bugün

kendini kaybettikten sonra hissedilen bir duygudur.

populer anlamda kentli insanın kendini bulamama cabası olarak nitelendirilse de aslında oyle degildir. eski tepkiler verilmez, yasamın kıyısında oldugun farkedilirse, o ani saskınlıkla ben bu degilim neler oluyor der, ve kendini ozlemeye baslarsın. *

icinde bulundugun sartlar hayatını ve seni degistirmis, eski halini ozlemeye koyulmussundur. yabancılasmadan farklı olarak bir belki barındırır bu ozlem. belki dersin, yeniden...neden olmasınlar baslar, bir acabayla eski imkansız hayallerine kapılırsın tekrar. *

kendinden kacmak mumkun degil, kandırmakta,
hem acıtır, hem harekete gecirir.
yaşam kavgasıyla kirlenmemiş çocukluğunu özlemektir.
- niye ağlıyorsun?
- kendimi özledim.
- bu hafta pskiyatrist randevunu unutma.
eski günleri özlemek gibi birşeydir. olağan bir durumdur heycan yapmaya gerek yoktur.
(bkz: aynalara küsmek)
"o" nu özlemekten fırsat bulunamayan eylemdir.
yalancı kalabalığın içinde,sahte dostlarının yanında artık dünyadan sıkıldığında kişinin kendisiyle başbaşa kalmasını gerektiren durumdur.kişinin en büyük dostu kendisidir.
özüne dönmek istemektir kendini özlemek. eskisi gibi güçlü olmak, eskisi gibi mutlu olmak, eskisi gibi gülebilmek hayata, eskisi gibi saf, masum, kirlenmemiş olmak istemektir kendini özlemek..
yanlış ortamda yanlış insanlarla beraberken hissedilendir.
değişime uğrayıp kendine yabancılaştığında gerçek benliğini özlemek...
(bkz: ben eskiden kimdim)
dünden sonra hayatımda ilk defa başıma gelen olay, harbiden kendimi özlemişim, ilk defa kendimi özlüyorum lan garip bir his.

senide çok özledim, ay parçası.
ivedilikle yalnız kalmayı, kendine zaman ayırmayı hatta şımartmayı gerektiren özlemdir.
Yoksa asap bozulur, tahammül seviyesi sıfıra iner.
Özlem fenadır!
Uyandığında başkası olduğun her sabah itinayla yaptığın şey.
Kendi bebekliğime ait bir fotoğraf buldum uzun uzun inceledim yokluk kendini iyice belli ediyordu ilk defa kendime acır gözle baktım.
o saatten sonra hiç bir şeyi kafaya takmamaya karar verdim.
ben en çok kendimi seviyorum, ve de doğal olarak kendimi özlüyorum. beni ben olmaktan alıkoyan şeylerdense bir şekilde nefret ediyorum. aslında insanlar kendilerini olumsuz yönde değiştiren şeylerden nefret eder ya; bana fark etmiyor, bugün iyi değiştirenin yarın kötü değiştirmeyeceği de aşikar değil. mesele kötülükte değil zaten; kötüsüz yaşam mı olur?
bir şeye çok kapılmayı sevmiyorum bu sebeple. dünyaya ait olan her şey gidecektir ve hiç bir şey elimde değildir. elimde olan yegane şey ben'im, ben ise sadece kendim olabildiğim zaman anlamlıyım. dolayısıyla kendimi özletecek her şeyi hayatımdan çıkarmayı da akıl kârı buluyorum.
günlüğün sayfalarında geriye gittikçe dertlerin küçüldüğünü, verilen tepkilerin masumluğunu ve olayı anlatırken kullanılan kelimelerin güzelliğini gördükçe daha bir hissedilen.

ilkokulda defterimizi çizen çocuğun silgisine kalem batırıp sonra bunun vicdan azabını çekecek kadar güzelmişiz. üzmüşler.
Kendimi özledim sözlük.

Uzun süredir kendimi ne kadar ihmal ettiğimi fark ettim, kendimden ne kadar taviz verdiğimi. Kaç zamandır kendime bakım yapmadım. Güzel giyinmedim, giyinemedim çünkü kilo aldım. Hiç sağlıklı bi yemek hazırlamadım, yürüyüşe çıkmadım. Tamamen gülerek gezemedim. Kitap okumadım. Aklımdaki her şeyi unutup sokağa çıkamadım. Hayalini kurduğum okulu kazandım, tadını çıkaramadım.

Bunda olayların suçu var insanların değil. Kimseyi suçlamıyorum. Annemi, babamı şunu bunu... Suçlu benim. Telafi edeceğim. Hem de hemen!
Bu ne bencillik.
Bu ne büyük bir meziyettir.
Ama bir insan kendisini nasıl özleyebilir,neyini özleyebilir?
özlemlerin en kötüsü cidden, eski hallerimi eski düşüncelerimi eski tavırlarımı eski duygusuzluğumu o kadar özlüyorum ki, geriye de dönemiyor insan kolay olmuyor.
hiçbir zaman kavuşmaya evrilemeyecek bir özlem. aynı mekanda bir araya gelemeyecek madde ve anti-madde çiftlerinin yaşadığı hüzün. uzanıp kendi yanaklarından öpmekten başka çarenin olmadığı bir zamanda beliren his.
bu aralar selamlaşmayıda kesti yaşanmışlıklar yokmuşçasına.
Kendime kavuşabilmek adına onlarca kez psikoloğa gitmek için adım atmaya başladım bir süredir. Kabullendim bunu. Zihnimizin derinliklerini iyileştirmenin yalnızca ilaçlarla gitmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Çünkü film izlemeyi deliler gibi özlüyorum. Nadiren de olsa film izleyebilmeyi deniyorum. 5 parçaya bölüp günlere dağıtarak seyretmeyi deniyorum. Deniyorum.. Bitirebilmeyi hayal etmiyorum, başlayabilmek bile bir mesele kafamın içindeki yankılanımda. Sanat anlayışımı kaybetmeyi günden güne seyrettim. Vücut boyama sanatının önemini, boya kalemlerimin, hayatı seyredişimin kıymetini her saniye arzuluyorum. Bekliyorum. -beni tanıyan çevrem biliyor ki sanat için yaşanılırdır bu hayat benim için- felsefe kitaplarımla bir bütündür yaşamım. Geceleri donanabilmektir tüm isteğim.
Bunların hepsini arzulamak ve beklemek dışında gelen ataklarımı kontrol altına alamıyorum problemlerimi anlatırken. Kendimi iyileştirebilmek adına zihnimi anlatmaya başladığımda avuç içlerimdeki aşırı sıcaklığı buzluğa koysam da soğutamıyorum. Soğutamam. Bacaklarımdaki karıncalanmayı, titremeyi. Sevişirken gözyaşlarına boğulmayı.
Literatürdeki Tanımımı, yaşadığım etiketlenmeyi biliyor olmak ve önlem alamayacağım kadar kontrol dışında kalmış olmak vücudumdaki camları her gün paramparça ediyor.
büyüdükçe daha çok olan durum. kendini özlemek çok acayip bir duygu. anlatılmaz yaşanır cinsinden. velhasıl özlemek güzel zaten. her şey güzel olsun be aga ne olur.