün bir ehl-i beyt tanımıyorum. Allah hepinize hayırlı mükafat versin. Şimdi gecedir ve karanlığı sizi çevrelemiştir. Siz de onu yürüyen bir deve edinip (gecenin karanlığından yararlanıp) her biriniz ehl-i beytimden birinin elini tutup gecenin bu karanlığında dağılın ve beni bu orduyla yalnız bırakın. Çünkü bunlar benden başkasını istemiyorlar." Hüseyin'in (a) kardeşleri, oğulları, Abdullah ve Cafer'in oğulları, neden seni yalnız bırakıp gidelim dediler, yoksa senden sonra yaşamak için mi? Allah o günü bize nasib etmesin asla. Bu sözü önce Abbas b. Ali (a) dedi ve diğerleri de onu izlediler. Hüseyin (a), Akil'in oğullarına bakıp buyurdu: "Müslim'in şehid olması sizin için yeterlidir; ben size izin verdim, gidin." Başka bir tarikle gelen rivayette de şöyle belirtilmiştir: Bu arada Hüseyin'in (a) kardeşleri ve ehl-i beyti söze başlayıp dediler. "Ey Peygamberin evladı, o zaman halk bize ne der ve bizim cevabımız ne olur? Efendimizi, büyüğümüzü ve kendi Peygamberiimizin evladını yalnız bıraktık, düşmana bir ok dahi atmadık, ele mızrak alıp savaşmadık ve bir kılıç bile savurmadık mı diyelim? Hayır, andolsun Allah'a, senden ayrılmayacak, senin yolunda öldürülünceye kadar bu canlarımızla seni koruyacak ve senin gibi şehid olacağız. Allah senden sonra yaşamayı haram etsin bize!" Müslim b. Avsece kalkıp dedi: "Ey Peygamberin evladı, etrafını saran bunca düşman arasında seni bırakıp gidelim mi? Hayır, andolsun Allah'a bunun imkanı yok, senden sonra yaşamayı Allah nasip eylemesin bize! Ben savaşacağım; mızrağımı düşmanın göğsünde kırıncaya ve elimdeki kılıcımı onlara indirinceye kadar. Savaşmak için hiç bir silahım olmasa dahi taş alıp savaşacağım ve seninle birlikte ölmedikçe senden ayrılmayacağım." Said b. Abdullah-i Hanefi konuşmaya başladı: "Ey Peygamberin evladı, biz seni asla yalnız bırakmayız. Muhammed (s) Peygamberin senin hakkındaki vasiyetine uyduğumuzu Allah'a da göstermeliyiz. Eğer bilsem senin yolunda öldürülecek ve yeniden dirileceğim ve bu defa da diri diri yakılacağım, yetmiş kere de bu tekrarlanacak olsa, kendi ölümümü senden önce görmedikçe senden ayrılmam. Nasıl senin yolunda can vermem, oysa ki ölüm birden fazla değildir ve ondan sonra ise ebedi izzet ve saadete kavuşmuş olacağım." Ondan sonra Züheyr b. Kayn yerinden kalkıp dedi: "Ey Peygamberin evladı, andolsun Allah'a ki senin, kardeşlerinin, evlatlarının ve ehl-i beytinin sağ kalabilmesi için bin kez öldürülmeye razıyım!" Ondan sonra da Hüseyin'in (a) ashabından bir grubu aynı mazmunda sözler söyledi ve eklediler: "Bizim canlarımız sana feda olsun, biz seni kendi el ve yüzlerimizle koruyacağız. Eğer bu yolda öldürülürsek, Allah'In bize vermiş olduğu vazifeyi yerine getirmiş olacağız." Aynı gece Muhammed b. Beşir-i Hazremi'ye "Oğlun Rey sınırında esir düşmüştür" haberi verilince "Onu Allah'a bırakıyorum. Andolsun canıma, ben yaşadıkça oğlumun esir düşmesine razı olmazdım." dedi. Hüseyin (a) onun bu sözünü duyunca "Allah seni bağışlasın. Senden biatımı kaldırdım ben, (git) oğlunu kurtarmaya çalış" buyurdu. Muhammed b. Beşir "Yırtıcı hayvanlar diri diri yesinler beni, eğer senden ayrılırsam!" dedi. Hüseyin (a) de "O halde bu Yemen keteninden olan elbiseleri al ve oğluna ver ki kardeşini kurtarsın." buyurdu ve bin dinar değerinde beş elbise verdi. Ravi şöyle diyor: Hüseyin (a) ve ashabı o geceyi yalvarıp yakararak, dua zemzemesiyle geçirdiler. Bazıları rüku, bazıları secde ve diğer bazıları da ayakta ibadet ettiler. O gece Ömer b.Sa'd'ın ordusundan otuz iki kişi Hüseyin'in (a) ordusuna katıldı. Hüseyin'in (a) namazı ve kemal sıfatlarıyla ilgili seciyesi her zaman öyleydi.

ibn-i Abd-i Rabbih "ikd'ül Ferid" kitabının dördüncü bölümünde şöyle nakleder: Ali b. Hüseyin'e (a) "Babanızın evlatları ne kadar da azdır!" dediler. Ali b. Hüseyin (a) buyurdu: "Bu birkaç evlat sahibi olması bile şaşırtıcıdır. Çünkü hergün bin rekat namaz kılardı ve artık zevceleriyle birlikte olacak zamanı olmazdı." Aşura sabahı Hüseyin'in (a) emriyle çadırlar kuruldu, ıtır dolu bir tabak hazırlandı ve Hüseyin (a) şahsi temizliğini yapmak için çadıra geldi. Rivayete göre Büreyr b. Hüzeyr-i Hamedani ve Abdurrahman b. Abd-i Rabbih-i Nesari, Hüseyin'den (a) sonra temizliklerini yapmak için çadırın arkasında beklediler. Bu arada Bereyr Abdurrahman ile şakalaşmaya başladı. Abdurrahman dedi: "Ey Büreyr, şimdi gülmek ve komik laflar etmenin zamanı mı?" Büreyr: "Benim tayfam da biliyor ki ben ne gençlikte ve ne de yaşlılıkta beyhude konuşmaktan hoşlanmamışımdır. Fakat şehid olacağımın sevinciyle şimdi böyleyim. Andolsun Allah'a, çok az bir zamanımız kaldı, kılıcımızı alıp bunlarla bir süre savaştıktan sonra hur-il ayn'in boynuna sarılacağız."
aynı zamanda yazar bekir yıldızın bir kitabının adıdır.
kerbala olayını tüm ayrıntılarıyla ve inanılmaz bir duygusallıkla işlemiştir.
zalimler in, ekmeksizler in, nursuzlar ın dünyada gelmiş geçmiş en büyük zaferlerini (!) kazandıkları yerin ismidir. bu zaferlerini (!) ahirette alevli * meyvalar ile kutlayacaklardır. turnalarda onlara eşlik edecektir, çok güzel bir şekilde.
yüreklerde dinmeyen acının yaşandığı yerdir.

hz.hüseyin (r.a.) ın yezid denen köpek tarafından vahşice şehit edildiği yerdir.
bir damla su verin dedi.
yok diyorlardı
isyan etti Hüseyin
komutanla konuşurken
Allahtan korkun dedi.
şu fırat ve dicleden Yahudiler Hristiyanlar su içiyorlar..
siz peygamber torunlarına Bir damla su vermiyosunuz..
hz hüseyinin katledilisinin yıldönümü olan bu günlerde, siilerin kendilerini dogradıgı ve ortalıgı kan gölüne cevirdigi ırak sehri.
ortadogu cografyası icinde bir tane mi normal insan toplulugu cıkmaz
dedigim goruntulere sahne olan sehir.kanla hasırnesir olmayı ne kadar
rahat benimsiyorlar?allahtan isa carmıha gerildi diye hristiyanlar da
kendilerini carmıha germiyorlar.kabile toplumları,kurban kulturu.

(bkz: ciki ciki teorisi)
her su ictigimizde hatirlamamiz gereken yer. peygamber (sas) torunlarinin susuz sehid olduklari yer, mekanlari cennet olsun.
arg. üzerinde rakı bulunmayan sofra.
''kerbela mı burası?''.
hz hüseyin * ve yakınlarının susuz bırakılmak yoluyla katledikleri yer. rivayet o dur ki bu katliamın sorumlusu yezid ömrünün son zamanlarında hiç su içemez olmuş ve su içtikçe sürekli kusarmış.
toprak mı kanadı,
can mı çırpındı,
kerbela çölünde ali'nin oğlu..

güneş mi kavruldu,
sahra mı yandı,
kerbela çölünde ali'nin oğlu..

bu ne mukadderat,
bu nasıl yazı,
depreşir canların kanlara nazı,
bir tepsi içinde mübarek yüzü,
kerbela çölünde ali'nin oğlu..

bu çöller katline ferman mı senin,
başın yezidi'ye derman mı senin,
göğsün kılıçlara kalkan mı senin,
kerbela çölünde ali'nin oğlu..

uyan ey şuheda,
uyan da çırpın,
sana mezar olmaz kerbela çarkın,
daha değmeyecek yaşına kırkın,
kerbela çölünde ali'nin oğlu..

şeklinde anlatılabilecek olayın yaşandığı mekanın ismidir.
sabahat akkiraz ve mercan dede 'nin birlikte calışmaları sonucu ortaya cıkan etkileyici agıt..

hasanım ağu içti, leb-i sükker ah çeker
hüseyin attan düştü, kime şikar ah çeker
nerde kalmış acaba, bak zülfikar ah çeker
ali'nin on bir oğlu, yerde yatar ah çeker
fatma ana ciğeri sızlar sızlar ah çeker

hüseyin attan düştü, sahra-i kerbela'ya
cibril kurban haber ver sultan-i enbiyaya
yektir ali tektir ali şahtır ali
ali ali cansın ali
ali ali yar ali

cümle kureyş ensarı düştü ah-u figana
ali yezid boyadı çifte kuzun al kana
ey server-i enbiya sen bunu de sübhana
o gün ola göreydim yezid düşe divana
sıratta seyredeydim geçeriken o yana

hüseyin attan düştü, sahra-i kerbela'ya
cibril kurban haber ver sultan-ı enbiyaya
yektir ali tektir ali şahtır ali
ali ali cansın ali
ali ali yar ali

medine dağlarında susamla sümbül ağlar
dağlar inim iniler sular sarhoş sel ağlar
cümle kuşlar figanda vah dertli bülbül ağlar
viranede baykuşlar hû çeker yıl yıl ağlar
kerbelaya kulak ver sahra ağlar çöl ağlar
lanet olsun yezid'e şah-u geda kul ağlar
ey mürteza gel yetiş binekte düldül ağlar
hasanım ağu içmiş gözyaşları sel ağlar
kerbela imdat ister gözedirler yol ağlar

hüseyin attan düştü, sahra-i kerbela'ya
cibril kurban haber ver sultan-i enbiyaya
yektir ali tektir ali şahtır ali
ali ali cansın ali
ali ali yar ali
yapanların ergenekonucu olmasından şüphelenilen katliam.

(bkz: her şeyi ergenekona bağlamak)
Hicretin dördüncü yılı.
Birer yıl arayla Medine'de iki doğum,
iki bayram, iki ay parçası...
Yeryüzünün en hayırlı dedesinin gözbebekleri doğuyor.
Rasûl-üs Sakaleyn'in kokladığı reyhanları
Fatıma't-üz Zehrâ'nın körpecik fidanları
Ali'yi Mürteza'nın eşsiz kahramanları doğuyor.
Cennet gençliğinin iki seyyidi.
Ehl-i Beyt'in ilk nazlı çiçekleri...
iki ay parçası, "merhaba" diyor o incecik sesiyle
isimlerini Rahman koyuyor, Cebrail nefesiyle
Siz onlara Allah'ın iki lütfu diyin;
Birinin adı Hasan; diğerinin Hüseyin.
Zaman, saadetli günleri yaprak yaprak okurken
Onlar peygamber dizinde büyüdüler
Ve zaten onlar semâda büyüktüler.

Bir gün peygamberlerin incisi oturuyorlar.
Hasan'la Hüseyin
Birbirlerini yakalama oyununda...Buyurdular;
" Ha Gayret Hasan! Göreyim seni, yakala Hüseyin'i."
Hz. Ali; " Ya rasulAllah!diyor,
" Hüseyin'den taraf olmanız gerekmez mi?
Hüseyin daha küçük."
Rasulullah buyuruyorlar;
" Baksana! Cebrail de Hüseyin'i tutuyor;
Ha gayret Hüseyin! Göreyim seni diyor."

Yine birgün,
Efendimiz, ashabıyla yürüyorlar.
Hz. Hüseyin çocuklarla oynuyor.
Peygamberimiz, ellerini açıyor;
Tutmak için Hüseyin'i
Hz. Hüseyin, bir oraya bir buraya kaçıyor.
Ve gülerek yakalıyor onu, Nebiler serveri.
Bir elini kafasının arkasına,
Öbür elini, çenesinin altına koyup öpüyor, kokluyor, öpüyor.
Sonra zamana ve mekana sesleniyor;
" Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim!
Allah'ı seven Hüseyin'i sever!
Hüseyin, torunlardan bir torundur."
Ve bir gün Cebrail bir haberle gelir;
Hüseyin Fırat kıyısında şehit edilecektir.
Orası, üzüntülü, tasalı, mihnetli ve belalı bir yerdir.
Kerb-ü beladır!
Orası Kerbeladır!

Hicretin altmış birinci yılı.
Aylardan Muharrem...
Kan renginde fırat.

Kan renginde yakamoz.
Ve dudaklar susuz,
Yürekler susuz...
Kerbelada bir oğul var,
Yoluna oğullar feda.
Bir torun, Kerbelada...
Dedesinden elli yıl uzakta.
Onun gibi bembeyaz giyimli
Bembeyaz yüzlü.
Atının üzerinden sesleniyor
Kalpleri mühürlü olanlara
Merhametten yoksun olanlara;
" Ben Peygamberiniz Aleyhisselamın kızının oğlu değil miyim?
Ben Hz.Muhammed Mustafa'nın torunu değil miyim?
Şehitler seyyidi Hamza, babamın amcası değil mi?
Çift kanatlı şehit Cafer, benim amcam değil mi?"

Kerbelada bir oğul var,
Çevresinde Yeminler ediliyor şehadete.
Ve birbir toprağa düşüyor yiğitler
Ehl-i Beyt'in solan ilk çiçeği Aliyyül Ekber'di.
Sonra sıra sıra soldu civanlar;
Avn b. Abdullah b. Cafer,
Muhammed b. Abdullah b. Cafer,
Abdurrahman b. Akîl,
Cafer b. Akîl...
işte bakın, biri daha yürüyor ölüme;
Hz. Hasan'ın oğlu Kâsım!
Onun da yüzü ay parçası.
Elinde kılıç, üzerinde gömlek ve pelerin.
Ayak sandallarından birisinin bağı kopmuş.
Başına bir kılıç iniyor,
Ve " Amca!diyerek yüz üstü düşüyor kerbela'ya.
Kerbela'da bir oğul var
Bir şahin var.
Kucağında üç yaşında bir seyyid;
Adı abdullah!
Ve bir ok, Abdullah'ı boğazından vuruyor
Hz. Hüseyin, kanla dolan avuçlarını yere boşaltıyor
" Yâ Rab!diyor.
" Bize göklerden yardım etmeyeceksen,
Hakkımızda ondan daha hayırlısını ihsan et."

Hicretin altmış birinci yılı
Muharrem ayının onu...
Bir şehit var kerbelada
Tam otuz üç mızrak yarası,
Otuz dört kılıç yarası
Ey Muhammed'im nerdesin nerde?
Hüseyinin başı bir yerde; gövdesi bir yerde!
Bu Hz. Zeyneb'in feryadıdır dedesine;
" Ey Muhammed'im! Ey Muhammed'im!

Sana göklerdeki melekler salatü selam getiriyorlar.
Hüseyin ise şu otsuz bozkır çölde
Tozlara, topraklara, kanlara bulanmış,
Azaları kesilmiş yatıyor.
Ey Muhammedim! senin kızların esir edilmiş,
Zürriyetin hep öldürülmüş.
Sabah yelleri onların üzerine toz toprak savuruyor."

Abdullah bin Abbâs da, o gün Medinede
Rasulullah aleyhisselam'ı görür rüyada
Yanında içi
kan dolu cam bir bardak vardır,
Ve şöyle buyurur:
" Benden sonra Ümmetimin yaptığı şeyi biliyor musun?
Hüseyin'i şehit ettiler.
Bu, Onun ve ashabının kanlarıdır.
Bunu Allah'a sunacağım."

Ya RasulAllah!
Biz asırlar sonra geldik.

Eğer o gün olsaydık Kerbela'da
Allah'a kasem olsun ki
Ashabının seni koruduğu gibi
Korurduk Ehl-i Beyt'ini
Ya da o uğurda verirdik canımızı.
Bu sözümüzün bir isbatı olarak
Bu gün biz senin kapındayız.
Taşıdığımız ehl-i beyt isimleri.
Kimimiz Ali, kimimiz
fatıma
Kimimiz hasan ve hüseyin.
Ve iftiharla senin ismini taşıyor çoğumuz.
Allah ruhumuzu senin kapında
Ehl-i Beytine layık olduğumuz bir anda alsın.
Aliyi Asğar'la,
Zeynelabidin'le her asırda hüseyni çiçekler açarken
Yanaklarında peygamber busesi,
Ve her biri senden bir koku taşırken çağlara.
Allah, bizi onlardan ayırmasın.
Bizi senden ve rızasından ayırmasın.

Dursun Ali Erzincanlı-kerbela
hakkında yakılan türküler edilen feryatlar çekilen acıların delaletidir.

Hasan'ım ah'ı içti Lebi sükkar ah çeker
Hüseyin attan düştü kime şika ah çeker
Nerde kalmış acaba vah zülfü kara ah çeker
Ali'nin onbir oğlu yerde yatar ah çeker
Fatma ana ciğerin sızlar sızlar ah çeker
Hüseyin attan düştü sahrayı Kerbelaya
Cibir kurban haber ver sultanı Evliya'ya
Yektir Ali
Tektir Ali
Şah'tır Ali
Ali Ali cansın Ali
Ali Ali yar Ali
Medine dağlarında susamlar sümbül ağlar
Dağlar inim inim iniler
Sular serhoş sel ağlar
Cümle kuşlar figanda
Vah dertli bülbül ağlar
Viranede baykuşlar Hu çeker yıl ağlar
Kerbelaya kulak ver sahra ağlar çöl ağlar
Lanet olsun Yezid'e
Şahı gerdap ağlar
Ey Murtaza gel yetiş binekte Düldül ağlar
Hasan'ım ah'ı içmiş gözyaşları sel ağlar
Kerbela imdat ister gözederler yol ağlar
Hüseyin attan düştü sahrayı Kerbelaya
Cibir kurban haber ver sultanı Embiya'ya
Yektir Ali
Tektir Ali
Şah'dır Ali
Ali Ali can Ali
Ali Ali yar Ali
imam hüseyin'in başı ubeydullah'ın önüne konduktan sonra ubeydullah asasıyla hüseyin'in dişlerine vurmuştur. rivayete göre göz yaşları içinde Erkamoğlu Zeyd, "Değneğini onun dudakları üzerinden çek. Allah'a yemin ederim ki ben Resulallah'ın iki dudağını bu dudakların üzerinde onları öperken görmüştüm." diyerek yakarmıştır.
10 ekim 680 (10 muharrem 61) tarihinde bugünkü ırak sınırları içindeki kerbela şehrinde, islam peygamberi muhammed'in torunu hüseyin bin ali'ye bağlı küçük bir birlik ile emevi halifesi ı. yezid'e bağlı ordu arasında cereyan etmiştir.bu savaş şii ve alevi inanışının belkemiğini oluşturan en önemli olaylardan biridir. peygamberin kızı fatıma 'nın peygamberin kuzeni ali'den olma oğlu olan hüseyin'in ölümü, şiilerce her sene aşure günü'nde yad edilir.
islam peygamberi hz. muhammed'in (s.a.v.) 632 yılında vefat etmesinden sonra müslüman toplumunun başına kimin geçeceği kaygısı baş gösterdi. müslümanların bir kısmı ilk olarak *'in halifeliğini kabul ettiler. ebu bekir'den sonra sırasıyla ömer bin hattab, osman bin affan ve ali bin ebu talib'in halifeliğini kabul ettiler. bununla beraber bir kısım müslümanlar peygamberin kuzeni ve damadı olan, çocukluğundan itibaren peygamberin evinde büyümüş ve onu korumak için kendi hayatını tehlikeye atmış olan ali'nin ilk halifelik için daha doğru bir seçim olduğunu düşünüyorlardı.
müslümanların bir kısmı hz.ali'nin yanlış olduğunu düşünmekle beraber kendinden önceki halifeleri kabul ettiğine inanırlar. bununla beraber kendi halifeliğine kadar hiçbir savaşa katılmayışı diğerlerini halife olarak kabul etmediğine yorulur.(ancak allah'ın aslanı,hayber'in fatih'i ali'nin savaşlara kısmen katılmasada hicaz'da hz. ömer yerine vekillik etmesi bu düşüncenin yanlışlığını ortaya çıkarır.) osman asiler tarafından öldürülünce ali başa geçti. osman'ı halife kabul edenler onun katilini bulana kadar ali'yi halife olarak kabul etmeyeceklerini söylediler ve müslüman toplumu ilk kez iç savaşa sürüklendi. islam devleti ali ve muaviye önderliğinde ikiye bölündü. ali, 661 yılında haricilerden abdurrahman bin mulcem tarafından gerçekleştirilen bir suikastte hayatını kaybetti ve iktidar 20 yıllığına düşmanı ı. muaviye'nin eline geçti.
muaviye, oğlu yezid'in kendinden sonraki halife olarak kabul edilmesini daha hayatteyken garantiye almaya çalıştı. taraftarlarına yezid'e bağlılık yemini ettirdi. yezid başa geçince ilk iş olarak medine valisine bir mektup yazarak hüseyin bin ali'ye değil, kendisine itaat etmesini, aksi takdirde bunu canıyla ödeyeceğini bildirdi. bu arada hüseyin küfe'lilerden kendisine bağlılıklarını sunan mektuplar alıyordu. halife olduğunu ilan ederse hüseyin'i destekleyeceklerini söylüyorlardı. hüseyin bu teklifleri ciddiye aldı ve küfe'deki taraftarlarının gerçekte olduğundan çok daha fazla olduğunu zannetti. yaklaşık 70 taraftarı ve ailesi ile küfe'ye doğru yola çıktı.
sayıca fazla olmayan küfe'li taraftarları yezid tarafından bastırıldı. hüseyin ve beraberindekiler kerbela'da yezid'in 4500'e yakın adamıyla karşılaştılar. burada meydana gelen savaşta hüseyin ve taraftarlarının hepsi öldürüldü ve ailesi esir alındı.
şii ve alevi müslümanlığında bu olayın çok önemli yeri vardır. onlara göre ali'nin oğulları yenilmez savaşçılardır, çok yüce şahsiyetlerdir ve halifelik makamının su götürmez sahibidirler. sünni müslümanlığında da en yüce sahabelerden ve dört büyük halifeden birinin oğulları oldukları için çok yüce şahsiyetlerdir ve dini liderler olarak kabul edilirler. sünnilere göre de seçilmemiş ve zorla başa gelmiş bir halife tarafından katledilmişlerdir. *
ankara cüneyt gökçer sahnesinde oynanan muhteşem oyun. gidilmeye değer.