bugün

kemalistlerin sürekli olarak dile getirdiği yalanlardır.

misal; biz kürtleri çok seviyoruz.

misal; dindarlık bizim işimiz. din sevilecekse en güzel biz severiz.

misal; demokrasi vazgeçilmezimizdir.

misal; evet.
kürtleri sevmiyorum
dindar değilim, ateistim
demokrasiye inanmıyorum

diyerek çürüttüğüm önermedir.
(bkz: iktidar olacağız)
At gözlükleriyle dünyayı algılamaktan haz alan şakirt zıçmasıdır. Hoş Ortaokul çağlarında cemaat yurtlarında; "Atatürk anıtkabir'de ki mozolenin içinde yatıyor. Toprak kabul etmeyip hep dışarı fırlatınca en sonunda mozoleye betonlamışlar" denilerek, bir de bu duruma gönderme yaparak "Beton Kemal" demeyi marifet sayarak yetiştirilen garibanlardan da fazla bir şey beklemek hata olur tabi...
atatürk yoktu
düşman çoktu
atatürk geldi
düşmanı yendi.

ölçüsü aa bb
--spoiler--
1- Atatürk Cumhurbaşkanlığı süresince hiç yurt dışına çıkmamıştır.
2- 94 tane dünya lideri Türkiye’ye hiç gelmemiştir.
3- Fotoğrafın çekildiği yer Sovyetler birliği Elçiliğidir. (7 Kasım 1927)
4- 1927 yılında dünya üzerinde zaten yaklaşık 120 kadar devlet vardır.
Senin diğer adın da Kemal olsun hikayesi;
Atatürk henüz Mustafa adını taşırken aynı isme sahip matematik hocası seninde adın Mustafa benimki de Mustafa. isimlerimiz karıştırılıyor senin adın bundan sonra Mustafa Kemal olsun.
1- Hangi öğrenci öğretmenine Mustafa diye seslenir? Ya hocam der yada Mustafa Hoca diye seslenir. Nasıl bir karışıklık mümkündür?
2- Hangi öğrenci öğretmeninin verdiği ismi kullanır? Sorun bir kendinize..
ingiltere Kralının Atatürk’ün elini öpmesi;
1- ingilizlerde saygıdan ötürü “el öpme” adeti yoktur. Sadece bayanların eli öpülür.
2- Fotoğrafı renklendiren Ateş Akkor ve Engin Gökdeniz yaptıkları açıklamada o adamın herhangi bir adam olduğunu söylemiştir.
3- Fotoğrafın çekildiği tarih 24 Temmuz 1927′dir. O tarihlerde Türkiye’ye herhangi bir ingiltere kralı gelmemiştir.
Suudilerin Peygamberimizin mezarını yıkacak olması hikayesi;
Hikaye şu şekilde dolaşmakta internette,
Hz. Muhammed’in mezarını yıkıp yerini degiştirmek isteyen zamanın suudi kralına Atatürk’ün kendi el yazısı ve imzasıyla çektigi telgraf. Dikkatli okuyun yazıya başlarken krala sayın kelimesini kullanmıyor…
” Suudi kralı dikkatine !! Tarafımıza ulaşan haberlere göre Allahın sevgili ve özel kulu,elçisi peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın kabrini yıkıp yerini degiştirecekmişsin. O Mezarın tek taşına dokunursan kurtuluş savaşını bırakır ordularımla aşağı inerim..
26 Haziran 1919 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Mesajın orjinali Cumhurbaşkanlığı arşivlerinde saklanmaktadır.
1- 1919 yılında ne Suudi Arabistan vardı ne de Suudi Kralı vardı. ingilizlerin işgali sürmekteydi.
2- El yazısı ile telgraf çekilmez, mors alfabesi ile gönderilir.
3- 1919 yılında Mustafa Kemal Atatürk ismini almamıştı. Daha soyadı kanunu bile çıkmamıştı.
4- 1919 yılında daha ortada herhangi bir ordu bile yoktu.
5- Azıcık diplomasi bilenler bilir ki ordularımla aşağı inerim vb. türü yazışmalar asla kullanılmaz.
6- Bazıları bu telgrafın tarihinin 1926 olduğunu söylüyor ki Suudi Arabistan 1932′de kuruldu.
7- Bu tür telgraflar Dışişleri Bakanlığının arşivlerinde saklanır ve hem Cumhurbaşkanlığı hem de Dışişleri arşivi herkese açıktır. Hiç bir araştırmacı böyle bir telgrafa rastlamamıştır.
Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından Atatürk’ün büyük nutku çıktı
1- Nutuk 1927 yılında kitap haline getirildi. Taaa 2002 yılında ise ilk kez başka bir dile çevrildi. (Fransızca, Almanca ve Farsça)
2- Che Türkçeyi biliyorduysa bilemeyeceğim belki de sadece kitabın resimlerine bakıyordu ne dersiniz?
3- Madem öyle Che’yi anlatan onlarca kitabın neden hiçbirinde Atatürk sevdası anlatılmaz Che’nin?
4- Çantasından çıkan kitaplar;
karl marx – ekonomi politiğin eleştirisine katkı
s. r. vigosky – güncel kapitalizm teorileri üzerine makaleler
paul carrell – ils arrivent
h. b. philips – analitik geometri kitabı
luis peñaloza- bolivya ekonomi tarihi kitabı

--spoiler--
insanların dillendirdiği yalanlardır.

alıntı_____________

Çocukken her şey çok kolaydır. Ders kitaplarını okur, öğretmenin anlattığı Mustafa Kemal’i hayran hayran dinler, sınıfları geçersiniz… Ama bir de sonrası var bunun: Büyüyüp kitaplar devirdikçe, okulda öğretilenlerin gerçekle ilgisinin bulunmadığını fark edersiniz… Tökezlersiniz. Tereddüde düşersiniz. Doğrusunu öğrenmek için başka kitaplara yönelirsiniz. Okudukça öfkelenir, öfkelendikçe okursunuz… Bana işte böyle oldu: Öfkelendim, kızdım, küstüm; ama okumaktan, araştırmaktan hiç vazgeçmedim. Yıllar yılı, “Bizi neden kandırdılar?” sorusuna cevap arayıp durdum. Bir devlet, kendi çocuklarını neden kandırır sahi? Saklamak istediği bir şeyler mi vardır? Devlet neden bir şeyler saklamak ister?

Beynimi üşüten yalanlar, doğrular tarafından kovulana kadar uğraştım. Sonunda anladım ki, ‘vatandaşı kandırma’ demokratik devletlerde olmaz, ideolojik devletlerde olur ve benim devletimin ‘Kemalizm’ denen bir ideolojisi var (hâlâ)… Yaşanan onca yıla rağmen, tüm partilerin ‘Kemalist’ olmak zorunda kalması, size de garip gelmiyor mu? Seçtiğimiz milletvekillerinin “Atatürk ilkelerine bağlı” kalacaklarına dair yemin etmesi, tuhaf değil mi? O zaman vicdanları istikametinde nasıl karar verecek bu insanlar, nasıl savunacaklar hakkı ve hakikati?

Geçelim… Ders kitaplarımızda, “Cumhuriyet Meclis tarafından ilan edildi” diye yazar ya, yalandır! Ders kitaplarımız, “Atatürk ittifakla cumhurbaşkanı seçildi” der ya, o dahi yalandır! “O yalan, bu yalan, fili yuttu bir yılan, bu da mı yalan?” diye soracak olursanız, evet, bu dahi yalandır! Maalesef cumhuriyeti yalanlar üzerine inşa ettik! Bir tarafı yalan, diğer tarafı inkâr! Sonra da tuttuk: “Neden doğru insan yetiştiremiyoruz?” diye ağlamaya başladık. Yalan ve inkârla beslenen çocuklar arasından, ‘doğru insan’ nadiren çıkar!

Gerçekler başka, öğretilenler bambaşka! iki ateş arasında bunaldık! Hepimiz derece derece ‘ideoloji’nin narına yandık! Bugün bunun bedelini ödüyoruz. Yalanlarla, yanlışlardan bunalan ruhumuz, sonunda isyan etti: O isyanın içinden ‘yeniden diriliş’ filizleniyor: “Yeni Türkiye” dedikleri bu olsa gerek! Tabii bu durum Kemalistleri rahatsız edecek… “Yanıldık” deseler, huzur bulacaklar ama bunu da kendilerine yediremiyorlar. Ayrıca doksan senedir sevdiğin biri hakkında ‘yanılmak’ ne demek?

Eski hayatları ne güzeldi oysa: “Atatürk büyüktü… En büyüktü… Ulu idi… Yüce idi… Gazi idi… Ebedî Şef idi… Yedi düveli yenmişti… Boyu uzundu… Sesi gürdü… Çanakkale Zaferi’ni o kazanmıştı” diyor, itiraz edenleri 5816 sayılı “Atatürk’ü Koruma Kanunu” ile püskürtüp, keyif çatıyorlardı.

Şimdilerde “Yeni Türkiye” var: “Yeni Türkiye”nin yeni kodları oluşuyor. Tabiatıyla yakın tarih de sorgulanıyor. Artık kimsenin yalanlarla, masallarla, efsaneleştirilmiş olaylar ve hayallerle kaybedecek vakti yok. Herkes belge istiyor. “işte Nutuk ortada!” demek de kimseye yetmiyor. Çünkü Nutuk tarih değil, Atatürk’ün kendi bakış açısıyla oluşturduğu ‘hatıralar’dır. Bir nevi ‘savunma’dır.

“Hatıralarına neden çocukluğundan itibaren başlamıyor da, 19 Mayıs 1919’dan başlıyor?” sorusu da işin cabası… “19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım” cümlesiyle başlıyor Nutuk ! Samsun’a çıkması için kim tarafından görevlendirildiğini, bu iş için kendisini kimin seçtiğini, istanbul’dan çıkış izninin kimlerden alındığını, neden kendisinin tercih edildiğini söylemiyor. O güne kadar neler yaşadığını, nasıl bir aileden geldiğini, ailesiyle ilişkisinin neden ‘limoni’ olduğunu, babasından, dedesinden, ninesinden neden hiç söz etmediğini bilmiyoruz. Hatta meşhur ‘karga kovalama’ hikâyesini hariç tutarsak, nasıl bir çocukluk yaşadığını dahi bilmiyoruz.

Doğum tarihi—sadece ayında değil, yılında—ile ölüm günü ve saatinde bile ihtilaf var. Doğum tarihi konusunda, “Neden 19 Mayıs olmasın” dediğini biliyoruz ama “Neden 19 Mayıs olsun?” sorusunun cevabını bilmiyoruz. Bir ‘önder’in hayatının alaca karanlık kuşağında kalması ilginç! Daha da ilginç olanı, Kemalistlerin bu konularla ilgilenmiyor olmaları… Yahu insan, sevdiği insanın gerçek doğum ve ölüm tarihlerini, tüm ailesini, akrabalarını merak etmez mi? Etmiyorlar…

Doğum tarihinin bile ihtilaflı olması onlara hiçbir rahatsızlık vermiyor. Hâlâ yalanlarla idare etmeye çalışıyorlar. Ama artık deniz bitti!

KAYNAK:

Yavuz Bahadıroğlu, Kemalist Yalanlar, Nesil Yayınları, Istanbul 2015, Önsöz.

alıntı______________
görsel
(bkz: yobazların propaganda mekanizması)
(bkz: osmanlı nın borçlarını kim ödedi)
aktrollerin yalanları kadar çok olmayandır.
ya da, eğlenceli ve çelişkili. hatta onlarınki kadar absürt olmayan yalanlardır.
biz değil osmanlı arsivleri söylüyor bunu.

harem sistemini inkar mı ediyorsunuz siz yoksa?
padişah haremdeki bütün kadınlarla birlikte olmuyor diye "cariye" olayını es mi geçelim?

(bkz: padişahın gözdeleri)

osmanlı'da şeriat ile uyuşmayan onlarca uygulama vardır.

tarihi sadece ve sadece maraş dondurmacısından dinleyen kişiler haliyle bu gerçeklere vakıf olamaz.

kardeş katli, vergiye tabii meyhaneler, genelevler, hadım olayları vs. vs. vs.

hangisi şeriata uygun?
Dinci iftirası değil de bizzat Kemalistler'in söyledikleriyse yalan değildir.

(bkz: son islam halifesinin yaptığı harem tablosu).
hanedan kanı taşıdığı için kundakda doğdurulan çocukları unutmayalım.

III. Mehmed.
ayağın takılsa da taşa, yine de küfret sen islamcıya.

28 şubat'ı unutmamak dileğiyle.
(bkz: yobaz iftira şeması)
en azından söylediğinin arkasında duruyor ya da yanlışa yanlış diyor adamlar.

sizin gibi işine gelmeyen konularda dut yemiş bülbül gibi susmuyor.

(bkz: menderes in irtica nedeniyle parti kapatması/#33659593)

(bkz: menderes hükümetinin kerkük katliamı yayın yasağı/#40398638)

(bkz: tahkikat komisyonu/#40693105)

(bkz: vatan cephesi/#40693045)

(bkz: menderes in amerikan kolejinde okuması)

(bkz: akplilerin işine gelmeyen konularda konuşmaması)
https://www.uludagsozluk.com/e/42380080/
https://www.facebook.com/...8/posts/2526366664116342/

burda kemalist yalan falan yok. grafiği hazırlayan, cambridge kitabındaki grafiği alıp yapıştırıyorum dememiş ki. grafiğin altına birden fazla kaynağı (cambridge + tüik raporları) birleştirdiğini zaten yazmış.

görsel

resmi tüik raporlarında o grafiği tamamlayacak o sayılar bulunuyor:

iSTATiSTiK GÖSTERGELER Statistical Indicators 1923-2011 (sayfa 19)
https://biruni.tuik.gov.t...JEMdp2/vat1/1/Dokuman.pdf

28 Teşrinievvel 1927 Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül 3, Usuller Kanun ve Talimatnameler Neticelerin Tahlili (sayfa 22)
https://kutuphane.tuik.gov.tr/pdf/0018326.pdf

görsel
görsel

çarpık surat tüik kaynaklarını aramış bulamamış. hayır niyetine yukarıya ekledim.
güncel Önemli Başlıklar